Şehit Astsubay Üstçavuş Esma Çevik'in babası İYİ Parti kurucusu çıktı
Şehidim hakkını helal etme bize
Dün ne oldu biliyor musunuz?
"Düne kadar" gözünün yaşına bakmadan her nevi hakarete, iftiraya müstahak saydığınız adamlardan birinin göz yaşlarını sildiniz ellerinizle…
"Düne kadar" belki hiç tanımadığınız halde, bir kere bile yüz yüze gelmediğiniz halde, hiç sesini duymadığınız, adını dahi bilmediğiniz halde, sırf "sizden değil", "sizinle değil" diye bir toplu lanet, beddua ayinine dahil ettiğiniz adamlardan birinin canı gönülden "duacısı" oldunuz; "düne kadar", "o evladını da", o "toplu kara çalma" kampanyası kapsamında belki de en galiz sövgülerinizin hedefi yapmış olabileceğiniz hiç geçti mi aklınızdan bilmiyorum ama "böyle bir evlat yetiştirdiği" için minnetlerinizi sunma kuyruğuna girdiniz karşısında.
"Düne kadar" sanki ellerinizde şaşmaz birer "ülkümetre" varmış gibi vatanseverliğine, milliyetçiliğine dair peşin hükümlerde bulunduğunuz, vatana ihanetle suçlayabilecek kadar hadsizleştiğiniz adamlardan birini "vatan size minnettar" diye selamladınız hep birlikte.
"Düne kadar" her türlü pisliği, çamuru, irini, lekeyi yakıştırabildiğiniz adamlardan birinin ellerini öptünüz.
"Düne kadar" yerin dibine batırdığınız adamlardan birini başınızın tacı ettiniz bir daha indirmemek üzere.
"Düne kadar" bütün saygısızlıkları reva gördüğünüz adamlardan birine, saygıda kusur etmemek için ne yapacağınızı şaşırdınız.
"Düne kadar" tükürdüğün ne varsa yaladınız…
Önceki gün Şırnak'ta, PKK'lı teröristlerce tuzaklanan EYP'nin imhası sırasında şehit olan ve "dün" İstanbul'da, cenazesini, layık olduğu gibi Türk bayraklarına sararak "cennet" olduğuna inandığımız mekanına uğurladığımız Patlayıcı Madde İmha Timi Komutanı Astsubay Üstçavuş Esma Çevik, düne kadar neredeyse "terörist"le eşdeğer tuttuğunuz İYİ Parti'nin kurucularından Hüseyin Akgül'ün kızıydı zira!
***
Utandınız mı?
***
Ne Esma ölseydi, ne de ben bunu sormak durumunda kalsaydım…
Esma yaşasaydı da, siz yine ezbere tükürmeye devam etseydiniz o ak pak alınlara, nasılsa vebali sizin boynunuza…
Ama dayanamıyorum bu manzaraya; sırf egemenlerine tapınmıyoruz diye uğramadığımız haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, saygısızlığın, sevgisizliğin, ötekileştirmenin kalmadığı "öz yurdumuzda", bizi "meşru" kılacak olan yegane şey evlatlarımızın canıysa lanet olsun öyle sadakat algısına… Lanet olsun öyle milliyetçilik tartısına…
Şehidim hakkını helal etme bize; bütün riyakarlığımızı vur ahirette yüzümüze!
"Cumhuriyet kadını"
Bu ülkenin "terör" görmemiş ender coğrafyalarından birinde doğup büyüdüm ben; Tekirdağ'da. İlkokulu Hayrabolu'da okudum; herkesin birbirini tanıdığı, kendi halinde, küçücük bir kasaba… "Terör"ü televizyon ekranlarında gördük biz sadece; ve bu ülkeyi hedef alan başka birçok tehdidi de öyle…
Karakterimizin şekillendiği yılllarda ülkenin başka birçok yerinde hayatın olağan akışını etkileyen, engelleyen birçok gelişme dahil değildi bizim "günlük pratiğimize."
Bizim kasabanın hemen kıyısında, yürüsen yürüme mesafesinde küçücük bir köy vardı, -çocukluk işte- adını her duyduğumda komik gelirdi bana;
Çene.
O köyün kızıymış şehit Esma'nın annesi de; Esma da bizim gibi büyümüştür herhalde.
Ruhumu besleyen yangınları düşünüyorum önceki günden beri…
Yine Tekirdağ'ın bir ilçesinden, küçük bir sahil kasabası olan Şarköy'den kalkıp Diyarbakır Bismil'e giden ve orada şehit olan Neşe öğretmeni…
Hayrabolulu Esma komutanı…
Vatanın savunulması gerektiğini idrak etmek ve bunun mücadelesine girişmek için "düşman"ın kendi evinin kapısına dayanmasını, kendi bahçesine girmesini, kedi konforunun bozulmasını beklememek yahut Tekirdağ'dan Bismil'i de, Şırnak'ı da "vatan" bilip kelle koltukta, gözü kapalı sahiplenebilmek o kadar kıymetli, öyle başka bir aidiyet ki…
Günlerce saçma sapan bir zeminde "Cumhuriyet kadını kimdir" sorusuna cevap arandı ya bu ülkede;
En az Gördesli Makbule kadar…
En az Halime Çavuş kadar…
En az Kara Fatma kadar…
En az Şerife Bacı kadar…
En az Sabiha Gökçen kadar…
Esma komutan ve onun gibi yüzlerce, binlerce "görünmez kahraman"dır bence…
SORU-YORUM
"Srebrenitsa soykırımını destekleyen Sırp kasabı hayranı Peter Handke"ye Nobel Edebiyat Ödülü verilmesine tepki gösteren iktidar, aynı tepkiyi, "Türkler 1 milyon Ermeni ve 30 bin Kürt kesti diyen Orhan Pamuk"a Nobel verildiğinde de göstermiş miydi?
Veya…
Türkiye'deki iktidar sahipleri -o gün de aynı kimselerdi- Orhan Pamuk'a Nobel verildiği gün de "Türkiye'den bir teröriste verdiler" diye ödüle tepki mi göstermiştir, yoksa Pamuk'u arayıp "Bir Türk yazara verilmiş olmasından duydukları memnuniyeti" mi bildirmişlerdir?
Veya…
Neden bugün soykırım övücüsü Handke'ye verildi diye Nobel'i boykot kararı alan Türkiye, 2006'da soykırım iftiracısı kendi yazarına verildiğinde boykot etmemişti Nobel'i aynı şekilde?
Kaynak Yeniçağ: Şehidim hakkını helal etme bize - Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU