“Şunu da belirtmek önemli, Başkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi bir konuşma yaptı. Bir araya gelecekleri görüşmeyi iştiyakla beklediklerini biliyorum.”
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçen çarşamba günü bir grup yabancı gazeteciyle çevrimiçi düzenlenen bir mülakatta Hürriyet’in ABD muhabiri Razi Canikligil’in sorusunu yanıtlarken, Başkan Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında 23 Nisan günü gerçekleşen telefon görüşmesinin havasını bu şekilde özetledi.
Blinken’ın herhalde tutanaklarını okuyarak atmosferini aktardığı bu temas, Biden’ın Erdoğan’ı başkanlık koltuğuna resmen oturmasından üç ay sonra aramasıyla gerçekleşen ve kendisine “Ermeni soykırımını tanıyacağını” da bildirdiği telefon görüşmesidir. Nitekim, Biden ertesi günü bu yöndeki duyurusunu da yayımlamıştır.
Konuşmanın önemli bir sonucu, “Ermeni meselesi” dahil birçok konuda kayda geçen görüş ayrılıklarına karşılık, iki tarafın yine de haziran ayında Brüksel’de yapılacak NATO Zirvesi sırasında yüz yüze görüşmek hususunda mutabakata varmış olmalarıdır.
BEYAZ SARAY’LA KÖPRÜLERİ ATMAMAK
ABD ile ilişkilerde yaşanan en sert türbülanslara rağmen köprüleri atmayarak, Beyaz Saray’la diyalog kapısını açık tutmak Erdoğan’ın dış politika anlayışının önemli bir paydasıdır.
Bu tutumunun örnekleriyle Cumhurbaşkanı’nın Biden’a kıyasla çok daha yakın bir ilişkiye sahip olduğu Donald Trump’la girdiği krizlerde de karşılaşmıştık. En çarpıcı örneklerden biri, Trump’ın 13 Ocak 2019 tarihinde Türkiye’nin Suriye’ye dönük askeri harekât niyetleri karşısında “Kürtlere saldırırlarsa Türk ekonomisini mahvederiz” şeklinde attığı ve Türk kamuoyunda “Johnson Mektubu”na benzetilen tweet paylaşımından sonra yaşanmıştı.
Gözlemcilerin Trump’ın tehditkâr üslubu nedeniyle ABD ile bir kırılmanın meydana gelebileceğini düşündükleri sırada ertesi günü ikisinin yaptığı bir telefon konuşmasından durum 180 derece farklı bir yöne kaymıştı. Trump, bu kez “Türkiye ile ABD arasındaki büyük ekonomik potansiyeli geliştirme hedefini” vurguladığı bir paylaşımda bulunmuş, Erdoğan da “Sayın Trump ile tarihi öneme sahip bir anlayış birliğine vardığımıza inanıyorum” diye konuşmuştu.
Erdoğan, bu olayda çok sert bir tepki göstermek yerine, kendi ifadesiyle “Diplomasi ve siyasetin imkânlarını kullanmayı” tercih etmişti.
Trump’ın aynı yıl 9 Ekim’de Erdoğan’a gönderdiği ve çok saygısız ifadelere yer verdiği mektubundan sonra da benzer bir durum yaşanmış ve bu hadisenin ardından yürütülen müzakerelerde ABD ile Suriye’de “Barış Pınarı” harekâtının sahadaki uygulamasıyla ilgili 17 Ekim 2019 Mutabakatı’nın önü açılmıştı.
‘ZEHİRLEYEN KONULARI BİR KENARA BIRAKMAK’
Ancak sıkça Trump’ın dengesiz kişiliğinin de yansıması olan ve ertesi günü değiştirebildiği tweet mesajlarından sonra Biden’ın Beyaz Saray’ın web sitesine kalıcı bir şekilde koyduğu ve “Ermeni soykırımını andığı” bir 24 Nisan açıklaması sonuçları itibarıyla kuşkusuz çok daha ağır bir durumu gösteriyor.
Bununla birlikte Erdoğan’ın yine diyaloğu koparmama çizgisini tekrarladığını görüyoruz. Bu hadise ertesinde bakanlar ve AK Parti yöneticileri sert açıklamalarla bu duyuruya tepkilerini ortaya koymuş, Erdoğan ise yaklaşık 48 saat bekledikten sonra pazartesi akşamı yaptığı uzun bir konuşmayla Biden’a yanıtını vermiştir.
