Sırrı Süreyya Önder kimdir?

Said-i Nursi'den alıntılar yapan bir sosyalist

Sırrı Süreyya Önder kimdir?




"Çözüm sürecinin" önemli aktörlerinden biri, konuşmalarında Said-i Nursi'den alıntılar yapan bir sosyalist, hayatının bir bölümünde kamyon şoförlüğü yapmış bir sinemacı, TBMM Genel Kurulu gibi ciddi ortamlarda espri yapabilen bir siyasetçi…

Sırrı Süreyya Önder, son yıllarda Türkiye siyasetinin gördüğü en kendine has, en renkli isimlerden.

Seveni de çok, sevmeyeni de.

Ama özellikle "çözüm süreci" olarak tanımlanan dönemde dostunun da düşmanının da önemsemeye başladığı bir isim.

Türkiye İşçi Partili (TİP) baba, Said-i Nursi talebesi dayı...

Önder'in kendine has tarzının köklerinde, içinde doğup büyüdüğü koşulları ve ailesini görmek mümkün.

Risale-i Nur dersleri

Sırrı Süreyya Önder, kendi anlatımıyla 1962'de kentteki birkaç sosyalist aileden birinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası, TİP Adıyaman örgütünün kurucularındandı.

Dayısı ise Said-i Nursi'nin talebesiydi. 8 yaşındayken babası öldüğünde Risale-i Nur derslerine gitti.

O, çevresindeki hemen hemen herkesin ana dilinin Kürtçe olduğu Adıyaman'da Türkmen bir ailenin mensubuydu.

İlerideki röportajlarında Kürtler arasında Türkçe diliyle derin bir ilişki kuramamasının kendisinin Kürt Sorunu'na bakışını etkileyeceğini söyleyecekti.

Anlattığına göre, orta öğretim yıllarında, babasından kalan bazı edebiyat kitaplarını bulup okumaya başlamasıyla sosyalist fikirlere yöneldi.

Gençliğinde devrimci, sosyalist gruplar içinde yer aldı.

1978 yılında Adıyaman Lisesi'nde öğrenciyken Maraş Katliamı'nı protesto için düzenlenen gösteriye katıldığı için tutuklandı. Bu ilk tutuklanması olacaktı.

Cezaevinde geçen gençlik yılları

Liseyi bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanıp başkentin yolunu tuttu.

Burada devrimci siyaset içinde yer almaya devam etti.

12 Eylül darbesi olduğunda, 18 yaşındaydı.

19 yaşında siyasi çalışmalarından dolayı gözaltına alındı, işkence gördü ve Mamak Cezaevi'ne gönderildi.

7 yıl hapis yattı.

Cezaevinden sonra değişmiş bir Türkiye'de dışarı çıktı.

İstanbul'a giderek kamyon şoförlüğü dahil çeşitli işlerde çalıştı. Bir dönem yurtdışında da çalıştı.

Sinema ve yazarlıkla tanınması

8 yaşında babasını kaybettikten sonra kentin tek fotoğrafçısında çırak olarak çalışmaya başlaması, fotoğrafçılık ve dolaylı olarak sinemaya adım atmasını sağlamıştı.

Belnelmilel filminin afişi

Sinemaya, okumaya, yazmaya ilgisi hep büyüktü. Cezaevi sonrasındaki döneminde de bir yandan farklı işlerde çalışırken bir yandan ise sinema ve yazarlığa ilgisini sürdürdü.

Bu dönemde edebi metinler kaleme aldı. Barış Pirhasan'ın senaryo kursuna katıldıktan sonra senaryo yazarlığına yoğunlaştı.

2006'da "Beynelmilel" filminin senaryosunu yazdı ve ortak yönetmenlerinden oldu.

Önder'in hayatından da esintiler taşıyan ve kendisinin de küçük bir rolde oynadığı film, farklı festivallerde beğeni kazandı.

