"Süresiz nafaka" alan da veren de şikayetçi!
Medeni kanun kadın erkek ayrımı yapmıyor
"Süresiz nafaka" alan da veren de şikayetçi!
Nafaka nedir, ne değildir? Kimler için hangi durumda nafaka hakkı doğar? Beklenen yasal düzenleme ne durumda? Taraflar neler diyor? Hepsi ve fazlası "Süresiz Nafaka" dosyamızda...
Boşanmış veya boşamakta olan çiftler arasında bitmeyen ‘nafaka’ tartışmaları, ulusal ve sosyal medyada sıkça gündeme getiriliyor. Yükselen seslere bakıldığında nafaka ödemeleri "kadınlara yapılan bir jest" gibi algılıyor. Oysa nafaka alan da, veren de memnun olmuyor. Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesi’nde ise cinsiyet ayrımı yapılmıyor! Uzmanlar, süresiz nafaka alan tarafta kadınların daha çoğunlukta olmasını ise "toplumsal cinsiyet eşitsizliğine" bağlıyor...
Son günlerde ulusal basın ve sosyal medyada sıkça yer bulan "süresiz nafaka" eylemleri dikkat çekiyor. Özellikle nafaka veren eski kocaların çeşitli gerekçelerle itiraz ettiği bu konu, bir süredir hükümetin de gündeminde yer alıyor. Çiftler arasında gelişen süresiz nafaka anlaşmazlıklarını çözmek ve uygulamadaki sorunları gidermek için üç yıldır çalışmalar yürüten hükümetin, ilgiyle beklenen yeni nafaka düzenlemesinde, ‘kadınların yaşı dikkate alınarak, nafaka için bir üst sınır belirlenmesi’ ve ‘evlilik süresinin dikkate alınması’ gibi unsurlar üzerinde durulduğu konuşuluyor. Ancak tarafların heyecanlı bekleyişi biraz daha uzayacağa benziyor. Zira yeni nafaka düzenlemesi, geçtiğimiz günlerde TBMM’ye sunulan dördüncü yargı paketine yetişmedi. Haliyle beşinci yargı paketine kalan yeni nafaka düzenlemesinin nasıl sonuçlanacağı şu an için belirsizliğini koruyor. Gelişmeleri ilgiyle takip eden kadın hakları savunucuları ise kadınların aleyhine gelişebilecek bir uygulama çıkmasından endişe duyuyor. Yeni nafaka düzenlemesinde kadınlar aleyhine olabilecek en ufak bir gelişmenin ev içi şiddet ve cinayetlerin önünü açmasından korkuyorlar.
Aslında süresiz değil
Boşanan çiftlere baktığımızda nafakayı alanın da, nafaka verenin de pek memnun olmadığı gözleniyor. Sebebini tarafların anlatımıyla dinlemeden önce nafaka sistemine biraz değinmekte fayda var. Öncelikle nafaka mahkeme kararıyla verilen ödenmesi gereken zorunlu bir aylık. Çeşitleri var, "yoksulluk", "tedbir", "iştirak" ve "yardım" nafakasıdır. En tartışmalı olan süresiz nafaka ise boşanmayla "yoksulluğa düşecek eşe" ödeniyor.
Yoksulluk Nafakası aslında 1988’den önce bir yıl olarak uygulanıyordu. Ancak Türk Medeni Kanunu (TMK) 175. Maddesi değiştirilerek, o zamana kadar bir yıl olarak belirlenen yoksulluk nafakası 12 Mayıs 1988 tarihinden itibaren "süresiz" olarak düzenledi. Gelelim bugün boşanan çiftler arasında itirazlara sebep olan süresiz/yoksulluk nafakasına. TMK 175. Maddesi’nde aslında bir cinsiyet ayrımı yapılmıyor. Kanun kapsamında; kadın veya erkek fark etmeksizin, boşanmayla yoksulluğa düşecek eski eşler eşit kusurluysa, maddi gücü olmayan taraf- maddi gücü olan taraftan "yoksulluk nafakası", nam-ı diğer "süresiz nafaka" talep edilebiliyor. Süresiz derken bu da sonsuza kadar anlamına gelmiyor. Şartları var: Süresiz Nafaka alan kişinin evlenmesi, başka biriyle bir ilişki yaşaması veya da maddi durumunun iyileşmesi halinde nafaka yine mahkeme yoluyla kesiliyor. Sadece süre net olarak belirtilmediği için buna süresiz nafaka deniyor.
