Suriye’deki gençlere acil öğretmen lazım

İHH, Azez’de çadırlarda yaşayan aileler için Tukli köyünde 1400 konut inşa ediyor.

Suriye’deki gençlere acil öğretmen lazım


Suriye’deki gençlere acil öğretmen lazım

Türkiye Dergiler Birliği ve Uluslararası İnsani Yardım Vakfı edebiyatçılardan oluşan 23 kişilik bir heyeti Suriye’nin Azez şehrinde ağırladı. Savaşın ardından yaralarını sarmaya çalışan şehirde kurdukları Şam Üniversitesi’nde gençlere eğitim mücadelesi verdiklerini söyleyen İHH Suriye Eğitim Koordinatörü Sebahattin Aydın: “Batılılar Suriye’de 6 bin öğretmen çalıştırıyor. Türkiye’den kuruluşların desteklediği öğretmen sayısı ise bini geçmiyor. Her şey bittiğinde Suriye’yi bu gençler imar edecek.

SALİHA SULTAN

Bundan 107 yıl önce yaşanan Çanakkale Savaşı sırasında Osmanlı cepheye İstanbul’dan bir ‘edebi heyet’ götürür. Amaç Çanakkale cephesinde yaşananları hem millete hem dünyaya duyurmaktır. Bu ziyaret Türk edebiyatında bir Çanakkale külliyatının oluşmasına öncü olur. Cepheye giden bu isimler arasında yer alan Ömer Seyfettin meşhur ‘Çanakkale’den Sonra’ öyküsünü işte bu ziyaretin ardından kaleme alır. Türkiye Dergiler Birliği (TÜRDEB) de bugünlerde Uluslararası İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile birlikte Suriye’de benzer bir çalışmaya imza atıyor. Mart ayında Suriye’nin İdlib şehrini ziyaret eden TÜRDEB ve İHH, geçtiğimiz hafta sonu da kültür sanat dünyasından 23 kişilik bir heyeti Azez’e götürdü. Azez, Türkiye’nin Kilis Öncüpınar sınır kapısının öte yanı. Bundan birkaç yıl önce yalnız savaşla anılan bölge, şimdilerde Türkiye’nin kontrolünde bir Suriye şehri. Bugün Azez’de Yunus Emre’den Diyanet İşleri Başkanlığı’na birçok kurumumuz varlık gösterse de, şehrin kanlı çatışmalara sahne olduğu dönemde de bölgede olan İHH’nın o günlerde attığı adımlar bugün savaşın yaralarını sarmaya çalışan şehrin yapı taşı niteliğinde.

26.jpg

İHH, Azez’de çadırlarda yaşayan aileler için Tukli köyünde 1400 konut inşa ediyor.

İHH’nın mihmandarlık ettiği, aralarında benim de yer aldığım heyetin ilk durağı vakfın Kilis’teki Lojistik Merkezi oldu. Bize burada bilgilendirmede bulunan İHH Medya Koordinatörü Mustafa Özbek’in ‘İHH’nın Suriye’de ne işi var?’ sorusuna yönelik şu sözleri anlamlıydı: “Sınır altlarında milyonlarca Suriyeli var. Bunların çoğunluğunu ise gençler oluşturuyor. Sınırın öte yanında yaptığımız çalışmalarla onlara sadece yardım götürmüyoruz, gelecekte ülkelerini yeniden kurmalarını sağlayacak eğitimler de veriyoruz.” Özbek’in bugün dünya genelinde 40 yetimhanesi bulunan vakfın Suriye’deki çalışmaları hakkında verdiği bilgilerden anlıyoruz ki, toplanan bağışları sadece gıda, yiyecek, barınak gibi elzem ihtiyaçları sağlamak için kullandığını sandığımız İHH, faaliyetlerini fersah fersah öteye taşımış. Sınırdaki üç kontrol noktasını aştıktan sonra ulaştığımız Azez’de gördüklerimiz de Özbek’in aktardıklarıyla pekişiyor. Savaşın başladığı günlerde bölgeye ilk giden savaş muhabirlerinden Samet Doğan’ın ‘Cuma Günü Uçmayan Kuş’ romanında sokaklarında ceset yığınlarıyla tasvir ettiği Azez sokaklarında yaralarını sarmaya çalışan bir şehrin telaşını görüyoruz öncelikle. İHH’nın bundan yıllar öne kurduğu çadır kentler ise bugün etrafına öbeklenen dükkanlarla şehrin birçok noktasında yeni bir başlangıcın mimarı. Azez sokaklarında yaşlılardan çok gençler görülüyor. Evlerin duvarlarının mermi izleriyle dolu olduğu, insanların tedirgin gözlerle etrafa baktığı Azez’de, Suriye’deki savaşın dehşetinden kaçan yüzbinlerce aile hala çadır kentlerde yaşıyor. İlk günkü gezi duraklarımızdan Tukli köyünde ise İHH’nın bu aileler için inşa ettiği 1400 hanelik ‘Umut Şehri’ projesi yükseliyor. Bakkalından camisine, suyundan elektriğine bütün alt yapısı ile inşa edilen bu tek katlı evlerde çok yakın zamanda on bine yakın insan daha insani şartlarda yeniden hayata tutunacak.