Bunu 2008'deki "O… Çocukları" filminin senaryosu izledi.

"Sis ve Gece", "Ada: Zombilerin Düğünü", "Ejder Kapanı", "Mar" ve "Yer altı" filmlerinde de oyuncu olarak yer aldı.

Ülke TV ve Kanal 24'teki performansı

Türkiye kamuoyu artık onun adını duymaya başlamıştı. 2010'da Birgün, daha sonra Radikal gazetesinde yazdığı köşe yazıları ile de ününü artırdı.

Önder, farklı bir solcu profili çiziyordu. İslamcı-muhafazakâr kesimle de diyalog geliştirebilen biriydi. Bu kesimin TV'lerine çıkıyor, gazetelerine röportaj veriyordu.

Özellikle Ülke TV'de yayımlanan "Meksika Sınırı" programında konuk ve Kanal 24'teki "Kafa Dengi" programında programcı olarak performansı, muhafazakâr çevrelerde de dikkat çekmesi açısından önemli oldu.

Parlamenter siyasete yöneliş

2011'de ise hayatı parlamenter siyasete doğru evrildi.

 

Önder, o yıl yapılan genel seçimlerde Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloku'nun bağımsız adayı olarak İstanbul milletvekili seçildi. Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) öncüsü ve Kürt siyasi hareketinin o dönemdeki temsilcisi Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) saflarında yerini aldı.

 

2013'te, Kürt siyasetini ve Türkiye'nin sol muhalefetini aynı çatı altında birleştirmeyi hedefleyen (HDP) kurulmasıyla daha da önemli bir isim haline geldi.

HDP'nin eş genel başkan yardımcısı oldu.

Gezi eylemlerindeki rolü: 'Ağaçların da vekili'

Önder, HDP'nin kurulması öncesi 2013'teki Gezi Parkı eylemlerinde, parktaki eylemler içinde ilk yer alan milletvekiliydi.

 

Eylemlerin ilk günlerinde diğer göstericilerle biber gazına maruz kaldı, hatta omzuna biber gazı kapsülü isabet edip hastaneye kaldırıldı.

 

Kendini, parka giren kepçeler önüne atması ilk günlerin en çarpıcı görüntülerindendi.

Gezi Parkı'na giren iş makinalarının önüne geçip görevlilerle tartışmaya girdiğinde "Ben ağaçların da vekiliyim" demişti.

Ancak ilerleyen günlerde BDP'lilere eylemlere yeterli katılım göstermeme eleştirisi getirildi ve bu o dönem devam eden "çözüm süreci" görüşmelerine yoruldu.

Önder ise Nuçe TV'ye çıktığında Demokratik Toplum Kongresi'ne (DTK) atfen "Türkiye yanıyor, dünyanın en büyük isyanlarından biri... DTK tek cümleyle destek açıklaması yapmadı" diyerek içinde yer aldığı hareketi eleştirmişti.

Bununla birlikte Önder, o dönem "Kürtler Gezi'ye katılmadı" eleştirilerini de doğru bulmadığını söyledi.

Eleştirileri, "Çok değil, daha bundan bir-bir buçuk yıl önce Roboski Katliamı oldu. Gezi Parkı eylemi etrafında örgütlenen vicdanın yüzde biri buna bir tepki gösterseydi eğer, bugün Kürtlerin yüzde yüzü üzerinde, Kürt halkının genelinde buna karşılık bulurdu" diye yanıtladı.

İmralı, Kandil, Dolmabahçe…

Sırrı Süreyya Önder, Türkiye'de 2013-2015 arasındaki "çözüm süreci" olarak adlandırılan dönemin en önemli isimlerden biriydi.

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın hapis yattığı İmralı Cezaevi'ne ve Kandil Dağı'na giden ekipler içinde yer aldı.

