Tatlıoğlu: AK Parti’den kopanların önemli bir kısmı İYİ Parti’ye geliyor
DEZENFORMASYON YASASI: TÜRKİYE’Yİ LİG DÜŞÜRDÜ
Tatlıoğlu: AK Parti’den kopanların önemli bir kısmı İYİ Parti’ye geliyor
İYİ Parti TBMM Grup Başkanı Tatlıoğlu iktidarın politikalarını eleştirdi, “Papa Katolik dünyasında bigünahtır. Bizde de Tayyip Bey ve bürokratları bigünah. Kendilerine göre hiç suçlu değiller” dedi.
ANKARA - Kanun teklifleri ve tartışmalarla Meclis’in seçimlerden önceki son yasama dönemi hareketli başladı. İktidarın ekonomiye dönük tekliflerinin görüşüldüğü Meclis’te bütçe mesaisi de yaklaşıyor.
İYİ Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu’na göre gelecek seçimleri Cumhur İttifakı’nın kazanması halinde bu, “Türkiye’nin çıkmazı” anlamına gelecek. Asıl gündemin toplumun sorunları olduğunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının bunları “perdeleme” amacı taşıdığını ifade eden Tatlıoğlu seçimlere dair de iddialı konuştu, "Biz birinci parti olmak için uğraşıyoruz" dedi.
‘SÜRTÜK’ DENİLEN DİLE KARŞIYIZ’
"AK Parti’den geçiş ve kopuşların önemli bir kısmı hem kadro hem de seçmen olarak İYİ Parti’ye geliyor" diyen İYİ Partili İsmail Tatlıoğlu’nun sorularımıza yanıtları şu şekilde:
CHP’nin başörtüsüne dair kanun teklifi üzerine iktidar anayasa değişikliğini işaret etti. Başörtüsünün yanı sıra ailenin tanımıyla da ilgili bir anayasa değişikliği teklifinin Meclis’e gelmesi bekleniyor. Böyle bir teklif karşısında tutumunuz ne olacak?
Biz genel olarak metin gelmeden bir karar vermiyoruz. Önce metne bakıyoruz. Daha önceki uygulamalarımızda da öyle oldu. Dolayısıyla anayasa metnindeki ilgili düzenlemeye bakacağız öyle karar vereceğiz. Ama işin esası şu; tabii ki özgürlükten yanayız. 28 Şubat sürecinde de özgürlükler adına başörtüsüne yönelik itirazımız vardı. Bugün de özgürlüklerden yanayız. Yani dün ‘gerici’ denilen dile de karşıydık, bugün ‘sürtük’ denilen dile de karşıyız.
‘METİNE GELDİĞİNDE BAKACAĞIZ’
Artık Türkiye bunları aşmalı. Genel Başkanımız Meral Akşener’in en doğru sözü şu: Kapanan yaralara değil, kanayan yaralara bakmamız lazım. Türkiye bu sorunları aşmış. 21’inci yüzyılın Türkiye’si bunlarla uğraşmamalı. Artık dünya kılık kıyafet, şekil şemail ile uğraşmıyor. Türkiye de bunları aşmış olmalı. Biz daha demokratik, daha özgür, daha zengin bir ülke, kendisini ifade etmede geniş alanlar bulan bir toplum olmasını arzu ediyoruz. O nedenle bu metine de geldiğinde bu noktadan bakacağız.
DEZENFORMASYON YASASI: TÜRKİYE’Yİ LİG DÜŞÜRDÜ
Muhalefetin ‘sansür’ yasası, iktidarın ise ‘dezenformasyon’ yasası olarak duyurduğu kanun teklifi Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Bu tam bir istibdat yasasıdır.
Bu yasaya dair “muhalefetin sesini kısmak için çıkarıldı” değerlendirmeleri yapılıyor. Özellikle seçim öncesi çıkarıldığı için eleştiriler buradan şekilleniyor. Sizce bu yasa seçim öncesi engel olarak karşınıza çıkacak mı? Öyleyse nasıl aşacaksınız?
Bu sadece muhalefeti değil toplumu susturma adına bir yasa. Bu sadece siyasi partileri değil, sivil siyaseti, sivil itirazları ve sivil eleştiriyi de susturma adına yapılan bir düzenleme. Türkiye gibi hukukun ve yargının durumunun nerede olduğu belli olan bir ülkede bunu meşru kılmaya çalışan bütün açıklamalar havada kalır. Anayasa Mahkemesi üyelerinden biri Sayıştay üyelerinin arasından atanır diyor değil mi? İçişleri Bakan Yardımcısı önce Sayıştay’a üye yapılıyor, ardından bir ay geçmeden Anayasa Mahkemesi üyesi oluyor. Hani Sayıştay üyeleri arasından olacaktı? Bir dosyaya bakmadan üye oluyor. Bunlar toplumu aldatma politikası. Kabul etmiyoruz. Bu yasa Türkiye’ye yakışmayan bir yasadır ve Türkiye’ye lig düşürmüştür. Bu döner dolaşır sahibini vurur. Yasakçılıkla hiçbir yere varılmaz.
