Siyasetin İletişimi: Değişen Yüzü
İçerikten Sese: "I Like Ike"
Siyasetin İletişimi: Değişen Yüzü
REKLAMHABER.COM / İZMİR
Siyaset, iletişimle el ele anılmaktadır. Topluluklara güçlü mesajlar iletmek ve onların düşüncelerini anlamak, siyasetin temel unsurlarından biridir. Aristo'ya göre, siyaset konuşmaktır ve bu yaklaşım, söylem ile eylemin birliğine vurgu yaparken siyasetin iletişimle bağını gösterir. Liberal bakış açısından, siyasal iletişim yönetilenlere en etkili şekilde mesaj iletmek olarak görülür. Siyasetçinin söz yeteneği, yönetme gücünü kazandıran en önemli niteliklerden biri olarak kabul edilir. Bu bakış açısı, iletişimin karşılıklı boyutunu göz ardı ederek siyaset ve medya alanının baskın yaklaşımı olmuştur.
Kitle iletişim araştırmaları, medyanın izleyici/dinleyici üzerindeki etkileri ve propaganda odaklı çalışmalarla başlar. Gazetelerin ortaya çıkışı, basının kitlesel hale gelmesi ve ardından hareketli görüntülerin kullanımı, siyasal iletişimde dönüşümün başlangıcıdır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra yaygınlaşan televizyon, siyasal iletişimde görsel unsurların ve siyaset pazarlaması anlayışının ön plana çıkmasını sağlamıştır. Televizyonun görsel ve işitsel cazibesi, siyasal pazarlama için hızla kullanılmıştır.
Siyasetçinin yönetme gücünü kazandıran belagat yeteneği, görsel cazibenin ve siyaset pazarlamasının uzmanlık alanının önüne geçmeye başladı. ABD'nin öncülük ettiği ve Türkiye'de de "siyasetin Amerikanlaşması" olarak adlandırılan bu değişimin tarihi dönüm noktalarını hatırlayalım. Seçimlerin medyanın ana gündemini oluşturduğu, sosyal medyanın "cumhurbaşkanı adayınız kim?" sorusuyla halka mikrofon uzattığı günlerde, imaj çağındaki siyasal iletişim ile sosyal medyanın etkilerini tartışmak faydalı olabilir.
İçerikten Sese: "I Like Ike"
Televizyonun evlerimize girmesi, siyasal konuşmaları ev ortamına taşımış ve ikna edici iletişimde görsel cazibeyi ön plana çıkarmıştır. ABD Başkan adayı General Eisenhower'ın 1952'deki televizyon konuşması, seçimin akışını belirlemiş ve TV'nin seçmeler üzerindeki etkisini gösteren bir dönüm noktası olmuştur. Gallup şirketi, General'in ekran konuşmasının başlıklarını belirlemiş ve konuşma boyunca seçmenin nabzını tutmaya çalışmıştır.
ABD'de Nixon ve Kennedy'nin 1960'ta televizyon karşılaşması, siyasal pazarlama açısından bir dönüm noktasıdır. Nixon'ın tecrübeli olmasına rağmen, Kennedy'nin canlı ve dinamik görünüşü onu geride bırakmıştır. Nixon'ın TV makyajını reddetmesi ve ekranda yorgun görünmesi etkili olmuştur. İlginçtir ki, radyoda dinleyenler Nixon'ı başarılı bulurken, TV izleyenler Kennedy'yi başarılı bulmuştur. Bu sonuçlar TV'nin görsel cazibesinin seçmen üzerindeki etkisini gösteren önemli bir örnektir.
Türkiye'de siyasal iletişim, televizyon ekranından seçmene hitap etmeye 1977'de başlamıştır. Ancak siyasal pazarlamanın Türk siyasetine girişi Turgut Özal'la olmuştur. Özal'ın ekran karizması ve televizyonla bütünleşmesi, siyasetteki dönüşümlerle paralel olarak ortaya çıkmıştır. Televizyon siyaset pazarlamasının temel aracı haline gelmiş, açık oturumlar ve reklamlar vazgeçilmez hale gelmiştir.
Sosyal medya, siyasal iletişimi yeniden şekillendiren bir platformdur. Siyasal tartışmaları gençlerin katılımını sağlama potansiyeli vardır. Gençler, siyasette seslerinin duyulmadığından ve geleneksel medya formatlarından sıkıldıklarından dolayı sosyal medyaya yönelmişlerdir. Ancak, sosyal medyanın politik tartışmaları yüzeyselleştirebileceği ve siyaseti basitleştirebileceği endişesi de vardır.
Sosyal medya, siyasetin interaktif bir platform haline gelmesini sağlayabilir. Ancak, politikacıların gençlere karşı sorumlulukları ve sosyal medyanın siyasal iletişimi nasıl etkileyeceği, sürekli tartışılan konulardır. Obama'nın seçim sürecinde gençleri etkileme ve katılımlarını artırma çabaları, sosyal medyanın siyasal iletişimdeki önemini vurgulamaktadır.