Avrupa'da Kürt hareketine yakın bir yayınevi tarafından İmralı görüşmelerinin tutanakları olduğu söylenerek yayımlanan kitaptaki diyaloglar Önder'in bu görüşmelerde önemli bir rol oynadığına işaret ediyordu.

 

2013'te Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarında Öcalan'ın "Silahlı unsurlarımız sınır ötesine çekilsin" çağrısını yaptığı mektubunun Türkçe metnini okuyan Önder'di.

 

2014 ve 2015 Nevruz kutlamalarında da Öcalan'ın yolladığı mektupların Türkçesini okuyan yine o oldu.

'Afedersiniz Türküm'

Bu süreçte Önder artık genel kamuoyunda çok iyi tanınan bir isim olmuştu. Onun siyasi tartışmalardaki esprili konuşma tarzı da bunu besliyordu.

2014'teki Çankaya resepsiyonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın "Siz nerelisiniz?" diye sorduğu Önder'in, "Adıyamanlıyım, Çok afedersiniz Türküm, tedavi oluyorum" yanıtını vermesi ve esprinin Erdoğan çiftini güldürmesi gibi haberler sürekli medyada yer buluyordu.

"Çözüm sürecinin" en üst noktası "Dolmabahçe Mutabakatı" oldu.

"Dolmabahçe Mutabakatı", 28 Şubat 2015'te dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP'nin İmralı heyeti arasında yapılan görüşme sonrasında açıklanan ortak metindi.

10 maddelik başlıkları okuyan Önder oldu.

Bu süreçte Önder, aradaki 2014 yerel seçimlerinde, HDP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu ancak oyu yüzde 4,7'de kaldı.

Çözüm sürecinin sonlanması ve hapis yolu

Buna karşılık HDP 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde Türkiye çapında meclise girebilmek için yüzde 10 barajını aştığı gibi, yüzde 13'ten fazla oyla 80 milletvekili çıkararak AKP'nin hedeflediği yeni Anayasa'yı geçirmek için gerekli gördüğü meclis çoğunluğunu elde etmesini engellemiş oldu.

 

Önder bir yıl önce yerel seçimlerdeki kampanyasında muhalefetteki CHP'yi iktidar partisi AKP'den daha çok hedef aldığı için eleştirilmişti ancak 7 Haziran gecesi Ankara'daki HDP Genel Merkezi'nde "emanet oy" olarak tarif edilen ve Batı'daki CHP tabanından geldiği belirtilen oylara teşekkür eden ilk isim o oldu.

 

Ancak HDP cephesindeki iyimser hava kısa sürdü. Koalisyon arayışları sonuçsuz kaldı ve Anayasa değişikliği için istediği çoğunluğu elde edemeyen AKP, MHP'den de aldığı destekle Türkiye'yi birkaç ay sonra 1 Kasım'da yeniden seçime götürdü.

Bu arada "çözüm süreci" sonlandı ve Türkiye siyasi çalkantıların yaşandığı bir döneme girdi.

Bu dönemde HDP'nin siyaset alanı daralırken, Önder gibi partinin önde gelen isimlerinin etkisi de azaldı.

15 Temmuz 2016 darbe girişimini takip eden olağanüstü hal döneminde HDP'li yöneticiler ve milletvekilleri de tutuklanmaya başladı.

Önder de 6 Aralık 2018'de "terör propagandası yapmak" suçlamasıyla tutuklandı.

Kandıra'daki cezaevine kendisi giden Önder, girişte gazetecilere yaptığı açıklamada, "Yaşananlar iç karartıcı gibi gözükse de güzel günler bütün ülke için yakındır aslında. Ettiğimiz her laf, yürüttüğümüz bütün çabalar onurumuzdur" demişti.

Cezaevinden çıktığında ise ilk sözlerinden biri şu oldu:

"Ne zaman ülke topyekun demokratikleşme, barış yolunda adım atarsa sevincimizi o zaman yaşayabiliriz."

 

BBC TÜRKÇE