Tabuta Sığmayanlar: Şehit İshak Çelik (96. Bölüm)
Ara sıra hatır sorun
Tabuta Sığmayanlar: Şehit İshak Çelik (96. Bölüm)
Ara sıra hatır sorun
Devlet şehit ailesinden bir kişiye iş garantisi veriyor. Ancak eğer eş kendisi işe girmez ve ikinci kişiye izin vermezse aileden kimse işe giremiyor. Çoğunlukla eşler baba ocağına döndüğü için şehidin ailesi mağdur oluyor. Bu yüzden ikinci kişiye iş olanağı verilmeli.
Diğer istek de özel sektöre geliyor:
Devlet bir kişiye iş olanağı verdiği için özel sektöre başvuran şehit ailesi güçlüklerle karşılaşıyor. Çoğu özel sektör işe almıyor.
Şimdi benim önerim şu:
- Odalar Birliği, TÜSİAD gibi özel sektörde söz sahibi kuruluşlar bu konuda bir düzenleme yapsınlar. Şehit yakınlarına iş önceliği sağlasınlar. Vatan için ölenlerin emanet bıraktığı çocuklarına en azından eğitim olanağı sağlasınlar. Vatan duygusunun ne anlama geldiği anlaşılsın.
Ruhları şad olsun...
LÜTFEN MEKTUBU YAYINLAR MISINIZ?
Tam dernekten ayrılırken Genel Başkan Hamit Köse "Bir dakika" dedi ve ekledi:
"Beni çok duygulandıran bir mektup var. Bunu ne yapacağımızı şaşırdık, lütfen yayınlar mısınız?"
Mektubu aldım ve aynen yayınlıyorum:
- Merhaba...
Ben bir şehit annesiyim. Oğlum PKK terör örgütü mensupları ile Sason İlçesi Bağlarbaşı mevkiinde girdiği çatışmada şehit düştü. Benim amacım kendimi acındırmak değil. Hiçbir derneğe üye filan da değilim. Benim tek isteğim, arada sırada olsa da hatırımı sormanız. Tek isteğim bu. Ben zorluklarla büyüttüğüm bir oğlumu bu vatana verdim. Gerekirse iki oğlum daha var. Can feda.
Sözlerimi bitirirken.
Ben bir şehit anasıyım. Beni unutmayın, beni de sorun, bu da yeter başka isteğim yok. Hepinize saygılarımı sunarım.
ALİME ÇELİK YALNIZ DEĞİLSİN
Evet, bütün vatan evlatlarının anası Alime, senin gibi analar, oğlun gibi kahramanlar unutulmaz. Sen kendini yalnız hissetme. Bir yalnızlık anıtı gibi gönderdiğin bu mektup için bütün bir millet seni arasın diye adresini veriyorum:
- Kale Yurt Yapı Koop. D Blok No: 6, Kat 3 Pasinler/Erzurum
Başbakan’a yazmış
ERZURUM’un Pasinler İlçesi’nde doğup büyüyen Özel Harekat polisi İshak Çelik, 1993 yılında iki yıllık evliyken, Batman’ın Sason İlçesi’nde PKK’lı teröristlerle girdiği çatışmada şehit düştü. 28 yaşında şehit olan İshak Çelik’in eşi dul, 10 aylık oğlu da yetim kaldı. Fatih Çekirge’nin yazısında anlattığı Alime Çelik, işte o şehidin annesi. Bayramı geçirmek üzere Aydın Emniyet Müdürlüğü’nde polis olan büyük oğlu İsmail Çelik’in yanına gelen 59 yaşındaki Alime Çelik, Pasinler’de birlikte yaşadığı en küçük oğlu 21 yaşındaki Yakup Çelik’in işsiz olması, 30 yaşındaki zihinsel engelli kızı Arzu’nun tedavi masraflarını karşılamakta güçlük çekmesi nedeniyle geçen yıl başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne mektup yazdığını söyledi.
CEVAP BİLE VERMEDİLER
Alime Çelik mektubunda şehit annesi olduğunu, sakat çocuğu bulunduğunu, bir oğlunun işsiz olduğunu belirterek, " Artık bize sahip çıkılsın" diye feryat etmiş. Şehidin kardeşi Yakup Çelik, "Ağabeyimin şehit olduğu günden bugüne devlet hiç kapımızı çalmadı. Annemin yazdığı mektuba bile cevap gelmedi" diyor.
Neden gitmedi için iki senaryo
BU soru hálá soruluyor:- Mehmet Ağar, Baykal ve Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, Başbakan Erdoğan’ın yattığı hastaneye geldi de Cumhurbaşkanı Sezer neden gelmedi?
Bir görüş şöyle diyor.
Sezer hastanede Emine Erdoğan’la karşılaşmak istemedi. Türban nedeniyle böyle bir el sıkışma ve fotoğraf olsun istemedi.
Eğer böyleyse bu gerçekten ayıp...
Bir diğer görüş ise şu:
Görüşemeyeceğini düşündü, o yüzden gitmedi. Telefonla aramayı tercih etti.
Eğer bu gerekçe doğruysa bir başka ayıp. Ayıp, çünkü aynı kaygıyı Org. Büyükanıt da taşıdı. Ancak buna bir formül bulundu. Genelkurmay Başkanı, iki kez telefonla hastaneyi arattı ve görüşmeye uygun olmadığını öğrendi. Bunun üzerine karargáhtan hastaneye bir sivil ekip gönderildi. O ekip, "evet odaya çıkarıldı, müsait" mesajını iletince Org. Büyükanıt hastaneye geldi.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı da böyle bir yöntem uygulayabilirdi.
Türkiye’nin "siyasi çınarı" Demirel’e sordum:
Siz Cumhurbaşkanı olsaydınız gider miydiniz?
Süleyman Bey, hep hatırlatmıştır:
Cumhurbaşkanı’nın bir görevi de devletin uyumunu sağlamaktır.
Bu, yüzden "evet" cevabını aldım. Yani hastaneye giderdi.
Peki, Sezer niye gitmedi?
Bence, Cumhurbaşkanı hangi nedenle olursa olsun gitmeyerek "yanlış" yapmıştır.
Erdoğan’ın hayatını kurtarmış
O günle ilgili bazı önemli detaylar var. Örneğin, Başbakan’la birlikte arabada bulunan Adana Milletvekili Ömer Çelik.
Olaydan sonra Güven Hastanesi’nden tanıdık birçok doktorla konuştum. Ortak görüş şu:
Eğer biraz daha geç gelinseydi, Başbakan için çok tehlikeli olurdu.
Bunun anlamı şu:
Eğer Milletvekili Ömer Çelik, Güven Hastanesi demeseydi, Başkent, Gülhane ya da başka bir hastaneye gidilseydi... O kararsızlık anında zaman kaybı olacak ve doktorların sözünü ettiği tehlike ihtimali çok kuvvetli olacaktı. Bu nedenle Ömer Çelik, Başbakan için çok hayati bir karar almış ve doğrusunu yapmıştır.
UYANIR UYANMAZ İLK SÖZLER
Bir diğer detay, Orgeneral Yaşar Büyükanıt ziyaret ettiğinde Başbakan uyandırılıyor ve uyanır uyanmaz şöyle diyor:
Toplantıyı da yapamadık.
Org. Büyükanıt, "Önemli değil, sonra yaparız" diyor.
O toplantı hangi toplantı diye merak ettim. Sonra öğrendim ki, 2 milyar dolarlık "Atak helikopteri" için yapılacak karar toplantısıymış. O ihale zaten iptale gidiyordu.
Töre cinayeti mi namus intiharı mı
GÜNEYDOĞU’da kadın intiharları artıyor. Namus cinayetleri, intihar oranlarıyla yarışıyor.
Neden?
Töre cinayetine çok ağır ceza geldiği için acaba suçlu görülen kızları öldürmek yerine intihara mı zorluyorlar? Bu soruyu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’ya sordum?
Cevabı şu oldu:
- Ben buna evet de diyemem hayır da.
Bu durumda çok daha önemli bir soru akla geliyor:
- Devlet töre cinayetleri ve kadın konusunda ciddi bir araştırmaya sahip mi? Yani intihar edenlerin adli tıp raporları bir merkezde toplanıyor mu? Cinayet ve intiharlara bu gözle bakılıyor mu?
Anladığım kadarıyla bunun bir cevabı yok. Ciddiye alınmadığı ortada.
Örneğin, bir konuda önemli, ciddi bir uyarı var:
- Yeni TCK’da kasten adam öldürme suçu "töre" saikiyle işlenirse ağırlaştırılmış müebbet cezası verilir hükmü var. Oysa istenen "töre saikiyle" ifadesinin, "namus saikiyle" ifadesiyle değiştirilmesi. Böylece cinayeti işleyen "töre değil, namus yüzünden" derse kurtulamayacak
Evet, bu öneriler kadın platformu tarafından hükümete iletilmiş. Acaba hükümet, namus ve töre cinayeti farkını ortaya koyacak mı? Yapılan değişikliğin "namus davası" penceresinden bakan erkek egemen bir değişiklik mi, yoksa adaleti sağlamaya yönelik bir değişiklik mi olduğunu buradan anlayacağız.
Eğer "namus saikiyle" ifadesi gelirse kanunlar erkeklere göre değil, cinsiyet farkı gözetmeksizin herkese göre çıkıyor diyebileceğiz.