Sorgulama en tepeden başladı: AK Parti ne idi, maalesef ne oldu?

O cümle şu: “Yola çıkarken yanımızda kimler vardı; bir de şimdi bakın maalesef kimler var.”

Sorgulama en tepeden başladı: AK Parti ne idi, maalesef ne oldu?




Sorgulama en tepeden başladı: AK Parti ne idi, maalesef ne oldu?

FEHMİ KORU YAZDI...

AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün partisinin İstanbul il kongresinde konuşurken ilginç bir cümle sarf etti.

O cümle şu: “Yola çıkarken yanımızda kimler vardı; bir de şimdi bakın maalesef kimler var.”

Erdoğan bu sözleri her zamanki gibi önceden yazılmış bir metinden mi okudu acaba?

Bu merakla araştırırken daha ilginç bir durumla karşılaştım: Cumhurbaşkanı ve AK Parti genel başkanının bu sözü, takip eden gün ve sonrasında, AK Parti’nin muteber saydığı gazetelerde haber yapılmadığı gibi aynı gazetelerin itibarlı yazarlarının köşelerinde yoruma değer de bulunmamış…

AK Parti genel başkanının sözü muhalif sayılabilecek basın tarafından değerlendirildi.

Cumhuriyet gazetesi “Erdoğan’dan MHP’yi kızdıracak sözler” diye verdi cümleyi, T24 sitesi de “Erdoğan’ın dili sürçtü” başlığıyla

Dili neden sürçsün; belli ki, zihni o cümlede ifadesini bulan düşünceyle meşgul.

[Tayyip Erdoğan’ı iyi tanıyanlardan Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak son günlerde köşesinde ‘eski-yeni’ karşılaştırması yapıyor. 28 Şubat günlerinde baskılara karşı birlikte mücadele verdikleri kişileri hatırlatıp bugünün kadrolarında onları ve benzerlerini arıyor ve bulamıyor. Eskiden yaşadıkları ile bugün kendisine yaşatılanlar arasında benzerlikler görüyor.]

En tepeler hayıflanma yeridir de

Siyasetin bir özelliği de savrulma alanı olmasıdır. Sabit kademliğe pek rastlanmaz siyasette. Öyle olması için yola çıkılır bazen, yol boyunca trene inen-binenler de itilip atılanlar da olur.

En tepelerde bu gerçek daha fazla hissedilir.

Örnek Turgut Özal.

Turgut Özal da, cumhurbaşkanı olduktan bir süre sonra, bulunduğu yerde uzun süreli kalma hesabının sonucu olarak, geride bıraktığı partisini Mesut Yılmaz’a emanet etmişti. Partisini yeniden dizayn ederken yola birlikte çıktığı en yakın arkadaşlarını gözden çıkarmıştı Özal.

Milli savunma bakanlığı koltuğunda oturan halasının oğlu Hüsnü Doğan’ı azil yoluyla görevden almaya kadar vardırmıştı işi…

Vefatından kısa süre önce ise, artık kendi çizgisiyle hiçbir ortak özelliği kalmamış Mesut Yılmaz’ın başında olduğu ANAP’ın karşısına çıkacak yeni bir parti kurma hazırlığına girdiği biliniyor.

Eski kadroyu yeniden etrafına toplayarak bunu yapmak niyetindeydi Özal

O da, herhalde, Çankaya Köşkü’nde bulduğu her boş anda, zihninden “Yola çıkarken yanımızda kimler vardı. Bir de şimdi bakın maalesef kimler var” düşüncesini geçirmiştir.

“Herhalde” diyorum ama aslında öyle düşündüğünü hem o günlerdeki sohbetlerimizden, hem de yeni partiyi kurmak için görüştüğü kişilerin anlattıklarından biliyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan o cümleyi önlerinde ifade ettiği İstanbul ilinin partili delegelerine 1994’ten esintiler de sundu. Yalnız sunmakla kalmadı, onlara bir de sürpriz yaptı: İl başkanlığına 1994 özelliğine sahip, yakın zamanlara kadar Saadet Partisi’nde bulunmuş bir ismi aday gösterip seçilmesini sağladı.

