Konu, Rusya’nın bir süredir balistik füzelerle Suriye’de Türkiye’nin desteklediği silahlı muhalif grupların kontrolündeki “Fırat Kalkanı” bölgesinde Cerablus ve El Bab civarındaki bazı hedefleri vurmasıydı. Bu hedeflerin hepsinin ortak noktası, portatif petrol rafinerilerinin bulunduğu ve burada imal edilen ürünlerin, ağırlıklı olarak mazot ticaretinin yapıldığı yerler olması.
Sahadan gelen bazı fotoğraflarda saldırı sonrasında çıkan yangında kısmen kömürleşmiş petrol tankerlerinin görüntülerinden Rusya’nın verdiği hasarın ciddiyet derecesi okunabiliyordu.
Bu yazının çıkmasından üç gün sonra 21 Mart tarihinde Rusya bu kez savaş uçaklarıyla İdlib’deki bazı hedefleri vurdu. Vurulan yerlerden biri, Hatay’dan İdlib’e geçiş veren Cilvegöz sınır kapısına altı kilometre uzaklıktaki Sarmada yerleşimi civarındaki bir mazot tüp dolum tesisiydi.
Yine akaryakıt meselesi... Karşımıza çıkan tabloda, Rusya’nın Suriye’nin kuzey batısında Esad rejiminin kontrolü dışındaki bölgelerde yürümekte olan petrol ticaretinin bazı merkez noktalarını hedef aldığını görüyoruz.
KRİTİK MESELE, FIRAT’IN DOĞUSUNDAKİ PETROL KUYULARI
Başlıktaki soruya yazımın içinde birden çok yanıt vermeye çalışmıştım. Galiba olayın gerisinde şu mesele de yatıyor. Suriye’de petrol Fırat’ın doğusunda, yani ABD’nin kontrolü altındaki topraklarda çıkıyor. Bu bölgede sahaya hâkim olan başat aktör, PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG). Bu bölgede bir Amerikan petrol şirketi de faaliyet gösteriyor.
Çıkartılan ham petrolün bir bölümünün mazot elde etmek için işletilmek üzere Fırat’ın batısındaki bölgelere de taşındığı anlaşılıyor. Bu çerçevede petrolün bir kısmı, kuzeyde Suriye Milli Ordusu’nun (eski adıyla ÖSO) kontrol ettiği “Fırat Kalkanı” bölgesinde faaliyet gösteren derme çatma rafinerilerde işlenip piyasaya sürülüyor. Bu ticaret, Fırat’ın batısında ısınma, jeneratörlerden elektrik üretimi ve ekonomik faaliyet açısından önem taşıyor.
Gelgelelim Fırat’ın doğusunda çıkartılan petrolün güneyde rejimin kontrolündeki topraklara geçmesi ABD tarafından sıkça engelleniyor. Çünkü, ABD Esad rejimine karşı ekonomik ambargo uyguluyor.
Rusya, kuzeybatıdaki akaryakıt pazarları ve portatif rafineri tesislerini vururken muhtemelen bir dizi saikle hareket ediyor. Ucu Fırat’ın doğusunda ABD’nin himayesindeki bölgeye kadar uzanan bir ticari faaliyeti engelleme çabası da bu faktörlerden biri olabilir.
PETROL GELİRİYLE KÜRT AYRILIKÇILIĞINI FİNANSE EDİYORLAR
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un geçen çarşamba günü Moskova’daki “Valday Tartışma Kulubü” isimli dış politika forumunda Suriye konusundaki ayrıntılı açıklamalarını okurken, 18 Mart tarihli yazımın başlığındaki sorunun yanıtlarını da ilgilendiren bazı ifadelere rastladım.
Kuşkusuz, Suriye’nin kuzeyine dönük balistik saldırılardan söz etmiyor bu açıklamalarında Rusya Dışişleri Bakanı. Ama Suriye hakkında konuşurken, sözü iki kez Fırat’ın doğusunda petrol kaynaklarından elde edilen gelire getiriyor, bunun muhtemel siyasi sonuçlarıyla ilgili rahatsızlığını iletiyor.
