Teğmenleri Değil, Yargıçları Konuşalım: Adaletin Kirlenen Aynası
Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve güvenilirliği tartışılıyor. Rafta bekleyen FETÖ dosyaları ve yargı mensuplarına yönelik tehdit iddiaları, adalet sistemindeki çürümüşlüğü ortaya koyuyor.
Teğmenleri Değil, Yargıçları Konuşalım: Adaletin Kirlenen Aynası
YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE
Türkiye’de yargının üzerine kara bir gölge düşüren olaylar zinciri, adalet sistemindeki çürümüşlüğün derinliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Antalya’da bir savcının sosyal medya paylaşımları nedeniyle açığa alınması, yargının bağımsızlığı ve güvenilirliği konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Savcının geçmişteki paylaşımlarının hedef alınarak "ihraç edilmeli" kampanyasına dönüşmesi, yargıda gizli dosyaların nasıl bir tehdit unsuru olarak kullanılabildiğini düşündürüyor.
Yargının Güvenilirliği Sorgulanıyor
Antalya Cumhuriyet Savcısı’nın açığa alınması, sistemin adalet anlayışını sorgulatan pek çok soruyu beraberinde getirdi. Bir yandan hakkında dosyalar oluşturulan, diğer yandan kritik görevlere getirilen yargı mensuplarının, karar verirken nasıl bir baskı altında çalıştığı gün yüzüne çıktı. Adalet sisteminin en önemli sacayaklarından olan yargıç ve savcıların, üstlerinde sallanan “FETÖ” soruşturmaları tehdidi ile görev yaptığı iddiaları, yargının neden güvenilmez kurumlar arasında ilk sırada yer aldığını açıklıyor.
FETÖ ile Mücadelede Çifte Standart
Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Rukiye Özen Pirinççi’nin yaşadıkları, bu çelişkileri açıkça gösteriyor. FETÖ iltisakı gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılan hâkim, kendisini savunarak tüm iddiaları çürüttü. Ancak unvanı alınarak düz hâkim yapıldı. Daha da çarpıcı olan, benzer şekilde suçlanan yüzlerce hâkim ve savcının dosyalarının rafta bekletilmesi ve kritik görevlere getirilmeye devam edilmesi. Bu tablo, adalet sistemindeki çifte standartları gözler önüne seriyor.
Rafta Bekleyen Arşivler Tehdit mi?
FETÖ iltisakı iddialarına dayanan dosyaların yıllarca açılmadan bekletilmesi, yargıç ve savcılar için sürekli bir tehdit unsuru haline geliyor. Karar verirken “yanlış bir adım atarsam üzerime bu dosyalar açılır” korkusuyla hareket eden yargı mensupları, adil ve bağımsız kararlar alamıyor. Bu durum, yalnızca yargının işleyişini değil, vatandaşın adalet duygusunu da derinden sarsıyor.
Adaletin Temiz Suya İhtiyacı Var
Barış Terkoğlu’nun yazısında belirttiği gibi, adalet sistemi, suyun kirli olduğu bir aynada kendisini temize çıkaramaz. Eğer yargı sistemindeki bu çürümüşlük temizlenmezse, adalet duygusunu yeniden inşa etmek imkânsız hale gelecektir. Vatandaşların yargıya olan güveni, ancak şeffaf, adil ve bağımsız bir sistemin inşasıyla mümkün olabilir.
Kaynak: Barış Terkoğlu / Cumhuriyet