Sekiz maddede Rusya-Ukrayna krizinin dünü, bugünü ve Türkiye'nin durumu

İşte iki ülke arasındaki gerilim hakkında bilmeniz gerekenler...

Sekiz maddede Rusya-Ukrayna krizinin dünü, bugünü ve Türkiye'nin durumu




kaan

Sekiz maddede Rusya-Ukrayna krizinin dünü, bugünü ve Türkiye'nin durumu

Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilim, son haftalarda dünya gündeminin en tepesinde yer alıyor. Bölge ve Türkiye için potansiyel olarak çok büyük sonuçları olabilecek geriliminin sıcak bir çatışmaya dönüşüp dönüşmeyeceğini tüm başkentler endişe ile izliyor. 

İşte iki ülke arasındaki gerilim hakkında bilmeniz gerekenler...

Sovyet hayali yaşıyor mu?

Rusya, 1991’in sonunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin devrilmesinden bu yana eski Sovyet coğrafyası üzerinde etkisini korumak, etkisini kaybettiği yerlerde ise tekrar sağlamak için çeşitli politikalar izledi. Vladimir Putin’in başbakanlığı ve devlet başkanlığı döneminde ise bu girişimlerinde çok daha yoğunlaştığı görüldü. Putin döneminde yapılan bu girişimlere örnek olarak Güney Osetya savaşı gösterilebilir. Putin yönetimindeki Rusya, Gürcistan’daki ayrılıkçılara destek vermiş, savaşın sonunda da Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımıştı. Putin öncesi dönemde ise Moskova’nın Sovyet coğrafyasındaki etkisini koruma çabalarına  Birinci Çeçen savaşı örnek gösterilebilir. Putin dönemindeki girişimlerin en büyüğü ve en ses getireni ise Ukrayna’ya yapılan müdahale oldu.

Putin’in eski Sovyet coğrafyası üzerinde genişlemeci bir politika izlediği su götürmez. Batılı basın organlarının bu sebeple Putin için “yeni çar” gibi başlıklar attığını görmek mümkün.

Kırım’ın ilhakı

Rusya-Ukrayna arasındaki ilişkiler 2014’te Rusya yanlısı Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in Avrupa Birliği ile "Ortaklık ve Serbest Ticaret Anlaşması"’nı reddetmesinin ardından “Onur Devrimi” sonucunda görevden alınması ve hükümetinin düşmesiyle gerildi. Onur Devrimi, daha çok Batı yanlısıydı.

22 Şubat’ı 23’üne bağlayan gecede Putin, savunma kurmaylarıyla uzun bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıda devrilen Yanukoviç’in Rusya’ya nasıl getirileceği konuşuluyordu. Birçok kaynağa göre Putin, bu toplantının sonunda uluslararası anlaşmalara göre Ukrayna toprağı olan Kırım’ın ilhakının emrini verdi. 23 Şubat’ta Sivastopol’de Rusya yanlısı eylemler başladı. 

27 Şubat’ta üzerinde arma olmayan üniformalar giyen silahlı ve maskeli Rus askerleri Kırım’ın yasama organı Yüksek Konsey’i ele geçirdi. Maskeli askerler daha sonra havalimanı gibi diğer kritik noktalarda kontrolü sağladı. 18 Mart 2014’te yapılan tartışmalı referandum ile Moskova, iki ayrı federal yapı olarak Kırım’ı ilhak etti. Belarus ve Nikaragua gibi birkaç ülke dışında hiçbir başkent Kırım’ı Rusya olarak tanımadı.

Rusya'nın Kırım'ın ilhakında görevlendirdiği maskeli ve armasız üniforma giyen "küçük yeşil adamları"

Ukrayna’da 2014’te ne olmuştu?

Batı yanlısı protestoların Yanukoviç’i devirmesi ve Kırım’ın ilhakının ardından Rusya yanlısı ayrılıkçılar Ukrayna’nın doğusundaki Donbas ve Luhansk bölgesinin büyük bölümünde kontrol sağladı. 

Ukrayna ordusu ile Rus ayrılıkçılar arasına çatışmalar yaşandı. Kiev, ayrılıkçıları Moskova’nın desteklediğini iddia etti. Rusya’nın bu dönemde Doğu Ukrayna’daki özel güç ve propaganda kullanımı “hibrit savaş olarak” tanımlanıyor.