Lavrov, önce ABD’nin Suriye’ye dönük politikasını değerlendirirken şunları söylüyor:
"Suriye’de kalmak istiyorlar. Buradaki hidrokarbon (petrol) sahalarını işletiyorlar, yerel olarak üretilen tahılı satıyorlar ve elde edilen geliri, yani aslında Suriye halkının hakkı olan parayı bazı Kürt örgütlerinin ayrılıkçı hareketlerini finanse etmek ve Kürtlerle Şam arasındaki diyaloğu bloke etmek için kullanıyorlar. Bu diyaloğun kurulmasını engellemek amacıyla ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar."
ABD GANİMETLERİN GELİRİYLE YEREL İDARELER YARATIYOR
Rusya Dışişleri Bakanı’nın en önemli rahatsızlığı, ABD’nin Şam’daki hükümetin kontrolü altındaki bölgeye dönük her türlü ekonomik faaliyeti engellerken, Fırat’ın doğusundaki bölgeyi ihya etme çabası içinde olmasıdır.
Aynı temayı konuşmasının bir başka yerinde şöyle ifade ediyor: “Hidrokarbon, tahıl ürünleri gibi ganimetleri satarak elde ettikleri geliri kullanıp, burada yerel otoriteler (idareler) yaratıyorlar. Suriye’nin Arap komşularının da bu topraklara yatırım yapmasında ısrarcı oluyorlar. Bu yönde açıktan bir politikanın yürütülmesi ciddi sorular doğuruyor. Eğer stratejileri, yeryüzünde bir cennet değil de, Fırat’ın doğusunda güzel ve müreffeh bir yaşam yaratmak ve bunu yaparken ülkenin geri kalan bölümündeki (rejim kontrolünde) herkesin yoksullaşıp, nefret duyacakları rejimi devirmelerini sağlayacak her türlü çabayı göstermek ise; o takdirde en azından yakın zamana kadar ABD’nin ne gibi amaçlar peşinde olduğu hakkında bir hükme varabiliriz.”
MEVCUT STATÜKO PARÇALANMAYA YOL AÇABİLİR
Lavrov’un “Suriye’de mevcut statükonun bu şekilde sürmesi ne gibi tehlikelere yol açabilir” şeklindeki bir soruya verdiği yanıt da yeteri kadar açık:
“Ülkenin parçalanmasına yol açabilir, bu trajik bir şey olur. Bu durum kısmen, anında bölgesel bir meseleye de dönüşecek olan Kürt faktörü nedeniyle de olabilir. Bunun sonuçları bugünden kestirilemez. Bu senaryoyu önlemeye çalışıyoruz.”
Lavrov’a göre, Suriye’nin dağılmasını önlemenin yolu Kürtlerle hükümet (Esad rejimi) arasında diyalogdan geçiyor. Buradaki temel sorunu ABD’nin engellemesinde görüyor Rus bakan:
“Donald Trump Suriye’den çekileceğini açıkladığında, Kürtler hemen bizden Şam’la ilişkilerini düzeltmeleri için yardımcı olmamızı istediler. İki gün sonra Trump fikrini değiştirdi ya da birileri değiştirdiğini söyledi ve Kürtler anında Şam’la temas kurma konusuna ilgilerini kaybettiler ve esenliklerinin ana garantörü olarak gördükleri Amerikalılarla yeniden temas tesis ettiler.”
Lavrov, bu noktada Rusya olarak muhtelif Suriyeli Kürt gruplarla görüştüklerini gizlemiyor. (SDG’nin siyasi kanadı) Suriye Demokratik Konseyi Yürütme Kurulu Eşbaşkanı İlham Ahmed’in yakın bir zamanda Moskova’yı ziyaret ettiğini söylüyor. Ardından “Suriye Demokratik Güçleri Başkomutanı Mazlum Abdi ile de temaslarımız var” diye konuşuyor.
Rusya, belli ki SDG ile Şam’ın arasını düzeltmeye hazır. “Biz yardıma hazırız ama zorla aşk olmaz...” diye ekliyor Lavrov.
Bir başka sorun Lavrov’a göre Suriyeli Kürtlerin kararsızlığında yatıyor:
“Şam’la uzun dönemli ve istikrarlı bir anlaşma yapmak ile -Suriye’de kalmaya karar veren- Amerikalıların kendilerine bir şekilde yardım edeceğine dair umutları arasında hâlâ tereddüt geçiriyorlar.”
