Siyasi mutabakat erdemliktir
Ekonomik bir resesyonla birlikte siyasi bir resesyon olabilir.
Klasik bir laftır. Ama hep söylenir ve önemlidir. Hep deriz ya, “şu günlerde birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var”. Gelecek dönemde bundan daha fazla ihtiyaç duyacağımız günler gelir mi bilmiyorum, ama geçmişe baktığımızda evet bugün gerçekten birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.
Ön yargısız olarak karşıdakinin de bir insan olduğunu ve bilemediğimiz çok sayıda ortak noktamız olduğunu söylemek istiyorum. Mevlana’nın ne olursa ol gel dediğine karşın, biz birçok sınırlamalar ve engeller koyuyoruz. Rakibi, muhalefeti hatta düşmanı yenmek yerine esas daha zoru olan düşmanını bile eritip gönlünü kazanabilmek, gerçek bir galibiyettir. Tıpkı futbol gibi. Bu yüzden hatta futbolu bazı gönül insanları sevmez. Zira futbolda sevinmek için galip gelmen, galip gelmen için karşı tarafın mağlup olması, senin gülmen için karşı tarafın üzülmesi gerekiyor. Senin mutluluğun karşıdakinin üzüntüsüne bağlı. Ne kadar acı değil mi?
Bütün bu örnekleri neden veriyorum biliyor musunuz? Bu korona virüsü sadece Türkiye’de değil tüm Dünya’da büyük bir etki yaptı. Aslında bütün bir insanlığa önemli bir mesaj ve uyarı var. Dünya’da ve Türkiye’de pek çok şey değişti ve değişmeye devam edecek. Tıpkı 1929’da olduğu gibi Dünya ekonomik şimdi hatta ilave olarak sosyolojik ve psikolojik bir buhranın da içinde. Bu daha ne kadar sürer Allah bilir. Ekonomiler ile birlikte siyasetlerde erozyona uğruyor. Hatta öyle bir durum oluyor ki insanlar hastalıktan ziyade tencerelerine, itibarlarına, geleceklerine daha fazla önem veriyorlar. Siyasi kurumlara güven ve beklentileri azalmaya başladı. Bu siyasi erozyon sadece iktidar için değil muhalefet için geçerli. Özellikle 24 yaşın altındaki gençlerin pek çoğu siyasete soğuk bakmaya başladılar. İnsanlar televizyon seyretmiyor, gazete okumuyor. Ekonomik bir resesyonla birlikte siyasi bir resesyon olabilir.
Böyle durgun bir zamanda aslında hiç de yeri değilken erken seçim ve baskın seçimden bahsediliyor. Böyle bir şey zaten kötü olan ekonomiyi mahveder. Ama siyasi gelecek, iktidar olma talebi, kazanabilme arzusu veya kaybetmeme isteği bütün bunların üzerine çıkabilir. Türkiye’de hiçbir şey garanti olur veya olmaz diye kimse bir şey diyemez. Her şey olabilir. Yeter ki şartlar ona müsait olsun. Dileriz ki böyle bir seçim olmasın.
Ancak bazı emareler acaba sorularını beraberinde getiriyor. Ne kadar doğrudur bilinmez ama son günlerde yapılan anketler ve çıkan sonuçlar birilerini şu veya bu yönde etkiliyor. Bununla birlikte birden bire siyasi ittifaklardan söz edilmeye başlandı. İYİ Parti’nin HDP’ye karşı daha somut karşı duruş söylemleri, CHP ile Millet ittifakının sadece Belediyeler’de olduğunu vurgulayıp sanki CHP ile yol ayırımında olduklarını ifade etmeleri, AK Parti’ye sıcak yaklaşımları dikkat çekiyor.
Ama diğer taraftan da bunu tuzak gibi gören AK partili bir grupta var. Bunlar AK Partiyi tuzağa çekmeye çalışıldığını düşünüyorlar. Olası bir seçimde MHP hariç AK Partiye karşı birleşeceklerini düşünenler de var.
İYİ parti, Gelecek , DEVA, Demokrat parti ve Saaddet partisinin ortak ittifak kurabileceği de konuşuluyor.
İşte tüm bunlar olurken Sayın Cumhurbaşkanımızın alacağı karar çok önemli. Nasıl bir karar alacak ve kimlerle siyasete devam edecek? Bu arada AK Parti’de de değişim olacak mı? Bütün bunların cevabı Sayın Cumhurbaşkanımızda. Biz naçizane böye bir durumda akıllı ve stratejik davranılmasının ülke menfaatleri için gerekli olduğunu düşünüyoruz. Kavga ve gerginlik yerine siyasi mutabakat çok önemli. Hatta gerekli. Yapıldığında ise büyük erdem. Bana kalırsa Ülkenin ve Ak partinin buna ihtiyacı var. Bakalım hayırlısı, hep birlikte göreceğiz.
Rifat Sait
24.Dönem İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı