Taha Akyol : Büyük müjde
KEŞiF NE KADAR BÜYÜK
1954’te TPAO’yu kuran merhum Adnan Menderes’ten itibaren Türkiye’nin tek başına bu keşfi yapabilecek güce gelmesinde katkısı olan bütün hükümetleri ve bugün hükümeti de kutlamalıyız.
Bu sevinci yaşarken, bu kutlamayı yaparken mutlaka “ama” demeyi de ihmal etmemeliyiz.
Türkiye’nin geleceği hakkında doğru düşünebilmemiz için bu “ama” rezervini koymamız gerekir.
Hele de “eksen değişmesi” söz konusu olamaz.
Türkiye’nin özlediğimiz zenginliğe ulaşması bilime, teknolojiye ve hukuka bağlıdır.
KEŞiF NE KADAR BÜYÜK
Bütün politikacıların konuşmasında propaganda faktörü vardır. Biz propaganda unsurlarını ayıklayıp gerçeği görmek için teknik uzmanlığa sahip Enerji Bakanı Fatih Sönmez’in şu sözlerine bakalım:
“Yeni kaynak bulamazsak bile bu gaz 7- 8 yıllık ihtiyacı karşılar. Gaz ve petrol fiyatlarını bilmeden geleceğe dönük bir tahmin zor olacaktır. Geriye dönük hesaplandığında gazın değeri 65 milyar dolar.”
55-56 milyar olarak hesaplayanlar da var.
Kabaca yılda 8-9 milyar dolar. Büyük para, lakin Türkiye’nin çapına göre ‘yetmez ama evet’ seviyesinde.
Sayın Bakan ‘cari açık sorunumuz kalmayacak’ gibi büyük laflar etmiyor, mühendis rasyonelliğiyle şöyle diyor:
“Doğal gaz ve petrole (yılda) 40 milyar dolar seviyesinde ücret ödüyoruz. Bunları azaltacağız ve cari açıkta pozitif katkı sağlayacağız.”
Çözüm demiyor, pozitif katkı diyor; doğrusu bu!
TÜRKİYE’YE LİG ATLATIR MI?
TPAO’nun açıklaması şöyle:
“Şu an itibarı ile yapılan keşfin yaklaşık 320 milyar metreküp civarında rezerve sahip olduğu hesaplanmaktadır…. Modelin benzer komşu yapılarda da test edilmesiyle bahse konu rezervin daha da yüksek seviyelere ulaşması beklenmektedir.”
Buna da yürekten inşallah diyelim, ama…
Yeterli olmadığı açık. Bu yüzdendir ki, abartılı propaganda söylemlerinin etkisiyle düşen dolar, 320 milyar metreküp olduğu açıklanınca tekrar yükseldi.
Rusya’nın rezervi 50 trilyon, İran’ınki 33, Katar’ın 24 trilyon metre küp!
Bizimki öyle “lig atlacacak” yahut “eksen değiştirecek” bir rezerv değil.
İnşallah yenilerini buluruz. Ege ve Doğu Akdeniz’deki kaynaklar Türkiye için hayati derecede önemli; oralarda da inşallah çok iyi sonuçlar alırız ama yetmez…
Türkiye’yi “muasır medeniyet” yani gelişmiş ülkeler seviyesine ulaştıracak “eksen” bilim, teknoloji, dışa açık kurallı piyasa ekonomisi, hukukun üstünlüğü, özgürlükçü demokrasi değerlerinden oluşan “eksen”dir.
EKSEN DEĞİŞMESİ NE DEMEK?
Doğal gaz keşfi üzerine Bakan Albayrak’ın ekonomik üslupla yetinmeyerek “ne doğu, ne batı, yeni eksen Türkiye” diye konuşması son derecede önemlidir.
Sayın Albayrak siyasi aidiyet ve sadakat eksenimizin Türkiye olmasını kastediyorsa elbette böyledir. Fakat gaz bulunana kadar iktidar 18 yıldır böyle değil miydi?!
18 yıldır Ak Parti iktidarının “eksen”i neydi? “AB projesi Cumhuriyet’ten sonra en büyük modernleşme projesidir” diye konuşurken eksen neydi?
Batı’dan 220 milyar dolar yatırım sermayesi alırken iktidarın ekseni neydi?
Bu “ne doğu, ne batı” söylemi, Nasır’dan, İran Devrimi’ne (lâ şarkiye, lâ garbiye), hatta Tito ve bir ölçüde Nehru’ya kadar, Üçüncü Dünyacı bir slogandır.
Sayın Bakan’ın bu fevkalade önemli meseleyi açıklığa kavuşturmasına ihtiyaç var.
PETROL-GAZ VE OTOKRASİ
Gaz ve petrol bir ülkeyi çok uzun yıllar besleyecek kadar büyükse kapalı rejimler devam edebiliyor. Ucuz vergi, bol sübvansiyon, kontrollü işletmeler, iyi beslenen bürokrasi, kitlelerin bu gelire bağımlılığı gibi faktörlerle otokrasiler ayakta kalmaktadır.
Michael Ross, Viola Lucas ve Thomas Richter gibi bilim insanları bu gerçeği akademik araştırmalarla da ortaya koydular.
Venezuela, Rusya, İran, Körfez şeyhlikleri ve Suud rejimleri gaz-petrol rantı sayesinde ayaktalar.
Rantsız ekonomi olmaz ama sağlıklı gelişme yolu eğitim, teknoloji, dışa açık kurallı piyasa ekonomisi, hukukun üstünlüğü yoluyla sağlanan ve ihraç edilen sanayi, tarım ve hizmet üretimidir.
Daha çok gaz bulalım ama Türkiye için bundan başka yol ve başka eksen yoktur.
TAHA AKYOL / KARAR