Tarımsal Üretimlerimizi İklim Değişikliğine Entegre Etmeliyiz

 “Tarlanın Meselesi, Mutfağın Meselesi” 

Tarımsal Üretimlerimizi İklim Değişikliğine Entegre Etmeliyiz


Tarımsal Üretimlerimizi İklim Değişikliğine Entegre Etmeliyiz

 “Tarlanın Meselesi, Mutfağın Meselesi” 

 

Dünyanın en büyük örtüaltı (seracılık) tarım sektörü fuarı, Growtech 20. Uluslararası Sera, Tarım Teknolojileri ve Hayvancılık Ekipmanları Fuarı kapsamında bu yıl dördüncü kez ‘Tarım Sohbetleri’ düzenlendi. “Küresel İklim Değişikliği ve Tarımın Geleceği” başlığı ile gerçekleşen Growtech Tarım Sohbetleri’ne, SERKONDER Başkanı Halil Kozan, BASUSAD Başkanı Rahmi Çakarız, Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, konuşmacı olarak katıldı. Moderatörlüğünü İrfan Donat’ın üstlendiği oturumda Türkiye’nin yakın gelecekte su sıkıntısı yaşamaması için acil olarak vahşi sulama yöntemlerinden vazgeçilmesi ve üreticilerin teknolojik gelişmelere entegre edilmesi gerekliliği vurgulandı.

 

25 ülkeden 510 firmanın katılım sağladığı Growtech 20. Uluslararası Sera, Tarım Teknolojileri ve Hayvancılık Ekipmanları Fuarı kapsamında “Küresel İklim Değişikliği ve Tarımın Geleceği” başlığı ile düzenlenen ‘Tarım Sohbetleri’ buluşması yoğun ilgi gördü. Dünya tarım profesyonellerini Antalya’da aynı çatı altında buluşturan Growtech, katılımcı ve ziyaretçilerine yeni işbirlikleri fırsatları sunarak yoğun bir ticaret ortamı sağlarken, bir yandan da dünyamızı koruma adına büyük önem taşıyan iklim değişikliğiyle sektörün nasıl mücadele edeceğine çözüm önerilerini içeren etkinliklere de ev sahipliği yaptı. Covid-19 sonrası gerçekleşen Growtech Fuarı’na gösterilen ilginin çok önemli ve sevindirici olduğuna dikkat çekerek Growtech Tarım Sohbetleri Oturumu’nu başlatan moderatör İrfan Donat, “Tarlanın meselesi, mutfağın meselesi” gerçeğinden yola çıkmak gerektiğini hatırlatarak, Türk Tarımı için yakın dönemde neler yapılması, acil eylem planlarının neler olması gerektiğinin altını çizdi. 

 

“Yeni teknolojilerle iklim değişikliğine dayanıklı sera üretimine başlandı”

Oturumda ilk sözü alan; Sera Konstrüksiyon, Donanımı ve Ekipman Üreticileri ve İhracatçılar (SERKONDER) Derneği Başkanı Halil Kozan; iklim değişikliğine bağlı hortum, sel, fırtına, yangın gibi dış etkenlerin seralara verdiği zarara karşı sektörün yeni teknolojilerle dayanıklı sera üretimine başladığını anlattı. İklim değişikliği ve pandeminin gıdada verimli üretime geçme zorunluluğunu gösterdiğini belirten Kozan,“ Dünya nüfusu her geçen gün artıyor. Bu nedenle üretim yapılan topraklar ve verimlilik konusu her geçen gün daha da önem kazanıyor. Küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini yaşamaya başladığımız bir dönemde, seracılık ülkemizin en önemli potansiyel gücü. Modern seralar sayesinde yapılan üretimler ‘toprak üstü açık fabrika’ değerinde. Sektör olarak şu an sera kurma konusunda Avrupa ile yarışır ve rekabetçi durumdayız. Özellikle son 15 yılda sektörümüz çok büyük bir aşama kaydetti. Çok iyi otomasyon ve Ar-Ge birikimine sahip firmalarımız var. Growtech Fuarı bizlerin kendimizi daha iyi ifade etmesi, fiyat ve kalite açısından ne kadar rekabetçi olduğumuzu göstermemiz adına çok önemli” dedi.   

 

“Jeotermal Kaynaklarımız Önemli Gücümüz”

Modern seraların iklimlendirilmesinin otomasyon sayesinde yapıldığını ve sürekli kontrol altında tutulduğu için verimliliğin arttığına dikkat çeken SERKONDER Başkanı Halil Kozan, özellikle soğuk bölgelerdeki modern seraların artması ve gelişmesi adına ülkemizdeki jeotermal kaynakların büyük önem taşıdığına vurgu yaptı ve bu alanda yatırımların artması gerektiğini de belirtti. Sera yatırımlarının artmasının ülke ekonomisi ve geleceği için stratejik bir öneme sahip olduğunu söyleyen Kozan, yatırımcıların desteklenmesi gerektiğini de belirterek konuşmasında önemli bir çağrıda bulundu: “Fizibil olabilmesi için sera yatırımlarının soğuk bölgelerde yapılması çok doğru. Çünkü soğuk bölgelerde metrekareden bir sezonda 60 kilogram, sıcak bölgelerde ise bunun yarısı kadar ürün alınır. Soğuk bölgelerdeki sera yatırımlarının en büyük maliyeti ise ısıtma gideri oluyor. Bu noktada jeotermal ucuz bir enerji kaynağı. Ülkemiz bu açıdan sanılanın aksine çok daha zengin bir ülke. Geniş bir coğrafyada bu kaynaklara sahibiz. Bu artımız yakın zamanda bizi dünya da daha rekabetçi bir hale getirecek. Ama sera yatırımı yapabilmek için daha çok modern seralarla ülkemizi donatmak için destekler de şart. Bugün yatırımın önündeki en büyük engel finansman.Ziraat Bankamızın kredileri sayesinde yatırımlar konusunda büyük aşama kaydettik. Fakat özellikle son dönemlerdeki dövizdeki dalgalanmalar nedeniyle üst limit olan 25 milyonluk destek yetersiz durumda. Bunun iki katına çıkması ve yüzde 18’lik KDV ödemelerinin yeniden düzenlenmesi dernek olarak karar vericilerimizden en büyük isteğimiz” dedi. 

