Sürdürülebilir üretim modeli bir seçenek değil “zorunluluk”
Ünlütürk: Kenevir elyafını çok yakında müşterilere sunacağız
Sürdürülebilir üretim modeli bir seçenek değil “zorunluluk”
Ünlütürk: Kenevir elyafını çok yakında müşterilere sunacağız
Tekstil sektörü yılda 1.2 milyon ton karbon emisyonuna neden oluyor. 2030’da ise karbon emisyonunun yüzde 60’ını oluşturacağı tahminler arasında. AB ise 2050’ye kadar Avrupa kıtasını karbon nötr hale getirecek bir dizi dönüştürücü politika tasarlıyor. Ticarette karbon vergisi, sıfır atık vergisi gibi ihracatçılara maliyetleri artıracak yaptırımlar gündemde.
Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin “SUSTAINEIBILITY TALKS” webinar serisinin ikinci bölümünde, Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş ve Ekoten Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ünlütürk, hazır giyim üretimi ve ihracatında sürdürülebilirlik, sürdürülebilir moda, istihdam-kurumsal sürdürülebilirlik, döngüsel ekonomi süreci, AB Yeşil Mutabakatı gibi Türkiye’yi de yakından ilgilendiren konuları konuştu.
Ünlütürk, 1-5 Mart tarihlerinin Döngüsel Ekonomi Haftası olacağını ve Ekoten Ar-Ge merkezinde kenevir elyafıyla ilgili çalışmaların yapıldığını, yakında müşterilere sunulacağını “SUSTAINEIBILITY TALKS” webinarında açıkladı.
EİB, sürdürülebilir kalkınma amaçlarını hedef gösteren ilk Birlik
Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, hazırgiyim ve tekstil petrol sektörünün ardından dünyayı en fazla kirleten sanayi olduğunu söyledi.
“Konfeksiyon ürünlerinin yüzde 85’i geri dönüştürülemiyor ve doğada atık haline geliyor. Sektörümüzün sürdürülebilirlikle ilgili yapılacak çalışmalarda ön saflarda yer alması gerekiyor. 2020 yılını Sürdürülebilirlik Yılı ilan ettik. Türkiye genelinde sürdürülebilir kalkınma amaçlarını hedef gösteren ilk İhracatçı Birliği olduk. Avrupa’nın 2050 karbon nötr hedefi doğrultusunda hazırlanan Avrupa Yeşil Mutabakatı, tekstil ve hazır giyim sektörlerimizi yakından etkileyecek uygulamalar içeriyor. Avrupa, çözüm olarak döngüsel ekonomiyi gündeme getiriyor. Sektörümüzü de içine alacak bir uygulama içinde çalışıyor. Rekabet edebilmek için sürdürülebilir üretim modelinin bir seçenek değil, zorunluluk haline geldiğinin bilincindeyiz. Sürdürülebilirlik konusunun en önemli kazanımlarından biri döngüsel ekonomi modeli.”
Sertbaş: Yeni iki AB projesini önümüzdeki sene açıklayacağız
Tüketicilerin ve devletlerin döngüsel ekonomiyi gündemde tutup, devletin bu konudaki yatırımları desteklemesi gerektiği görüşünde olan Sertbaş, “Sektörün tüm paydaşları, aynı dili konuşmalı, kurallar koyulmalı.” diyor.
“2020 yılı içerisinde sürdürülebilirlik duyarlılığının toplumda, firmalarımızda artması için projeler yaptık, yapmaya devam ediyoruz. BM’ye bağlı ana gündemi sürdürülebilir kalkınma hedefi olan Global Compact’a birlik olarak üye olduk. Sektörümüzün de sürdürülebilir olması için onlara yol gösterici olmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili bir Ur-Ge projemiz var. Ayrıca iki AB projesini önümüzdeki sene açıklayacağız. Türkiye’deki öncü STK’lardan biri olduğumuzu düşünüyorum. Konsepti sürdürülebilirlik ve dijitalleşme olan TECH-TILITY temalı 15. Moda tasarım yarışmamızı geçen hafta sonuçlandırdık. Genç tasarımcılarımızı da sürdürülebilirlik konusunda bilinçlendirmeyi hedeflediğimiz yarışmada sorumlu moda anlayışını bir kez daha dile getirdik. Ülke olarak bu alanda geri kalma lüksümüz yok. Birlik olarak firmalarımızda sürdürülebilirlik alanında farkındalık yaratmayı amaçlayan faaliyetler yapıyoruz ve yeni yılda da yapmaya devam edeceğiz. Bakanlık nezdinde tek talebimiz; sürdürülebilirlik konusunda teşviklerin tamamının buna dönmesi konusunda. Sanayi Bakanlığı’nın büyük sanayi kuruluşlarına uygun teşvikleri var ama bizim KOBİ’lerimize uymuyor.”
