Scholz’dan kritik dönemde Türkiye ziyareti

"Biraz sürpriz oldu”

Scholz’dan kritik dönemde Türkiye ziyareti


Scholz’dan kritik dönemde Türkiye ziyareti

Almanya Başbakanı Scholz, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini, bölgesel konuları ve ikili ilişkileri konuşmak üzere Ankara’ya gidiyor. Uzmanlar “sürpriz” olarak nitelendirdikleri ziyareti DW Türkçe’ye değerlendirdi.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 14 Mart pazartesi günü Türkiye'ye ilk ziyaretini gerçekleştirecek.

Ankara'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya gelecek olan Scholz'un gündeminde, ikili ilişkiler, bölgesel konular ve ağırlıklı olarak Rusya'nın Ukrayna işgaline son vermeyi amaçlayan diplomatik çözüm çabaları bulunuyor.

Aralık ayında başbakanlığı Angela Merkel'den devralan Scholz, ilk dış ziyaretlerini AB'nin önde gelen ülkelerine, sonrasında ABD ve İsrail'e yapmıştı.  

Geçen ay diplomatik çözüm çabaları için Ukrayna ve Rusya'yı da ziyaret eden Scholz'un Ankara temasları sırasında vereceği mesajlar merak ediliyor.

"Biraz sürpriz oldu”

Heinrich Böll Vakfı'nın Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel, Scholz'un ziyaretinin siyasi gözlemciler için "biraz sürpriz olduğunu” söylerken, aslında ilk olarak Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un ziyaretinin beklendiğini söyledi.

Türkiye-Almanya ilişkilerini çok yakından takip eden isimlerden olan Brakel, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, şunları kaydetti:

"Beklenti, önce Bearbock'un Türkiye'yi ziyaret etmesi yönündeydi… Neden ertelediği, neden bu ziyareti yapmak istemediği merak konusu tabii. Belki de özellikle Yeşiller'in AKP hükümetine daha sert bir tutum takınması beklentisi etkili olmuş olabilir, çok geniş bir manevra alanı yok Baerbock'un. Ama şimdi Scholz'un ziyaret edecek olması bir yönüyle sürpriz mahiyetinde ve bu karar büyük ölçüde, son gelişmeler, Rusya'nın Ukrayna saldırısı sonrasında yaşanan değişim ile ilintili görünüyor. Ayrıca koalisyon ortakları Erdoğan'ın yönetim şekline eleştirel bir tutum takınırken, Scholz'un aynı yaklaşım içinde olmadığı da biliniyor.”

Yeni hükümet Erdoğan'a mesafeli

Sosyal Demokrat Olaf Scholz'un başbakanlığında üç ay önce kurulan üçlü koalisyon hükümeti, Angela Merkel döneminden farklı olarak, Türkiye'ye dönük daha eleştirel bir tutum takınması ile biliniyor.

SPD, Hür Demokratlar (FDP) ve Yeşiller'den oluşan hükümetin koalisyon sözleşmesinde, Türkiye'deki anti-demokratik gelişmelerden duyulan endişe dile getirilmiş, dış politikada yaşanan gerilimlere rağmen, Türkiye'nin "AB'nin önemli bir komşusu ve önemli bir NATO partneri” olduğu ifade edilmişti. 

Kristian Brakel, Scholz'un Türkiye ziyaretinin önceliklendirilen, planlı bir ziyaret olmadığına dikkat çekerken, yakın tarihten ilginç bir örnek vererek, Berlin'in önceliğinin daha çok bölgesel konular, Rusya-Ukrayna savaşı olmasını beklediğini söyledi. 

Merkel benzetmesi

Kristian Brakel, eski Almanya başbakanı Angela Merkel'in, mülteci krizi nedeniyle, 2015 yılında, Türkiye'deki 1 Kasım seçimleri öncesinde bir ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlattı.

Merkel'in bu ziyaretine o dönemde, özellikle muhalefet partileri tarafından çok sert tepki gösterildiğini, bunun "AKP iktidarına seçim desteği'” olarak eleştirildiğini söyleyen Brakel, şöyle devam etti: 

"Aslında Merkel kendisi Türkiye'yi ziyaret etmek istediği için değil, mülteci krizi nedeniyle bu ziyareti yapmak durumunda kalmıştı. Bugün yaşadığımıza sürece çok benziyor. Bana göre Ukrayna-Rusya krizi olmasaydı, Scholz da bugünlerde böyle bir ziyareti gerçekleştirmiyor olurdu ve tıpkı Merkel'in 2015 yılındaki ziyaretinde olduğu gibi sanırım Scholz'un bu ziyaretinde de ana  gündem konusu Türkiye olmayacak.”