Medeni kanun kadın erkek ayrımı yapmıyor
Türkiye’de yaşanan boşanmalarda mahkemenin takdir ettiği nafakayı daha çok kadınlar alıyor. Bu uygulama ise toplumsal yapıdan kaynaklanıyor. Türkiye’de erkeklerin, eğitim düzeyi, iş hayatı ve servet dağılım oranının kadınlara nispeten daha yüksek olması, ister istemez kadını toplumdaki yoksulluğa düşen tarafta bırakıyor. İstanbul Barosu Kadın Hakları üyesi Avukat Arzu Aydoğan da süresiz nafaka olarak nitelendirilen yoksulluk nafakasının "toplumsal cinsiyet eşitsizliği"nden kaynaklandığına dikkat çekiyor. Aydoğan, "Medeni Kanun’un 175. Maddesi, yoksulluk nafakasını düzenler ve ‘kadına verilir demez!’ Yani eşler arasında eğer ki yoksulluğa düşecek bir taraf varsa ve kusuru daha ağır değilse, ‘gücü oranında nafaka verir’, der. Yani Medeni Kanun kadın - erkek ayrımı yapmaz. Bu algıda nafakanın kadının üzerinden değerlendirilmesi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanıyor. Çünkü kadınların ekonomiye katılımı veya ekonomik olarak güçlenmesi önünde engeller var. Kadınların nafakaya muhtaç olmaması kendi ayakları üzerinde durabilmesi için desteklenmesi gerek. Evlendiğinde hayatını ailesine adayan kadın, yıllarını gençliğini bu uğurda harcıyor. Evdeki yaşlıların, çocukların bakımı, ev içindeki işlerden sorumlu tutulması sebebiyle kendini geliştirmeye fırsat bulamıyor, bundan mahrum kalıyor. Bazı evliliklerde erkek kadının çalışmasına müsaade etmiyor. Sonra boşandığında, gençlik dönemi deneyim kazanma sürecinden yoksun bırakılan ev kadını, nafaka almadan yaşayamaz duruma geliyor. Evliliğin odağı olmuş erkeğin ‘ben yoksulluk nafakası vermem’ demesi şu şartlarda doğru değil" diye konuşuyor. "Süresiz nafaka" oranının her iki taraf için yeniden değerlendirmeye açık olduğuna dikkat çeken Aydoğan, "Nafaka ödeyen veya alan kişi, şartların değişmesi halinde mahkemeye giderek, yeni bir değerlendirme isteyebilir" diyor.
"Şeyma Subaşı örnek olamaz"
Boşandığında nafaka ödemek istemeyen erkeklerin, eşlerini ekonomik güce sahip olabilmesi için desteklemesi gerektiğini anlatan Aydoğan, "Bana kalırsa, nafaka itiraz sesini yükselten erkekler enerjilerini kadınların eşitlik mücadelesine harcamalı. Gelin bu engelleri tartışıp kaldıralım. Kadınlar nafakaya muhtaç olmasın! 2019’da, Ankara’da Kadın Dayanışma Vakfı Yoksulluk Nafakası Raporu yayınlamıştı. O zaman nafaka ortalaması 262 TL çıkmıştı. Kıyamet bu rakamlar için kopuyor. Benim takip ettiğim dava ve dosyalardan 300 TL üstünde bir nafaka alan görmedim. Fakat bizim önümüze Şeyma Subaşı örneği çıkarıyorlar. Kimse zaten Acun Ilıcalı değil! Kaldı ki o anlaşmalı bir boşanmaydı. Kanun kapsamında ödenen nafaka miktarında ise ‘gücü oranın da katılır’ hükmü var. Hâkim nafakayı belirlemek için, eşlerin sosyo-ekonomik durum araştırması istiyor, çıkan sonuca bakarak ödenecek nafaka miktarını takdir ediyor. Uzayan boşanmalarda da gerekçesi belirtilerek, tedbir nafakası ödenebiliyor. Bu da aynı şekilde hâkimin sosyo-ekonomik araştırma talebi sonrası yine hâkimin takdiriyle belirleniyor. Uzayan veya bitmeyen boşanmaların genel sebebi ise çekişmeli olmasından kaynaklanır ki bu da çoğu zaman taraflardan birinin mal kaçırması yüzünden yaşanır."