Yeşil Mutabakat neyi içeriyor?
Sürdürülebilirliği gelecek kuşakların kaynaklarından çalmadan, refahı yaratmak olarak tanımlayan Ekoten Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ünlütürk’e göre işletmenin sürdürülmesi; kurumsal yapı ve aile şirketlerindeki geçişin planlanmasını da içeriyor.
“Müşterilerimizi, paydaşlarımızı, çalışanlarımızı, hissedarlarımızı mutlu ederken yaşadığımız topluma karşı sosyal sorumluluklarımızı yerine getirip, çevreye saygılı üretimler yapmayı becerirsek, kendi işletmelerimizi sürdürülebilir kılarız. Böylelikle ülkenin ve dünyanın sürdürülebilirliğine gidebiliriz. İklim değişikliği varoluşsal bir tehdit. AB bunu, kaynak verimli ve rekabetçi bir ekonomiye dönüştürecek bir büyüme stratejisine çevirdi. AB’yi sürdürülebilir kılma planı. 2050’ye kadar sera gazı emisyonlarının net sıfıra indirilmesi, ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağımlılığın azaltılması ve hiç kimsenin hiçbir yerin bu politikadan ayrı tutulmamasını hedeflediler. Tekstil sektörü için de bir komisyon kuruldu. AB pazarını güçlendirmeyi, iş modelleri teşvik etmeyi planlıyorlar. Önlemler şöyle; tekstil ürünlerinin döngüselliğe uygun olmasını sağlamak için eko tasarım önlemleri geliştirmek, ikincil hammaddelerin alımını sağlamak, tehlikeli kimyasalların varlığıyla mücadele etmek, işletme ve tüketicileri güçlendirme doğrultusunda sürdürülebilir ürünleri seçmelerini sağlamak, yeniden kullanım ve onarım hizmetlerine kolay erişimlerin sağlanması, döngüsel hizmet modelleri sürdürülebilir malzeme-üretim süreçlerine teşvik ve destek sağlayacaklar.”
Türkiye için bir fırsat mı?
Ünlütürk, AB’nin uluslararası iş birliği yoluyla şeffaflığı artırıp iş ortamını iyileştirmeyi hedeflediğini, en önemlisinin ise tekstil atıklarının yüksek seviyelerde ayrıştırılarak toplanması için rehberlik sağlanması olduğuna değiniyor.
“İnovasyon yoluyla tekstil ürünlerinin sınıflandırmasını, yeniden kullanımını ve geri dönüşümünü artırmak. Artan ipliklerin, kumaşların, giysilerin yeniden kazandırılmasıyla ilgili çalışmalarımız var. Döngüsel ekonominin şartlarını uygulayabilirsek AB’nin bizden beklentileriyle bu hedeflerle çakışmasını kolaylıkla sağlayabiliriz. Tekstil sektörü mercek altındaki ilk üç-dört sektörden bir tanesi. Karbon emisyonu, temiz su kullanımı ve geri dönüşüm, atıklarımız ve sadece kendi atıklarımızla da iş bitmiyor. Tekstil sektörünün karbon emisyonu, hammaddeler, iplikler, kumaşlar konunun içinde. AB’nin tekstil stratejileri; eco-design yani sürdürülebilir tasarım bu işin en önemli parçası. Hem giysilerin uzun süreli kullanımı hem geri dönüşümlü elyafların ve ipliklerin kullanımı hem de ikincil hammaddelerin kullanımı tasarlarken belirleniyor. Zararlı kimyasallarla mücadele, tüketicilerin ve işletmelerin teşviki de AB stratejisinin birer halkası. Giysilerin kiralanması, ikinci el giysilerin kullanımı, atıkların ayrıştırılması da diğer önemli konular.”
1-5 Mart tarihleri Döngüsel Ekonomi Haftası
Yüzde yüz polyesterin geri dönüştürülebildiğini ama polyesterin içine yüzde 5 oranında elastan girdiğinde ayrıştırılamadığını da sözlerine ekleyen Şükrü Ünlütürk, start-up ekosistemini desteklemenin öneminden bahsediyor.
