Sedat Ergin İsrail’in eylemleri ve sözcüklerin yetersiz kalması

SERTLİK YANLILARI GÜÇLENİNCE

Sedat Ergin İsrail’in eylemleri ve sözcüklerin yetersiz kalması


İsrail’in eylemleri ve sözcüklerin yetersiz kalması

Kınamak, “Lanet olsun” demek, “terör” olarak nitelemek... Galiba bunların hiçbiri ekranlarda tanık olduğumuz görüntülerin tetiklediği duyguları, yarattığı tepkileri anlatmaya yetmiyor.

Bu saldırıların, Doğu Kudüs’ün “Şeyh Cerrah” mahallesinde yaşayan bazı Filistinlilerin İsrail mahkemesinin tek taraflı kararları ile evlerinden çıkartılması girişimlerinin yol açtığı hadiselerin bir uzantısı olarak ortaya çıktığını dikkate aldığımızda, durumun vahameti daha da netleşiyor.

Sonuçta dünya gözlerini ne kadar kapatsa da, Filistin meselesi bütün ağırlığıyla bir kez daha uluslararası politikanın merkezine yerleşmiştir.

SERTLİK YANLILARI GÜÇLENİNCE

Ciddi yolsuzluk suçlamalarıyla köşeye sıkışmış olan, hükümet kurmakta zorlanan Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu, güvenlik meselesinin yeniden ülke gündemini kaplamasıyla birlikte siyasi bekası açısından kendisine azımsanmayacak bir nefes alanı açmıştır.

Keza Hamas, büyük ölçüde alan kontrolüne sahip olduğu Gazze’den gerçekleştirdiği roket saldırılarıyla Filistin cephesindeki bütün inisiyatifi eline alıp başat aktör olarak kendisini tescil ederken, mutedil çizgiyi savunan Filistin Devleti’nin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas kaçınılmaz bir zemin kaybına uğramış görünüyor.

ABD’DEN KONTROLLÜ TEPKİ

 Krizin bu şekilde tırmanması nedeniyle köşeye sıkışan önemli bir aktör de Biden yönetimidir. Aslında Filistin meselesinde “iki devletli çözümü” savunan, ancak dış politika hedefleri arasında bu meseleye öncelik vermeyen Biden yönetimi, hadiselerle birlikte ister istemez Ortadoğu sorununun içine çekildiğini görmektedir.

Beyaz Saray, önceki gün yaptığı açıklamada İsrail’in Kudüs’te Filistinlilerin evlerinden çıkartılması uygulamasıyla ilgili rahatsızlığını açıkça belirtmiştir. Beyaz Saray Sözcüsü, aynı açıklamada Hamas’ın İsrail’i hedef alan roket saldırılarını da kınamıştır. Açıklamada “İki devletli çözüm” hedefi tekrarlanarak, Filistin ve İsraillilerin eşit düzeyde özgürlük, güvenlik ve refah hak ettikleri vurgulanmıştır.

İsrail’in de bu ölçüde pervasız bir şekilde hareket edebilmesinin bir nedeni, ABD’nin tepkisinin çoğunluk bu gibi açıklamaların ötesine geçmeyeceğinin hesabını yapıyor olmasıdır. Netanyahu, muhtemeldir ki, Başkan Biden’ın sınırlarını da test etmektedir.

 Oysa gelişmelerin akışının Biden yönetiminin doğrudan kendisini ilgilendiren düşündürücü bir yönü de var.

Dünyanın her yerinde demokrasi ve insan haklarının ileri götürülmesi, daha ilk günden itibaren Biden yönetiminin dış politikasının en önemli önceliklerinden biri olarak sıralanıyor. Yönetimin her temel dış siyaset beyanında bu tema vurgulanıyor. Hatta, Başkan Joe Biden’ın 24 Nisan’da “Ermeni soykırımı anma” açıklaması yapması bile Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından “İnsan haklarını dış politikanın merkezine koyma” anlayışının bir gereği olarak takdim edilmişti çok yakınlarda.

Bunun gerisindeki bir faktör, İsrail’in Yahudi lobisi üzerinden Amerikan sistemi üzerinde icra ettiği etkidir. ABD’de yönetimler İsrail’in uygulamalarından ne kadar rahatsızlık duysalar da, özellikle Kongre’de bu etkili güç merkezini karşılarına almaktan çekindikleri için genellikle frene basma ihtiyacı duyarlar. Bir önceki Başkan Donald Trump ise zaten her alanda Netanyahu’ya açık çek vermişti.

İSRAİL APARTHEID’ POLİTİKALARIYLA SUÇLANIYOR

Bununla birlikte, dün ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times’ta çıkan bir yorumda, iktidardaki Demokrat Parti’nin genç tabanının ve Kongre’deki temsilcilerinin artan ölçüde Filistin yanlısı bir çizgiye kaymakta olduğu, Kongre’deki bazı demokratların yönetimin İsrail’in üstüne daha kararlı bir şekilde gitmesini talep ettikleri belirtiliyordu.

Bu arada, ABD kamuoyunda özellikle insan hakları alanındaki duyarlı kesimlerde İsrail’in politikalarını sorgulayan çizginin güçlenmekte oluşunu altı çizilmesi gereken bir yöneliş olarak kaydetmeliyiz. ABD’nin insan hakları alanındaki en saygın sivil toplum kuruluşları arasında yer alan “Human Rights Watch”un geçen ayın sonunda İsrail’in “apartheid” (ırk ayrımcılığı) suçu işlediğini savunan bir rapor yayımlaması bu bakımdan dikkat çekicidir.

Bu kuruluşun tam 224 sayfa tutan “Aşılan Bir Eşik” başlıklı raporunda, İsrail için geçmişte Güney Afrika’daki ırkçı beyaz rejimi nitelemek amacıyla kullanılan “Apartheid” kavramına atıf yapılması her bakımdan çok önemli bir gelişmedir. “Apartheid”, uluslararası hukukta da “insanlığa karşı suçlar” kategorisinde tanımlanıyor. Raporda İsrail’in bazı bölgelerde başvurduğu Filistinlileri hedef alan uygulamaların “İnsanlığa karşı apartheid ve zulüm suçları kategorisine girdiği” ifade ediliyor.  

Bu nitelemenin önümüzdeki dönemde uluslararası camiada İsrail’in imajı açısından ciddi bir soruna dönüşmesi şaşırtıcı olmamalıdır.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/ucuncu-dalgada-iki-kritik-tarih-15-mart-29-mart-41808312