MAĞDURU DAHA DA MAĞDUR ETMEYEN ‘İYİLİK MAĞAZASI’

Özbek, özellikle vakfın devasa yardım deposunda heyetimizi gezdirdiği sırada çalışmaları ‘Bu çalışmaları her ne kadar “Biz yapmıyoruz, göreceğiniz her şey bağışçılarımız sayesinde gerçekleşiyor” mütevazılığı ile aktarsa da, bu çalışmalardaki ufka ve yardım biçimindeki inceliğine hayran kalmamak mümkün değil. Vakfın, Azez’e bağlı Siccu köyünde insanlara kıyafet yardımlarının ulaştırdığı ‘İyilik Mağazası’ ise bu duruma en iyi örnek. Ufacık yardımların sosyal medyada ‘muhtaçların’ en mağdur hali ile afişe edilerek yapıldığı günümüz dünyasında, İHH bu mağazada insanlara herhangi bir dükkandan alışveriş yapar gibi dilediği giysileri seçme, deneme ve rencide olmadan alıp gitme imkanı sunuyor. Bu mağazanın yanı başında kurulan Körler Okulu’nda ise, görme engelli birçok gence vakıf çalışanları tarafından Brail alfabesi ile eğitim veriliyor. Azez’deki ilk gün gezimiz şehrin merkezinde bulunan Azez ve Adrin Yetimler Okulu’ndaki iftarda son buluyor. Yedi yaş üstü 200’e yakın çocuğu barındıran bu yetimhanedeki çocukların, gündüz şehrin sokaklarında gördüğümüz çocuklara göre oldukça ciddi bir eğitime tabii tutulduğu ilk bakışta anlaşılıyor. Gezimizin ikinci gününde, İHH’nın kurduğu Şemmarin Anaokulu’ndaki çocuklar da aynı titiz eğitimin göstergesi olarak sizi en güzel giysileri ve güler yüzleriyle karşılıyor. Ancak, heyetimizde bulunan Prof. Dr. Mustafa Özel, çocukların giysilerinin ikinci el olduğuna dikkatimizi çektiği an, onlara yepyeni kıyafetler sağlayan yardımların artması gerektiği konusunda hemfikir oluyoruz.

29.jpg

MESLEK ÖĞRENEN YETİM ANNELERİNİN HAKLI ‘GURURU’

İkinci günkü gezi duraklarımız ise ağırlıklı olarak İHH’nın yetim annelerine biçki-dikiş öğrettiği ve iş imkanı sunduğu Rufeyde Halk Eğitim Merkezi gibi mekanlar oluyor. Türk halkının gönlünden taşan yardımların en anlamlı yansımasını buralarda çalışan kadınların ışıldayan gözlerinde görüyoruz. Çalışarak yetimlerine bakabilen bu anneler gurur dolu, çünkü kimseye el uzatmak zorunda değiller. Çadır kentlerde, Azez sokaklarında karşılaştığımız kadınların aksine heyete şöyle bir bakıp, işlerine devam ediyorlar. Vakfın bölgeye aktardığı insani yardımın önemi işte tam da bu kadınların tutumunda ortaya çıkıyor. İnsani yardımın, savaşla gelen sefaletin kol sürdüğü yerlerde hayatta kalmaya çalışan insanlara sadece balık vermek değil onlara balık tutmayı öğretmekten de geçtiğinin en net resmi bu. Ez cümle, iki günlük ziyaretimizin ardından geziye katılan hemen herkesin ağzından aşağı yukarı aynı cümleler dökülüyor: “Suriye’deki insanlara sadece gıda, giyecek yardımı bağışı yapmak yeterli değil. Başta eğitim yardımı olmak üzere, meslek öğrenecekleri yardımlar göndermeli. İçinde yaşayabilecekleri daha çok evler yapmalı. Kadınların, gençlerin, çocukların kendilerini işe yarar ve değerli hissedecekleri projeleri daha fazla desteklemeli.” 1990’larda Bosna’daki savaş sırasında kurulan ve o günden bugüne Türkiye’nin mazlum coğrafyalarda yüz akı olan birçok çalışmaya imza atan bir insani yardım derneği olan İHH, işte bütün bu önemli çalışmaların adımlarını Suriye’de son on yıldır sessiz sedasız atmış. Bu kıymetli adımların eksiklerini tamamlamak, geliştirmek ve çoğaltmak ise sınırın öte yanında, yanı başındaki bu insanlık dramına kör sağır kesilmeyenlerin elinde…