SURİYELİ KÜRTLER MESELESİ ÇOK KARMAŞIK
Lavrov’un açıklamaları, aynı zamanda Rusya’nın “Suriyeli Kürtler” meselesine bakışı açısından da önemli unsurlar içeriyor:
“Bu zorlu bir meseledir. Suriye dışında aynı zamanda bölgesel bir boyutu da var. Bir buçuk yıl kadar önce Erbil’deydim. Iraklı Kürtler, Barzani aşireti, komşu Suriye’deki Kürt meselesinin nasıl gelişebileceğine ilişkin kaygılarını ifade ettiler. Ve belli bir yetki tanındığı takdirde, bir devlet yapısı içinde -kültürel özerklikle ulusal özerklik arasındaki bir yerde- birlikte var olma, birlikte yaşama yolundaki tecrübelerini paylaşma konusunda istekliler. Karmaşık bir mevzu. Aynı zamanda sancılı bir mesele, çünkü Suriyeli Kürtler arasında birlik yok.”
Suriyeli Kürtler arasındaki gruplaşmaları ve Türkiye’nin bakışını da Moskova’nın gözünden şöyle değerlendiriyor Lavrov: “Aralarında PKK ile işbirliği yaptıklarını gizlemeyen gruplar var. Amerikalıların kendilerine yakın olan hareketlerle uzlaştırmak istedikleri gruplar var. Türkiye ise meydana gelen her şeye hasmane bir tepki veriyor. Anladığım kadarıyla, onlar da bir uzlaşı bulabilmek için Amerikalılarla görüşüyorlar. Amerikalılar da onları herkesi terörist diye dışlamamaları gerektiği konusunda ikna etmeye çalışıyorlar. Bizim için önemli olan Türkiye ile birlikte Suriye’nin birliğini ve toprak bütünlüğünü sağlamaktır.”
Lavrov’un açıklamalarının bütününden çıkartacağımız sonuç şudur: Rusya, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması koşuluyla, Şam’daki merkezi otorite ile Suriyeli Kürtler arasında iki tarafın da razı olacağı bir uzlaşı çerçevesini ortaya çıkarma yönündeki politikasını önümüzdeki dönemde de sürdürecektir.
Rusya’nın bu uzlaşının içerebileceği özerkliğin sınırları konusunda kendisini bugünden bağlamadığını da son bir nokta olarak vurgulamalıyız.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/rusya-suriyeli-kurtler-ve-zorla-ask-olmaz-meselesi-41778927
SEDAT ERGİN / HÜRRİYET
Rusya, Suriyeli Kürtler ve ‘Zorla aşk olmaz’ meselesi
Konu, Rusya’nın bir süredir balistik füzelerle Suriye’de Türkiye’nin desteklediği silahlı muhalif grupların kontrolündeki “Fırat Kalkanı” bölgesinde Cerablus ve El Bab civarındaki bazı hedefleri vurmasıydı. Bu hedeflerin hepsinin ortak noktası, portatif petrol rafinerilerinin bulunduğu ve burada imal edilen ürünlerin, ağırlıklı olarak mazot ticaretinin yapıldığı yerler olması.
Sahadan gelen bazı fotoğraflarda saldırı sonrasında çıkan yangında kısmen kömürleşmiş petrol tankerlerinin görüntülerinden Rusya’nın verdiği hasarın ciddiyet derecesi okunabiliyordu.
Bu yazının çıkmasından üç gün sonra 21 Mart tarihinde Rusya bu kez savaş uçaklarıyla İdlib’deki bazı hedefleri vurdu. Vurulan yerlerden biri, Hatay’dan İdlib’e geçiş veren Cilvegöz sınır kapısına altı kilometre uzaklıktaki Sarmada yerleşimi civarındaki bir mazot tüp dolum tesisiydi.
Yine akaryakıt meselesi... Karşımıza çıkan tabloda, Rusya’nın Suriye’nin kuzey batısında Esad rejiminin kontrolü dışındaki bölgelerde yürümekte olan petrol ticaretinin bazı merkez noktalarını hedef aldığını görüyoruz.
Başlıktaki soruya yazımın içinde birden çok yanıt vermeye çalışmıştım. Galiba olayın gerisinde şu mesele de yatıyor. Suriye’de petrol Fırat’ın doğusunda, yani ABD’nin kontrolü altındaki topraklarda çıkıyor. Bu bölgede sahaya hâkim olan başat aktör, PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG). Bu bölgede bir Amerikan petrol şirketi de faaliyet gösteriyor.
