Tek başına ölüm, tek başına matem

Kuralları koronavirüs belirliyor

Tek başına ölüm, tek başına matem




Koronavirüs insanoğlunun belki de en büyük korkularından birini alevlendirdi, yalnız ölmek. Koronavirüsten ölenler son günlerini sevdiklerinden ayrı, geride kalanlar acılı günlerini tek başlarına geçiriyor.

Koronavirüs salgınının belki de akıllara en çok kazınan kareleri Kuzey İtalya’nın Bergamo kentinde mezarlıklar müdürlüğü yetişemediği için, cenazelerin askeri konvoylarla taşındığı görüntüler oldu. Dünyaya buradan yayılan acı mesaj: Koronavirüs zamanlarında ölürseniz, yalnız ölürsünüz.

COVID-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin yoğun bakımda geçirdikleri son anlarında yanlarında ne ellerini tutan ne de korkularını paylaşabilecekleri bir yakınları vardı. Hasta yakınları bulaşma riski yüzünden hastaları ziyaret edemiyor. Hatta birçok hasta yakını zaten koronavirüs bulaşmış olma riski nedeniyle karantina altında.

Kuralları koronavirüs belirliyor

Koronavirüs zamanlarında kurallar farklı işliyor. Yeni koronavirüsün neden olduğu COVID-19 hastalığından hayatını kaybedenler son günlerini tek başına geçirdiği gibi, geride kalanlar da acılarını tek başına göğüslemek zorunda kalıyor. Kuzey İtalya’da şu anda cenazeler alelacele, törensiz toprağa veriliyor. Zaman kısıtlı, liste uzun, üstelik insanların bir araya gelmesi de yasak...

Başsağlığı ziyaretleri, destek veren kucaklaşmalar, ağlayacak bir omuz yok. Cenaze törenleri, anma konuşmaları, dualar, ilahiler eksik. Geride kalanlar acılarını biraz olsun hafifletecek fiziksel yakınlık ve geleneksel ritüellerin hemen hepsinden mahrum şekilde, acısıyla tek başına yüzleşmek zorunda. 

İtalya’da reklam panoları ölüm ilanlarıyla dolu. Yerel L'Eco di Bergamo gazetesi 13 Mart sayısında on sayfa dolusu ölüm ilanına yer verdi.  

Tüm bu yaşananlar Fransız tarihçi Philippe Aries’in "Batı’da Ölümün Tarihi" adlı kitabında insanlığın ölümle ilişkisinin yıllar içinde nasıl değiştiği hakkındaki değerlendirmelerini akıllara getiriyor. Aries’e göre 19’uncu yüzyıla kadar yaklaşık iki bin yıl boyunca ölüm insanlar için hayatın bir parçası, bir nevi refakatçiydi. Ancak modern insan korkuları nedeniyle onu çok uzaklara itti. Zira performans üzerine kurulmuş bir toplumda ölüm plana dahil değil, sadece akılcı bir şekilde yönetilmesi gereken ve rahatsızlık yaratan bir faktör.

Koronavirüs ölümü yeniden görünür kıldı

Aries 1974 yılında kaleme aldığı kitabında ölümün bize yabancılaştığına, hayatımızdan kaybolduğuna vurgu yapıyor. Gündelik yaşamda ona genellikle sadece kültürel bir ürün olarak rastlıyoruz. Örneğin yabancılaştırılmış, estetik kalıplara uydurulmuş, gerçeklikten uzaklaştırılmış haliyle film ve dizilerde. Ölüm günümüzde bir sanat formuna dönüşmüş durumda.

Ancak her geçen gün İtalya’dan ve dünyanın diğer ülkelerinden ekranlarımıza, telefonlarımıza, televizyonlarımıza yansıyan kareler ölümü yeniden bir gerçeklik, hayatın bir parçası haline getirdi.  Bunları görmezden gelmek mümkün değil.

Dünyanın neredeyse her yerinde sosyal hayat durdu, salgını yavaşlatmak için üretim dondu. İnsanlık yeniden oturup insan onurunu ve varlığını nasıl koruyacağını düşünmeye başladı. Belki mantalitedeki bu değişiklik ölenlerin yakınları, aileleri ve sevdikleri için ufacık da olsa bir avuntu olur.

Silke Bartlick

Deutsche Welle Türkçe