Salman neden sessiz? Gazze savaşını konuşmuyor

GÖRÜŞMELER ŞARTSIZ BAŞLADI

Salman neden sessiz? Gazze savaşını konuşmuyor




Salman neden sessiz? Gazze savaşını konuşmuyor

Gazze’de yaşanan savaşta inisiyatifi ele alması durumunda hem Suudi Arabistan’da hem de Ortadoğu’da kahraman olabilecek Prens Muhammet bin Salman sessizliği tercih ediyor. Prens’in hedefi savaş nedeniyle ertelemek zorunda kaldığı İsrail’le normalleşme projesini yeniden hayata geçirmek.

KARAR/ALMANYA

Gazze krizi Muhammet bin Salman’a (MbS) aslında Ortadoğu’da önemli güç ve saygınlık elde edecek imkanlar sunuyor. Salman kendisini Filistinlilerin koruyucusu konumuna sokabilir, Gazze’deki yaralıların çıkışını temin edebilir, ABD ve İsrail’le olan ilişkilerini devreye sokarak Gazze’deki acıyı azaltabilir hatta sonlandırabilir. Ancak Prens Muhammed bin Salman bunların hiçbirini yapmıyor.

MbS Suudi Arabistan’a ve Ortadoğu’ya yeni bir dinamik getirecek, teknolojik yatırımlarda öncü, ağır Vehhabilik tasallutuna karşı seküler bir gelecek inşa etmek peşinde. Bu hamlenin en önemli ayağı ise İsrail’le barış ve işbirliği.

Arap ülkelerinde İsrail’in saldırılarına karşı yoğun bir öfke oluşmuş durumda ve bu konjonktürde MbS şimdilik ötelediği İsrail barışını tehlikeye sokacak hamlelerden uzak duruyor. Suudi Arabistan ve birçok Arap ülkesi Filistin meselesini her zaman ana konu olarak görmüşler ancak direk İsrail’in hamisi ABD’ye olan bağlılıkları nedeniyle hamasetten öte bir hamle yapmamışlardı.

GÖRÜŞMELER ŞARTSIZ BAŞLADI

MbS ise İsrail’le olan ilişkileri, iki devletli çözüm ve 1967 sınırları öncesine dönme şartı koşmadan başlatmaya hazırdı. ABD iki ülke arasında aracılık yaptı ve iki ülek 2024 yılından itibaren ilişkilerin normalleşmesi için görüşmelere başlayacaktı. Ancak 7. Ekim her şeyi değiştirdi ve neredeyse unutulmaya yüz tutmuş Filistin sorunu yeniden alevlendi. Hiçbir Arap lider bunu arzulasa da İsrail’le yakınlaşma riskini alabilecek durumda değil.

MbS’nin Gazze savaşı sürdüğü müddetçe normalleşmeyi başlatması mümkün değil ancak bu ilişkileri başlatma projesinin askıya alındığı anlamına da gelmiyor. MbS Arap ve Müslüman ülke liderlerinin 11 Kasım’da Riyad’a davet ettti ancak bu buluşmada İsrail’i kınamaktan öte ortak bir yaptırım kararı alınamadı. MbS de her ne kadar ev sahipliği yapsa da İsrail’e karşı bir yaptırım uygulanması için büyük çaba sarfetmedi.

ARAPLAR HAMAS’I TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR

Zirvenin başarısızlıkla sonlanmasında aslında perde arkasındaki belirleyici bir hissiyat önemli rol oynadı. Zirveye katılan körfez ülkeleri diplomatları arka plan görüşmelerinde İsrail“in Hamas’ı yok etmeye yönelik saldırısından gizli bir memnuniyet duydukların dile getirmekten imtina etmedi. İran’ın Hamas’a yılladır verdiği silah ve ideoloji desteği, Hamas’ın Müslüman Kardeşler teşkilatı ile yakınlığı, körfez ülkeleri tarafından kendilerine yönelik uzun vadeli bir tehdit olarak algılanıyor ve Hamas’dan kurtulmayı arzuluyorlar.

Iran, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısından haberdar olmadığını sürekli beyan ediyor ABD istihbarat örgütleri de bu açıklamayı inandırıcı buluyor. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Financial Times’e geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, Tahran’daki İsviçre Büyükelçiliği üzerinden ABD’ye İsrail ile Hamas arasındaki savaşın büyümesini istemediklerini ilettiklerini söyledi.

MbS kriz hakkında çok az açıklamalarda bulunuyor. Suudi Arabistan’ın gerçekte neyi düşündüğünü ise eski istihbarat şefi Prens Türki bin Faysal konuşmalarından çıkarmak mümkün. Faysal Houstonda’ki Rice Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada İsrail ve Hamas’ın sivillere yönelik saldırılarını kınarken Hamas’ın saldırısının İslami ilkeleri ihlal ettiğini söyledi.

Riyad’daki zirvenin tek iyi yönü 57 devlet, İran dahil hiç bir Müslüman ülkenin büyük bir savaşı istememesinin ortaya çıkması oldu.

Not: Bu yazı Spiegel online sitesinde yayınlanan Susanne Koelb imzalı “Suudi Arabistan Gazza krizinde neden sessiz? (Warum Saudi-Arabien in der Gazzakriese so schweigsam ist? ) başlıklı makaleden derlenmiştir.

KARAR