Tek Parti CHP Çerkesleri de Sürdü; Çerkesler'den de Özür Dilensin
Çerkesler döndüklerinde evlerinde başkalarını buldular
"Anadolu'yu yangın yeri gibi saran isyanların Çerkes Ethem Bey tarafından bastırılmasına yardım eden, büyük fedakarlıklar gösteren Çerkeslerin karşılaştığı ilk şaşırtıcı olay 1924 yılında düşman işbirlikçisi olarak görülüp sürgüne gönderilecekler listesine alınmaları oldu.
Çerkesler 150'likler arasına sokuldu
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra İçişleri Bakanlığı tarafından oluşturulan ilk liste 600 kişiden oluşuyordu. Ancak Lozan Anlaşması'nın bir maddesiyle sürgüne gönderilecek olanların sayısının 150'yi geçemeyeceği öngörüldüğü için, 600 kişinin yeraldığı isim listesi önce 300, ardından 149'a indirildi.
14 Çerkes Köyüne 'Sürgün'
Sürgün kararının çıkmasının ardından, Balıkesir, Gönen, Manyas ve Bandırma ve çevresindeki 14 Çerkes Köyündeki tüm insanlar, çoluk-çocuk, suçlu-suçsuz, yaşlı-genç ayrımı yapılmaksızın Afyon, Sivas, Tokat, Urfa, Muş, Bitlis, Konya ve Malatya'ya gönderildi. Sürgün uygulamalarının ilki 18 Aralık 1922 tarihinde Balıkesir Gönen'in Mürüvvetler (Çizemuğ Hable) Köyü'nde yapıldı.
Mallarını yok fiyatına sattılar
Mürüvvetler Köyü'ndeki ilk sürgüne kitlesel bir tepki olmadığının görülmesi üzerine, geri kalan 14 Çerkes Köyü'nün de Sürgün Kararnamesi çıkarıldı. Kararnamede, her ailenin ancakbir kağnı arabasının alabileceği kadar eşyayı yanlarına alabileceği belirtildi. Jandarmalar tarafından kuşatılan köylere giriş-çıkışlar yasaklandı, Çerkesler mallarını yok fiyatına satmak zorunda kaldı.
Sürgün Kararnamesi ile Gönen'e bağlı
- Üçpınar Köyü (28 Mayıs 1923 Pazartesi),
- Muratlar Köyü (5 Haziran 1923 Salı),
- Armutlu (Sızıköy- 9 Haziran 1923 Cumartesi),
- Dereköy (Keçidere-13 Haziran 1923 Çarşamba),
- Çınarlı (Keçeler-17 Haziran 1923 Cumartesi).
Gönen'in Çerkes köylerinden Karalarçiftilği, Bayramiç, Hacı Menteş ve Ayvalıdere köylerinin malları sattırıldı ve uzunca bir süre göçe hazır durumda bekletildi.
Gönen ile birlikte Sürgün'e gönderilen Manyas'a Bağlı Köyler ise şunlardı:
1-Boğazpınar (Mürüvvetler- Aralık 1922-Ocak 1923 arası)
2- Kızılkilise (Kızılköy- 7 Haziran 1923)
3- Yeniköy (7 Haziran 1923)
4- Dümbe (Tepecik-7 Haziran 1923)
5- Ilıca (Ilıcaboğaz- 11 Haziran 1923-Şimdi Susurluk'a bağlı)
6- Karaçallık (13 Haziran 1923)
7- Bolağaç (13 Haziran 1923)
8- Değirmenboğazı (21 Haziran 1923)
9- Hacıosman (21 Haziran 1923)
Yine Manyas İlçesine bağlı Işıklar, Hacıyakup, Süleymanlı, Durak, Çakırca, Elkesen, Çavuşköyü, Kızık, Kulak, Eskimanyas, Tatarköyü, Haydar, Esen, Ergili, Salur, Hamamlı, Muradiye, Geyikler köyleri de malları sattırılarak sürgüne hazır bekletildi.
Aydın duyarlılığı ile Sürgünlere tepki
Tek Parti CHP dönemindeki Sürgünlere kitlesel bir hareket olmadı Yazar-Düşünür Kafkas Milliyetçisi Mehmet Fetgerey Şoenu dışında. Şoenu, TBMM'ye iki önemli yazı yazarak tepkisini ortaya koydu. Bu yazılar, Çerkes Sorunu Hakkında Türk Kamuoyu ve T.B.M.Meclisi'ne Sunu l. (18 Ağustos 1923 tarihli ve 16 sayfa) ve Çerkes Sorunu Hakkında Türk Kamuoyu ve T.B.M.M'ne Sunu 2 (15 Kasım 1923 tarihli ve 20 sahifeden ibarettir.)
