Sessiz terk: İşini bırakmak isteyip bırakamayanlar ne yapıyor?

İş yerinin sorumluluğu ne?

Sessiz terk: İşini bırakmak isteyip bırakamayanlar ne yapıyor?




Sessiz terk: İşini bırakmak isteyip bırakamayanlar ne yapıyor?

Dünyanın birçok yerinde işe alımlarda duraksama yaşanırken işi bırakma oranları da azalıyor.

İşe olan talep bugünlerde arzın çok üzerinde. BBC tarafından incelenen LinkedIn verileri, Temmuz 2023'te İngiltere'deki iş başvurularında bir yıl öncesine göre %150 artış olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan işe alım, ABD'de %20,9, İngiltere'de ise %22,5 oranında azaldı.

Uzmanlar bazı çalışanların mevcut işlerinde kalmaktan dolayı mutluyken diğerlerinin ayrılmak istediğini ancak istihdamda yaşanan duraklama nedeniyle bunu başaramadığını söylüyor.

Yani birçok kişi sevmedikleri işlerde uzun süre sıkışıp kalabiliyor.

unun karşısında çalışanlar işlerini sessizce terk ediyor.

İngilizce karşılığı "quiet quitting" olan "sessiz terk" trendinin aslında işten ayrılmakla ilgisi yok.

Sessiz terk, sadece işin sizden gerektirdiklerini yapmak ve ötesine kafayı yormamak anlamına geliyor.

Bu trend aslında pek yeni sayılmaz ve özellikle pandemi zamanında popülerleşti.

Pandemi sırasında işten ayrılanların sayısında artış ve işe alımda düşüşe işaret eden insan kaynakları yönetim firması ADP'de baş ekonomist olan Nela Richardson, "Zamanla daha fazla iş temelli olarak piyasadan kaldırıldı. Artık çalışanların gidebileceği yerler de eskisinden daha az ve bu yüzden daha fazla kişinin olduğu yerde kalması gerekiyor" diyor.

Buna iş yerinde mutlu olmayan çalışanlar da dahil.

Eskiden durumundan memnun olmayan çalışanlar, keyif aldıkları rolleri bulmak için iş ve hatta sektör değiştirebiliyordu.

Bu artık pek mümkün olmadığı için çalışanlar sessiz terk yöntemine yöneliyor.

İş Yeri Danışmanlığı ve Küresel Araştırma şirketi Gallup'un Haziran 2023 verilerine göre 122 bin 416 küresel çalışanın %59'u işleriyle ilgilenmediklerini söylüyor.

Hayat pahalılığı ve ücret yetersizliği

Uzmanlar, bunun birçok nedeni olduğunu söylüyor.

Hayat pahalılığı ve ücret artışlarının dondurulması nedeniyle daha fazla çalışan maaşlarından memnun değil.

ADP baş ekonomisti Richardson, "Ücret, genellikle bir kişinin mevcut işinden memnun olmamasının başlıca neden. Aynı verimlilikte çalışmaya devam ediyorsunuz ancak aldığınız maaş artık yetmiyor" diyor.

Çok fazla kişi de temelde umursamadıkları işlerde sıkışıp kalıyor.

Yeni bir işe girmek istemeleri ve bunu başaramamaları, çalışanları hayal kırıklığına uğratıyor ve bu kişiler kendilerini sıkışmış ve çaresiz hissediyor.

Londra merkezli LinkedIn'in İngiltere Müdürü Ngaire Moyes, iş piyasasında hareketlilik olmadığında insanların "tatmin oldukları için değil, başka seçenekler olmadığı için aynı yerde kaldıklarını" söylüyor.

Gallup'un baş bilim insanı Jim Harter, "Çoğu insan işinin doğası gereği sessizce istifa ediyor. Bu kişiler minimum düzeyde çalışıyor çünkü işlerinden ilham almıyorlar ve en iyisini yapma fırsatına sahip olmadıklarını hissediyorlar" diyor.

Bazı durumlarda şirketler farkında olmadan soruna katkıda bulunuyor olabilir.

Harter, bir iş yerinin çalışanlarına yatırım yapmamasının çoğu zaman sessiz terke yol açtığını söylüyor.

Halihazırda şirketlerin lehine olan bir iş gücü piyasasında da işverenlerin çalışanlarını elinde tutma konusunda daha az motivasyonu olabilir.

İnsanların hoşlanmadıkları bir işte sıkışıp kalmaları, özellikle uzun vadede ruh sağlıkları için zararlı olabiliyor.

Sessiz terk de bu duruma yardım etmiyor.

Harter, "Bu, zamanla insanların ruh halini ve etkileyebilecek bir davranış. Pratikte, kozanın içine girip uyanık olduğunuz saatlerin çoğunda minimum düzeyde çalışmak, ruh sağlığınız üzerinde olumsuz etki yaratabilir. Bu aynı zamanda başarılı bir kariyer inşa etmenin de yolu değil" diyor.

İş yerinin sorumluluğu ne?

Sessiz terk trendi, çalışanların yanı sıra iş yerleri için de üretkenlik kaybına ve ciddi sorunlara neden olabilir.

Uzmanlar, iş yerlerinin çalışanlarını motive etmek ve sessiz terk sorununun yaygınlaşmasını engellemek konusunda sorumluluğu olduğunu söylüyor.

Aksi takdirde giderek daha fazla sayıda çalışan, gerçekten istifa edebilecek duruma gelene kadar minimum seviyede çalışmaya devam edecek.

Harter, yaşam maliyetlerinin artması ve diğer ekonomik stres faktörleri karşısında iş verenlerin çalışanların koşullarını kabul etme ve onları işe daha fazla entegre etme görevine sahip olduğunu söylüyor.

Verimliliğin iş yeri dışındaki krizlerden de etkilendiğini söyleyen Harter, "Zor zamanlarda, çalışanların isteğe bağlı çabalarını sağlamak için doğru organizasyon kültürünü oluşturmak daha da önemli hale geliyor" diyor.

BBC TÜRKÇE