Tek gerçek kavga: Ekmek kavgası

Hatta Aristo’nun “para kazanmak için çalışmayı” ne denli kerih bir şey olarak konumlandırdığını da.

Tek gerçek kavga: Ekmek kavgası


Sezai Karakoç’un “sizin ekmekten başka derdiniz yok mu?” minvalindeki dizelerini elbette hatırlıyorum. Hatta Aristo’nun “para kazanmak için çalışmayı” ne denli kerih bir şey olarak konumlandırdığını da.

Fakat kastettiğim “ekmek kavgası” bu ikisi de değil. Daha ziyadeYusuf Hayaloğlu’nun “Ayrılık Hediyesi” şiirinde dile getirdiğidir bu: “Soytarılık etmeden güldürebilmek seni / Ekmek çalmadan / Doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün / Aydınlıkları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu”

Son günlerde Diyarbakır Anneleri’nin HDP önünde evlatlarını istemeleri üzerinden gelişen bir durum var. Analar, “sizin evlatlarınız hangi özel okulda okuyor, karılarınız şu an hangi plajda tatil yapıyor?” diye yükseltince itirazlarını, medya da “sahiden durum böyle mi?” diye peşine düştü meselenin.

Ne çıktı ortaya? Kızı İsviçre’de okuyanından oğlu Amerika’da keyif çatanına, yeğeni Almanya’da olanından karısı Bodrum’da tatil yapanına HDP vekillerinin “yaşam standartlarına” diyecek yok. “Dağa gerilla da çıkacaktır, savaş da olacaktır” diye böğüren HDP’li vekil iş kendi partisinin vekillerinin çocuklarına gelince susuyor elbette.

Buraya kadar hoşunuza gitti değil mi? Zira sadece HDP’li vekillerin çocukları ve aileleri üzerinden konuşmanın konforu sardı dört bir yanınızı. Peki benim AK Partili, CHP’li, MHP’li kardeşim. Senin gönül verdiğin siyasi partinin vekillerinin aileleri, evlatları için durum bundan farklı mıdır? Memleketin “katlanılması gereken bütün zorluklarına katlanmak” dümdüz bir sınıfsal mesele değil midir? Niçin bunu bir türlü anlamıyoruz?

İşte okullar açıldı. Evine giren 3.000 lira gelirle iki çocuğunu okula başlatan babanın bütçesinde oluşan kara delik en hakiki meselemiz olmalı değil midir? Doğalgaza yapılan %30 zam ne demektir? Şu demektir: Memura işçiye verilen 4+4 zammı fazlasıyla geri almak demektir. Geçen yıl 400 lira doğalgaz faturası ödeyen ailenin bu yıl 520 lira ödemesi demektir.

Bu da senin çok hoşuna gitti değil mi muhalif kardeşim? Ne de olsa merkezi hükümeti suçluyorum yani doğalgaz ve okuldan bahsederken. İyi de İstanbul’da Halk Ekmek’e, İspark’a, toplu ulaşıma, belediye tesislerine gelen zamları nasıl yapalım? Üniversite öğrencisine burs, dar gelirliye süt-ekmek, ilkokul öğrencisine ücretsiz servis sözü veren adamın tutmadığı sözleri ne yapalım?

Epeyce yorulmuş ve daha ziyade “düzeni yıkmaya ayarlı” sınıf mücadelesi diskurundan değil, bugün içine düştüğümüz darboğazdan kurtulacağımız bir “sınıf mücadelesi”nden söz ediyorum epeydir. Sınıf yazılarımı bunun için yazıyorum. İşte dün gördüm yahu Lütfi Sunar hocanın tweeti ile. Artık “ömür” bile bir sınıfsal mesele. Daha zenginsen daha uzun, daha fakirsen daha kısa sürüyor ömrün. Sonuçlar bu yönde.

Hiç durma. “Ömrü Allah bilir” de bana. Ben de “Allah’ın bilmediği var mıdır ki?” diye cevap vereyim sana. Ama mesela durmadan “kadın çalışmaz, evinde oturur” diyen tuzu kuru televaizlerin niçin bir tek kez bile “doğalgaza yüzde 30 zam yapılır mı, Allah’tan korkun” dediğini duymadığımızı sorun etme. Kanaat önderi pozuyla dolanan çakma solcularımızı niçin bir kez bile “yahu hani servis ücretsiz olacaktı, öğrenciye burs verecektin” derken görmediğimizi dert etme.

Dün Fatih Kutan kardeşim yazdı konuyla ilgili. Gözlerim dolu dolu okudum. Bodrum katlardaki tekstil atölyelerinde ailesine ek gelir sağlamak için gözünün feri solan 17 yaşındaki kıza “çalışma” deyip gelir adaletsizliği hakkında tek cümle kurmayan, kaynaklara eşit erişim meselesini hiç tınmayan adamdan ne umudumuz olabilir? Toplumu “her şey çok güzel olacak” cümlesine ikna ederken cevval, verilen sözleri takip etmeye gelince “çokoprens almaya giden” çakma solcular memlekete ne önerebilir? “Siz devlet okullarını ücretsiz mi sanıyorsunuz, hepsi vergilerimizden ödeniyor” yazarak sadece zengin veletlerin okumasını salık veren ve de maaşını karanlık bir sermayenin kurduğu üniversiteden almaya utanmayan liberal akıldânelerle nereye gidebilir insanlık?

Bugün tek gerçek kavga vardır, onun da adı ekmek kavgasıdır. Gündelik politikanın kanalizasyonuna boğazına kadar bulanmış insanlara bunu anlatmanın bir yolunu nasıl buluruz bilmem. Fakat bildiğim şudur. Yeni liberal ekonomik düzenin yaldızları dökülmüştür. Geçtik prekaryayı, orta sınıf için bile durum “ekmek çalmadan doyurabilmek” konusunda sıkıntıdadır.

Ne televaizlerin aptal mantıklarıyla, ne internette kanaat belirleyen çakma solcuların gerzek beyinleriyle, ne “yıkılsın bu düzen” diyen akılsızlıkla, ne “hele devlet daha da zayıflayıp şirketler güçlensin, herkes zengin olacak” diyen aptal liberalizmle alınacak mesafe vardır. O şarkı, başka bir yerdedir. O şarkıyı bulmak, dünyaya yapılabilecek en büyük iyiliktir.

 

İsmail Kılıçarslan / YENİ ŞAFAK