"Kadın aleyhinde bir düzenleme, ev içi şiddeti artırır"
Karşılaştığı davalarda çocuklu boşanmalarda velayeti alan kadınlara çocuk için ödenmesi gereken iştirak nafakası için de bazı babaların sorun çıkardığına değinen Aydoğan, "Boşanan çiftin bir veya birkaç çocuğu varsa, ekonomik katılım yükümlülüğü söz konusu oluyor. Genellikle anneler çocukların bakım yükümlülüğünü alıyor. O zaman babanın ‘iştirak nafakası’ adı altında, evladının yaşamı ve eğitimi için gereken parayı karşılaması bekleniyor ama bazı babalar onu da vermek istemiyorlar. Mesela Mağdur Babalar Derneği vardı, onların en çok ses çıkartanları nafaka ‘iştirak nafakası’ çıkmıştı."
Nafaka düzenlemesinin çok hassas bir konu olduğuna vurgu yapan Avukat Aydoğan, "Süresiz nafaka, hükümetin kadınlara vereceği bir destek olmaksızın değişmesinden kaygılıyım. Çünkü kadınları aleyhine olabilecek en ufak bir gelişme, ev içi şiddet ve cinayetlerin önünü açar. Kadınların hayatını derinden sarsabilir. Aile içindeki şiddete rağmen boşanmalar azalır ve ucunda cinayete varacak eylemlere neden olabilir" diyor.
"Oğlumuz için ayda 200 lira ödüyor"
Bir fabrikada işçi olarak asgari ücrete çalışan A.E. (29) iki kez evlenmiş ve ikisinden de boşanmış. Bugün oğlu için 200 lira iştirak nafakası aldığını belirten A.E., "İlk eşimle severek evlendik. Ama yürümedi. Boşandığımda oğlum bir buçuk yaşındaydı. İlk evliliğim sürerken tarlada, bağda bahçede çalışıyordum. Boşandıktan sonra ise geçinebilmek için fabrikada girdim. Çocuğumuz için şu an mahkeme kararıyla aylık 200 lira iştirak nafakası alıyorum. Ben fabrikada asgari ücret+mesai ile çalışıyorum. Hayat pahalı, çocuk büyüdükçe masrafları artıyor. Çocuğum bugün on bir yaşında. Ben çalıştığım için boşandığımızdan beri evladıma evde benim annem ve babam bakıyor. Eski eşimin ailesi torunlarının hiçbir ihtiyacına destek çıkmak istemiyorlar. Başta yardımcı olmalarını söylüyordum sonra dinlemiyorlar diye vazgeçtim" diyor. Geçtiğimiz günlerde iştirak nafakası için yeniden mahkemeye giden A.E., "Avukatım iştirak nafakasını 600 liraya çıkartmak için dava açtı. Biz talep etmesek, karşı taraf aylık 200 liraya bir çocuğun masraflarına yettiğini düşünecek kadar bencil. Eski eşim memur fakat 600 lirayı çok bulmuş, mahkemeye ‘ödeyemem 300- 400 lira olsun’ demiş. Bu zamanda en ucuz ayakkabı bile 50 lirayken, bu rakamlar nasıl yetsin? Ben boşandıktan sonra sıfırdan bir hayat mücadelesine girdim. Kanunlar kadınları korumalı, yanında olmalı" diye konuşuyor. İkinci evliliği de dört sene önce biten A,E., "Vicdansız biri değilim. İkinci eşimin maddi durumu iyi olmadığı için nafaka talep etmedim, zaten ona da ailesi bakıyordu" diyor.