Almanya'nın eski başbakanı Merkel, görev süresi boyunca birçok kez Türkiye'yi ziyaret etmişti.

Almanya'nın eski başbakanı Merkel, görev süresi boyunca birçok kez Türkiye'yi ziyaret etmişti.

Almanya'nın Türkiye'den beklentileri

Kristian Brakel'e göre, Scholz Ankara'daki temaslarında muhtemelen, NATO müttefiklerinin uyum içinde hareket etmelerinin önemini vurgulayacak, Putin'e karşı ortak tavır belirleyen NATO üyelerinin duruşuna, Türkiye'nin de güçlü bir şekilde katkıda bulunmasını beklediklerini dile getirecek.

Ankara'nın şu ana kadar,  Moskova'ya karşı çok sert bir tavır almamasının anlaşılır yönleri bulunduğunu söyleyen Brakel, "Ankara'nın belirli hassasiyetlerinin olması, özellikle enerji alanındaki bağımlılık ve Suriye bağlamındaki kaygılar anlaşılabilir olabilir. Ancak Türk hükümetinin takındığı tutuma sadece bu konulardaki endişeler kaynaklık etmiyor” diye konuştu.

Batı ile Erdoğan arasında derin güven bunalımı 

Türkiye'nin son aylarda dış politikada attığı adımlar, Batılı müttefikleriyle gerilimleri düşürmüş olsa da, birçok konuda siyasi görüş ayrılıkları, karşılıklı güvensizlik sürüyor. 

Brakel, Erdoğan'ın yakın çevresindeki bazı isimlerin, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında ABD'nin olduğuna inandığını, o zamandan beri derin bir güvensizlik duyulduğunu vurguladı.

"Ankara Rusya'ya güvenmiyor ama ABD'ye de güvenmiyor” diyen Brakel, Erdoğan'ın dış politikada zaman zaman Rusya ile yakın hareket ettiğini, zaman zamansa Batı'ya yaklaştığını belirterek, AKP hükümetinin belirlediği dış politika hedefleri bulunduğunu, bu hedefleri için de olabildiğince esnek hareket edebilme alanına sahip olmak istediğini kaydetti.

"İllüzyon”

Dış politika uzmanı Brakel, "Batı ile Rusya arasında denge politikası Türkiye için bir zorunluluk değil, Erdoğan'ın tercihi bu. Erdoğan, ‘NATO'nun Rusya ile sorunu olması benim de Rusya ile sorunum olması gerektiği anlamına gelmiyor' diye düşünüyor. Ama yanıldığı tam da bu. İttifak demek bu değil, bu tutum da bu nedenden ötürü sürdürülebilir değil. Bu bir illüzyon” değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan Türkiye'nin Suriye konusunda anlaşılabilir endişeleri olduğunu söyleyen Brakel, "Örneğin ABD Türkiye'ye, Esad rejiminin İdlib'e olası operasyonuna karşı askeri destek sözü vermediği müddetçe, Ankara'nın da Rusya'yı karşısına alacak adımlar atması çok güç görünüyor” dedi.

Hava sahası kapatılmalı mı?

Ankara'nın, Batılı ülkelerin Rusya'ya karşı yaptırım adımlarına katılmaması, Avrupa'da bazı siyasetçiler ve yorumcular tarafından eleştirilirken, bazıları da Türkiye'nin hava sahasını Rusya'ya kapatması beklentisini gündeme getiriyor.

Buna ihtimal vermediğini söyleyen Brakel ise "Son günlerde Rusya'dan İstanbul'a çok sayıda kişi geldi, aralarında çok sayıda muhalif de var, hatta bizim görüştüğümüz kimi gazeteciler Türkiye'nin hava sahasını açık tutmuş olmasından çok memnun olduklarını söylediler. Çünkü İstanbul, gelebilecekleri tek yer. Pekin ve galiba Dubai'ye var ama tabii ki İstanbul'u tercih ediyorlar. Dolayısıyla hava sahasının kapatılması çok da makul olmayabilir” diye konuştu.

"Gelişmeler Scholz'u inisiyatif almaya zorladı”

Almanya-Türkiye ilişkilerini yakından izleyen bir başka uzman olan Dr. Yaşar Aydın'a göre de, Başbakan Olaf Scholz'un ziyaretini, "olağan bir ziyaret” olarak tanımlamak güç.