Donbas’ta nüfusun büyük çoğunluğunu Rusça konuşan insanlar oluşturuyor. Bu insanların çoğuna 2014’ten bu yana Rusya pasaportu verildi. Rusya’nın şimdi kullandığı “Donbas’taki vatandaşlarımızı koruyacağız” söylemi bu yüzden önem kazanıyor. 

2015’te imzalanan ateşkes ile çatışmalar çoğunlukla durmuştu. Savaşta 13 binden fazla insan hayatını kaybetti. 2014’te ayrılıkçıların ele geçirdiği bölgeler hala bu milis grupların kontrolünde.

Şu an ne oluyor? 

Rusya, geçen haftalarda Ukrayna’nın sınırına asker yığınağı yapmaya başladı. Bu yığınağın 2014 yılından bu yana yapılmış en büyük yığınak olduğu belirtiliyor. 

Rusya’nın yığınağı, Ukrayna ve ülkenin Batılı müttefiklerini endişelendirdi. Konuyla ilgili bazı başkentlerden açıklamalar geldi.

Bu sırada Donbas’taki çatışmalar da şiddetlendi. Ukrayna, Donbas’ta ayrılıkçıların 2021 yılında 13 Nisan itibariyle 26 askerini öldürdüğünü açıkladı. Bu sayı 2020’nin tamamında 50 idi.

Gerilim tırmanırken ABD de geçen hafta Montrö Anlaşması’nın zorunlu kıldığı bildirimi Türkiye’ye yaparak Karadeniz’e iki savaş gemisi göndereceğini açıkladı. Savaş gemilerinin bu hafta İstanbul Boğazı’nı geçerek Karadeniz’e çıkması bekleniyor. Türkiye'nin anlaşmaya uygun bir gerekçe sunmadığı sürece savaş gemilerini geçirmeme inisiyatifi bulunmuyor.

Rusya, ABD’nin Ukrayna’ya destek veren açıklamalarının ardından Karadeniz’e savaş gemisi gönderme kararını hiç hoş karşılamadı. Rusya Dışişleri Bakanı Yardımcısı Sergey Ryabkov yaptığı açıklamada ABD’nin hamlesini provokatif olarak nitelendirdi ve Washington’un Rusya’nın sinir uçlarıyla oynadığını ifade etti. Ryabkov ayrıca, "ABD'yi Kırım ve Karadeniz kıyılarımızdan uzak durmalarının daha iyi olacağı konusunda uyarıyoruz. Kendi iyilikleri için" dedi.

Ukrayna lideri Zelenski geçen hafta çatışma bölgelerini askeri üniforma ile gezdi

Peki ya NATO?

Ukrayna, NATO’nun üyesi değil ama olmak istiyor. Bu isteğini de Rusya’yla ilişkilerin gerildiği dönemde açıkça dile getirdi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenski, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı görüşmeden sonra ülkesinin NATO üyeliği yolunda yürümesinin ülkenin doğusundaki savaşı bitirmenin tek yolu olduğunu söyledi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov buna karşılık olarak "Ukrayna’nın NATO üyeliği Donbas’taki durumu kötüleştirir" dedi

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdikten sonra konuşan Zelenski, Rusya'ya karşı "caydırıcı" olmak için NATO üyelerine Karadeniz'deki askeri varlıklarını güçlendirme çağrısında bulundu.  Stoltenberg ayrıca "Ukrayna'nın NATO üyeliğine müttefikler karar verir, Rusya değil" dedi.

NATO, 13 Nisan’da Rusya’ya Ukrayna sınırındaki askerlerini çekme çağrısında bulundu. Rusya Savunma Bakanlığı ise NATO’nun tehditkar söylemlerde bulunduğunu ifade etti.

Rusya’nın NATO’nun eski Sovyet Coğrafyası, hatta Demir Perde’nin doğusunda kalan ülkeleri üye yapmasına karşı olduğu birçok örnek ile görüldü. Ukrayna’nın NATO üyesi olması, Rusya’nın bir NATO ülkesi ile sınır paylaşması anlamına geliyor. Bu durumda NATO’nun ilk olarak Sovyetler Birliği’ne karşı kurulduğunu, karşısında da Soğuk Savaş yıllarında Varşova Paktı’nın bulunduğunu unutmamak gerekiyor. NATO’nun askeri demirbaşı ve ana ekonomik motoru konumunda açık ara fark ile ABD bulunuyor. NATO’nun hala en büyük tehdit olarak kendisine Rusya’yı gördüğü de bir sır değil.

