Tarikat ve kadın

KIZIL GONCA

Tarikat ve kadın




Tarikat ve kadın

TAHA AKYOL YAZDI

2024 yılına tarikat ve eğitim tartışmalarıyla giriyoruz. Tarikatlardaki kadın meselesini gündeme getiren diziler tarikatların hedefi oldu. Maalesef RTÜK de baş destekçileri…

Benim dizi izleme alışkanlığım yok fakat Fox’ta yayınlanan “Kızıl Goncalar”ı izliyorum.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın “sizin tarikat cemaat dediğiniz, bizim sivil toplum dediğimiz” kuruluşlarla protokoller yaparak onlara eğitimde faaliyet alanı açması ayrı bir tartışma konusu…

Dini baskı altına almak, dinin sadece “vicdan meselesi” olduğunu söyleyip onu toplumsal ve kamusal alandan devlet zoruyla uzaklaştırmak totaliter bir laikliğin politikalarıdır.

Fakat bireyin özgünlüklerini kaldırıp onu bir makinenin dişlisi haline getiren, özellikle de kadını eğitimden, toplumsal hayattan, kamusal alandan, iş ve meslek sahibi olmaktan uzak tutan tarikatlar da eleştirilmeli, şeffaf olmaları için denetlenmelidir.

KIZIL GONCA

Tarikat faaliyetlerinin artması ve iktidarı destekleyerek iktidardan devlet desteği almalarına tepki olarak tarikatların yasaklanması görüşünü yeniden savunanlar var. Bu yanlıştır. Türkiye’de özgürlük olacaksa, AİHM’nin saydığı bütün hürriyetler gibi din ve vicdan, dinin toplumsal hayatta görünürlüğü, cemaatleşmesi ve din eğitimi hürriyetleri de olacaktır.

Çünkü bir hürriyeti boğan iktidar, diğer hürriyetlere de tehdittir.

Sorun denetimsizliktir, imtiyaz tanımaktır… Sorun tarikatların dışa kapalı ve otoriter yapısını eleştirenleri din düşmanı gibi göstermektir. “Kızıl Gonca” dizisinde hiçbir şekilde din düşmanlığı yoktur. Laikçi fanatizmini de 28 Şubat’ı da eleştirmektedir. O hayatı gözlemlerle bilen bir insan olarak belirteyim ki, dizide anlatılan olaylar tabii ki kurgu ama reel hayattan alınarak dizileştirilmiş olaylardır.

Sorunların odak noktasında kadın var, kız çocukları var… Okutulmayan, sosyal hayattan uzak tutulan, meslek sahibi olması engellenen kadınlar… Ve küçücük yaşta evlendirilen kız çocukları! Bu davranışlar kanunlarımıza göre suçtur. TV dizisinde eleştirilmesine karşı çıkmak hürriyet karşıtı, otoriter bir tavırdır.

KADIN HAREKETİ

Türkiye’de kadın hareketinin öncüsü, Mecelle yazarı Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye hanımdır… 50 liralık banknotlarımızda resmi vardır.

Diğer bir öncü en büyük yazarlarımızdan Halide Edip… 1912 yılında kız ve erkek öğretmen okulları hakkında verdiği teftiş raporunda, karma eğitimin kızlarda ve erkeklerde başarı duygusunu ve medeni davranışı geliştirdiğini anlatır. (Bkz. Şefika Kurnaz, Osmanlı Kadınının Yükselişi, Ötüken Yayınları, s. 52)

Kadınların seçme ve seçilme hakkı 1924 Anayasası konuşulurken gündeme gelmiş fakat “henüz erken” denilerek ertelenmişti. Bunu protesto eden Fevziye Mektepleri Müdiresi Nakiye hanım… Cumhuriyet devrindeki kadın öncülerden muhalif tavırlı Nezihe Muhiddin… Hepsini saygı ve rahmetle anıyorum.

Bu birikimle 1934’te Atatürk rejimi kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıdı. Bugün kadınların bu hakkına açıkça itiraz eden bir tarikat var mı?! Buna muhafazakar kadınlar isyan eder.

GELİŞMİŞ ÜLKE OLMAK

Bugün Türkiye, her şeye rağmen, Ortadoğu ülkelerinin hepsinin ilerisinde ise, bunu, 1869’da kanunla başlayan modern eğitime, 1880’lerde başlayan kadın hareketine ve bu birikim üzerine kurulan Cumhuriyet’e borçluyuz.

Cumhuriyet’in 100. yılında ve modernleşme sürecimizin bugünkü aşamasında, artık özgürlüğün sınırını hiçbir tarikat veya seküler topluluk belirleyemez. İktidarlar baskı yapabiliyor ama ortadan kaldıramıyor. Türkiye’de özgürlüğün sınırı herkes için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmeyi Adnan Menderes imzaladı. Turgut Özal “bireysel başvuru”yu kabul etti, Tayyip Erdoğan Anayasa’nın 90. Maddesine koydu.

Tayyip Erdoğan’ın tavrının değişmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin evrensel bir insani norm olduğu gerçeğini değiştiremez, devleti de bağlayan anayasal bir norm olmaktan çıkarmaz.

Türkiye “gelişmiş ülke” olmak zorundadır. Ama bunun şartı var: Kadınlar da okuyacak, iş ve meslek sahibi olacak… Eğitimin kalitesi yükselecek… Ülke rasyonel politikalarla yönetilecek.

2024 yılının bu yönde ferahlatıcı gelişmelere sahne olmasını, iyilikler, mutluluklar getirmesini, 2023’ü aratmamasını diliyorum.

TAHA AKYOL / KARAR