"Çocuklarım destek olmasa, nafaka ile geçinemem"
Geçtiğimiz günlerde mahkemesi karara bağlanan A.Ç. (50), eski kocasından 500 lira yoksulluk nafakası almaya hak kazandı. İlk evliliğinden iki çocuğu olan A.Ç, ikinci evliliğinden ise çocuk sahibi olmamış. Altı buçuk yıllık evliliklerini kurtarmak için elinden geleni yaptığını belirten A.Ç., "İkimizin de ikinci evliliğiydi. Arkadaşlarımız vasıtasıyla tanışmış, evlenmiştik. O zamanlar kahveciydi. İlk zamanlar evliliğimiz güzeldi sonra ihanete uğradım. Eşim bilgisayardan veya telefonundan başta gizli, sonradan hiç sıkılmadan yanımda başka kadınlarla konuşup randevulaşıyordu. Düzelmesini istedim, sabrettim ama en sonunda onları yakaladım! İki sene süren boşanma davamız nihayet geçen hafta bitti. Bu sırada bana ödemesi gereken 250 lira olarak belirlenen tedbir nafakasını ödemedi. Şimdi mahkeme 500 lira yoksulluk nafakası bağladı. Öder mi bilmiyorum. Ben ev hanımıyım, kısa bir süre ufak tefek işlerde çalıştığım oldu. Evlere temizliğe de gittim. Fakat hayatım boyunca ne emekli olabileceğim bir sigortam oldu, ne de şimdi başka gelirim var. Şu an ilk eşimden olan 26 ve 22 yaşlarındaki çocuklarımın yanına sığındım. Evlendiklerinde de beni bırakmayacaklarını söylüyorlar ama hayat bu, şimdiki gençler kayınvalide istemiyor. O zaman nasıl yaşarım bilemiyorum" diye konuşuyor.
Mahkemenin bağladığı nafakaya sevinemeyen A.Ç. boşandığı eşinden üstüne kalan borçları yüzünden yeniden dava açmaya hazırlanıyor. A, Ç. şöyle anlatıyor, "Boşanmadan önce ayrıldığım eşim kahveyi satarak bir araç alıp nakliye işine girdi. Boşanma davamız sürerken üstüme yaparak sattığı kahvehanenin dört senelik borcunun biriktiği ortaya çıktı. 48 bin lirası vergi ve 56 bin lirası da sigorta borcuymuş. Kahveyi satarak kendine iş kurdu ama parayı bana harcamadı. Ben bu borcu nasıl kapatayım? Ne bende, ne de evlatlarımda böyle bir para yok. Yeniden dava açmaya hazırlanıyoruz. Nafaka düzenlemesinde kadınları üzecek bir sonuç çıkması, benim durumumdaki binlerce kadını çok zor durumda bırakabilir."
10 günlük evlilik için süresiz nafaka ödiyorum
Türkiye Aile Birliği Koordinatörü ve Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu Kurucu Başkanı İlhan Ergincan ise hükümetten nafaka konusunda hakkaniyetli bir düzenleme beklediklerini belirtiyor. Bizzat kendisinin de ‘nafaka mağduru’ olduğunu vurgulayan Ergincan, "Görücü usulüyle evlendim. Evlenmeden eski eşime üç kez sordum, ‘İstanbul’da üç-dört ay annem ve babamla yaşar mısın? Hemen ayrı eve çıkamayız bunu, kabul ediyorsan evlenelim’ diye, kabul etti ve evlendik. Balayından döndükten sonra eşim, ‘Ben ayrı eve çıkmak istiyorum’ diye diretti. On gün evli kaldım ama tam altı yıldır nafaka ödüyorum. Kanuna göre; eski eşim resmi nikâh yapana kadar, 3 bin 800 lira üstünde geliri olana kadar, bir de olur da haysiyetsiz yaşam sürerse nafakası kesiliyor. Tüm bunları ise benim takip etmem gerek! Ben niye boşandığım kişiyi takip edeyim? Hükümet bunun sorumluluğunu neden bana yüklüyor? Çocuğumuz da yok. Alınan nafakayı doğru bulmuyorum" diyor. Eski eşinin evlilikleri öncesinde çalışmadığını, evlendikten sonra da çalışmak istemediğini belirten Ergincan, "Çalışmak istemediğini söylediğinde kabul ettim. Fakat boşandıktan sonra her türlü yasal hakkını kullanmaya çalıştı. 150 bin lira maddi manevi tazminat istedi. 2 bin 500 de nafaka için dava açtı. İlgili kanun erkek işsiz de olsa nafaka şartını diretiyor, ödemeyene hapis cezası var. Bunlar çok yıpratıcı" diye konuşuyor.
