Suriye'de, Irak'ta, Libya'da var olmak
Türkiye'nin Suriye'de, Irak'ta, Libya'daki var olma zaruretine geleceğim.
Suriye'de, Irak'ta, Libya'da var olmak
Türkiye'nin Suriye'de, Irak'ta, Libya'daki var olma zaruretine geleceğim. Ama önce bir anketten bahsetmeliyim.
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü "Türk dış politikası"nı halka sordu ve aldığı cevap beklenen cevap... Terörle mücadele öne çıkıyor.
Kadir Has Üniversitesi bu tür araştırmaları her yıl yapıyor ve bir kıyaslama imkânı da ortaya çıkıyor.
Araştırmayı yapan "Prof. Dr." unvanlılar biraz da Türkçelerine dikkat etseler. Raporu daha farklı, daha seçici ve sağlam bir dille yazabilirlerdi.
Dillerinin bozukluğu neticeye tesir etmediği için biz istatistiklere dönelim:
İnsanlara "Türk Dış Politikasının en önemli meselesi" soruluyor. "Irak'taki PKK" ve "Suriye'deki PYD/YPG (PKK)"ye dayalı olarak "terör" cevabı alınıyor. Oran yüzde 34.
Tabiî göçler ayrı bir dert.
Araştırmada "Türk dış politikasını kim belirliyor?" sorusu da yer alıyor.
Yeni rejimde hususiyetle böyle bir soru sorulması, sistemin işleyişine aykırı. Yeni rejimin resmî adı "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi". Dikkat ederseniz TBMM yok... TBMM'den kabineye biri alınsa milletvekilliğinden istifa etmesi gerekiyor. Dış politikayı belirleyen ne TBMM ne Dışişleri Bakanı... sadece ve sadece "Cumhurbaşkanı".
Halk arasında bakanlar kurulu "Saray Kabinesi" diye adlandırılır. Yukarısı belki "Saray" denmesinden hoşlanmaz. "Saray"la "işiniz" oluyorsa "Külliye Kabinesi" diyebilirsiniz!
"Saray" kondurulan Beştepe'deki arazi yavaş yavaş "külliye" sıfatını almaya hak kazanıyor. İçinde cami var, kütüphane var. Yakında bir de "üniversite" kurarlar. "Üniversite"yi tırnak içine aldım... "Medrese" olarak da düşünebilirsiniz. Yalnız klasik manada "külliye"de saray olmuyor. Saray ayrı bir yerde. Boş verin... Bizde de oluversin!
Kabine üyelerinin konuşmalarına dikkat ederseniz sözlerine "Cumhurbaşkanımızın talimatıyla..." diye başlarlar veya araya, "Sayın Cumhurbaşkanımızın..." lafını sıkıştırırlar. Biri "dünya liderimiz" diye bir laf da etmişti. Böyle sıfatların yerli yersiz kullanılması, kendilerine bakanlık koltuğu tahsis edene duyulan minnettarlığı da ihsas ettirir. Psikologların bu sözlerime katılacağından eminim!
İç politikayı da dış politikayı da belirleyen tek kişidir. Herhangi bir maksatla demiyorum. Yeni sistemin işleyişi böyle. Alışalım artık!
Ankette "Türkiye'nin en yakın dostu hangi ülkedir?" diye sormuşlar. Anketçi Prof. Dr.'larımız lütfen söyler misiniz "yakın dost" ne demek? "Dost"un bir de uzağı mı var?! Ya "yakın" diyeceksin ya da "dost"!
Dostlukta ilk sırayı Azerbaycan alıyor. Azerbaycan'ı KKTC ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri takip ediyor. Diğer İslâm ülkelerinin olmadığı dikkatinizi çekmiştir. ("Siyasî İslâmcılarımız"a ehemmiyetle duyurulur! İnşallah peşin hükümlerden kurtulurlar, "Türk birliği"ni, "Turan"ı anlamak için çaba gösterirler. İsterlerse kendilerine yardımcı oluruz!)
Ankette can alıcı soruya, Türkiye için tehdit görülen ülkeler sıralamasına, geliyoruz. Ankete katılanların yüzde 70'i "Amerika" diyor. İkinci sırada yüzde 66,7 ile İsrail var. İsrail'i yüzde 65,4'le Suriye, yüzde 59'la İran, yüzde 58,9'la Yunanistan, yüzde 58,6 ile Ermenistan takip ediyor...
Anketler, aynı zamanda, bize Suriye, Irak ve Libya'da var olmamız gerektiğini de ortaya koyuyor. (Devam edeceğiz.)
Kaynak Yeniçağ: Suriye'de, Irak'ta, Libya'da var olmak - Arslan TEKİN