Tataristan Bağımsızlık Günü

Mustafa Kemal Atatürk: “Türk, esaret kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir olmamıştır”

Tataristan Bağımsızlık  Günü




Köklü bir geçmişe ve zengin bir kültüre sahip olan Kazan Tatarları tarih sayfalarında derin iz bırakan bir millettir. 1552 yılında Kazan Tatarlarının son bağımsız devleti Kazan Hanlığının Ruslar tarafından işgal edilmesiyle birlikte Tatarlar Rus esareti altına girmiş ve yüzyıllardır zulme maruz kalmıştır. Kazan Tatarları esaret altındayken bile millî bağımsızlık fikrinden asla vazgeçmemiş, mücadelelerini sürdürmüştür. Rus boyunduruğundan kurtulup Kazan Hanlığını yeniden kurmak uğruna süren savaşımda birçok millî lider ortaya çıkmış Rus’a karşı ayaklanmalarda önderlik etmiştir. Hayatları pahasına mücadele eden bu kahramanlar bugün de milletimizin aklında ve kalbindedir. Kazan Tatarları bağımsız bir devlet kurma hayalinden asla vazgeçmemiş, her zaman fırsat kollamıştır. Yüzyıllar boyunca devam eden bu mücadele kâh gizlice beklemede kalmakla, kâh isyan şeklinde başkaldırışlarla sürdürüle gelmiştir. Kazan Tatarları çınar ağacına benzer, dallarını budaklarını kesseler de köklerinden tekrar doğar ve kocaman bir ağaç olurlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk: “Türk, esaret kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir olmamıştır”, demiştir. Kazan Tatarları da Rus esaretini asla kabul etmemiş ve bağımsızlığını kazanmak için elinden geleni yapmıştır. 20’inci yüzyılda bağımsız bir devlet kurma yolunda üç büyük girişim olmuştur. 1917 Şubat ve Ekim Devrimleri, Kazan Tatarları başta olmak üzere tüm bölge halkını heyecanlandırmış, değişimden bağımsızlık çıkacağı umuduyla büyük çoğunluk Bolşeviklerin yanında yer almıştır. Çok zaman geçmeden Bolşeviklerin Çarlık dönemi yöneticilerinden farklı olmadığı sadece rejimin adının değiştiği ortaya çıkmıştır. Ancak bu durum Kazan Tatarlarını millî bağımsızlık fikrinden vazgeçirmemiş, mücadele sürmüştür. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanlara esir düşen İdil-Ural bölgesi Türkleri İdil-Ural Lejyonu çatısı altında birleşerek bağımsız devlet kurma fikrini 1944 yılında İdil-Ural Kurultayında gündeme getirmiş, konu kurultayın ana gündem konusu olmuştur.