"Boşanmış kadına meslek edinme kursu açılsın"
Süresiz nafaka mağdurları olarak beş senedir çeşitli eylemlerle seslerini duyurmaya çalıştıklarını, sosyal medyada Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu kurarak birleştiklerini anlatan Ergincan, "Geçtiğimiz günlerde Ankara’ya yürüdük. Adalet Komisyon Başkanı Yılmaz Tunç, AK Parti Grup Başkanı Cahit Özkan, Kayseri Milletvekili Hülya Nergis Artçı ile dört saat toplantı yaptık. Kendilerine çözüm önerileri de sundum. Gereken düzenlemelerin bir an önce yapılmasını bekliyoruz" diyor.
"Aile fonu oluşturulmalı"
Boşanmış kadınların mağdur olmaması için siyasilerle de paylaştığı çözüm önerilerini ise Ergincan şöyle anlatıyor:
"Biz durumun bilincindeyiz. Önerimiz, bir Aile Fonu oluşturulması. Evlenmeden önce çiftlerden belirlenecek bir miktar para alınabilir. Böylece Aile Fonu’nda para birikir. Ev hanımı sigortası yapılabilir. Bazı kadınlar çalışmak istemiyor, zorlayamıyorsunuz. Zorlarsanız o da suç ve boşanma sebebi. Kadın çalışmak istemiyorsa ev hanımı sigortası yapılsın, boşanma sürecinde devlet tarafından ödensin. Bir başka önerimiz de boşanmış eşler için kurslar açılarak meslek edinmelerinin önünün açılması. Böylece eğitimi alıp sertifikası olan boşanmış kadın ekonomiye kazandırılabilir. Ayrıca bu kurslardan mezun olan kadınlara iş önceliği tanınmalı. En azından çalışmak isteyen çalışır. Ayrıca kadını da nafakaya mahkûm etmeyiz. Bir de ‘50 yaş üstü kadını ne yapacağız?’ deniyor, araştırdım bu oran yüzde 2. Onu da Aile Fonu’yla çözebilirler."
Boşanma davaları çok uzun
İnsanların on dakikada evlenip yıllarca boşanamadığından yakınan elektrik mühendisi Harun Çebi ise on ay evli kalmış:
"Biz iki sene flört ettik, öyle evlendik. Fakat evliliğimiz on ay sürdü. Anlaşamadık. Çocuğumuz da yok. Ama üç senedir aylık bin 500 lira nafaka ödüyorum. Yerel mahkeme bir buçuk yıl sürdü ve ben kazandım, karşı taraf tam kusurlu çıktı. Ama karşı taraf itiraz etti, istinafa taşıdı, bir buçuk yıldır sonuçlanmasını bekliyoruz. Bu süre zarfında ben karşı tarafa tedbir nafakası ödüyorum. Boşanma mahkemeleri çok uzun sürüyor. Boşanmak için mahkemeye başvurduğumda 31 yaşındaydım, şu an 34 yaşındayım. Mahkeme ne zaman bitecek bilmiyorum. Hayatı kaçırıyorum. Yeniden evlenemiyorum, oysa bir an evvel çocuk sahibi olmak istiyorum. Ailem torun görmek istiyor, ailemizin torun sahibi olabilecek tek umudu benim. Mahkemde kadın ‘boşanmak istemiyorum’ derse süreç uzuyor. Ben erkek olarak dersem en az 3 senede bitiyor, bu haksızlık."
İkinci eşsem benim suçum ne?
