TBMM pilot karara uymadı, ‘hak ihlali’ kararları verilmeye başladı

103 KİŞİ HAKKINDA HAK İHLALİ KARARI VERİLDİ

TBMM pilot karara uymadı, ‘hak ihlali’ kararları verilmeye başladı




TBMM pilot karara uymadı, ‘hak ihlali’ kararları verilmeye başladı

TBMM, Anayasa Mahkemesi’nin 'terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek' suçuna yönelik pilot kararını dikkate almayınca hak ihlali kararları verilmeye başladı.

DUVAR- Kişilerin basın açıklaması veya toplantıya katıldığı için 'terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme' suçundan cezalandırılmasıyla ilgili geçen yıl ‘hak ihlali’ kararı alan Anayasa Mahkemesi, 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin 6 numaralı fıkrasının içerik, amaç ve kapsam itibarıyla belirli olmadığı gerekçesiyle TBMM’nin ilgili kanun maddesini düzenlemesi gerektiğini belirten ‘pilot karar’ çıkarmıştı.

AYM’nin pilot kararının ardından geçen 1 seneye rağmen TBMM’de ilgili düzenleme yapılmayınca AYM hak ihlali ve tazminat kararları vermeye başladı.

103 KİŞİ HAKKINDA HAK İHLALİ KARARI VERİLDİ

Pilot kararın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen ilgili kanunda herhangi bir değişiklik yapılmadığına dikkat çeken AYM, dün yayımladığı kararla birlikte 'terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek' suçundan mahkum edilen 103 başvurucu hakkında hak ihlali ve tazminat kararı verdi.

“Kanun koyucunun pilot kararda belirtilen ilkelere uygun, kamu gücünü kullanan organların keyfî davranışlarının önüne geçen, erişilebilir, öngörülebilir ve kesin hâle getiren bir kanun değişikliği yapmadığı” belirtilen AYM değerlendirmesinde şu ifadeler kullanıldı: “İncelenmesi ertelenen başvurularda başvurucuların ifade özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarına kanuni olmayan müdahaleleri devam ettirmiştir. Somut olayda da Anayasa Mahkemesinin Hamit Yakut kararında yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrasının uygulanmasından kaynaklanan ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarına yönelik müdahalelerin kanunilik şartını sağlamadığı kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.”

Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir

‘MUHALEFET KESİMLERİ AÇISINDAN YARGI TEHDİDİ OLUŞTURMAKTADIR’

AYM’nin kararını değerlendiren Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, “Çok geniş bir takdir payı ile yurttaşların yargılandığı ve cezalandırıldığı bir Yargıtay pratiği ile karşı karşıyayız” dedi.

Bahse konu yasa maddesinin uygulanış şekli itibariyle ‘caydırıcı etkisinin’ süregelen bir şekilde devam ettiğini belirten Özdemir, “Bu durumun toplumun çoğulcu yapısını olumsuz etkilediği ve muhalefet kesimleri açısından yargı tehdidi oluşturduğu gözlemlenmiştir. Söz konusu yasal düzenleme, temel hak ve hürriyetlerin kullanımına  yönelik keyfî müdahaleye karşı yurttaşlara yasal bir koruma sağlamamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin kararları Anayasa’nın 153/son maddesi gereğince, yasama faaliyetlerini yürüten TBMM açısından da bağlayıcı olup, temel hak ve hürriyetleri ihlal edici Yargıtay pratiği ile hukuki güvenlik hakkının sağlanması adına ilgili kararın uygulanarak, yasal düzenlemenin yürürlükten kaldırılması gerekir” diye konuştu.