Çıkartılan ham petrolün bir bölümünün mazot elde etmek için işletilmek üzere Fırat’ın batısındaki bölgelere de taşındığı anlaşılıyor. Bu çerçevede petrolün bir kısmı, kuzeyde Suriye Milli Ordusu’nun (eski adıyla ÖSO) kontrol ettiği “Fırat Kalkanı” bölgesinde faaliyet gösteren derme çatma rafinerilerde işlenip piyasaya sürülüyor. Bu ticaret, Fırat’ın batısında ısınma, jeneratörlerden elektrik üretimi ve ekonomik faaliyet açısından önem taşıyor.
Gelgelelim Fırat’ın doğusunda çıkartılan petrolün güneyde rejimin kontrolündeki topraklara geçmesi ABD tarafından sıkça engelleniyor. Çünkü, ABD Esad rejimine karşı ekonomik ambargo uyguluyor.
Rusya, kuzeybatıdaki akaryakıt pazarları ve portatif rafineri tesislerini vururken muhtemelen bir dizi saikle hareket ediyor. Ucu Fırat’ın doğusunda ABD’nin himayesindeki bölgeye kadar uzanan bir ticari faaliyeti engelleme çabası da bu faktörlerden biri olabilir.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un geçen çarşamba günü Moskova’daki “Valday Tartışma Kulubü” isimli dış politika forumunda Suriye konusundaki ayrıntılı açıklamalarını okurken, 18 Mart tarihli yazımın başlığındaki sorunun yanıtlarını da ilgilendiren bazı ifadelere rastladım.
Kuşkusuz, Suriye’nin kuzeyine dönük balistik saldırılardan söz etmiyor bu açıklamalarında Rusya Dışişleri Bakanı. Ama Suriye hakkında konuşurken, sözü iki kez Fırat’ın doğusunda petrol kaynaklarından elde edilen gelire getiriyor, bunun muhtemel siyasi sonuçlarıyla ilgili rahatsızlığını iletiyor.
Lavrov, önce ABD’nin Suriye’ye dönük politikasını değerlendirirken şunları söylüyor:
"Suriye’de kalmak istiyorlar. Buradaki hidrokarbon (petrol) sahalarını işletiyorlar, yerel olarak üretilen tahılı satıyorlar ve elde edilen geliri, yani aslında Suriye halkının hakkı olan parayı bazı Kürt örgütlerinin ayrılıkçı hareketlerini finanse etmek ve Kürtlerle Şam arasındaki diyaloğu bloke etmek için kullanıyorlar. Bu diyaloğun kurulmasını engellemek amacıyla ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar."
ABD GANİMETLERİN GELİRİYLE YEREL İDARELER YARATIYOR
Aynı temayı konuşmasının bir başka yerinde şöyle ifade ediyor: “Hidrokarbon, tahıl ürünleri gibi ganimetleri satarak elde ettikleri geliri kullanıp, burada yerel otoriteler (idareler) yaratıyorlar. Suriye’nin Arap komşularının da bu topraklara yatırım yapmasında ısrarcı oluyorlar. Bu yönde açıktan bir politikanın yürütülmesi ciddi sorular doğuruyor. Eğer stratejileri, yeryüzünde bir cennet değil de, Fırat’ın doğusunda güzel ve müreffeh bir yaşam yaratmak ve bunu yaparken ülkenin geri kalan bölümündeki (rejim kontrolünde) herkesin yoksullaşıp, nefret duyacakları rejimi devirmelerini sağlayacak her türlü çabayı göstermek ise; o takdirde en azından yakın zamana kadar ABD’nin ne gibi amaçlar peşinde olduğu hakkında bir hükme varabiliriz.”
MEVCUT STATÜKO PARÇALANMAYA YOL AÇABİLİR
Lavrov’un “Suriye’de mevcut statükonun bu şekilde sürmesi ne gibi tehlikelere yol açabilir” şeklindeki bir soruya verdiği yanıt da yeteri kadar açık:
“Ülkenin parçalanmasına yol açabilir, bu trajik bir şey olur. Bu durum kısmen, anında bölgesel bir meseleye de dönüşecek olan Kürt faktörü nedeniyle de olabilir. Bunun sonuçları bugünden kestirilemez. Bu senaryoyu önlemeye çalışıyoruz.”