1985 yılında Mihail Gorbaçov’un (1931) SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği) yönetimine gelmesi ülkede büyük değişimlerin yaşanmasına neden oldu. SSCB halkının hiç duymadığı ve alışık olmadığı “perestroyka”, “glasnost” gibi tabirler kullanıma girdi. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının habercisiydi bu yaşananlar. 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması kararı da yaşanacakların bir işaretiydi. Değişimle birlikte esmeye başlayan demokrasi rüzgârları Kazan Tatarlarını da es geçmedi. Dalları kesilen büyük çınar tekrar filizlenmeye başladı. 1980’li yılların sonlarında milliyetçiliği ön planda tutan sivil toplum kuruluşları ve partiler kurulmaya başladı. Bu Kazan Tatarlarının yeniden yükselişiydi. Bilindiği üzere 27 Mayıs 1920’de Tataristan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Tataristan, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ne (RSFSC)  dâhil olmuştu. 1990 yılının 30 Ağustos tarihinde Tataristan hükümeti devlet bağımsızlığı beyannamesini kabul etti. Böylece, Tataristan’ın Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir parçası olmadığını tek başına bağımsız bir devlet olduğunu dünyaya duyurdu. 30 Ağustos tarihinde kabul edilen bağımsızlık beyannamesi bir başlangıcın sonu mu, bir sonun başlangıcı mı ya da yeni bir dönemin arifesi miydi? Bunu zaman gösterecekti. 30 Ağustos 1990 tarihinde Tataristan’ın bağımsızlık beyannamesi kabul edildikten sonra o gün Cumhuriyet Bayramı, Bağımsızlık Günü olarak kutlanmaya başlandı. Yaşananlar Rusların hoşuna gitmemiş, onları tedirgin etmişti. Ayrıca Tataristan halkının %75’inin RSFSC Başkanı seçimine katılmaması Tataristan’ın bağımsızlık fikrinin yalnız Tatarlar tarafından değil Tataristan’da ikinci büyük nüfus olan Ruslar ve diğer milletler tarafından da desteklendiğinin bir göstergesiydi. 1991 yılının sonunda SSCB’nin çökmesiyle birlikte Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan gibi Türk yurtları bağımsız bir devlet olmuştur. Ancak Rusya Tataristan’ın 1990 yılındaki bağımsızlık beyannamesini tanımamış ve bağımsız bir devlet olmasına müsaade etmemiştir. Tataristan, 1990 yılının 30 Ağustos tarihinde kabul edilen beyanname esasında 21 Mart 1992 tarihinde referanduma gitmiştir. Referandumda, “Siz Tataristan’ın egemen bir devlet, uluslararası hukuk subjektı, Rusya ve başka cumhuriyetler, devletler ile kendi ilişkilerini eşit hukuklu anlaşmalar esasında kuran bir Cumhuriyet olmasını istiyor musunuz?” sorusu sorulmuşve seçmenlerin %61,4’ü “evet” yanıtını vermiştir. Referandum sonuçlarının Tataristan’ın bağımsızlığından yana çıkmasından sonra Tataristan Anayasası hazırlanmış ve 1992 yılının 6 Kasım tarihinde Egemen Tataristan Cumhuriyeti’nin Anayasası Tataristan Devlet Şurası’nda kabul edilmiştir. 31 Mart 1992 tarihinde özerk cumhuriyetler Rusya Federasyonu’na dâhil olacaklarına dair “federatif sözleşmeyi” imzalamış, Tataristan ve Çeçenistan bu sözleşmeye imza atmamıştır. 15 Şubat 1994 tarihinde Rusya Federasyonu Başkanı Yeltsin ile Tataristan Cumhurbaşkanı Şeymiyev arasında “yetki paylaşımı” diye adlandırılan bir sözleşme imzalanmıştır.

 

 

1990’lı yılların başında yaşanan değişimlere Kazan Tatarları tam anlamda hazır değildi, Kazan Tatarlarına önderlik edecek, kesin kararlar alıp uygulamaya koyacak tecrübeli siyasi bir lider yoktu. Ancak yine de o yıllarda Tataristan Devlet Şurası Kazan Tatarları lehinde birçok önemli karar aldı. Fakat kararların büyük çoğunluğu hayata geçirilemeden rafa kaldırılmak zorunda kaldı. Alınan kararlardan birisi de Latin Alfabesi’ne geçme kararıydı. Latin’e geçme süreci 1992–2002 yılları arasında yani 10 yıllık süre içerisinde gerçekleşecekti. Ancak buna zaman yetmedi ve Tataristan’ın Latin Alfabesi’ne geçme zamanı tam gelmişti ki, 27 Kasım 2002 tarihinde Putin, “Rusya Federasyonu’ndaki tüm halklar ana dillerini yazarken Kiril Alfabesi kullanmalıdır” şeklindeki kararı imzaladı. Böylece Kazan Tatarlarının Latin Alfabesi’ne geçme isteği hayal oldu.

2000 yılında Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte, Kazan Tatarlarının elde ettiği yasal hakları tek tek ellerinden alınmaya başlandı. 19 Nisan 2001 tarihinde Rusya Anayasa Mahkemesi Tataristan Anayasası’ndaki Tataristan’ın bağımsızlığına dair maddesini Rusya Anayasası’na aykırı bulmuştur. Bu bağlamda 2002 yılında Tataristan Devlet Şurası Tataristan Anayasası’nı değiştirmiştir. 1992–2017 yılları arasında Tataristan Anayasası 17 kez değiştirilmiş, içindeki önemli maddeler çıkartılmıştır. Putin’in çıkardığı kanunlar gereği, ana dilde eğitim yasaklanmış, lise mezuniyet ve üniversitelere giriş sınavları Rusça yapılmaya başlanmıştı. Bilindiği üzere Tataristan Anayasası’nda Tatarca ve Rusça Tataristan’ın resmi dilleridir. Son olarak Putin’in, “Rus dili dışındaki başka dilleri zorunlu okutmak – yaramaz bir durumdur” şeklideki konuşmasından sonra Tatar dili başta olmak üzere Rusça olmayan tüm ana dillerin eğitimi 3 Ağustos 2018 tarihinde imzalanan karar gereği 2 saate indirilmiş o da velilerin isteğine bırakılmış, Rus dili Rusya Federasyonu’ndaki tüm milletler için “ana dil” yapılmıştır.

