Siyasi tutsak Uzeir Abdullayev'in eşi Eşi Fera Abdullayeva anlatıyor

Uzeir her zaman sosyal, aktif bir insandı. Ekim 2016’da evimizde arama yapıldı.

Siyasi tutsak Uzeir Abdullayev'in eşi Eşi Fera Abdullayeva anlatıyor




"UZEİR TUTUKLANDIĞI SIRADA OĞLUMUZ 4 YAŞINDAYDI. BU OLAYLARDAN SONRA 'BABAMIN YERİNE KEŞKE BENİ TUTUKLASAYDILAR' DEDİ..."

İnsan hakları savunucularının verilerine göre en az 95 Kırımlı siyasi nedenlerden ötürü Rusya veya işgal edilen Kırım’daki hapislerde alıkonuluyor. Söz konusu siyasi tutsakların 67’si Kırım Tatarı. 

 

Kırım Haber Ajansı (QHA), eşleri ve oğulları hapislerde alıkonulurken siyasi tutsakların ailelerinin nasıl yaşadığını anlatan hikayeler dizisini yayınlamaya başlıyor.

İlk görünüşte sadece tutsak listelerinde belirtilen bir isim olarak algılansalar da bunların sadece bir isim olmadığı, her ismin kendi hikayesine sahip olduğunu göstermek için bu insanların hikayelerini anlatmak çok önemli.

Siyasi tutsak Uzeir Abdullayev, Azerbaycan’da meşhur rahmetli akademisyen, Doğu Araştırmaları Dilbilim Akademisi Rektörü İzzet Abdullayev’in torunu, Göğüs Cerrahisi Hekimler Enstitüsü Rektörü, Göğüs Cerrahisi Prof. Dr. Geybat Abdullaev’in yeğeni.

Hukuk fakültesi mezunu. 1996’da tekvando Avrupa şampiyonu oldu. Yıllarca Kırım’da antrenör olarak çalıştı.

İşgal altındaki Kırım’da 12 Ekim 2016’da evinde arama yapıldıktan sonra Uzeir FSB mensupları tarafından tutuklandı. Abdullayev, Rusya’da terör örgütü olarak bilinen Hizb-ut Tahrir örgütü üyesi olmakla suçlanarak 13 yıl hapis cezasına çarpıtıldı.

Eşi Fera Abdullayeva anlatıyor:

“ANCAK, O GÜN EŞİMİ TUTUKLADILAR. ŞİMDİ EŞİM ROSTOV-NA-DONU’DAKİ CEZA EVİNDE BULUNUYOR”

Uzeir her zaman sosyal, aktif bir insandı. Ekim 2016’da evimizde arama yapıldı.

Arama günü hem benim hem çocuklarımızın hayatında büyük bir iz bıraktı. O gün evimize sabah saat 6.00’da geldiler.

Her şey daha önce uygulandığı şekilde gidiyordu. Bir sürü maskeli, silahlı insan kendilerini tanıtmadan bir şey izah etmeden evimize girdi.

Ben onları yatak odamın kapısında gördüm. Gürültü duydum. Sonradan yatak odamın kapısını kırmaya çalıştığını öğrendim, meğer gürültü oradan geliyormuş.

Eşimle birlikte tam o sırada namaza kalkmıştık. Kapıyı açtığında bir saniye bile geçmeden yatak odasına girdiler, bir saniye sonra çocuk odasına geçtiler.

Neden geldiklerini sorduğumuzda, silah ve uyuşturucu aramaya geldiklerini söylediler. Tabi bunlardan hiçbirini evimizde bulamadılar.

Ancak, o gün eşimi tutukladılar. Şimdi eşim Rostov-na-Donu’daki ceza evinde bulunuyor.

SİYASİ TUTSAK ABDULLAYEV: “BİLİYOR MUSUN, BURADAKİ HER ŞEY RAHATSIZLIK VERMESİ İÇİN YAPILMIŞ. BU GÖRÜŞME ODALARI BURADA OLAN EN NORMAL ŞEY OLABİLİR”

Resmi görüşme izni ve tutuklamadan sonra ilk görüşme fırsatı bize 10 ay sonra verildi. Bundan önce soruşturma görevlisi benim başvurularımı dikkate almıyordu. İlk başlarda izin verilmediğini söylüyordu, daha sonra cevap vermemeye başladı.

