Siyasal İslam’ın Dönüşümü: Tarık Çelenk'in Analizi
Siyasal İslam’ın Milliyetçilikle Harmanlanması
Siyasal İslam’ın Dönüşümü: Tarık Çelenk'in Analizi
YEREL GÜNDEM / İSTANBUL
Cansu Çamlıbel’in T24’te gerçekleştirdiği röportajda, düşünce insanı Tarık Çelenk, Türkiye’deki siyasal İslam’ın geçirdiği evrim üzerine derinlemesine bir analiz sunuyor. Çelenk, siyasal İslam’ın popülist bir ulusalcılaşma sürecine girdiğini ve bu sürecin devleti ehlileştirme çabalarıyla MHP üzerinden yürütüldüğünü vurguluyor. Bu analiz, Türkiye’deki muhafazakâr hareketin, devrimci bir ideoloji olmaktan uzaklaşarak, devletin güvenlikçi çizgisine entegre olduğunu gözler önüne seriyor.
Siyasal İslam’ın Popülist Ulusalcılıkla İmtihanı
Çelenk’e göre, siyasal İslam, sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde içi boş bir ideolojiye dönüşmüş durumda. Mursi’nin Mısır’daki başarısız deneyiminden Malezya ve Endonezya’daki örneklere kadar, İslamcı hareketlerin iktidara geldikten sonra baskıcı bir yapıya evrildiği görülüyor. Türkiye’de ise bu süreç, siyasal İslam’ın ulusalcı bir çerçevede yeniden şekillendiği ve devlete eklemlendiği bir çizgide ilerliyor. MHP’nin bu dönüşümdeki rolü, devletin İslamcıları ehlileştirme çabasının bir parçası olarak öne çıkıyor. Çelenk, İslamcıların, devletle kurdukları bu yeni ilişkide milliyetçi bir duruş benimseyerek popülist bir söylem geliştirdiklerini belirtiyor.
Beyaz Müslümanlar: Bireycilik ve Sekülerleşme
Çelenk’in dikkat çektiği bir diğer önemli nokta, "Beyaz Müslümanlar" olarak adlandırdığı yeni nesil muhafazakârların, bireyci ve seküler bir yaşam tarzına yönelmeleri. Özellikle 35-45 yaş grubundaki bu yeni nesil, namazlarını kılmakta ve umre ziyaretlerini yapmakta, ancak cemaat kavramından uzak, daha bireyci bir Müslümanlık anlayışı sergilemektedir. Bu kesim, ekonomik olarak bağımsızlıklarını kazanmış ve seküler bir yaşam tarzı benimsemiş, Türkiye’nin siyasal geleceği hakkında çok fazla endişe taşımayan bir yapı olarak tarif ediliyor. Çelenk, bu kesimin, AKP'nin kurucu babaları için sembolize ettiği değerlerden uzaklaştığını vurguluyor.
Siyasal İslam’ın Milliyetçilikle Harmanlanması
Çelenk’in analizinde vurgulanan en dikkat çekici noktalardan biri, Türkiye’deki siyasal İslam’ın milliyetçilikle nasıl iç içe geçtiğidir. Devlet, İslamcıları ehlileştirerek onları milliyetçi bir çizgiye yönlendirdi. Çelenk, özellikle Ertuğrul Gazi dizisi gibi popüler kültür ürünlerinde, İbn-i Arabi gibi İslamî figürlerin aslında Abdülhamid karakterine dönüştüğünü, yani milliyetçi ve güvenlikçi bir İslamcı anlayışın popülerleştirildiğini belirtiyor.
Siyasal İslam’ın Geleceği ve Kurumsal Din
Türkiye’deki siyasal İslam’ın geleceği üzerine Çelenk’in yaptığı çıkarımlar oldukça karamsar. Özellikle Gülen Cemaati’nin yarattığı travmanın, kurumsal din anlayışının çöküşüne yol açtığını ve genç kuşakların artık "new age" tarzı bireysel bir Müslümanlık anlayışına kaydığını söylüyor. Bu kayma, Türkiye’de siyasal İslam’ın sosyolojik olarak zemin kaybetmesine ve gençler arasında giderek daha az itibar görmesine neden oluyor. Çelenk’e göre, genç kuşaklar, AKP'ye "kör güven" duyan kitleler olmaktan hızla uzaklaşıyor.
AKP'nin İdeolojisizliği ve Muhafazakâr Kuşağın Çöküşü
AKP’nin ideolojisiz bir parti haline geldiğini belirten Çelenk, partinin sadece çıkar ve aidiyet ilişkilerine dayalı bir yapı geliştirdiğini ifade ediyor. 22 yıllık mutlak iktidarın ardından, yeni nesillerin AKP’nin ideolojisiyle bağ kuramadığını söyleyen Çelenk, AKP’nin muhafazakâr devrimci iddiasını yitirdiğini ve bu boşluğun devletçi bir milliyetçilikle doldurulduğunu anlatıyor.
Sonuç: Siyasal İslam’ın Çıkmazı
Tarık Çelenk’in analizine göre, Türkiye’deki siyasal İslam, devleti ele geçirme iddiasından vazgeçip, ulusalcı bir çizgide güvenlikçi bir devlet anlayışına entegre oldu. Ancak bu süreç, İslamcıların toplumsal meşruiyetlerini ve entelektüel zeminlerini kaybetmelerine neden oldu. Genç kuşaklar ise bireyci bir Müslümanlık anlayışına yönelerek, siyasal İslam’dan uzaklaşıyor. Çelenk’in ortaya koyduğu tablo, siyasal İslam’ın artık Türkiye’nin geleceğinde belirleyici bir ideoloji olmaktan çıktığını ve yerini milliyetçilikle harmanlanmış bir popülist yapıya bıraktığını gösteriyor.