Tabuta Sığmayanlar: Şehit Fırat Bulut (12. Bölüm)

15 Temmuz şehidinin annesi: Oğlum hep şehit olmak isterdi

Tabuta Sığmayanlar: Şehit Fırat Bulut (12. Bölüm)


15 Temmuz şehidinin annesi: Oğlum hep şehit olmak isterdi

Genelkurmay Başkanlığı'na yönelik 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi gecesi düzenlenen saldırıda çıkan çatışmada şehit olan polis memuru Fırat Bulut'un (30) annesi Rahime Bulut, oğlunu kaybetmenin acısını hala yaşadığını söyledi. Oğlunun hep şehit olmak istediğini anlatan Bulut, ''Mesleğinin aşığıydı, önce Bursa Uludağ Üniversitesi'ni kazandı sonra burayı kazanınca kaydını buraya aldırdı. Sordum, 'Oğlum neden kaydını buraya aldırdın?' diye. 'Anne belki şehit olurum, diye kaydığımı aldırdım' dedi. Hep şehit olmak isterdi'' dedi.

Darbe girişiminin 4'üncü yılında çocukları şehit düşen ailelerin evlat hasreti sürüyor. Genelkurmay Başkanlığı'na yönelik saldırıyı önlemek isterken yaklaşık 2,5 saat süren çatışmada 281 mermi kullanıp, şehit düşen, evli ve 1 çocuk babası Fırat Bulut'un Konya'nın Ereğli ilçesinde oturan ailesi de evlat özlemi çekiyor. Rahime Bulut, şehit annesi olarak gururla yaşadığını belirterek, "Acısı ciğerimizde, gururu yüreğimde, bir şehit anası olarak gururla yaşıyorum. Öyle bir acı ki tarifi olmaz. '4 yıldır nasıl geçti?' derseniz; boğazımda bir düğüm, içimde bir sızı, yanımda bir eksiklik. Bizim yaşamımız, şehidimizle beraber mezara girdi. Gururu fazla ama; mutlu olamıyoruz. 'Şehit Fırat Bulut nasıl biriydi?' derseniz; 15 Temmuz hain darbe gecesi 2,5 saat kahramanca çatışmış, 281 mermiyi o hainlere sıkmış, kahramanca o tanktan çıkan mermiyle şehit olmuş" dedi.

'MESLEĞİNİN AŞIĞIYDI'

Oğlu Fırat Bulut'un mesleğine aşık olduğunu anlatan Rahime Bulut, ''Fırat Bulut, korkusuzdu. Allah'tan başka kimseden korkmazdı. Haklının yanında, haksızın karşısında dimdik ayaktaydı. Yalan söylemezdi, yalan söyleyeni de sevmezdi. Mangal gibi kor yürekliydi. Hiç bileğini bükemezlerdi. Tam bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti polisiydi. Mesleğinin aşağıydı. Önce Bursa Uludağ Üniversitesi'ni kazandı sonra burayı kazanınca kaydını buraya aldırdı. Sordum, 'Oğlum neden kaydını buraya aldırdın?' diye. 'Anne belki şehit olurum, diye kaydımı aldırdım' dedi. Hep şehit olmak isterdi. Şehit törenlerine giderdi. 'Anne ben de şehit olmak istiyorum' derdi. Van'a ek göreve gidiyordu. 'Anne eğer şehit olursam sakın elini dizine vurma' dedi. Ben de 'Oğlum ben anayım' dediğim zaman 'Şehitlik mertebesini bilen ana, dayanır. Sen de dayanacaksın' dedi" diye konuştu.

'VATAN HAİNLERİNİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAYRAĞI ALTINDA YAŞAMAYA HAKKI YOK'

Oğlunun, canını vatan için verdiğini ve kendi canını da bu vatan için seve seve vereceğini belirten Rahime Bulut, darbe girişiminde bulunanların Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında yaşamaya hakkının olmadığını söyledi. Bulut, şöyle konuştu:

'VATAN ELDEN GİDİYOR, FIRAT GİTMİŞ ÇOK MU' DEMİŞ

Baba Şinasi Bulut ise oğlu ile o gün saat 23.00 sıralarında telefonda görüştüğünü belirterek, ''Oğlum 15 Temmuz gecesi saat 01.30 sıralarında şehit düştü. Saat 23.00 sıralarında konuştum. 'Fırat dikkat et oğlum, çok öne çıkma' dedim. 'Baba, senin bana üç, dört vasiyetin var. Vatan elden gidiyor. Vatanı elden gidenin namusu, bayrağı olmaz. Bir Fırat gitmiş çok mu?' dedi, hiçbir şey diyemedim. Saat 01.30 sıralarında şehadet şerbetini içmiş. 8 tankın önünde hedef olmuş. Tek başına mücadele etmiş. 281 mermi kullanmış. Onuru ve gururu çok büyük. Vatan sağ olsun. 2 aslan gibi oğlum var. O zaman bayrak aldık, çıktık sokağa. Şimdi o bayrağın ucuna namluyu bağlar çıkarım. Bu vatanı biz böldürmeyiz" dedi.

Olay günü akşam saatlerinde kardeşiyle yemek yedikten sonra Fırat Bulut'un işe gittiğini belirten ağabeyi Fatih Bulut, daha sonra kendisini telefonla arayıp, olaylar çıktığını ve dikkat etmeleri konusunda uyardığını söyledi. Kardeşinin şehit düşeceğini hissettiğini belirten Fatih Bulut, ''Korkacak, çekinecek yapısı yoktu. 3 erkek kardeşiz ve benim en küçüğümdü. Bir ağabey olarak hissetim ve o an acı bir ateş düştü içime. O gece telefonlarımı açmıyor, mesajlarıma cevap vermiyordu. Sabah şehit düştüğünü öğrendiğimizde hastaneye gittik. Onu toprağa verdik. 90 kiloydu ve benim onu kaldırmam imkansızdı. Defnederken cenazesini kucağıma verdiklerinde tüy kadar hafifti. Toprağa verdik. Çok zor bir durumdu. Definden sonra babam ve beni mezardan Allah'a olan iman, vatana olan sevgi çıkardı. Yoksa bir ağabey ve baba için gencecik fidanı toprağa verip, ondan sonra kalkıp yaşamaya devam etmek çok zor. Ama Rabbimden geldi. Hayal gibi 4 yıl. O an dünya durmuştu. Rabbim sabrını veriyor. Ama bir tarafımız hep yarım" diye konuştu.

MİLLİYET