Görüşme iznini büyük zorluklarla aldım. Soruşturma görevlisi iznimin cezaevinde olduğunu söylediği ama aslında cezaevinde olmadığı için üç defa görüşmeye giremedim.

Son sefer bu ayın 18’inde görüştük. Üşütmüştü, hastalığı yeni geçmişti. Şimdi sağlığı yerinde sayılır.

Hücre ile ilgili konuşmak gerekirse, her seferinde konuşması için zorluyorum. Onu beklediğim görüşme odası o kadar rahatsız ve dar ki…Sandalyeye nasıl oturacağını, nasıl döneceğini bilmiyorsun. Ona bunu söylediğimde: “Biliyor musun, buradaki her şey rahatsızlık vermesi için yapılmış. Bu görüşme odaları burada olan en normal şey olabilir” dedi.

Kaldığı hücredeki hiçbir şeyle kapanmayan tuvalet tam kapının önünde olduğunu söyledi.

Hücrenin kendisi 1.5×2 metre büyüklüğünde. İki adım bir tarafa iki adım diğer tarafa atabiliyorsun.

Cezaevi çalışanları hücreye girmek istedikleri zaman kapıyı çalıyorlar. Aslında böyle bir şey yapılmaz, ama kapıyı çalmadan girerse kapının önünde, yani tuvalette oturan kişiye çarpacak.

Özel blokta iki üç kişi kalıyor ve sürekli video gözetimi altındalar. Yarı özel blokta video gözetimi yok, ama özel kontrol ve özel güvenlikleri var.

 

“UZEİR TUTUKLANDIĞI SIRADA OĞLUMUZ DÖRT YAŞINDAYDI. BÜTÜN BU OLAYLARDAN SONRA ‘BABAMIN YERİNE KEŞKE BENİ TUTUKLASAYDILAR’ DEDİ.”

Uzeir’in tutuklanması çocuklarımızı da çok etkiledi. Tutuklamadan sonra çok uykusuz geceler geçirdiler, kabus gördüler.

Ailemizde baba çocuklara çok dikkat eder. İlgisine, anlattığı hikayelerine çok alıştılar. Biz göl ve ormana yakın bir yerde yaşıyoruz. Boş zamanlarında sık sık gezmeye çıkıyordu.

Uzeir tutuklandığı sırada oğlumuz dört yaşındaydı. Bütün bu olaylardan sonra “Babamın yerine keşke beni tutuklasaydılar” dedi.

Kalbime bıçak saplanır gibi oldu.

Bu fikirden onu uzaklaştırmaya çalışıyordum. Ne onun ne de babasının hapse girmesinin iyi bir şey olmadığını anlattım. Kimse böyle şartlarda yaşamamalı.

Ama babasına o kadar acımıştı ki, o kadar zorlandı ki kendini feda etmeye hazırdı.

Neyse ki, sorunlarımla baş başa kalmamıştım. Ve her şeyden önce, çocuklar direnmeme yardım ediyor. Durmamın mümkün olmadığını, devam etmem gerektiğini anlıyorum. Eşim için her yöntemle sonuna kadar mücadele edeceğim.

Tabi ki, bu direniş barışçıl bir direniş olacak.

Her seferinde motivasyonum düştüğünde, üzüldüğümde eşim enerji ve gücüyle beni destekliyor. Her görüştüğümüzde, “Biz doğru bir yoldayız. Adalet istediğimiz için ve halkımızın sorunlarına kayıtsız kalmadığımız için cezaevinde bulunuyoruz. Ne olursa olsun pes etme” diyor.

Bu, tabi ki çok büyük destek veriyor. Daha ileri gitmemiz gerektiğine dair güven veriyor.

Halkın desteği de çok büyük. Bazen gücün tükendi gibi hissediyorsun. Ama sonra insanların desteğini görünce, iyi sözlerini duyunca pes etmeye hakkın olmadığını anlıyorsun.

QHA