Cumhurbaşkanı, konuşmasının kayda değer bir bölümünü Türkiye’nin resmi tezlerini anlatmaya ayırmış, Biden’ın bu hamlesini kabul etmediğini kuvvetli ifadelerle kayda geçirmiştir. Ancak Biden’a gösterilecek tepkinin ölçüsü ayarlanırken, ipleri koparmayan, diyalog gereğini ön plana çıkartan, ilişkilerin önemini vurgulayan bir yaklaşım hâkim olmuştur konuşmaya.
Şöyle diyor Cumhurbaşkanı: “Türkiye olarak tüm samimiyetimizle ABD ile de AB ile de eşit ve adil şartlarda birlikte çalışmak, beraber yol yürümek istiyoruz. Küresel siyasi ve ekonomik sistemin yeniden şekillenme sürecinde bu işbirliğinin çok daha önemli ve herkesin faydasına olduğuna inanıyoruz.”
Erdoğan, ardından Biden’la NATO zirvesinde görüşmeyi kararlaştırdıklarını hatırlatarak, şöyle devam ediyor: “Bu görüşmede bu konuları yüz yüze değerlendirerek yeni bir dönemin kapılarını aralayacağımıza inanıyorum. Muhatabımızla iki ülke ilişkilerini zehirleyen konuları bir kenara bırakarak, artık bundan sonrasına bakmamızı sağlayacak bir anlayış birliğine varmayı umuyoruz.”
“Aksi takdirde”, Cumhurbaşkanı, “İlişkilerin 24 Nisan açıklamasıyla düştüğü yeni seviyenin gerektirdiği pratiklerin hayata geçirileceğini” söylüyor. “Pratikler” ile herhalde ABD’ye karşı önlemler alınacağı mesajı verilmiş olunuyor.
BU SORULARA YANIT BULUNABİLECEK Mİ?
Erdoğan’ın arzuladığı şekilde ABD ile yeni dönemin kapılarının aralanabilmesi “İlişkileri zehirleyen konuları bir kenara bırakmakla” mümkündür.
Peki bu “zehirleyici konular” bir kenara bırakılabilecek midir? “Bir kenara bırakmak” ifadesinden bir sorunun çözümü ya da bir şekilde aşılmasını anlıyorsak, Erdoğan ile Biden, ülkeleri arasındaki ilişkilerin üzerinde asılı duran şu kritik sorulara tatmin edici yanıtlar bulabilecekler midir?
Fetullah Gülen ile başlayalım. Gülen Pensilvanya’da oturmaya devam ettiği sürece Ankara açısından ABD ile ilişkilerdeki bu sıkıntılı başlık nasıl aşılabilecektir?
Keza, ABD’nin Suriye politikasında PKK’nın uzantısı YPG’ye verdiği desteği kesip, bu örgütle el sıkışması mümkün olabilir mi?
Biden’ın 24 Nisan açıklaması Beyaz Saray’ın web sitesinde durduğu sürece bunun Türk kamuoyunda yarattığı derin rahatsızlık, ilişkiler üzerine düşen koyu gölgesi nasıl aşılacaktır? Beyaz Saray’ın bu açıklamanın Türkiye Cumhuriyeti’ne dönük sonuçlar doğurmadığı yolunda kuvvetli bir beyanda bulunması Ankara’nın kaygılarını hafifletebilir mi?
Türkiye’den ABD yasaları uyarınca S-400 hava savunma sistemlerini “bulundurmaması” isteniyor. Rusya’dan aldığı bu sistemleri Türkiye’nin geri göndermesi ya da başka bir ülkeye transfer etmesi gibi bir ödün kolay kolay verilebilir mi? Verilmezse, o zaman bu meseleye nasıl bir yaratıcı çözüm bulunabilir?
Sorular bu şekilde uzayıp gidiyor. Ve kabul edelim ki, bu soruların kolay yanıtları yok.
ABD’NİN DEMOKRASİ VE HUKUK MESAJLARI
Tabii Biden yönetiminin dış politikasındaki demokrasi önceliği çerçevesinde Türkiye’den demokratik kurumlar, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanlarında iyileşme sağlanması yolunda beklentileri de var, her seferinde açıklamalarında vurgulandığı üzere.
