Tarihteki ilk Alperenlerin hikayesi "Mavera" Kazakistan'daki izleyicilerle buluşturulacak

TARİHTEKİ İLK ALPERENLERİN HİKAYESİ: MAVERA

Tarihteki ilk Alperenlerin hikayesi "Mavera" Kazakistan'daki izleyicilerle buluşturulacak


Tarihteki ilk Alperenlerin hikayesi "Mavera" Kazakistan'daki izleyicilerle buluşturulacak

Ayyıldız Huri Kaptan

Türklere Türklüğü ve Müslümanlığı Türkçe ile aktaran büyük mütefekkir Hoca Ahmet Yesevi’nin hayatını anlatan TRT’nin Mavera dizisi, 19 Nisan’dan itibaren Ramazan ayı boyunca Kazakistan’ın ulusal kanalı “QAZAQSTAN TV”de yayımlanacak.

Türklerin İslamlaşması yolunda büyük çabaları olan Hoca Ahmet Yesevi’nin hayatı, 12 Nisan 2021’den itibaren Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ekranlarında izleyicileri ile buluşmaya başladı. Ramazan ayı boyunca TRT’de yayımlanacak olan dizinin Kazakistan’ın ulusal kanalı “QAZAQSTAN TV”de yayımlanacağı bildirildi. Türkistan’ın manevi ışığı Hoca Ahmed Yesevi’nin hayatını konu alan “Mavera” dizisinin 19 Nisan’dan itibaren Kazakistan’da gösterimde olacağı öğrenildi. Ramazan ayı boyunca Kazakistan’ın ulusal “QAZAQSTAN TV” kanalında yayımlanacak dizi ile Hoca Ahmet Yesevi’nin yaşamının bilinmeyen tarafları ekranlardan anlatılacak.

"Mavera" Kazakistanda

TARİHTEKİ İLK ALPERENLERİN HİKAYESİ: MAVERA

Mavera dizinin Kazakistan’da gösterime alınması kararı, Kazakistan Enformasyon ve Sosyal Kalkınma Bakanı Aida Balaeva’nın, Türkiye’ye yaptığı çalışma ziyareti sırasında TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren ile görüşme sırasında verildiği kaydedildi. Tarihteki ilk Alperenlerin hikayesi “Mavera”, Yusuf Hemedani tarafından Bağdat’a gönderilen Hoce Ahmed Yesevi’nin o dönem Bağdat’ta verdiği dirlik ve beraberliğin mücadelesini ekranlara taşıyor.

TÜRKİSTAN’IN MANEVİ IŞIĞI HOCA AHMET YESEVİ KİMDİR?

Türkistan´da yetişen büyük velilerdendir. Adı Ahmet bin İbrahim bin İlyas Yesevi olup, Piri Sultan, Hoca Ahmet, Kul Hace Ahmet diye de tanınır. Babası Hace İbrahim´in nesebi Hz. Alinin oğlu Muhammet bin Hanefi’ye dayanır. Hicri 5. asrın ortalarında doğduğu tahmin edilmektedir. çok küçük yaşta babasını, 7 yaşındada annesini kaybetmiştir. Yesi şehrinde ilim ve terbiye tahsil etmiştir. Bundan dolayı YESEVİ nisbetiyle şöhret bulduğu kabul edilmiştir. Yesi’de, önce Arslan Baba Hazretlerinden ders aldı. Arslan Baba´nın vefatıyla Buhara´ya gitti. Orada Ehli Sünnet alimlerinden Yusuf Hamedaniye bağlandı ve manevi ilimleri tahsil etti. İnsanlara doğru yolu göstermek için ondan icazet (diploma) aldı.

Buhara bu tarihlerde Karahanlıların hakimiyeti altındaydı ve devrin en büyük ilim merkezlerinden biriydi. Dünyanın çeşitli yerlerinden talebeler buraya gelip ilim tahsil ediyorlardı. Buhara´da güçlü bir Hanefi Fıkıh geleneği mevcuttu. Hoca Buhara´da bir müddet ders verdi. Daha sonra bu vazifeyi başkasına devredip Yesi´ye döndü ve burada talebe yetiştirmeye başladı. Büyüklüğü ve şöhreti kısa zamanda Maveraünnehir, Horasan ve Harzem dolaylarına yayıldı. Zamanın en büyük ve üstün evliyelarından oldu. Zahiri ve batını bütün ilimlerde derin alim olan Hazretleri, Hızır Aleyhisselam ile görüşür sohbet ederdi. Günün büyük bölümünü ibadet ve zikir ile geçirirdi. Zamanında arta kalan diğer bir kısmında, talebelerine zahiri ve batını ilimleri öğretir, günün kısa bir bölümünde ise, alın teri ile geçimini sağlamak üzere, tahta kaşık ve kepçe yapıp bunları satardı.
Hoca Ahmet Yesevi, yetiştirdiği talebelerinin her birini bir memlekete göndermek suretiyle İslamiyet’in doğru olarak öğretilip yayılmasını sağladı. Onun bu şekilde gönderdiği talebelerinden bir kısmı da Anadolu’ya geldiler. Bu vesileyle onun yolu Anadolu’da yayılıp tanındı. Anadolu’nun Müslüman Türklere yurt olması, onun manevi işaretiyle hazırlandı. Talebelerinin gayretiyle Anadolu ebediyyen Türk yurdu oldu.

Mansur Ata, Abdulmelik Ata, Süleyman Hakim Ata (Bu Türkler arasında en meşhur halifesidir) Muhammed Danişmend, Muhammed Buhari (Sarı Saltuk) Zengi Ata, Tac Ata v.b. Bu halifelerinin yetiştirdiği birçok talebe ki; Ahi Evran, Hacı Bektaş, Mevlana, Taptuk Emre, Yunus Emre gibi talebeler Anadoluda, Hazretlerinin çizdiği yolda ilerlemişler ve Türk dilini, edebiyatını, kültürünü özellikle İslam dinini doğru olarak gelecek nesillere aktarmışlardır. Sade bir Türkçe ile Halkın anlayacağı, sohbet tarzındaki “Hikmet” adlı şiirleri, Çin’den, Marmara sahillerine kadar yayılıp, Türk Milletine manevi ışık olmuştur. Hazretleri Hicri 590 (1194) de Yesi şehrinde vefat etmiştir. Kabri üzerine türbe, 200 yıl sonra, Timur Han tarafından inşa edilmiştir.

QHA