Şehit Murat Namdar Ölüm Yıl dönümünde Mezarı Başında Anıldı

Murat NAMDAR, Kaledibi Mahallesi, Üçayak Mezarlığında mezarı başında anıldı.

Şehit Murat Namdar Ölüm Yıl dönümünde Mezarı Başında Anıldı




Bando Astsubay Kıdemli Üstçavuş olarak görevliyken, 1995 yılında Sivas’ın Zara ilçesinde  teröristlerin araçlarından indirerek dağlık alanda  şehit ettiği Astsubay Kıdemli Üstçavuş Murat NAMDAR, Kaledibi Mahallesi, Üçayak Mezarlığında mezarı başında anıldı.

   

 

Yapılan anma törenine; Şehit Murat NAMDAR’ ın annesi, eşi Yıldız Hemşire, oğlu Buğra, kız kardeşi, yakınları, Başkan Yardımcısı Birsen ATILKAN ve  Zabıta Müdürlüğü Personeli katıldı. Anma programında, Kur’ an okundu, dualar yapıldı, mezara çiçek ekildi ve ikramlar yapıldı.

Şehidin eşi ve yakınları anma programından dolayı, Bozyazı Belediye Başkanı Mehmet BALLI ve tüm belediye çalışanlarına teşekkür etti. 

            Şehidimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.

*

*

*

*

Kolundaki yarayı o şehit eşi pansuman etti

Müyesser Yıldız yazdı

Takvimler 23 Eylül 1995'i gösterdiğinde 25 yaşındaki Astsubay Murat Namdar, 11 aylık oğlu, eşi, babası ve halasıyla birlikte görev yaptığı Erzincan'dan Mersin Bozyazı'ya gidiyordu. Çok özlediği anasını görmek için. Erzincan çıkışında yolları kesildi. Yol kesenlerin üzerinde asker elbisesi vardı. Eşi bir tuhaflık olduğunu farketti, “Murat bunlar terörist” dedi. Murat Astsubay eşinin ellerini tuttu, “Sakin ol hayatım, bir şey yok” karşılığını verdi. Murat Astsubayı ailesinin gözleri önünde götürüp, katlettiler.   

20 yıl sonra, 27 Temmuz 2015 gecesi Malazgirt İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Arslan Kulaksız şehit edildi. Eşi ve kızının yanında, gözü önünde. Katiller tanıdıktı.

Binbaşı Kulaksız'ın eşi Sibel Hanım'ın acısını, Astsubay Murat'ın eşi Yıldız Hemşire'den daha iyi kim anlayabilirdi ki?!.

Hemşirelik yapan Yıldız Hemşire gece nöbetinden çıktı, otobüse binip Merzifon'a, Sibel Hanım’a teselli vermeye koştu.

 

Aslında beraber gidecektik Merzifon'a. Perşembe günü Şırnak'ta şehit edilen Piyade Onbaşı Hamza Yıldırım'ın Ankara'daki cenaze töreninde olabilmek için vazgeçtim o tarihi acılara tanıklık etmekten.

Gece uykularını çoktan yitirmiş olan Yıldız Hemşire, saatlerce süren yolculuk sırasında şunları düşündü:

“Eşim yolumuz kesilerek, gözümün önünde şehit edildi. Bu olay sonrasında yıllarca aynı acıları kimse yaşamasın, ülkede terör bitsin diye sürekli mücadele ettim. PKK terör örgütüne verilen her tavizde tepkimi ortaya koydum. Bu tür olaylar insanların başına gelmesin, çocuklar babasız, anneler evlatsız, eşler yalnız kalmasın diye yıllardır çırpınıyorum. Fakat görüyorum ki, bu mücadelelerden beklediğim sonuçları alamadım. Aynı acılar bugün hâlâ devam ediyor. Her gün şehit haberleri ve onlara engel olamamak beni kahrediyor. Acı yaşayanların acılarını yüreğinde hissediyorum. Acıları acım, gözyaşları gözyaşlarım oluyor. Tüm acı yaşayanların yanında olmak, onları kucaklamak, yanınızdayım demek istiyorum. Hepinize yetişemiyorum, ama bilin ki, hepinizin evine düşen ateş benim de yüreğime düşüyor...”

Cuma sabahı Merzifon Orta Ova köyüne vardı. Sibel Hanım’ın, şehidin anasının-babasının yanına ve mezarına koştu. Yıllardır tanışıyormuş, aynı ailedenmiş gibi kucaklaştılar. Onları tanıştıran, aynı acıdan başka bir şey değildi.

 

KOLUMDAKİ KURŞUN EŞİMİN KATİLLERİNİ BULDURACAK

Eşinin kanı Sibel Hanım’ın ellerinde, acısı ve sevgisi yüreğindeydi. Yıldız Hemşire 20 yıl öncesine döndü. Onu karşısında gören Sibel Hanım şaşırdı, sevindi.