Lavrov’a göre, Suriye’nin dağılmasını önlemenin yolu Kürtlerle hükümet (Esad rejimi) arasında diyalogdan geçiyor. Buradaki temel sorunu ABD’nin engellemesinde görüyor Rus bakan:
“Donald Trump Suriye’den çekileceğini açıkladığında, Kürtler hemen bizden Şam’la ilişkilerini düzeltmeleri için yardımcı olmamızı istediler. İki gün sonra Trump fikrini değiştirdi ya da birileri değiştirdiğini söyledi ve Kürtler anında Şam’la temas kurma konusuna ilgilerini kaybettiler ve esenliklerinin ana garantörü olarak gördükleri Amerikalılarla yeniden temas tesis ettiler.”
Lavrov, bu noktada Rusya olarak muhtelif Suriyeli Kürt gruplarla görüştüklerini gizlemiyor. (SDG’nin siyasi kanadı) Suriye Demokratik Konseyi Yürütme Kurulu Eşbaşkanı İlham Ahmed’in yakın bir zamanda Moskova’yı ziyaret ettiğini söylüyor. Ardından “Suriye Demokratik Güçleri Başkomutanı Mazlum Abdi ile de temaslarımız var” diye konuşuyor.
Rusya, belli ki SDG ile Şam’ın arasını düzeltmeye hazır. “Biz yardıma hazırız ama zorla aşk olmaz...” diye ekliyor Lavrov.
Bir başka sorun Lavrov’a göre Suriyeli Kürtlerin kararsızlığında yatıyor:
“Şam’la uzun dönemli ve istikrarlı bir anlaşma yapmak ile -Suriye’de kalmaya karar veren- Amerikalıların kendilerine bir şekilde yardım edeceğine dair umutları arasında hâlâ tereddüt geçiriyorlar.”
SURİYELİ KÜRTLER MESELESİ ÇOK KARMAŞIK
Lavrov’un açıklamaları, aynı zamanda Rusya’nın “Suriyeli Kürtler” meselesine bakışı açısından da önemli unsurlar içeriyor:
“Bu zorlu bir meseledir. Suriye dışında aynı zamanda bölgesel bir boyutu da var. Bir buçuk yıl kadar önce Erbil’deydim. Iraklı Kürtler, Barzani aşireti, komşu Suriye’deki Kürt meselesinin nasıl gelişebileceğine ilişkin kaygılarını ifade ettiler. Ve belli bir yetki tanındığı takdirde, bir devlet yapısı içinde -kültürel özerklikle ulusal özerklik arasındaki bir yerde- birlikte var olma, birlikte yaşama yolundaki tecrübelerini paylaşma konusunda istekliler. Karmaşık bir mevzu. Aynı zamanda sancılı bir mesele, çünkü Suriyeli Kürtler arasında birlik yok.”
Suriyeli Kürtler arasındaki gruplaşmaları ve Türkiye’nin bakışını da Moskova’nın gözünden şöyle değerlendiriyor Lavrov: “Aralarında PKK ile işbirliği yaptıklarını gizlemeyen gruplar var. Amerikalıların kendilerine yakın olan hareketlerle uzlaştırmak istedikleri gruplar var. Türkiye ise meydana gelen her şeye hasmane bir tepki veriyor. Anladığım kadarıyla, onlar da bir uzlaşı bulabilmek için Amerikalılarla görüşüyorlar. Amerikalılar da onları herkesi terörist diye dışlamamaları gerektiği konusunda ikna etmeye çalışıyorlar. Bizim için önemli olan Türkiye ile birlikte Suriye’nin birliğini ve toprak bütünlüğünü sağlamaktır.”
Lavrov’un açıklamalarının bütününden çıkartacağımız sonuç şudur: Rusya, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması koşuluyla, Şam’daki merkezi otorite ile Suriyeli Kürtler arasında iki tarafın da razı olacağı bir uzlaşı çerçevesini ortaya çıkarma yönündeki politikasını önümüzdeki dönemde de sürdürecektir.
Rusya’nın bu uzlaşının içerebileceği özerkliğin sınırları konusunda kendisini bugünden bağlamadığını da son bir nokta olarak vurgulamalıyız.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/rusya-suriyeli-kurtler-ve-zorla-ask-olmaz-meselesi-41778927
SEDAT ERGİN / HÜRRİYET