‘TCK 220/6 İVEDİLİKLE KALDIRILMALIDIR’

Anayasa Mahkemesi kararlarının da tıpkı AİHM kararları gibi ilgililerce ‘keyfi ve hukuk dışı yöntemlerle’ uygulanmadığını belirten Özdemir,  “Doğrudan yasal düzenlemeden kaynaklanan ihlallerin ve benzeri ihlallerin önüne geçilebilmesi adına TBMM’ce 5237 sayılı TCK’nin 220/6 maddesinin yürürlükten ivedilikle kaldırılması; yargı mercilerince ihlal kararı doğrultusunda kanunilik ilkesiyle örtüşmeyen yasal hükmün temel hak ve hürriyetleri ihlal edici şekilde uygulanmasının önüne geçilmesi adına kararlar verilmelidir” ifadelerini kullandı.

PİLOT KARAR NEYDİ VE NASIL ALINDI?

Bir siyasi partinin il binası önünde yapılan toplantıya katılan Hamit Yakut, 'terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme' iddiasıyla gözaltına alındı ve üç gün sonra serbest bırakıldı. Yakut ve dört kişi hakkında bu suçtan açılan dava sonucunda Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Yakut’un 'terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme' suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi. Yargıtay’ın da mahkûmiyet hükmünü onamasının ardından Yakut, ‘toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini’ belirterek Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. AYM, başvuruyla ilgili olarak ‘hak ihlali’ kararı verdi ve bu kararın ‘pilot karar’ niteliğinde olduğuna hükmetti.

Pilot karar, Anayasa Mahkemesi’nin benzer başvuruların tamamını inceleyerek ihlalle sonuçlandırması yerine ilgili mercilerin, ‘ihlalin kaynağının ortadan kaldırılması’ amacıyla verilmişti. Bu karara göre, AYM’ye yapılan benzer başvuruların incelenmesi, pilot kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından itibaren bir yıl süreyle ertelenmişti. Ancak aradan geçen bir yıl sürede ilgili kanunda düzenleme yapılmadı ve AYM hak ihlali ve tazminat kararı vermeye başladı.

AYM KARARININ DAYANAKLARI NELERDİ?

AYM’nin, başvuruyla ilgili olarak ‘hak ihlali’ kararı vermesinin dayanaklarından bazıları şu şekildeydi:

"5237 sayılı kanunun 220. maddesinin (6) numaralı fıkrasının öngörülebilirliğine ilişkin değerlendirmelere başlarken ilk olarak söz konusu kuralda yer alan "Örgüt adına işlenen suç" ifadesinden ne anlaşılması gerektiğine dair kanunda herhangi bir açıklamaya yer verilmediği belirtilmelidir.

Terör örgütüne üye olma suçu bakımından aranan belirli şartlar, örgüte üye olmayan ancak örgüt adına suç işleyen bir kimse yönünden aranmamakta fakat her iki kategorideki kimseler örgüt üyesi olarak cezalandırılmaktadır. Bu durumda bir kimse terör örgütüyle zayıf da olsa bir şekilde bağlantısı bulunduğu iddia edilen bir suç işlediği gerekçesiyle ağır cezalar ile karşılaşmaktadır.

Üstelik bu suçun somut olayda olduğu gibi temel hakların kullanımıyla ilgili olması durumunda örgüt adına kavramının oldukça geniş yorumu nedeniyle temel haklar üzerinde güçlü bir caydırıcı etki yaratılmaktadır. 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası bakımından aranan mahkûmiyet ölçütleri 220. maddesinin (6) numaralı fıkrasıyla bağlantılı olarak uygulandığında örgüt adına suç işlediği ileri sürülen kişiler aleyhine olacak şekilde belirsiz biçimde genişletilmektedir.

Yürürlükteki şekliyle 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrasında örgüt adına işlendiği kabul edilebilecek suçlar dizisi öylesine geniştir ki hükmün lafzı kamu makamlarının keyfî müdahalelerine karşı yeterli düzeyde koruma sağlayamamakta, kişilerin esas suçlarına ilave olarak bir de öngörülemez biçimde örgüt adına suç işlemek suçundan cezalandırılmalarına engel olamamaktadır…”

DUVAR