Siyasi zemin hareketli, erken veya zamanında bir seçimde taşlar yerinden oynayabilir, fakat…

Sonunda hiçbir iktidar demokrasilerde uzun ömürlü olmuyor.

Siyasi zemin hareketli, erken veya zamanında bir seçimde taşlar yerinden oynayabilir, fakat…




Siyasi zemin hareketli, erken veya zamanında bir seçimde taşlar yerinden oynayabilir, fakat…

FEHMİ KORU YAZDI...

İktidar cephesi, ne zaman seçim konusu gündeme gelse, tarih olarak 2023 yılının Haziran ayını işaret ediyor. Yasal açıdan olması gereken de o tarihtir. Her iktidar yasaların kendisine tanıdığı en son tarihe kadar iş başında kalmayı ister; bu bakımdan iktidar cephesinin seçimi 2023’te yapmak istemesini yadırgamamak gerekiyor.

Yine de bir sorun var: Anayasaya göre (madde 101) cumhurbaşkanları en fazla iki dönem için seçilebiliyor; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şu anda ikinci döneminde. AK Parti onu yeniden aday göstermek istiyor; iktidarın diğer ortağı olan MHP AK Parti’den de önce bir sonraki seçimde cumhurbaşkanı adaylarının Tayyip Erdoğan olacağını açıktan ilan etmiş bulunuyor.

Anayasada bunu mümkün kılacak tek bir formül öngörülmüş: Seçim tarihinin Meclis tarafından -milletvekillerinin beşte üçünün oyuyla- erkene alınması…

Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha cumhurbaşkanı olabilmesinin ‘yasal’ ve ‘anayasal’ yolu seçim tarihinin erkene alınmasıdır.

Dönemini tamamlayarak -2023’te- gidilecek bir seçimde Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olmasının ‘yasal’ ve ‘anayasal’ açıdan imkanı bulunmuyor; denenebilecek aksine her yol zorlama olacaktır.

Zaten bu yüzden, iktidar cephesinin seçim tarihi olarak ısrarla 2023 yılını işaret etmesine rağmen, muhalefet sürekli erken seçimden söz ediyor.

Seçim tarihinin erkene alınmasını getirebilecek başka sebepler de var. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu ortam bütün yönleriyle bir iktidar değişikliğini -hem de hiç gecikilmeden- davet ediyor.

İster erken ister zamanında yapılacak olsun, seçim konusunun tartışılması derhal bir soruyu gündeme taşıyor: Muhalefet seçime hazır mı?

Dışarıdan bakıldığında ülke ortamı bir iktidar değişikliği için müsait. Demokrasi iddiası bulunan ülkeler arasında 20 yıla varan bir iktidara sahip Türkiye bir istisna teşkil ediyor. Demokrasilerde iktidarlar çabuk değişiyor. Ya halk iktidardan bıkıyor, ya iktidar muktedirleri bozduğu için halkın desteği altlarından kayıyor ya da muhalefet daha cazip bir programla halkın önüne çıkıp kendini kabul ettiriyor…

Sonunda hiçbir iktidar demokrasilerde uzun ömürlü olmuyor.

Türkiye’de de bugüne kadar hiçbir parti 20 yıl boyunca iktidarda kalmayı başaramamıştı; AK Parti bu alanda kırılması güç bir rekorun sahibidir. Bir dönem daha iktidarını sürdürmeyi başarırsa bu bir dünya rekoruna dönüşecek.

[Cumhuriyet’in kurulmasından (1923) Demokrat Parti’nin iktidara gelişine kadar (1950) süren tek parti dönemi ilk bakışta 27 yıllık bir dönemi kapsıyorsa da, onu Atatürk dönemi (1923-1938) ve sonrası (1938-1950) olarak iki zaman dilimine ayırmak gerekir. İlk dönem 15, ikinci dönem ise 12 yılı sürmüştür.]

Demokrat Parti 10 yıl iktidarda kalabildi.

Adalet Partisi varlığını uzun yıllara yaysa bile (1961-1980) iktidarda kalması bütün o yılları kapsayamadı. Arada CHP’li veya CHP’siz farklı hükümetler var.