‘SARAYIN TALİMATIYLA YAZDIRILMIŞ MADDE’
Bu teklifi Cumhur İttifakı ortak çalıştı. Özellikle hapis cezasını öngören 29’uncu madde çok tepki çekti. İktidar kanadının bunu savunacak argüman üretemediğini ifade ediyorsunuz.
İkisi de üretemiyor. Bir tarafın değil. Rol paylaşılmış. Bu madde özellikle talimatla yazdırılmış bir madde.
Kimin talimatı ile yazdırılmış?
Yukarıdan sarayın talimatı ile yazdırılmış bir madde. Bu düzenleme başka bir türlü olabilir mi? Özellikle 29’uncu madde tamamen Türkiye’de otoriter bir yapıya evrilme süreci.
‘CUMHUR İTTİFAKI’NIN SEÇİMİ KAZANMASI TÜRKİYE’NİN ÇIKMAZI DEMEK’
Bütçe görüşmelerine az bir süre kaldı. Bu bütçenin seçim bütçesi olduğu değerlendirmeleri de yapılıyor. Sizce de öyle mi?
Partili cumhurbaşkanlığına 2018’de geçildiğinden beri yaptıkları bütün makro hedefler, enflasyon, faiz, döviz kuru, istihdam gibi hedefler ve veriler tutmamış bir ekonomi yönetiminden bahsediyoruz. 2023 bütçesinde, 2022’ye göre yüzde 150’lik bir artış var. Esasen bu Türkiye’de enflasyonun da ne olduğunu resmen gösteriyor. Tam anlamıyla bir seçim bütçesi. İlk defa 1996’da böyle bir harcama yapılmış.
Peki bu bütçe seçim için iktidar açısından kurtarıcı olur mu?
Kurtarmaz. Türkiye’deki bu siyasi atmosferin devamı Türkiye’nin çıkmazı demektir. Yani Türkiye’de Cumhur İttifakı’nın seçimi kazanması Türkiye’nin çıkmazı demektir. Çok daha derin bir fakirlik ve savrulma içerisinde olan bir Türkiye…
‘KUR KORUMALI MEVDUAT TÜMÖR’
Seçim için iddialısınız. Kazanacağınızı farklı açıklamalarınızda ifade ediyorsunuz. Seçimler haziranda olursa, altı ay gibi bir süre bu bütçeyle Türkiye’yi yönetme ihtimaliniz var. Bu bütçeyle nasıl yol yürüyebilirsiniz?
Bir kere bu bütçeyi daha etkin olarak uygulayacağız. Orada bir problem yok. Bir makro planı çerçevesinde kamu mali yönetimini düzenleyeceğiz. Merkez Bankası’ndan Hazine’ye, bankalara, harcama birimlerine kadar etkin bir harcama politikası ile bunları düzenleyeceğiz. Kamu mali yapısına tam bir devlet ciddiyeti getireceğiz. Bütçe açığı ve borç meselesinde çok ciddi kötüleşme var. Merkez Bankası’nın eksenini artı 30 milyar dolarlardan, eksi 50, 55 milyar dolara çıkaran bir ekonomi yönetimi Hazine'de de çok ciddi bir sorunsala neden oluyor. Burada çok büyük tümörler var. Mesela kur korumalı mevduat bu tümörlerin bir tanesi. Bu çok önemli bir tümör.
Yani “ekonomideki tümörleri” kazımayı mı vaat ediyorsunuz?
Tabii ki. Niçin kur kurumalı mevduata geçtiniz? Merkez Bankası’ndaki dövizleri usulüne uygun olmayan bir yöntemle sattınız ve Türk Lirası’nı tasfiye ettiniz. Türk Lirası'na güven yok. Kur korumalı mevduatın sadece Hazine'ye maliyeti 88 milyar lira. Merkez Bankası maliyetini bilen de söyleyebilen de yok. Ekim ayı itibariyle aşağı yukarı 278 milyar liralık maliyeti var. 20 milyon hanenin kur korumalı mevduat nedeniyle kaybı hane başına 12 bin lira.
ERDOĞAN’IN ‘HODRİ MEYDAN’ ÇIKIŞI: ALTILI MASA’YI ETKİLEMEZ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis’teki grup konuşmasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “Hodri meydan” dedi. Bu sözler “Kılıçdaroğlu’na adaylık için çağrı” şeklinde okundu. Bu ifadeler ortak aday belirleme gayesinde olan Altılı Masa’yı etkiler mi?
Hayır etkilemez, neden etkilesin? Sayın Erdoğan’ın siyasi bir tavrı, Kemal Bey’in adaylığı ile ilgili kendi politikasını dile getiriyor. Bu masayı etkilemez.
‘PERDELEMELERİ KİMDEN GELİRSE GELSİN DOĞRU BULMUYORUZ’
Erdoğan’ın sözleri güreş tabiri olan “mindere çekmeye çalışıyor” ifadeleriyle de yorumlandı.
