Taha Akyol Uygurlar mazlum değil mi?

Doğu Perinçek boşuna “iktidarla aynı gemideyiz” demiyor! (‘Rotayı biz çiziyoruz’ da diyor ama bu abartı)

Taha Akyol   Uygurlar mazlum değil mi?




Taha Akyol

Taha Akyol

Uygurlar mazlum değil mi?

Elbette AK Partililerin iç dünyalarında Uygurlara bir sevgi, bir ilgi vardır, ama “siyaseten” aşağıdan alıyorlar. MHP de de iktidar partisiyle uyumlu davranıyor

Böyle olayları oya tahvil etme ustalığı herkesçe bilinen Erdoğan, Uygurlar üzerindeki Çin mezalimini de oya tahvil etmek üzere yeri göğü birbirine katabilirdi.

Uygurlar Türk; Erdoğan milliyetçi tabana seslenmiş olurdu…

Uygurlar Müslüman; Erdoğan tabanındaki “ümmet” hassasiyetlerini de harekete geçirmiş olurdu, bunu yapmıyor…

Sürekli mazlumlardan yanayız diyor, Uygularlar mazlum değil mi?

İSRAİL VE MISIR

Oysa Batı Şeria’daki İsrail zulmüne coşkulu, öfkeli tepkiler göstermiştir. Başka bir örnek Mısır’da İhvan’ın darbeyle devrilmesine gösterdiği yine coşkulu, öfkeli tepkilerdir…

Üstelik o haklı tepkiler, dozu ve diplomasisi iyi ayarlanmadığı için Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de yalnızlığa itti. İşte Doğu Akdeniz’deki durum.

Diplomat ve strateji uzmanı Sinan Ülgen’in değerlendirmesini hatırlayalım:

Arap Baharı sonrasında yürütülen dış politika neticesinde, karşımızdaki Yunanistan-Rum Yönetimi arasındaki geleneksel ittifaka İsrail ve Mısır da eklendi. Bir başka deyişle, biz bu ülkeleri Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne hediye ettik.” (Karar, 20 Ocak 2020)

O coşkulu, öfkeli politikaların böylesine ağır maliyeti oldu.

Ama Uygur Türkleri söz konusu olunca, BM’de 22 devlet büyükelçisinin imza koyduğu bildiriye bile Türkiye imza koymadı! (8 Temmuz 2019)

Çünkü iktidarın Çin’le iyi siyasi ve ticari ilişkilere ihtiyacı var.

Doğu Perinçek boşuna “iktidarla aynı gemideyiz” demiyor! (‘Rotayı biz çiziyoruz’ da diyor ama bu abartı)

AKŞENER’İN TAVRI

İYİ Parti lideri Meral Akşener geçen hafta, Uygur Nursiman Abdurraşid’i partisinin grup toplantısında konuşturdu. Mazlum ve mağdur Nursiman kızımız konuşmaya başlarken TV yayını kesildi.

Akşener, iktidarın dış politikasındaki aynı çelişkiye dikkat çekti:

Kahire’nin orta yerinde Erdoğan, şehit Rabia’nın sesini duydu onu da alkışladık. Ama biz ailesi mezalime uğramış Uygur Türkü kızımızı kürsüye çıkardık. Uygur kızımızı, ne Bahçeli ne Sayın Erdoğan duydu. Bu kızımız üzerinden şu ortaya çıkıyor, Uygur Türkleri üzerinden sessiz kalan bir iktidar…”

İYİ Parti ve Akşener şiddet çağrıştırmayan, ona buna hakaret etmeyen, millet sosyolojisinin hiçbir kesimini dışlamayan, kapsayıcı ve ‘şehirli’ bir milliyetçiliği temsil ediyorlar.

Uygur Türklerine insan hakları çerçevesinde sahip çıkıyorlar. Mesela Erdoğan ve Bahçeli’nin Batı hakkındaki hakaretamiz sözlerini Çin’e yöneltmiyorlar.

Doğrusu budur.

CHP ile İYİ Parti’nin “Millet ittfakı”nı kurmaları da hem demokrasi hem tarihten gelen fay hatlarının yumuşatılması bakımından isabetlidir.

DOĞRU POLİTİKA

İktidarın 2010’ların başından itibaren izlediği ideolojik ve çatışmacı dış politika Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları blokunda yer alan bir ülke olduğu imajını da sarstı. Bunun zararları açıkça görülüyor: Dış politikada yalnızlık… Diplomasi ile çözülebilecek sorunlarda askeri güç kullanmanın öne geçmesi… Yatırım sermayesinin artık gelmemesi…

İktidarın Uygurlar konusunu aşağıdan almasının asıl sebebi, bu zaaf halidir ve Çin’le ticari ilişkilere, mümkünde sermaye celbine ihtiyaç duyulmasıdır.

İşte artık Filistin ve Mısır konularında da eskisi gibi yüksek perdeden konuşmuyorlar.

Bir süredir “Osmanlı tokadı” demiyoruz, değil mi?

Hatta “bunlar Haçlı ittifakıdır” demiyoruz, aksine “geleceğimiz Avrupa’da” diyoruz.

Türkiye içeride ve dünyada demokrasiyi ve insan haklarını savunmalı. Bu konudaki dili kavramsal seviyesiyle ve tutarlılığıyla inandırıcı olmalı… Somut milli menfaat çatışması olmadıkça hiçbir ülkeyle hasmane bir duruma sürüklenmemelidir.

Türkiye’nin Çin’le kavgaya girmesine de gerek yok. Fakat Uygurlara yapılan zülüm öyle aşağıdan alınacak gibi değildir. Nazi ve Sovyet metotlarını uyguluyorlar. Tarihi eserleri bile buldozerlerle yıkarak Uygur kimliğini tahrip ediyorlar.

Bu zulmü Türkiye Cumhuriyeti uluslararası diplomasi ve uluslararası insan hakları diliyle eleştirmelidir.

Hele de Çin’le imzalanan “suçluların iadesi antlaşması” evrak mahzeninde beklemeye devam etmelidir.

TAHA AKYOL / KARAR