 

“Böyle gelmiş böyle gitmez diyerek suyumuzun her damlasına sahip çıkmalıyız”

Türkiye’nin su zengini olmadığını ama su fakiri olma yolunda ilerlediğini vurgulayan Growtech Tarım Sohbetleri’nin oturum moderatörü İrfan Donat, küresel iklim değişikliği ve küresel ısınmanın tarıma olan etkisinin her geçen gün arttığını belirtti.  İklim değişikliği ve küresel ısınmanın ciddi bir tehdit olduğuna vurgu yaparak bu konuda görüşlerini açıklayan Basınçlı Sulama Sanayicileri (BASUSAD) Derneği Rahmi Çakarız, 2050 yılında sıcaklıkların 2 derece artacağına dikkat çekerek, su potansiyelimizin çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. BASUSAD Başkanı Rahmi Çakarız; “ 2050 yılında gıdaya olan ihtiyaç çok daha önem kazanacak. Topraklarımızdan daha çok verim alabilmek için de sulama noktasında doğru ve akılcı bir yol izlemeliyiz. Özellikle 2022 yılı itibariyle akıllı sulama yöntemine acil olarak geçmeliyiz. Böyle gelmiş böyle gitmez diyerek suyumuzun her damlasına sahip çıkmalıyız” dedi. 

 

“Aynı suyla 2 milyar metreküp su kazancı sağlayıp, 4 milyon hektarlık alanımızı sulayabiliriz” 

Türkiye’de tarım alanında kullanılan 112 milyar metreküp suyun yüzde 75’nin vahşi sulama olarak adlandırılan salma sulama yöntemiyle tüketildiğini belirten Çakarız, bu yöntemden acil olarak vazgeçilmesi gerektiğini belirtti. Çakarız sözlerini şöyle sürdürdü; “Yüzde 75’lik vahşi sulama yüzde yüzde 45’lik verimlilik alınırken, yüzde 25’lik basınçlı sulamadan yüzde yüzde 70-80 verimlilik alınabiliyor. Yani biz aynı suyla 2 milyar metreküp su kazancı sağlayıp, 4 milyon hektarlık alanımızı sulayabiliriz. Küresel ısınma, iklim değişikliğini ve su kaynaklarımızın giderek azaldığını düşünürsek; Türkiye’nin basınçlı sulamaya geçmesi kısa ve orta vadede yapması gereken en büyük acil eylem planı olmalı” diyerek sözlerini noktaladı. 

 

“İnsanlık  Gıdaya, Gıda Tarıma Muhtaç”  

Tarımsal üretimlerimizin iklim değişikliğine entegre edilmesinin vurgulandığı Growtech Tarım Sohbetleri buluşmasında son sözü alan Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu; “ Arazi gözlemleri ışığında iklim değişikliğinin tohumculuk ve tarımsal üretim üzerine yaptığı etkiler” başlığındaki özel sunumunu organizasyonda katılımcılarla paylaştı.

 

Dünyanın gıdaya olan ihtiyacının son yıllarda küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle daha da arttığına vurgu yapan Prof. Dr. Süleyman Soylu,  dünyada 119 ülkenin açlık sıkıntısı yaşadığını belirtti. Tarım sektörünün sigortası konumundaki suyun önemi hakkında Süleyman Soylu konuşmasında şu önemli paylaşımlarda ve önerilerde bulundu;“Son yıllarda yağış azlığının ülkemizdeki en büyük sorunların başında geliyor. Çünkü kuraklığın en büyük sebebi yetersiz yağış kaynaklı.Bu nedenle suyumuzun kıymetini her geçen gün daha da artan şekilde bilmeliyiz. İklim değişikliğinden ve küresel ısınmadan tarımsal üretimler ciddi etkileniyor. Üretim ve planlamadaki zorluklar, verim azlığı, ekim ve hasat zamanındaki mevsimsel kaymalar, sulama suyunun maliyetinin artması gibi sorunlar üreticilerimizin en sık karşılaştığı sorunlar arasında geliyor. Tüm bunlara su kaynaklı yapılan yanlışlar da eklendiğinde daha dikkatli olmak zorundayız. Bugün İç Anadolu bölgemizdeki su kaynağı kullanımı çok verimli iken, diğer bölgelerimiz maalesef bunu söyleyemiyoruz. Türk tarımının bu döngüden çıkması için akıllı tarım uygulamalarına yönelmesi, üreticimizin bilinçlendirilmesi, biyolojik mücadeleye önem verilmesi ve en başta da çiftçilerimizin daha çok teknolojik değişimlere adapte edilmesi geliyor. Bu sayede hem küresel ısınma ve iklim değişikliği ile baş edebilir hem de daha verimli ve rekabetçi ürünler yetiştirebiliriz” dedi. Türk tarımının geleceği için kamu, özel demeden hep birlikte hareket edilmesi gerektiğinin çağrısında bulunulan toplantı, katılımcıların dinleyicilerden gelen sorulara cevap vermesiyle son buldu.