“Böylelikle ayrıştırma, yeniden kullanım ve geri dönüşümü sağlayacak teknolojiler de başarılı oluruz. Londra’da ve ABD’de iki start-up ile iş birliği içindeyiz. Dayanıklılık, geri dönüşüm, azaltmak, yeniden kullanım, tamirat döngüsel ekonominin temel taşları. Bunlara dikkat edersek AB’nin kısıtlamalarına takılmayız. Tasarımcılara düşen görevler; tüketiciyi bilinçlendirme, evsel atıkların toplanması, dağıtılması, takasın teşvik edilmesi, kaliteli iplik malzemelerin kullanılması, geri dönüşüme olanak sağlayacak tedarik zincirinin kurulması. Tekstil ihracatçılarının alabileceği önlemler ise su filitrasyonunda ileri teknoloji, pamuk alternatifi iplik malzemelerinin kullanımı, yerel yönetim ile işbirliği ile evsel atıkların desteklenmesi, iplik ayrıştırma teknolojilerinin geliştirilmesi, sürdürülebilir moda tasarımıyla ilgili kapasite geliştirilmesi. Çeşitli kurum ve kuruluşlarla 1-5 Mart tarihlerinde Döngüsel Ekonomi Haftası hazırlığı içerisindeyiz.”
Marka olmak için önce döngüsel ekonomi şartlarını yerine getirmeliyiz
Şükrü Ünlütürk, “Tedarik zincirinde her girdiyi her çıktıyı gözden geçirmemiz gereken bir süreç. İşletmelerin gelecekleri için araştırma yapmaları, iş birliği yapmaları önemli. Global perakendecilerin sürdürülebilirlikle ilgili önümüzdeki yıllar için taahhütleri var. Dünyaca ünlü İspanyol markası, üretilen ürünlerin kullanılan kumaşlarında kömür kullanımı yerine doğalgaz kullanımını boyahanelerde şart koşma aşamasında. Kumaş satın alacağımız tedarikçilerin suyu nasıl kullanıyor, karbon salınımı nasıl, buharını nasıl elde ediyor gibi noktalar da önemli olacak. Bütün bir zincir komple elden geçecek. Türk iş insanı çok hızlı şartlara adapte oluyor. Türkiye, AB’nin vazgeçebileceği bir tekstil-konfeksiyon ülkesi değil. Bize bir şekilde öğretecekler, teşvik edip, destekleyecekler. Avrupa’da rakibimiz yok. Marka olmak için önce döngüsel ekonomi şartlarımızı yerine getirmeliyiz. Su, karbon emisyonları, plastik malzemesi kullanımı, suyun geri kazanımı savaştığımız ana yerler. Boyahanelerdeki suyun çok az enerji tüketilerek yüzde 95 oranında geri kazanımına yönelik projesi olan bir Türk teknoloji şirketiyle çalışıyoruz. Bu yatırımı yapacağız. Ambalaj malzemesini azaltmanın kazancı var. Kağıt ve plastik tüketimini kontrol etmenin, ayrıştırmanın, satmanın da öyle.” dedi.
Şükrü Ünlütürk: Kenevir elyafını çok yakında müşterilere sunacağız
Kadın istihdamın sürdürülebilir kalkınma amaçlarının en önemlisi olduğunu anlatan Ünlütürk, hazır giyimin kadın istihdamı yüksek bir sektör olduğunu da vurguluyor.
“İşletmelerin, şirketlerin geleceğe taşınmasında şirketlerin yönetim biçiminin sürdürülebilirliği için iki şey çok önemli; kurumsal yapı ve hissedarların şirketlerle olan ilişkilerinin kurumsal hale gelmesi. Üçüncü kuşağa geçen işletme sayısı yüzde 10’un altında. Türkiye’de rejenere elyaflar, yeniden işlenmiş polyesterlerle ilgili çalışmalar var. Konfeksiyon ihracatçısının kumaşçılardan talebi doğaya zarar vermeyen elyaflar yönünde olmalı. Sektördeki iplikçiler iş birliği içinde hareket ediyor. Uzun bir süredir daha ekonomik bir elyaf yaratmak adına kenevirden iplik yapma, bu ipliği de pamukla ya da bir kısmını pamukla değişebilme konusunda uğraşlarımız var. Yüzde yüz kenevir değil ama çoğunluğu kenevir. Müşterilere sunabilecek aşamaya geldik. Büyük ölçekli testler yapıyoruz.”