Selvi: Erdoğan’ın kararlı duruşu ABD’yi geri adım atmak zorunda bıraktı
Selvi, Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı'nın 'arka planını' yazdı.
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı'nın 'arka planını' yazdı.
Abdulkadir Selvi, bugünkü "Harekâtın arka planı" başlıklı yazısında, "Artık terör tehdidini sınırlarımızın ötesinde karşılıyor ve etkisiz hale getiriyoruz. 2016’da PKK ve DEAŞ’la mücadelede “önleyici terör konsepti”ne geçtik. " dedi.
İşte Selvi'nin yazısı
FIRAT Kalkanı harekâtı 7 ay 6 gün sürmüştü. DEAŞ kontrolündeki Cerablus ve El Bab terörden temizlenmişti. PKK-YPG’ye karşı yürütülen Zeytin Dalı harekâtı ise 58 günde tamamlanmıştı.
Barış Pınarı harekâtının ise daha kısa sürmesi bekleniyor. Yıldırım hızıyla yürütülen operasyonda en önemli kent merkezlerinden olan Resulayn’dan sonra Tel Abyad’da da kontrol sağlandı. Tek bir sivilin burnu kanamadı. Sosyal medyada “Savaşa hayır” ve “Siviller ölmesin” kampanyası başlatanlar ise PKK’nın katlettiği 9 aylık bebek Muhammed Omar başta olmak üzere sivillerin öldürülmesine karşı seslerini çıkarmıyorlar. Bunların geçmişte PKK’nın karnında kurşun deliği ile öldürdüğü bebeğe de sesleri çıkmamıştı. Allah korusun, bu harekâtta TSK bir sivilin ölümüne neden olsa, dünyayı ayağa kaldırırlardı.
Barış Pınarı harekâtı adı altında aslında dünyada terörle mücadelede ders mahiyetinde okutulması gereken bir operasyon cereyan ediyor. Artık terör tehdidini sınırlarımızın ötesinde karşılıyor ve etkisiz hale getiriyoruz. 2016’da PKK ve DEAŞ’la mücadelede “önleyici terör konsepti”ne geçtik. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2O Ağustos’ta Gaziantep’te DEAŞ tarafından uzaktan kumandalı bombanın patlatılması sonucu bir düğünün kana bulanmasını bu işin miladı olarak ilan etmişti.
PKK ve DEAŞ’la mücadele anlamında Barış Pınarı harekâtı, daha önceki operasyonlara eklenen bir halka. Ama bunun çok önemli bir farkı var. PKK’nın hamisi olan ABD’nin kontrolündeki bölgede cereyan ediyor. Türkiye’nin kararlılığı söz konusu olunca, PKK sırtını dayadığı ABD’nin kendini koruyamadığını gördü. Boşa demiyoruz, Türkiye bitti demeden bitmez.
ERDOĞAN’IN LİDERLİĞİ
Bu harekâtın askeri başarısının yanında yürütülen askeri ve sivil diploması ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü liderliğinin payı büyük. Öncelikle operasyonun zamanlaması çok önemli. Suriye’yi yeniden şekillendirecek yeni anayasa çalışmalarının başlayacağı bir dönemde Türkiye, masada daha da güçlü olmak için sahada gücünü arttırmış oldu. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözünün bir blöf olmadığı anlaşıldı. Erdoğan’ın bu sözüne rağmen harekât yapılmasa o zaman inandırıcılığımızı kaybederdik. Bu operasyonun liderlik boyutu çok önemli. Çünkü Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’nı Rusya ile anlaşarak yaptık. Barış Pınarı harekâtını ise ABD’ye rağmen icra ediyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlı duruşu ABD’yi geri adım atmak zorunda bıraktı. Operasyondan önce Erdoğan’ın 9 Ekim günü ABD Başkanı Trump’la yaptığı kritik bir telefon görüşmesi var. Amerikalılar tarafından bir bölümü sızdırıldı. NBC News’a konuşan ABD’li bir yetkili, Erdoğan’ın Suriye’ye girmekte son derece kararlı olduğunu anlatırken, “Trump’ın Beyaz Saray daveti bile onu caydırmaya yetmedi” demişti. ABD’li yetkili, “Erdoğan’ın tutumu öncekinden daha katıydı” diye altını çizmek durumunda kalmıştı.
Erdoğan ile Trump, güvenli bölgeyi 4 Ocak 2019’da konuşmuşlardı. O dönem CENTCOM komutanı olan Votel ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, PKK’yı destekledikleri için sahada bu plana engel oldular. Onlar tasfiye oldu ama bu sırada Türkiye, ne kadar kararlı olduğunu göstermek için 1 yıl sınıra yığınak yaptı. Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması süreci de böyle bir kararlılığın sonucuydu. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, kuvvet komutanlarıyla birlikte sınırdaki birliklerde denetlemelerde bulundu.
‘INVASION’ NASIL ‘OPERATION’ OLDU?
Bu noktada Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yürüttüğü askeri diplomasiye dikkat çekmek istiyorum. Akar, harekâttan 1 gün sonra ABD Savunma Bakanı Mark Esper’le bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişti. Esper görüşme sırasında “invasion” diyor. Yani “işgal, istila” anlamında. Bunların uluslararası hukuktaki karşılığı çok tehlikeli. Akar hemen müdahale ediyor, ABD’li meslektaşından “operation” ifadesini kullanmasını istiyor. Bunun üzerine Esper operasyon diye düzeltmek durumunda kalıyor. Akar, gösterdiği hassasiyet için teşekkür ediyor. Stratejik ortaklık ve NATO ruhuna uygun olarak görüşmelere devam edilmesini istiyor. Kritik görüşmede Akar’ın harekâta ilişkin verdiği önemli mesajları paylaşmak istiyorum.
1- Barış Pınarı harekâtı Türkiye için bir tercih değil, zorunluluktur. Bu bölgede terör devleti kurulmasına müsaade etmeyeceğiz.
2- Harekâtın hedefi ülkemizi tehdit eden ve bölgemizi istikrarsızlığa sürükleyen DEAŞ, PKK/YPG gibi terör örgütleriyle mücadeledir.
3- Amaçlardan biri de Suriyelilerin evlerine dönmeleri için barış koridorunu oluşturmaktır.
4- Barış Pınarı harekâtında hedef, teröristler ile bunlara ait barınak, sığınak, silah, mevzi ve araç gereçlerdir.
5- Sivil insanlar, tarihi, dini ve kültürel yapılar, dost/müttefik ülke ve çevreye karşı harekâtın gecikme pahasına azami dikkat sarf edilmektedir.
Demem o ki Barış Pınarı harekâtı sahada başarılı bir şekilde cereyan ederken perde arkasında ilmek ilmek örüldü.