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasıyla başlayan savaşın bölge dengelerinde değişime yol açtığına işaret eden Aydın, "Uluslararası arenada Türkiye ve taşıdığı önemi ön plana çıkıyor, gelişmeler Scholz'u böyle bir insiyatif almaya zorladı diyebiliriz” dedi.

Akademik çalışmalarını Hamburg Protestan Sosyal Bilimler Yüksek Okulu'nda sürdüren Aydın, Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk çabalarının da önemli görüldüğünü vurguladı. 

Türkiye'nin girişimleriyle Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba'nın Antalya'da masaya oturduğunu, ateşkes sağlanamamış olsa da bu görüşmenin önemli olduğunu söyleyen Aydın, "Bu, Batılı başkentlere, Türkiye'nin Avrupa'nın barış çabalarının bir parçası olması gerektiği mesajını veriyor” dedi.

Türk-Alman ilişkileri | "Almanya Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapısı"

"Türkiye Rusya'ya karşı askeri dengeleyici güç oldu”

Türkiye'nin son yıllarda, Rusya'nın askeri hamlelerine karşı, yine askeri yollarla yanıt vermiş olan tek ülke olduğu tespitini aktaran Aydın, bunun Avrupa ülkeleri için de aslında dersler içerdiği yorumunu yaptı.

Suriye, Libya ve Güney Kafkaslar'da somut hamlelerle Türkiye'nin Rusya'ya karşı askeri dengeleyici güç olarak kendini konumlandırdığını ifade eden Aydın, şöyle devam etti:

"Türkiye Suriye'de, Libya'da Rusya'ya geri adım attıran, dengeleyici askeri güç olarak varlık gösteren tek ülke oldu. Hatta AB üyesi Fransa, Libya'da Rusya ile birlikte BM'nin tanıdığı hükümete karşı tavır takınırken Türkiye, Rusya'ya karşı denge oluşturan ülke oldu. Aynı şeyi Azerbaycan'da da yaptı… Bunlar göz ardı edilebilecek şeyler değil.”

Rusya'nın Ukrayna'ya askeri saldırısının, birçok Avrupa ülkesi gibi Almanya'yı da derinden sarstığını, bunun Almanya'nın güvenlik politikalarını ve dış politikasını da etkileyeciğini vurgulayan Aydın, Başbakan Scholz'un aldığı radikal kararların, 100 milyar euroluk savunma fonunun, Ukrayna'ya askeri yardımların, çok dikkat çekici olduğunu vurguladı.

Batılı ülkelerin, Türkiye'ye yaklaşımı değişebilir 

Gelinen noktada Batı'nın Türkiye politikasında değişime gitmesinin kaçınılmaz olduğu görüşünü dile getiren Aydın, Ankara'nın son aylarda dış politikada attığı adımların, bölge ülkeleriyle, komşularıyla normalleşme hamlelerinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.

"Artık Türkiye'nin yeniden Batı'ya yönelmesini sağlamak büyük önem taşıyor” diyen Aydın, Washington, Berlin, Paris ve Brüksel'in Türkiye politikalarını yeniden gözden geçirmek durumunda olduğunu söyledi.

"Şimdi tam zamanı. Aksi takdirde NATO için, bölgesel bir güç haline gelen Türkiye'nin Batı'dan kopuşu felaket sonuçlar doğurabilir” diyen Aydın, Türkiye açısından da, NATO savunma ittifakında olmak ve Batılı demokrasilerden yana olmak dışında, daha iyi bir tercih bulunmadığını savundu.

Yaşar Aydın, Almanya'nın ve özellikle Başbakan Scholz'un, Türkiye'nin yeniden Batı'ya yönelmesinde önemli bir rol üstlenebileceğine işaret ederken, şunları kaydetti:

"Scholz, Türkiye kamuoyunda saygı duyulan bir lider, Ankara ile Batı arasındaki görüş ayrılıklarının aşılmasında, ortak çıkarlar belirlenmesinde Alman hükümeti önemli bir rol oynayabilir. Türkiye ile köprüler yıkılmadı, bu bağ yeniden sağlamlaştırılabilir. Ama bunun için de Ankara'nın da hukuk devleti, demokrasi ve bireysel hak ve özgürlükleri yeniden Avrupa standartlarına taşıması gerekiyor. Çünkü ancak o zaman Alman hükümeti, Türkiye ile ilişkileri yeniden güçlendirme çabalarına gelebilecek eleştirilere karşı koyabilir.”

Değer Akal

 Deutsche Welle Türkçe