Seçime doğru: İktidar cephesinde yer alanların kafaları hayli karışık
“Böyle aptalca bir soru sorulur mu, sebep tabii ki ekonomi”
Seçime doğru: İktidar cephesinde yer alanların kafaları hayli karışık
FEHMİ KORU YAZDI
Cumhurbaşkanlığına bağımsız aday olabilmek için gerekli 100 bin imzayı toplayan ikinci kişi Sinan Oğan oldu. Dün akşama kadar 108 bin kişi onun için imza vermiş. Böylece en azından dört kişi cumhurbaşkanı seçilebilmek için yarışacak.
Yüksek Seçim Kurulu’nun adaylıklarını onayladığı Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan yanında bağımsız adaylar Muharrem İnce ve Sinan Oğan’dan birine oy kullanılabilecek.
Kılıçdaroğlu ile Erdoğan’ın arkalarında birden fazla parti var. Bağımsız adaylar ise adı üstünde bağımsız. Her ne kadar İnce’nin lideri olduğu bir parti -Memleket Partisi- ve Oğan’ı destekleyeceğini açıklamış Zafer Partisi bulunsa da, ittifak partilerinin adayları karşısında bağımsızlar hayli zayıf bir görüntüdeler.
Öyle olduklarına takılmayalım diye olacak, her iki bağımsız aday da çok iddialı konuşuyorlar.
Yine de bayağı masraflı kampanyaları nasıl yürüteceklerini merak etmeden duramıyorum.
Bu seçimde, AK Parti, iktidarda olduğu 20 yılda yaptıkları üzerine bir kampanya yürütecek. Bunu açıkladılar zaten. Ancak daha önceki sayısız seçimde aynı türden söylemler devrede olduğu için söyledikleri bu defa eskisi kadar etkili olmayabilir. Onlar da bunun farkında ve eskiye ek olarak depremle ilgili yapacaklarını da kampanya vaatleri arasına yerleştirmiş bulunuyorlar.
AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan dün akşam katıldığı bir iftarda eli yüksekten açmış: Bir yılda 319 bin, toplamda da 650 bin konut inşa edeceklermiş…
Haklıya hakkını teslim etmek lazım: AK Parti’nin en iyi bildiği konudur inşaatçılık. Yeter ki, kaynak bulunsun, 650 bin değil 1 milyon konut da inşa edebilirler.
İş bilen – iş bitiren bir kadrosu var AK Parti’nin. Depremde yıkılanların yerine konduracakları binalar için hemen yer tespiti yapabilmiş, projelerini denkleştirebilmiş, üstlenecek şirketleri temin edebilmiş olmalılar ki, inşaata başlamışlar bile.
“Bravo” demekten başka bir tepki verilemez bu aculluğa.
Sanıyorum, bu hızla birkaç inşaatı bitirip seçime kadar içine depremzede bile yerleştirebilirler.
Gerisi?
O konuya hiç girmeyelim. Soruya sağlıklı cevap verebilmek için, o kadar konutun inşaatında kullanılacak malzemelerin zirveye vurmuş fiyatlarını, buna karşılık devletin şu anki kısıtlı imkanlarını karşılaştırmak gerekiyor ki, bunu yapabilmek için matematik bilmek yeterli olmaz; hayal gücüne de ihtiyaç var.
İktidarın karşısındaki siyasilerin kampanyalarında işleyecekleri konulara gelince…
Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin başkanları ve sözcüleri ile cumhurbaşkanı adayları Kılıçdaroğlu, neredeyse tek bir ağızdan, demokrasiden, özgürlüklerden, adalet kavramından söz ediyorlar.
Ekonomi konusunun seçmen tercihi üzerindeki etkisi malum.
Bill Clinton’un başkanlığa geldiği 1992 seçimini ABD’de izlemiştim. Ülkenin küçük bir eyaletinin ismi duyulmamış valisiyken başkan adayı olmuştu Clinton. Karşısında rakip olarak, ülkesini BM’de büyükelçi olarak temsil etmiş, CIA direktörlüğü yapmış, başkan Ronald Reagan’ın yardımcısıyken bir önceki seçimde başkan seçilmiş, başkanlığı döneminde Irak’a savaş açarak Saddam’ı işgal ettiği Kuveyt’ten çekilmeye zorlamış George H. W. Bush bulunuyordu.
Doğal olarak, beklenti, Bush’un ikinci kez seçilmesiydi.
Öyle olmadı ama.
Clinton seçildi.
“Nasıl oldu?” sorusunu yönelten birine, Clinton’un seçim kampanyasında strateji danışmanlığını üstlenmiş James Carville’in verdiği şu cevap çok tutmuştu: “It’s the economy stupid.”
“Böyle aptalca bir soru sorulur mu, sebep tabii ki ekonomi” anlamına geliyor bu cümle.
Muhtemelen, 14 Mayıs seçiminden Millet İttifakı ve cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu sandıktan kazanarak çıkabilirse, iktidara seçimi kaybettirenin ne olduğu yolundaki değerlendirmelerde sebep olarak ilk sıraya ekonomiyi koymak gerekecek.
Zaten bu konunun kampanyada kendilerinin yumuşak karnı olduğunu anladıkları için olacak, iktidar cephesi, kısa süre önce yaptıkları ve yapıldığında ‘tarihi’ sıfatını kullandıkları zamlara yenilerini ekleme yoluna girdi.
Emeklilere -hiç değilse en düşük maaşlı olan emeklilere- 2 bin TL zam böyle geldi.
Yine emeklilere bayramlarda verilen ikramiye 1100 TL’den 2 bin TL’ye böyle çıktı. [Önceki yıl bayramlarda verilen 1000 TL’lik ikramiyeye zam talep edildiğinde ancak 100 TL takviyesi yapılmıştı. Şimdi seçim var ve 900 TL birden ikramiyeye zam geldi.]
Bu arada Çalışma bakanı da gazilere ödenen maaşların asgari ücret seviyesine çıkartılacağı ‘müjdesini’ verdi.
Cumhurbaşkanı adaylığı için imza toplayanlardan beşinci bir ismin daha başarılı olabileceği, adaylıktan vazgeçtiği halde 70 bin kadar imza toplamasından anlaşılıyor: Fatih Erbakan’ın…
Fatih Erbakan şimdi Cumhur İttifakı içerisinde yer alıyor.
Ona “Neden?” diye sorduklarında verdiği cevabı yadırgadım:
“Ülkemizin 60-70 yıl sonra yeniden CHP zihniyetine teslim edilmesine vesile oldunuz suçlamasıyla muhatap olmak istemedik.”
Cevabı bu.
Henüz o sırada doğmamış olduğu için -kendisi 1979 doğumlu- bilmiyor olabilir diye hatırlatmak isterim: Rahmetli babası, başında olduğu Milli Selamet Partisi ile katıldığı ilk seçimden -1973- sonra, Bülent Ecevit’in başında bulunduğu CHP ile koalisyon hükümeti kurmuştu.
Yani?
CHP 1973’te de iktidar olmuştu ve onu koalisyon hükümetine katılarak sağlayan da Necmettin Erbakan’dı.
Kimse bu yüzden Necmettin Erbakan’ı suçlamadığı gibi, o koalisyonun başarısı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ ile başlattığı açılıma ilham kaynağı olmuşsa şaşırmam.
60-70 değil 50 yıl önce oldu bu.
Seçime 50 günden az bir zaman kaldı.
https://fehmikoru.com/secime-dogru-iktidar-cephesinde-yer-alanlarin-kafalari-hayli-karisik/
FEHMİ KORU