Sarıkamış Harekâtı ve Enver Paşa

Her yıl aralık ayında Sarıkamış Şehitleri için hüzünlerimiz tazelenir. 

Sarıkamış Harekâtı ve Enver Paşa


Sarıkamış Harekâtı ve Enver Paşa

Şehitleri anarken Enver Paşa'ya da bedduâ etmeyi ihmal etmeyiz. 

Yine bir takım Kemalist yazarlarımız ile onlardan etkilenen hatırı sayılır hocalarımız şehid Enver Paşa hakkında yine ileri geri yazılar yazarlar, televizyonlarda ahkâm keserler.

Bütün bunları neden yaparlar? Çoğu hocalar bu konuyu gündemine aldıkları akademik kariyerlerinin başında yanlış bilgilenme neticesinde ortaya koydukları görüşünden vazgeçmemek adına "bak kardeşim ben tâ ilk günden beri bunu bilir, bunu söylerim" inadından dolayıdır.

Bâzıları ise kronik Enver Paşa düşmanlığını yeri gelmişken fırsata dönüştürmek için bedduâ türü cümleleri geveleyip dururlar.

Bunlar aşılır mı? Aşılır. Yanlıştan dönülür mü? Elbette dönülür. 

Tıpkı Sultân Abdülhamid Hân için, lise yıllarında okuduğumuz Emin Oktay'ların yazdığı ders kitaplarında "Kızıl Sultân, diktatör, katil, hürriyet düşmanı" gibi ön yargılardan kurtulduğumuz gibi, ya da Sultân Vahdettin'in memleketi nasıl sattığını konuşmaktan vazgeçtiğimiz gibi, Enver Paşa'ya hakaret ve bedduâ etmekten de vazgeçeceğiz elbette.

Ama bunlar kolay olmuyor. Kubbealtı Akademik Seminerler programında bize derse gelen büyük tarihçi rahmetli İlhan Bardakçı'nın (Murat Bardakçı'nın babası) o seminerden 24 saat sonra tutuklandığını ve 17 yıldan nasıl yargılandığına şahit olduk. İlhan Bardakçı o olaydan sonra gittiği Almanya'dan geri dönmemiş ve tıpkı sıkça yâd ettiği Osmanlı Hânedan üyeleri gibi sürgünde Rahmet-i Rahman'a kavuşmuştu.

Sarıkamış'a dönecek olursak orada da tek taraflı anlatımlar ve 90 bin hatta 120 bin şehit gibi maalesef abartılı rakamları dinler dururuz. Halbuki o tarihte 3. Ordumuzun toplamda 42 bin mevcudu vardı.

Sarıkamış Harekâtı, 2 Kasım 1914 tarihinde Rusların 37 yıldır ellerinde tuttukları Sarıkamış, Oltu, Olur ve Narman taraflarından Köprüköy'e doğru saldırısıyla başladı.

Bu saldırı karşısında Enver Paşa Erzurum'da bulunan 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa'ya derhal harekete geçerek Rusları durdurmasını, ardından Rusları püskürterek 37 yıldır Rusların elinde olan Narman, Oltu, Olur, Sarıkamış, Kars, Ardahan ve Batum'u geri alınmasını talep ettiği gibi, Harbiye Nezâretinin her türlü desteği sağlayacağını söylemiş, telgrafın başına geçerek bu durumu an be an takip etmeye başlamıştı.

Böylece Azapköy ve Köprüköy Muharebeleri başlamış oldu.

3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa emri alınca gerçekten büyük bir gayret ve cesaretle derhal harekete geçmiş, Rusları durdurmayı başarmıştı.

6 - 9 Kasım'da yapılan şiddetli çarpışmaların ardından düşmanı bozmuştu.

Bozulan düşman gerisin geriye kaçmaya başladığında ise Enver Paşa düşmanın sıkı bir şekilde takip edilmesini ve imha edilmesini istemişti.

Fakat o zamana kadar başarılı bir savunmayla düşmanı bozan Hasan İzzet paşa, verilen emir gereği düşmanı takip etmek yerine emrindeki 10 ve 11. Kolorduya geri çekilme emri vererek karargâhını 15 km. geride kurdu.

Askerin, düşmanı takip ve imhâ etmesini başarıp başaramayacağına güvenmediği için ileri harekâta kalkışmadığını söyleyen Hasan İzzet Paşa'ya "Harbiyeden Hocam olmasaydınız sizi kurşuna dizdirirdim" diyerek görevinden almış ve bizzat kendisi 3. Ordu Komutanlığı görevini üstlenmiştir.