Erdoğan’ın bu tercihi, muteber gazeteler ve itibarlı yazarlar-yorumcular tarafından kendi varlıklarına yönelik bir tehdit olarak algılanmış olabilir. 

“Nereden çıkardın?” diye soracaklara, bugünden başlayarak köşelerinde yazdıklarına göz atın derim.

Tehdit algılaması yapmışlarsa kendilerine hak veririm.

Acaba MHP ve Vatan Partisi yönetimlerinde yer alanlar da içinde ‘maalesef’ geçen o cümleden alınmışlar mıdır?

Ya da, AK Parti’nin il başkanlığına 1994 milli görüşçüsü, uzun yılların Saadet Partilisi birinin getirilmesinden?

Milli Görüş çizgisinin banisi Prof. Necmettin Erbakan’ı anmak için düzenlenen toplantıya katılmasa bile, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzunca bir mesaj göndermesi de onları rahatsız etmiş olabilir mi?

O toplantıya iştirak eden siyasi simaların çokluğu ve orada ifade edilen görüşler ilk yapılacak seçim için tehlikeli bir sinyal olarak görülmüş müdür? 

Erbakan’ın vefatından sonra bile toplayıcı bir muhalif saygın figür olması bütün bu soruları akla getiriyor.

Siyasetin AK Parti odasındaki aynalar

Daha öncesi de var, ama AK Parti’yi bir milat sayarsak onun kuruluş günlerinde ve sonrasındaki içte ve dışta başarılı sayılan icraatların yapıldığı dönemlerinde ön saflarda yer alanlardan bugün pek az kişi kaldı.

Bazıları küstü, bir kenarda gelişmeleri izlemeyi yeğliyor; bir bölümü yeni kurulan partilere lider ve yönetici oldu, geçmişle bugün arasında mukayeselerde ayna işlevi görüyorlar.

Öyle bir ayna var artık kamuoyunun önünde; hatta AK Parti’de varlıklarını azalarak sürdüren eski kadro mensuplarının da o aynaya bakarak hayıflandıklarını görür gibi oluyorum.

“Ne idik ne olduk?” sorusu İstanbul il kongresi sonrasında daha fazla soruluyor olmalı.

Cumhurbaşkanı, AK Parti lideri, onu iyi tanıyanlardan Dilipak soruyor, köklü AK Partililer sormaz mı?

Soruyorlardır.

ΩΩΩΩ

Okuma parçası

Bugün bir okuma parçamız olacak. 

“CHP’nin reklamcısı” diye de anılan Ateş İlyas Başsoy, AK Parti’nin İstanbul il başkanlığına getirilen eski Saadet Partili Osman Nuri Kabaktepe’yi yakından tanıyormuş. “AKP Neden Kazanır, CHP Neden Kaybeder?” adını taşıyan bir kitabı da bulunan Başsoy T24 sitesinde yeni AK Partili Kabaktepe’yle ilgili bir değerlendirme yayımladı.

Okumaya değer. Size nümune kabilinden bir bölümünü şimdi sunacağım, ama siz bir zahmet yazının bütününü okuyun:

“AKP’nin neden kaybettiğini anlattığım sayfalara İbn-i Rüşd’ün altın değerinde bir sözünü eklemiştim: ‘Yumurta içten kırılırsa hayat başlar, dıştan kırılırsa hayat biter’

(Osman Nuri) Kabaktepe, AKP yumurtasını içten kıracak civciv olabilir. 2013’ten beri hiç görüşmediğim için ‘olabilir’ diyorum, 2013 öncesi halini koruduysa kesin olarak ‘olur’ derim.

“Eğer değişmediyse AKP’nin en önemli görevlerinden birine, olabilecek en doğru kişi geldi. ONK AKP yumurtasını içten kırıp, yeni bir hayat başlatabilir; Erdoğan ve Gül’ün yirmi yıl önce yaptığı gibi…”

https://fehmikoru.com/sorgulama-en-tepeden-basladi-ak-parti-ne-idi-maalesef-ne-oldu/

FEHMİ KORU