SZ: Çin'le ilişkilerde normal gündeme dönülmesi mümkün değil
Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung’daki yorumda da aynı konu ele alınıyor.
Alman basınında Çin’in Uygur azınlığı kamplarda hangi şartlarda tuttuğuna dair belgelerin medyaya sızması ile kadına karşı şiddetle mücadele dikkat çeken konular arasında bulunuyor.
Çin’in Sincan bölgesinde Uygur, Kazak ve diğer etnik azınlıklardan Müslümanları kamplarda zorunlu olarak, hangi şartlarda tuttuğuna dair belgeler basına sızdı. Magdeburg’da yayımlanan Volksstimme gazetesi Çin’in Uygurlara yönelik baskısına rağmen Alman hükümetinin Çinli firmalarla iş yapma planlarını eleştiriyor.
“Çin yönetimi, Kuzey Kore tarzı bir tutumla sevilmeyen Uygurları kamplara kapatıyor. Bir süredir ortaklıkta olan söylentiler, şimdi Pekin’den gelen orijinal belgelerle kanıtlandı. Yaklaşık altmış yıldır Budist Tibet’e uygulandığı gibi imparatorluk dahilindeki azınlıklıklara yönelik baskı politikasının devam ettiği görülüyor. Kuzey batıdaki Sincan bölgesinde ise artık 21’inci yüzyılın teknolojik imkanları kullanılıyor. Müslüman Uygurlar sadece fiziki şiddetle karşılaşmıyor, kameralarla ve puan sistemi ile tamamen gözetim altında tutuluyorlar. Çinleştirme programından kaçma imkanı yok; bu korkunç bir uygulama. Buna rağmen, Alman hükümeti Huawei gibi Çinli bir firmanın Almanya’da 5G ağının kurulmasına katılmasını mı isteyecek? Çılgınca. Zaten sonra Başbakanlıktan Çin Büyükelçiliğine özel bir hat da planlanabilir.”
Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung’daki yorumda da aynı konu ele alınıyor.
“Batılı değerler toplumu için çok fazla risk söz konusu. Pekin’in egemenlik kurmak istediği alanlarla demokrasi ve özgürlük çelişiyor. Uzun vadede iki sistemin barışçıl şekilde bir arada mevcut olması da mümkün değil. Çin bunu çoktan kavradı. Sincan’daki durum Çin ile ilişkilerde normal gündeme dönülmesinin mümkün olmadığını açıkça göstermeli.”
Karlsruhe’de yayımlanan Badische Neueste Nachrichten gazetesindeki yorumda da aynı konu işleniyor.
“Gerçekçi siyaset dünyasında, insan hakları ihlalleri konusunda açık ve sert eleştiriler sıklıkla ekonomik çıkarlar engeline takılıyor. Alman hükümeti de Çin’e yönelik tutumunda dikkatli bir çizgi izliyor ve bu şekilde özellikle bu ülkede yaşayan Uygurlar için kendini saldırıya açık bir hâle getiriyor. Muhtemelen Çin’e ait bu belgelerin sızması da zihniyet değişikliğini sağlamayacak. Bu da çok üzücü, zira Pekin’e yönelik güçlü uluslararası baskı olmaksızın, muhtemelen diktatörlüğün vahşeti de artacak.”
Ravensburg’da yayımlanan Schwäbische Zeitung’daki yorumda kadına karşı şiddetle mücadele konusu ele alınıyor. Gazetenin yorumunda aile içi şiddet ile mücadele için toplumun her kesimine görev düştüğü vurgulanıyor.
"Bu, kıyıda köşede kalmış bir sorun değil. Sadece saldırganın vahşeti manşet olursa fark edilen bir sorun. Bu da saldırganlar için durumu kolaylaştırıyor. Aile meselesi olarak adlandıran konularda toplumsal hoşgörü, hatta belki vurdumduymazlık onlara yardımcı oluyor. Şiddetin bu türü ile mücadele aslında hiç de kolay değil, zira özel alanın kapsamında kalıyor. Kadın sığınma evlerine daha fazla bütçe ayırmak mantıklı ama bu da sadece mağdurlara destek sağlıyor. Önlemek için daha fazlası, öncelikle de kararlılıkla şiddeti lanetleyen bir toplum gerekiyor. Bu herkesi ilgilendiren bir konu: Ebeveynler ve öğretmenler, çocukları eşit bir şekilde yetiştirmeli ve onları güçlendirmeli. Yasa koyucular nefret suçu ile karşı karşıya kalan kadınların faile dava açabilmesini kolaylaştırmalı. Ama herkesin sokakta, iş yerinde veya sanal ortamda hakaret ve saldırıları yorumsuz bırakmaması da gerekiyor."
Deutsche Welle Türkçe