Bu başlık, aslında en süratli ilerleme sağlanacak başlıklardan biri belki de. Kabul edelim ki, önümüzdeki dönemde Türkiye’de bu alanda bir hareketlenmenin olduğunu gösteren bazı somut adımların atılması, bu yönde elle tutulur gelişmelerin sağlanması, karşımızda duran zor tablodaki havayı değiştirmek bakımından hayati bir katkı sağlayabilir.
Biden ile yeni bir dönemin kapısının aralanabilmesi gerçekten arzulanıyorsa, Ankara’nın Demokrat yönetimle birlikte ABD dış politikasında bu alanda meydana gelen büyük paradigma değişikliğine kendisini bir an önce uyarlaması kaçınılmazdır.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/erdogan-ile-biden-yeni-bir-donemin-kapilarini-aralayabilirler-mi-41801019?sessionid=4
SEDAT ERGİN / HÜRRİYET
Erdoğan ile Biden yeni bir dönemin kapılarını aralayabilirler mi?
“Şunu da belirtmek önemli, Başkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi bir konuşma yaptı. Bir araya gelecekleri görüşmeyi iştiyakla beklediklerini biliyorum.”
Blinken’ın herhalde tutanaklarını okuyarak atmosferini aktardığı bu temas, Biden’ın Erdoğan’ı başkanlık koltuğuna resmen oturmasından üç ay sonra aramasıyla gerçekleşen ve kendisine “Ermeni soykırımını tanıyacağını” da bildirdiği telefon görüşmesidir. Nitekim, Biden ertesi günü bu yöndeki duyurusunu da yayımlamıştır.
Konuşmanın önemli bir sonucu, “Ermeni meselesi” dahil birçok konuda kayda geçen görüş ayrılıklarına karşılık, iki tarafın yine de haziran ayında Brüksel’de yapılacak NATO Zirvesi sırasında yüz yüze görüşmek hususunda mutabakata varmış olmalarıdır.
BEYAZ SARAY’LA KÖPRÜLERİ ATMAMAK
ABD ile ilişkilerde yaşanan en sert türbülanslara rağmen köprüleri atmayarak, Beyaz Saray’la diyalog kapısını açık tutmak Erdoğan’ın dış politika anlayışının önemli bir paydasıdır.
Bu tutumunun örnekleriyle Cumhurbaşkanı’nın Biden’a kıyasla çok daha yakın bir ilişkiye sahip olduğu Donald Trump’la girdiği krizlerde de karşılaşmıştık. En çarpıcı örneklerden biri, Trump’ın 13 Ocak 2019 tarihinde Türkiye’nin Suriye’ye dönük askeri harekât niyetleri karşısında “Kürtlere saldırırlarsa Türk ekonomisini mahvederiz” şeklinde attığı ve Türk kamuoyunda “Johnson Mektubu”na benzetilen tweet paylaşımından sonra yaşanmıştı.
Gözlemcilerin Trump’ın tehditkâr üslubu nedeniyle ABD ile bir kırılmanın meydana gelebileceğini düşündükleri sırada ertesi günü ikisinin yaptığı bir telefon konuşmasından durum 180 derece farklı bir yöne kaymıştı. Trump, bu kez “Türkiye ile ABD arasındaki büyük ekonomik potansiyeli geliştirme hedefini” vurguladığı bir paylaşımda bulunmuş, Erdoğan da “Sayın Trump ile tarihi öneme sahip bir anlayış birliğine vardığımıza inanıyorum” diye konuşmuştu.
Erdoğan, bu olayda çok sert bir tepki göstermek yerine, kendi ifadesiyle “Diplomasi ve siyasetin imkânlarını kullanmayı” tercih etmişti.
‘ZEHİRLEYEN KONULARI BİR KENARA BIRAKMAK’
Ancak sıkça Trump’ın dengesiz kişiliğinin de yansıması olan ve ertesi günü değiştirebildiği tweet mesajlarından sonra Biden’ın Beyaz Saray’ın web sitesine kalıcı bir şekilde koyduğu ve “Ermeni soykırımını andığı” bir 24 Nisan açıklaması sonuçları itibarıyla kuşkusuz çok daha ağır bir durumu gösteriyor.