Süresiz nafaka itirazlarına ikinci eşler de destek veriyor. On dört yıllık evli Elif Ayder (37) "Yeniden dünyaya gelsem, boşanmış bir erkekle kesinlikle evlenmeyi tercih etmem" diye konuşmaya başlıyor. Dokuz ve on iki yaşlarında iki çocuğu olan Ayder yaşadıklarını kendi cephesinden şöyle anlatıyor, "Biz görücü usulü ile evlendik, on dört yıl önce. İlk dönemler gayet iyiydik. Ama şu an benim de evliliğim yıkılmak üzere. Eşimi zapt edemiyorum. Huzurum kalmadı. Bitik haldeyim. Benim ikinci eş olarak suçum ne? İki çocuğumun rızkını neden ilk eş yesin? Ortak çocukları da yok. On dört senedir bu çilemiz bitmedi. Eski eşin evi var, babasından maaş alıyor buna rağmen nafaka ödüyoruz. Eşim emekli 2 bin 650 lira maaş alıyor. Elimizde 1350 TL kalıyor. Ankara gibi bir yerde iki çocukla yaşıyorum. Tükendik. Eve maddi destek olmak için evlere temizliğe gidiyordum ama pandemi yüzünden kimse iş vermiyor. İlkokul beş terk olduğum için devlet de iş vermiyor."
Süresiz nafaka yüzünden kocasının bunalıma girdiğini söyleyen Ayder, "Bitmeyen nafaka ödemeleri yüzünden eşim de çok öfkeleniyor. Ekonomik olarak zorlanıyoruz. Benim evliliğim de sallantıda. Allaha emanet yaşıyoruz. Geçen gün alerji oldum, hastaneye gidecek yol parası bulamadım. Mutlu yuva kurmak için evlendim, bin pişmanım. Örnek gösterilen çifttik ama şu son on senede tükendik. Psikolojimiz hiç iyi değil. Halimizi tarifi yok. Anlatamam kendimi size, keşke evlenmeseydim. Çok zor gerçekten, hiç kimse evlenmesin" şeklinde konuşuyor.
"Kocama nafaka ödüyorum"
Sürekli nafaka itirazlarında yükselen sesler arasında bir de kadın var, Nurhan Yıldırım. O da nafaka mağduru, eski kocasına nafaka ödemekten şikâyetçi. Bankacı Nurhan Yıldırım (49) şöyle anlatıyor:
"Ben 18 yıl evli kaldım, iki de çocuğumuz var. On bir yıl önce eşimden ayrılmak için mahkemeye gittim. Üç sene önce resmen boşandım. Evde şiddete başvuruyordu. Mahkemeye aileme miras kaldığı için boşanmak istediğimi söylemiş. Hâlbuki miras anneme kaldı. Ayrıca evi terk edip onu mağdur etmişim. Mahkemeye boşanmak istediğim için travma yaşadığını söyleyerek 15 bin liralık da manevi tazminat davası açtı ve kazandı. Mahkeme masrafıyla bu rakam 25 bini buldu. Şu an bir bankada çalışıyorum ve eski kocama toplamda her ay bin 722 lira ödüyorum. Hani kadınlar için ‘pozitif ayrımcılık’ yapıldığı söylenir ya, ben mahkemeden öyle bir şey göremedim."
Yirmi sekiz yıldır özel sektörde çalışan Yıldırım, "Dahası çocuklarımıza da ben bakıyorum, ayrıldığımızda küçüklerdi. Ne o zaman ne de sonra eski eşim çocuklar için maddi destekte bulunmadı. Ben ilk başta tedbir nafakası istemiştim, onu da ödemediği gibi, sonradan kazandığı nafaka miktarından düşürüldü. Bu konuda yasaların düzeltilmesini istiyorum çünkü bir insan çalışsa bile ömrü boyunca aynı seviyede olamaz. Eski eşim keyfi olarak çalışmazken, ben yirmi sekiz yıldır ekmeğimin peşindeyim. Eski kocama daha fazla nafaka ödemek istemiyorum" diye konuşuyor.
The Independentturkish