Ukraynalı askerler Donetsk bölgesindeki Marinka'da atış talimi yapıyor

Rusya ne diyor?

Rusya, Ukrayna’yı işgal etme gibi bir girişimi olmadığını, ancak ülkenin doğusundaki vatandaşlarını korumakla yükümlü olduğunu söylüyor. Bu söylem, Rusya’nın Donbas bölgesindeki birçok Rus kökenli insana pasaport verdiğini göz önünde  bulundurunca daha da fazla önem kazanıyor.

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, konuyla ilgili konuşmalarında Rusya’nın kendi sınırlarını koruma altına aldığını ve askerlerin Moskova gerekli gördüğü sürece orada kalacağını ifade etti. Peskov, amaçlarının Ukrayna ile savaşa girmek olmadığını da ifade etti.

Rusya devlet başkanlığı ofisinin üst düzey yetkililerinden Dimitri Kozak, Ukrayna'nın doğusunda büyük çatışmaların meydana gelmesinin eski Sovyetler Birliği ülkesi için sonun başlangıcı olabileceğini söyledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski süreç sırasında Putin’le görüşme talebinde bulunduğu, ancak bunun kabul görmediği de açıklandı.

Türkiye nerede duruyor?

Ukrayna ve Türkiye arasında birçok savunma sanayii anlaşması bulunuyor. Ukrayna, Türk yapımı SİHA’ları kullanıyor. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenski, geçen hafta Ankara'daki baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne vurgu yaparken, "Mevcut krizin Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk temelinde barışçıl, diplomatik yöntemlerle çözülmesi gerektiğine inanıyoruz" dedi.

Erdoğan, aynı zamanda Kırım’ı Rus toprağı olarak tanımayacakları konusundaki vurguyu da sürdürdü. Gazeteci Fehim Taştekin, Gazete Duvar’daki ‘’Ne menem bir iştir’’ başlıklı yazısında şu değerlendirmede bulundu:

‘’Erdoğan, Kırım ve Donbas’ın Ukrayna’nın yeniden kontrolüne girmesi konusunda Transatlantik kanadının en şahinlerini geride bırakacak şekilde Kiev’in sözcülüğünü yapıyor. Dahası Bayraktar TB2’lerin Ukrayna envanterine sokulmasıyla Karabağ senaryosunu Donbas ve Kırım’a taşıma planları masaya konuluyor. Ne umut!’’

Toplantı sonrasında ayrıca TOKİ’nin Kırım’da yerinden olan Tatarlar için Ukrayna’nın çeşitli kentlerinde 500 konut inşa edeceği açıklandı.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye gibi ‘’sorumlu’’ ülkelerin Ukrayna’nın militarist eğilimlerini teşvik etmemesi gerektiğini söyledi.

Aynı zamanda Rusya, Türkiye’ye 15 Nisan-1 Haziran arasında uygulanacak bir havayolu kısıtlaması da getirdi. Kremlin bu kararı Türkiye’de artış gösteren Koronavirüs vakaları kapsamında aldıklarını belirtse de, birçok uzman kararın arkasında Erdoğan’ın Zelenski ile görüşmesi ve sonrasından kaynaklı siyasi gerekçeler olduğunu savunuyor. T24 yazarı ve Rusya uzmanı Hakan Aksay, Rusya’nın bu kısıtlama ile Türkiye’ye siyasi baskı uygulama gayesinde olduğunu belirtti.

Peki neden şimdi?

BBC’ye konuşan analistler Pavel Felgengauer ve James Sherr, şubat ayında Zelenski’nin Putin’in iyi dostu olan Ukraynalı oligark Viktor Medvedçuk’a yaptırım uyguladığına, 3 Rusya yanlısı televizyon kanalını kapattığına ve 2015 Minsk Anlaşması’nın taahhütlerinin yerine getirilmediğine; ayrılıkçı bölgeler için bağımsız seçimler düzenlenmediğine dikkat çekti. Analistler bu gelişmelerin iki ülke arasındaki gerilimi yükselttiğini ifade etti. 

Aynı zamanda dış politikanın ülkenin içinde etkili olduğu bilinen Rusya’da eylül ayında parlamento seçimleri düzenlenecek. Hakan Aksay da Putin’in iç politikada güç kaybederken bir ‘’dış güçler’’ söylemi yaratmaya çalıştığını söyledi. 

T24.COM.TR