Cumhurbaşkanı, konuşmasının kayda değer bir bölümünü Türkiye’nin resmi tezlerini anlatmaya ayırmış, Biden’ın bu hamlesini kabul etmediğini kuvvetli ifadelerle kayda geçirmiştir. Ancak Biden’a gösterilecek tepkinin ölçüsü ayarlanırken, ipleri koparmayan, diyalog gereğini ön plana çıkartan, ilişkilerin önemini vurgulayan bir yaklaşım hâkim olmuştur konuşmaya.
Erdoğan, ardından Biden’la NATO zirvesinde görüşmeyi kararlaştırdıklarını hatırlatarak, şöyle devam ediyor: “Bu görüşmede bu konuları yüz yüze değerlendirerek yeni bir dönemin kapılarını aralayacağımıza inanıyorum. Muhatabımızla iki ülke ilişkilerini zehirleyen konuları bir kenara bırakarak, artık bundan sonrasına bakmamızı sağlayacak bir anlayış birliğine varmayı umuyoruz.”
BU SORULARA YANIT BULUNABİLECEK Mİ?
Erdoğan’ın arzuladığı şekilde ABD ile yeni dönemin kapılarının aralanabilmesi “İlişkileri zehirleyen konuları bir kenara bırakmakla” mümkündür.
Peki bu “zehirleyici konular” bir kenara bırakılabilecek midir? “Bir kenara bırakmak” ifadesinden bir sorunun çözümü ya da bir şekilde aşılmasını anlıyorsak, Erdoğan ile Biden, ülkeleri arasındaki ilişkilerin üzerinde asılı duran şu kritik sorulara tatmin edici yanıtlar bulabilecekler midir?
Fetullah Gülen ile başlayalım. Gülen Pensilvanya’da oturmaya devam ettiği sürece Ankara açısından ABD ile ilişkilerdeki bu sıkıntılı başlık nasıl aşılabilecektir?
Keza, ABD’nin Suriye politikasında PKK’nın uzantısı YPG’ye verdiği desteği kesip, bu örgütle el sıkışması mümkün olabilir mi?
Biden’ın 24 Nisan açıklaması Beyaz Saray’ın web sitesinde durduğu sürece bunun Türk kamuoyunda yarattığı derin rahatsızlık, ilişkiler üzerine düşen koyu gölgesi nasıl aşılacaktır? Beyaz Saray’ın bu açıklamanın Türkiye Cumhuriyeti’ne dönük sonuçlar doğurmadığı yolunda kuvvetli bir beyanda bulunması Ankara’nın kaygılarını hafifletebilir mi?
Türkiye’den ABD yasaları uyarınca S-400 hava savunma sistemlerini “bulundurmaması” isteniyor. Rusya’dan aldığı bu sistemleri Türkiye’nin geri göndermesi ya da başka bir ülkeye transfer etmesi gibi bir ödün kolay kolay verilebilir mi? Verilmezse, o zaman bu meseleye nasıl bir yaratıcı çözüm bulunabilir?
Sorular bu şekilde uzayıp gidiyor. Ve kabul edelim ki, bu soruların kolay yanıtları yok.
ABD’NİN DEMOKRASİ VE HUKUK MESAJLARI
Tabii Biden yönetiminin dış politikasındaki demokrasi önceliği çerçevesinde Türkiye’den demokratik kurumlar, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanlarında iyileşme sağlanması yolunda beklentileri de var, her seferinde açıklamalarında vurgulandığı üzere.
Bu başlık, aslında en süratli ilerleme sağlanacak başlıklardan biri belki de. Kabul edelim ki, önümüzdeki dönemde Türkiye’de bu alanda bir hareketlenmenin olduğunu gösteren bazı somut adımların atılması, bu yönde elle tutulur gelişmelerin sağlanması, karşımızda duran zor tablodaki havayı değiştirmek bakımından hayati bir katkı sağlayabilir.
Biden ile yeni bir dönemin kapısının aralanabilmesi gerçekten arzulanıyorsa, Ankara’nın Demokrat yönetimle birlikte ABD dış politikasında bu alanda meydana gelen büyük paradigma değişikliğine kendisini bir an önce uyarlaması kaçınılmazdır.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/erdogan-ile-biden-yeni-bir-donemin-kapilarini-aralayabilirler-mi-41801019?sessionid=4
SEDAT ERGİN / HÜRRİYET