Turgut Özal’ın Anavatan Partisi iktidar olduğu yıllar boyunca alternatifi bulunmadığı iddiasındaydı, ancak yine de uzun ömürlü olamadı. 1983’te iktidara geldi, 1991’de yerini muhalefet partilerine bırakmak zorunda kaldı.

AK Parti iktidara gelene (2002) kadar Türkiye değişik koalisyonlarla yönetildi.

İktidarların ömrünü kısaltan pek çok sebep var ve AK Parti bugün o sebeplerin çoğuyla boğuşmak zorunda kalıyor. Ancak 20 yıl içerisinde sergilediği performansa bakıldığında, kendini her durumda muhalefetten daha başarılı kılabildiği esnekliklere sahip olduğu görülüyor AK Parti’nin. 

Öncesindeki iktidarlar dönemlerinde işe yaramamış seçim sistemiyle oynamak ve muhalefeti sindirmek gibi formüller AK Parti iktidarında sonuç getirebildi.

En son siyasi sistemi bile değiştirdi AK Parti. 

Koalisyonlara karşı çıkar, koalisyon hükümetlerinin ülkeyi geri bıraktırdığını her zeminde savunurken, sonunda üyelerini hükümete alma zahmetine bile katlanmadan bir tür koalisyonla ülkeyi yönetir hale geldi.

Seçim ufukta göründüğünde ittifak cephesini genişletmenin ya da muhalefeti azınlıkta bırakmanın yöntemlerini arayacak ve belki de bulacaktır.

En sert -hatta düşmanca- kendisine muhalefet eden bir partiyle (MHP) açık, bir diğeriyle (Vatan Partisi) örtülü ittifak kurabilecek esneklikte olabildi AK Parti; önümüzdeki dönemde şimdilerde kanlı-bıçaklı göründüğü partileri yanına çekmek için sempati taarruzlarına başladığını görebiliriz.

Başarır veya başaramaz, ancak kullanacağı yöntemler muhalefet cephesini zayıflatabilir.

Onun için yukarıda sorduğum şu soru çok önemli: Muhalefet seçime hazır mı?

Soruyu sorma biçimim içimdeki kuşkuyu dışa vuruyorsa, bu konuda gerçekten de kuşkularım bulunduğu içindir.

İktidar cephesinin olduğu kadar safları sık bir görüntüde değil muhalefet cephesinin. Muhalefet cephesi başarısı için önem taşıyan HDP’yi kendisinden uzak tutuyor ve kapatılması girişimine yeterince tepki vermiyor. Muhalefetin İYİ Parti kanadı iktidar cephesi kadar HDP’ye karşı.

Muhalefetin iktidar tarafından kurcalanmaya açık duran yumuşak karnı bu.

En önemli eksiklik de üzerinde odaklaşmalarını sağlayabilecek ortak bir söyleme bir türlü sahip olamamaları. Gündemi her durumda iktidar belirliyor, muhalifler kendilerini anlatacak yerde enerjilerini iktidar eleştirisiyle heba ediyorlar.

Kurucu felsefesinden uzaklaştığı için AK Parti’yi terk ederek yeni partiler kurmuş olan siyasiler, neden böyle zahmetli bir yola başvurmaları gerektiğini anlatmak ve özeleştiri de içeren temelden bir iktidar eleştirisi dili geliştirmek yerine sürekli güncel konulara karşı çıkmayı yeğliyorlar.

İktidar cephesinin toplam oylarında düşüş meydana geliyor, ancak kaçan oylar gidecek yer bulmakta zorlanıyor.

Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti’yi terk etme gerekçeleriyle benzeşen hisler taşıyan AK Parti seçmeni, partisini terk etse bile, DEVA Partisi veya Gelecek Partisi seçmeni haline dönüşmüyor.

CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun çizgisine tam bağlılık sezilmiyor.

İYİ Parti seçime giderken yine farklı pazarlıkları gündeme getirecekmiş gibi duruyor.

Sorduğum sorunun kestirmeden cevabı şu: Muhalefet erken veya zamanında bir seçime hazır görünmüyor.

Hiç değilse benim baktığım pencereden görünen bu.

https://fehmikoru.com/siyasi-zemin-hareketli-erken-veya-zamaninda-bir-secimde-taslar-yerinden-oynayabilir-fakat/

FEHMİ KORU