 

Yazımızın konusu 30 Ağustos Tataristan’ın Bağımsızlık Günü’dür. Putin, Kazan Tatarları için büyük önemi olan bu günü de tarihten silmek, unutturmak için sinsi bir plan hazırlamıştır. Bilindiği üzere 2005 yılında Kazan’ın 1000 yıllığı kutlandı. Kazan civarında eski madeni paraların bulunması (!) ile birlikte, Kazan’ın kuruluşunun 1000 yıl önce olduğu kararına varılmıştır. Türkler eski, köklü bir millet 1000 yıllık, hatta 2000 yıllık geçmişi olabilir. Ancak burada 365 gün içerisinde 30 Ağustos gününün seçilmesi bir kasıt değil de nedir? Ya Kazan’ın 1000 yıllığına hazırlık bahanesiyle 40 tane tarihi değeri olan binanın yerle bir edilmesine ne denmeli? 1000 yıllık geçmişe sahip olan şehrin neden tarihi değerleri yok ediliyor? Sorulacak çok soru var bu konuda. Kazan’ın 1000 yıllığı kutlamalarına Putin bizzat katılmış, ayrıca bir kararnameyle hazırlanan “Kazan şehrinin 1000.yılı” madalyasını “millete hizmet edenlere”(!) bol kepçeden dağıtmıştır. Kazan’ın 1000. yılı madalyaları Türkiye’ye kadar ulaşmış ve törenle verilmiştir. Bu madalyayı alanlar da “Putin imzalı madalya aldık!” diye böbür böbür böbürlenerek kendilerini tatmin etmiştir. Putin’in bir Türk düşmanı olduğunu, Rus olmayan milletleri yok etme siyaseti yürüttüğünü hesaba katmadan madalyalar alındı, geri çevireni duymadım. Zaten ödüllendirileceklerin listesi yapılırken kimin ne olduğu önceden belirleniyor. Bir de “millete hizmet” konusu. Hangi millet ve nasıl bir hizmet? Rusya Başkanı Putin imzalı ödül olduğuna bakılırsa, bu madalyalar Rus’a “hizmet” anlamı taşımaktadır. Ayrıca Rus imzalı bir ödül almak bir Türk için bir gurur, bir övünç müdür?

Kazan şehrinin 1000 yıllığını herkes sevinçle kabul etmiştir demek yanlış olur, madeni paralar bulunup değerlendirmeler yapılırken buna karşı çıkan onurlu tarihçiler de olmuştur. Ancak satılık insanların gereğinden fazla olduğu bir dönemde gerçekleri söylemek yargılanmayı, hapsedilmeyi, dışlanmayı göze almak demektir. 2005 yılında da Rusların uydurduğu sahte tarih öne çıktı, millî bilinçten yoksun şuursuzlar 1000 yıllık kapsamında ödüllendirildi, eğlendi… 2005 yılına kadar Bağımsızlık Günü ya da Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanan 30 Ağustos o tarihten sonra Şehrin Doğum Günü olarak kutlanmaktadır. Putin’in kasıtlı eylemi işe yaramış Bağımsızlık Günü’nü Şehir Doğum Günü’ne çevirmeyi başarmış gibi görünse de 30 Ağustos hem millet nezdinde hem de hukuki açıdan Kazan Tatarları için tarihi bir gündür. Bundan 29 yıl önce 30 Ağustos 1990 tarihinde Kazan Tatarları bağımsızlık beyannamesini kabul ederek millî egemenliğini kazanmıştır. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk: “Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur”, demiştir. Kazan Tatarlarının da bir gün tam bağımsız olacağına canı gönülden inanıyor ve güveniyorum. Kazan Tatarlarının bu önemli tarihi bayramını unutturmak isteyenlere rağmen, 30 Ağustos Tataristan’ın Bağımsızlık Günü kutlu olsun!

 

ROZA KURBAN / KHA