Söze en iyisi Yıldız Hemşire’ye bırakayım, o anlatsın acıların kardeşliğini:

“Öyle güzel, yürekli insanlar ki!.. Yapılan hain saldırıya anlam veremeyecek kadar güzel yürekli insanlar… Beni öyle samimi karşıladılar ve bağırlarına bastılar ki… Acımız ortaktı, yaşadıklarımız ortaktı. Şehidimizin eşi Sibel Hanım’ın kolunda şu an hâlâ o günün nişanesi var, bir kurşun… Salı günü ameliyat olacakmış, 'Bu kurşun eşimin katillerini bulduracak' diyerek teselli oluyor. Gittiğimde yarasına pansuman ettim, kolundaki yarayı pansuman ettim, ama dilerim yüreğindeki acıyı milletçe pansuman ederiz. İkinci evlat acısı yaşayan annesi ve babası yıkılmış iki yaşlı insan… Yürekleri güzel insanlar, hep ağızları dualı. Tek tesellileri şehit edilen evlatlarının cennete gitmiş olduklarına dair inançları. Oğlu Burak evin erkeği olmuş, her yere koşturuyor, teselli olması gerekirken, annesi ve büyüklerini teselli etmeye çalışıyor. Acıları, gerçekten de büyük bir acı. Tıpkı benimki gibi. Allah kimseye böylesi bir acı yaşatmasın. Şehidimizin anası-babası, 'Bizi unutma, boşlama yavrum. Biz de senin annen, babanız kızım' dedi.”

 

YILDIZ HEMŞİRE GÖRDÜ, ÜLKEYİ YÖNETENLER BAKTI

Yeri gelmişken, bir olayı daha hatırlatmak istiyorum.

Geçen yıl bu vakitler, TBMM İçişleri Komisyonu'nda PKK'yla müzakere yasası görüşülüyordu. Dayanamadı Yıldız Hemşire atlayıp, Ankara'ya geldi, Meclis'in önünde gözyaşları içinde isyan etti. Öyle şeyler söyledi ki!.. İşte o can alıcı sözlerin özeti: 

“Çözüm süreci denildi, Oslo'larda görüşmeler yapıldı. Bu süreçte silahlar bırakılacak, PKK sınır dışına çıkacak denildi. Hani?.. Ne oldu? Hani ne bitti?.. 9 aydır kan dökülmüyormuş. 9 ayda kaç çocuk dağa kaçırıldı? PKK sizin savunucunuz, Apo sizin lideriniz denildikten sonra gönüllü kaç kişi PKK'ya katıldı? Her gün gece gündüz eylemler yapılıyor, molotofkokteyli atılıyor, otobüsler, işyerleri yakılıyor, yollar kesiliyor, kimlik soruluyor, iş makineleri yakılıyor, askeriniz polisiniz, işçiniz dağa kaçırılıyor, askeriyenin içinden Türk bayrağınız indiriliyor, yerlere atılıyor, köy korucularınız devletin yanında yer aldığı için tehditler alıyor, infazlar yapılıyor, daha 2 gün önce siz komisyonda kararı kabul ettiğiniz gün köy korucuları dağa kaçırılıyor, buna rağmen terör bitti diyorsunuz… Allah aşkına bizimle dalga mı geçiyorsunuz?"

 

Yıldız Hemşire, Başbakan ve milletvekillerine de şöyle seslendi:

“Ben halkım, sizler halkın oyuyla o mevkilere geldiniz. Biz halkın onurunu, gururunu, güvenliğini sağlayın, adaletli olun, halkımızı savunun diye meclise gönderdik. Halka rağmen halkın istemediği her şeyi zorla halka kabul ettirmeye hakkınız yok. Makam mevki sahibi olacaksınız diye bizi harcamaya hakkınız yok. Susamazsınız, bizim adımıza sorgulamak, yanlışları dile getirmek zorundasınız."

Ya medyanın yüzüne indirdiği şu şamar?

“Çocuk katili Apo yakalandığında, hepiniz yanımızdaydınız. Bizimle birlikte ağlıyor, bizimle birlikte acımızı paylaşıyordunuz. Binlerce vatan evladının katilinin cezalandırılmasını en az bizim kadar istiyordunuz. Sonra ne oldu size? Hepiniz şehitlerinizi ve onların geride kalan yakınlarını unuttunuz.”

İşte Yıldız Hemşire'nin 1 yıl önce A'dan Z'ye gördükleri, işte burnunun ucunu göremeyenlerin yönettiği Türkiye'nin bugünkü hali!..

O gün Meclis'in önünde Yıldız Hemşire'nin yanında sadece CHP'den Birgül Ayman Güler, MHP'den Sinan Oğan vardı.

Güler de Oğan da artık Meclis'te yok... Yıldız Hemşire yine yollarda... “Çözüm süreci” ise meçhullerde...

Şu tablo bile ne çok şey anlatıyor... Tabii anlayana, anlamak isteyene!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com