O yorumlara katılınabilir. Baktığınız yerle ilgili. Yani kendi politikasının öyle olduğu söylenebilir. Bunlar tamamen yorum ama bizim esas üzerinde durduğumuz husus, Türkiye’nin günlük yaşamı ile ilgili ciddi sıkıntılar. Bu gündemin dışında kalmamalı. Sayın Erdoğan’ın tavırları, Sayın Genel Başkan'ın “kanayan yara” dediği gündemi örtmeye neden oluyor. Türkiye “O, ona bunu dedi. O, buna bunu dedi” ile vakit geçiremez. Toplumun çok ciddi bir sıkıntısı var. Bu giderek artıyor. Bunları dile getirmek, bunlara dokunmak lazım. Bunlara ses olmak lazım. Tayyip Erdoğan’ın bu seslenişleri, bu gerçekleri perdeleme üzerine dile getiriliyor. Bu perdelemeleri kimden gelirse gelsin doğru bulmuyoruz.
‘TAYYİP BEY VE BÜROKRATLARI BİGÜNAH’
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasında ‘Devrimci muhafazakârım’ da dedi. Siz AK Parti’nin kurucularında da birisiniz. Tam olarak devrimci muhafazakârlık nedir? Erdoğan, devrimci muhafazakârlık denen tanıma uyan bir lider mi?
Sayın Erdoğan’ın iletişim metodolojisinin bir unsuru bu. Bir kavramla gündemi örtmeye çalışan bir üslup… Devlet gücü var. Kendisinden başka kimsenin konuşulmamasını isteyen, kendisinden başka gündemin belirlenmemesini arzu eden bir siyasi anlayışı var. Bu sözlerin bunun ürünü olduğunu düşünüyorum. Bu kavramlardan çok gördük. Bu kavram, ciddiye alsanız açıklanır. Bu tür kavramların ve söylemlerin ciddiye alınacak bir tarafı yok. Bir hafta sonra eskiyip gidiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Amasra’da yaşanan maden faciasından üç gün sonra bu çerçevede bir konuşma yapması da eleştirildi.
Tabii ki. Enerji Bakanı’nın Meclis’teki konuşması da gerçekten çok üzücü. Kabahat işlemiş çocuk gibiydi. Siyasal sorumluluk ve siyasal ahlak diye bir şey var. Birileri bunu üstlenecek. İstifa diye bir kavram var. Eğer dünkü istifa etseydi bugünkü kazalar olmazdı. Bugünkü istifa etse yarınkiler olmaz. Tayyip Bey ve bürokratları bigünah… Papa Katolik dünyasında bigünahtır. Şia’da da imamdır bigünah. Bizde de Tayyip Bey ve bürokratları bigünah. Kendilerine göre hiç suçlu değiller ve günahsızlar…
‘AK PARTİ’DEN GEÇİŞLERİN ÖNEMLİ BİR KISMI İYİ PARTİ’YE GELİYOR’
AK Parti’den İYİ Parti’ye isimler geçti. Önümüzdeki süreçte AK Parti’den İYİ Parti’ye katılacak sürpriz isimleri görebilir miyiz?
Teşkilat bazında oluyor bunlar. Yoğun denilecek bir şekilde de oluyor. AK Parti’den geçiş ve kopuşların önemli bir kısmı hem kadro hem de seçmen olarak İYİ Parti’ye geliyor. Bunlar nasıl tezahür eder henüz bir açıklamamız yok. Çalışma çerçevesinde bunlar oluyor. Olmadan kamuoyu ile paylaşılmıyor.
‘BİRİNCİ PARTİ OLMA İDDİAMIZ VAR’
Seçimlerde cumhurbaşkanlığının yanı sıra Meclis’teki çoğunluğun da önemli olduğu vurgulanıyor. İYİ Parti’nin iddiası nedir? Meclis’te nasıl bir İYİ Parti göreceğiz?
Genel başkanın tabiriyle biz birinci parti olmak için uğraşıyoruz. Türkiye’yi yönetmek için uğraşıyoruz. Sayın Genel Başkan'ın da başbakan olma iddiası da buradan kaynaklanıyor. Bu konuda da Millet İttifakı olarak çok iyi bir süreç yönettik. Türkiye’yi buradan çıkarmak istiyoruz. Bu nedenle de önümüzdeki seçimin iki aday arasında değil de iki sistem arasında geçmesini, bir referandum şeklinde gitmesini arzu ediyoruz. Dolayısıyla hem cumhurbaşkanlığı hem de parlamentodaki ağırlığın Millet İttifakı tarafından oluşacağını düşünüyoruz. Bizim de parti olarak birinci parti olma iddiamız var. Hepimiz bunun için çalışıyoruz. Toplumumuzdan da bu nedenle kredi istiyoruz. AK Parti sonrasına gerçekten çok ciddi çalışıyoruz. Bu dönemin devamı Türkiye’nin ciddi bir çıkmazı demektir.
DUVAR