Şehitler vermemek için konuşmamız gerek
Ne yazık ki öyle oldu, bedeli büyük oldu, şehitlerimiz var.
Nejat Eslen yazdı
Şehitler vermemek için konuşmamız gerek
Odatv’deki son yazılarımdan birinde Türk jeopolitiğinin, ABD ile ilişkilerin, Rusya ilişkilerine, Rusya ile ilişkilerin ise ABD ilişkilerine zarar vermeyecek şekilde revize edilmesi gerektiğini ifade etmiştim.
Son yazımda ise İdlib sorununun çözülmesinde diplomasiye öncelik verilmesinin gerektiğini, askeri gücün, ancak diplomasinin başarılı olmadığı şartlarda, son çare olarak, savaş aracı olarak kullanılabileceğini; çünkü, savaşın bedelinin büyük olduğunu yazmıştım.
Ne yazık ki öyle oldu, bedeli büyük oldu, şehitlerimiz var.
İşte bu şartlarda, yeniden şehitler vermemek için ne yapılması gerektiğini konuşmamız gerekmektedir.
İdlib küçük bir coğrafya olmasına rağmen bu coğrafyanın jeopolitik, politik, diplomatik, stratejik ve taktik yansımaları vardır.
Türkiye, çok zorlu bir coğrafyada varlığını sürdürmek zorundadır. İdlib meselesi, Türkiye’nin ABD ile Rusya, Atlantik ile Avrasya arasında denge politikaları ile çıkarlarını elde edemeyeceğini, güvenliğini garanti edemeyeceğini öğretmiştir.
İdlib meselesi, Türkiye’nin jeopolitik kimliğini yeniden, dikkatlice tanımlaması gerektiğini de öğretmiştir.
Türkiye, Suriye’de, daha önce, siyasi amacını açık seçik belirleyerek, El Bab’da, Afrin’de ve Fırat’ın doğusunda PKK-YPG koridorunun gerçekleşmesini ve bu koridorun denize açılmasını önlemek için askeri harekat icra etmiş ve bu harekat kamu desteğini sağlamıştır.
TÜRK ORDUSUNUN YETENEKLERİ VE ZAFİYETLERİ DE MUTLAKA DİKKATE ALINMALIDIR
Afrin harekatı ile ilgili öncelikli siyasi amaç, göçmenlerin önlenmesidir; çünkü, göçmen meselesi çok ciddi bir meseledir.
Ancak, Türkiye’nin İdlib ile ilgili siyasi amacı bundan ibaret midir? Bu konuda kafalar karışıktır. Türkiye’nin, İdlib ile ilgili milli çıkarlarını ve bu çıkarları gerçekleştirecek siyasi amaçlarını gözden geçirerek gerçekçi bir şekilde yeniden tanımlaması gerekmektedir.
İdlib ile ilgili siyasi amaç yeniden tanımlanırken, Türk ordusunun yetenekleri ve zafiyetleri de mutlaka dikkate alınmalıdır.
Tanımlanan bu amaçları sağlamanın öncelikli aracı, yine de diplomasi masası olmalıdır. İdlib’de uygulanacak askeri stratejinin en hassas tarafı ise, hava sahasının Rusya tarafından kontrol ediliyor olmasıdır.
Hava saldırıları sonucunda şehitler verdiğimiz bir gerçektir. Putin’in onayı olmadan bu hava saldırılarının gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Türkiye’nin askeri önceliği, gözlem noktaları dahil, İdlib harekat alanında bulunan birliklerin hava saldırılarına karşı güvenliğinin sağlanması olmalıdır.
Türkiye’nin hava savunma zafiyetinin ne kadar ciddi bir zafiyet olduğu İdlib’de bir daha anlaşılmıştır.
Türkiye, hava sahasının kontrolünü garanti etmeden İdlib’de, büyük çaplı bir askeri harekat başlatmamalıdır.
SON SÖZ:
Askeri yetkililer, siyasi karar vereceklere, zor da olsa, her zaman ve daima gerçekleri söylemelidirler. Çünkü, daha fazla şehit vermemenin tek çıkar yolu budur.
Siyasi karar vericiler ise beğenmese de askeri gerçekleri dikkate almak zorundadır.
Çünkü, savaş alanında yapılan hatanın bedeli, ölümler, göz yaşı ve kandır.
Nejat Eslen
Odatv.com