İlk fırsat Köprüköy’de kaçmıştı ikincisini Sarıkamış'ta yakalamak için bütün Türk ve Alman Kurmayları ile planlar yapılmaya başlandı.

Günlerce çevre köylerde araştırma yapıldı. Çevirme Harekâtı için aşılacak dağda gece donma yaşanır mı diye köylülere ve çobanlara tek tek soruldu. Cevaplar müsbet olunca Enver Paşa 19 Aralık'ta "Saadet, şan ve şeref ileride, alçaklık, sefâlet ve ölüm geridedir" diyerek genel taarruz emrini verdi. Hafız Hakkı Paşa komutasındaki Kolordu harekete geçti. 

Hâfız Hakkı Paşa bir müddet önce Enver Paşa'nın emriyle Oltu'yu ele geçirerek Ruslardan yüzlerce subay, asker, çok sayıda otomobil ve cephane ele geçirmişti. 

Hâfız Hakkı harekete geçtiğinde tarihler 22 Aralık tarihini gösteriyordu. 

Bu arada; Enver Paşa, harekât merkezi olarak kullanacağı Bardız'a ulaşmıştı.

Aynı gün Rus Kafkas orduları 2.komutanı General Mişlayevski ve kurmay başkanı General Yudeniç'te cephe hattına gelmişlerdi. Yetmedi askerlerine moral vermek için Rus Çarı II. Nikolay da cepheye intikal etmişti.

Daha önce Köprüköy Muharebeleri esnasında Enver Paşa'nın emriyle harekete geçen, Bezm-i Âlem, Bahr-ı Ahmer ve Mithat Paşa adlı nakliye gemilerimiz içlerinde bu savaşta çok önemli olan üç adet keşif uçağı, erzak, cephane, 3 bin asker ve Kafkasya'da faaliyet gösterecek Teşkilât-ı Mahsusa elemanları olduğu halde Zonguldak Ereğli açıklarında 7 Kasım tarihinde sabah 07.45'te Rus donanması tarafından batırılmış, 175 askerimiz esir alınmıştı. Bu olay felâketin habercisi olmuştu.

Pek çok alternatifin içinden seçilen harekât plânı Allahuekber Dağlarında sekteye uğradı. Enver Paşa'nın bizzat başında olduğu birlik Sarıkamış varoşlarına girmişken, dağda o gece çıkan fırtına ve tipiden donarak şehit olan 23 bin asker (Mehmet Niyâzi Hoca'nın Rus Genelkurmay'ından aldığı kesin bilgi. Çünkü şehitlerimizi at arabalarıyla dağdan Ruslar toplamıştı) gelmeyince geri çekilme yaşandı.

Sarıkamış'ta işler iyi gitmemişti, Paşa hızla Çanakkale cephesine koştu orayı dizayn etti.(Birileri sessizce İstanbul'a döndü diyor.) Çünkü düşman, Alman saldırıları karşısında bunalan Rusya'ya yardım etmek için boğazlara yüklenip Türkiye'yi devre dışı bırakmak istiyordu. 

Biz, birinci dünya savaşına girmeseydik bile Rusya'ya yardım bahanesi ile İngiliz ve Fransızlar topraklarımıza yine saldıracaklardı. Çünkü petrol bölgelerimize ve verimli topraklarımıza göz dikmişler kendilerine yapılan birlikte savaşa girelim teklifini de bu nedenle ellerinin tersiyle itmişlerdi.

Enver Paşa hiç vakit kaybetmedi 4 Ocak 1915'te Sarıkamış hârekâtına ara vererek (daha sonra kaldığı yerden devam etmiş ve Türk Askeri bütün Kafkasya'yı çiğneyerek Bakü'ye girmiştir) Çanakkale'de deniz ve kara savaşları için 19 Şubat 1915'e kadar cehennemi bir hazırlık yapmıştı.

Ancak Sarıkamış Muharebeleri için yerden yere vurulan Enver Paşa, kazandığı ve bütün dünyanın gıpta ettiği Çanakkale Zaferi için maalesef hakkı verilmemektedir.

Neyse ki; devletimiz yerinde aldığı bir kararla 4 Ağustos 1996 yılında Enver Paşa'nın naaşını şehid düştüğü Tacikistan'dan getirerek devlet töreniyle Çağlayan Hürriyet Tepesi’ndeki kabrine nakletmiştir.

Benim de MHP İstanbul İl Başkanı olarak katıldığım cenaze törenine dönemin Cumhurbaşkanı ve bütün devlet erkânı katılmıştı.

Ruhu şâd, mekânı cennet olsun inşaallah.

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/halit-kanak/sarikamis-harekati-ve-enver-pasa-30748.html

Halit Kanak  / YENİ AKİT