30.jpg

‘YABANCI DEĞİL TÜRK ÜNİVERSİTELERİ İLE ÇALIŞMAK İSTİYORUZ’

Şahsen iki günlük Suriye ziyaretimizde, heyetle birlikte tanık olduğum İHH çalışmalarının hepsi ayrı ayrı kıymetli olsa da, varlığını yeni öğrendiğim Azez’deki Uluslararası Şam Üniversitesi en etkileyici çalışma. İHH’nın meğer altı yıl kadar önce, zorlu savaş şartlarında kurduğunu öğrendiğim bu üniversite şu an şehrin ilk ve tek üniversitesi. Savaşın yaralarını saracak esas ruh, bugüne kadar binlerce mezun veren bu üniversitede yetişiyor. Başta prefabrik dersliklerle kurulan ve günden güne gelişen üniversitede son bir iki yıldır ise kız öğrenciler de kabul edilmeye başlanmış. Çünkü Suriye’de son on yıldır kadın olmak çok zor. Özellikle terör örgütlerinin hedefindeki kadınlar sokaklarda özgürce dolaşamıyor. İHH, kız öğrencilerin eğitim almasının çözümünü onlar için kampüs alanına yurt yapmakta bulmuş. Üniversiteyi ziyaretimizde heyete bilgi aktaran İHH Suriye Eğitim Koordinatörü Sebahattin Aydın’ın şu sözleri ise eğitim yardımının en önemli yardım kalemi olduğunu artık idrak etmemiz gerektiğini gösteriyor: “Batılı kuruluşlar Suriye’de 6 bin kadar öğretmen çalıştırıyor. Burada çalışma yapan Türkiye’den sivil toplum kuruluşlarının tamamının desteklediği öğretmen sayısı ise bini geçmiyor. Dünyadan birçok üniversite burada bizimle çalışma yapmak istiyor ancak biz Türk üniversiteleri ile çalışmak istiyoruz. Her şey bittiğinde Suriye’yi burada eğitim alan gençler imar edecek. Onları daha çok desteklemeliyiz.” Aydın’ın aktardıklarının ardından üniversite bahçesinde sohbet ettiğim bir grup gence ‘Neden yurt dışına çıkmak yerine burada eğitim alıyorsunuz?’ sorusunu yöneltiyorum. İnşaat mühendisliği okuyan İsa şu cevabı veriyor: “Savaş bir gün bittiğinde, Suriye yeniden inşa edilirken benim gibi inşaat mühendislerine çok ihtiyaç olacak, o günlere hazırlanıyorum.” Ve sözlerine şunu ekliyor İsa: “Avrupa’ya gitmek istemiyorum ya da Türkiye’ye. Arap ülkeleri bize normalde Suriyeli der. Avrupa veya Türkiye’ye gittiğimde ise bana Arap diyorlar. Ben burada kendimim.”

31.jpg

SURİYE’YE GİDEN EDEBİYATÇILARIN GÖZLEMLERİNE ÖZEL SAYI GELİYOR

TÜRDEB Başkan Yardımcısı ve yazar Fatma Türk Toksoy’un liderlik ettiği, TÜRDEB Başkanı Fatih Bayhan’ın her an takip ettiği Suriye-Azez heyetine, İHH’dan Medya Koordinatörü Mustafa Özbek, Medya ve Sosyal Medya Birimi'nden Muhammed Zahiroğlu ve Kilis Sorumlusu Yakup Alaca mihmandarlık ettiler. Heyette Ankara’dan Abdulhadi Karasapan, Ayla Abak, Cevat Akkanat, Çiğdem Uyanık, Ebubekir Ceylan, Özer Ravnaoğlu, Taha Yusuf Ceylan, Tarık Torun yer aldı. İstanbul’dan ise Ahmet Akgül, Cemal ve Aslıhan Toksoy, Mehmet ve Hale Seher Osmanoğlu, Mahmut ve Zeynep Erva Doğan, Mine İzgi Eyidenbilir, Muhammed Zahiroğlu, Murat Marap, Mustafa Özbek, Mustafa Özel, Nizameddin Duran gibi isimler katıldı. TÜRDEB Genel Başkanı Fatih Bayhan’dan edindiğim bilgiye göre, İdlip ve Azez’i ziyaret eden heyetlerde yer alan gazeteci ve edebiyatçıların bu ziyaretlere dair birbirinden kıymetli gözlemleri ve değerlendirmeleri ilerleyen günlerde Sebilürreşad dergisinin hazırladığı bir özel sayı ile okurlara sunulacak.

KARAR