Çerkeslere haksızlık yapılıyor
Şoenu yazısında Çerkeslerin Türk toprakları üzerinde bir devlet kurmak gibi bir istekleri olmadığını, Milli Mücadele döneminde verdikleri mücadele, gösterdikleri fedakarlıkları anımsattıktan sonra haksız yere sürgüne gönderilen Çerkeslerin, sürgün sırasında yaşadıkları ızdırap, kayıplara da değindi yazısında.
Bir yıl sonra karar durduruldu
Şoenu'nun yazısından sonra Rauf Orbay, Hunca Ali Sait Paşa gibi Çerkes kökenli aydın ve devlet adamlarının da girişimleriyle sürgünler durduruldu. Bir yıl sonra 14 Çerkes Köyü'nün sakinlerinin tekrar köylerine dönmelerine izin verildi.
Çerkesler döndüklerinde evlerinde başkalarını buldular
Çerkesler bu karara çok sevindi ancak geri döndüklerinde onları acı bir gerçek daha bekliyordu. Hasıosman Köyü örneğinde olduğu gibi Çerkesler geri döndüklerinde evlerine yerleştirilen Bulgar kökenli göçmenleri karşılarında buldu. Hacıosman Köyü sakinleri Bulgar göçmenleri evlerinden, bağ ve bahçelerinden çıkarmak için de mücadele etmek zorunda kaldı.
SÜRGÜNE GÖNDERİLEN DEREKÖY VE ÜÇPINAR'DAN BİR ÖYKÜ
Sürgün söylentileri başladıktan kısa süre sonra köy Jandarmalar tarafından kuşatılır ve tüm çevre köyleri ile irtibatları kesilir, acele toparlanmaları talimatı verilir. Geceden götürebilecekleri eşyalarını tamamlayan köylüler eşyalarını arabalarına veya hayvanlara yüklerler. Sabahın erken saatinde hayvanlar ve insanlar karışık bir şekilde konvoyla köyden çıkarlar ve Edincek'e kadar gidilir. Burada verilen molada erkekler, çocuklar ve kadınlar ayrı ayrı öbekler halinde toplandıktan sonra tümüne diz çöktürülür ve uzun süre bekletilir.
Mola sırasında, tuvalet ihtiyaçlarının görülmesi bile Jandarma gözetiminde olabilmiştir. Bir süre sonra gelen bir habercinin ilgililerle görüşmesini takiben konvoy tekrar yola koyulur ve Bandırma'ya kadar gidilir. Burada insanlar ve hayvanlar karışık bir vaziyette vagonlara doldurulup Balıkesir üzerinden Afyon'a ulaşılır.
Afyon'da üç ay kalınır ve sonuçta tüm hayvanların satılması talimatlanır ve gereği yapılır. Oradan başlayan yolculuk önce Ulukışla'da iki ay molayla, sonra da Niğde de bir ay mola verilerek kesilir ve nihayet bir kısmı BOR'da bırakılır, geri kalanlar Malatya'ya gönderilirler. Geri dönüş daha iyi koşullarda olmaz. Nitekim Hatko ailesi örneğinde olduğu gibi yaya olarak geri dönenler de olur. Giderken de gelirken de bir hayli insan ölür ve onlar da öldükleri yerlere gömülürler.
Dereköylülerin sürgünü sırasında da ancak bir kağnının alabileceği eşya yanlarına alabilecekleri kendilerine tebliğ edilir.
Hareket zamanı belli değildir. Jandarma denetimindeki köyde adeta bir bit pazarı kurulmuştur. Mallar yok fiyatına satılır ve nihayet 13 Haziran 1923 tarihinde yolculuk başlar.
Komşu nahiye Sarıköy'e geldiklerinde nahiye halkı yollara çıkıp Çerkeslerle alay etmeye başlarlar. Bunun üzerine Thamateler gençlere talimat verir ve tüm gençler en güzel elbiselerini giyerler ve içleri kan ağlarken Sarıköy mızıka çalınıp düğün yapılarak geçilir. Bundan sonra Sarıköylüler "Bu Çerkeslerle başedilmez, ölüme bile düğün yaparak gidiyorlar" demek zorunda kalırlar.
İki gün yolculuktan sonra Bandırma'ya varılır. Burada hayvan nakil vagonlarına doldurularak önce Afyon'a sonra da Konya'ya götürülürler. Birkaç ay burada kalırlar ve nihayet Niğde'ye götürülürler ve burada çok yoksul bir yaşamla bir yıllarını doldururlar. Daha perişan bir halde de yakılmış ve yıkılmış köylerine geri dönerler.
Köyler topluca sürgüne gönderilirken, ayırım yapılmadığı için izinli askerler, Kurtuluş Savaşı şehitlerinin ve gazilerinin eş ve çocukları, asker aileleri gibi çok sayıda insanın itirazları ve hak arama istemleri dinlenilmediği için sonradan durumları anlaşılınca serbest bırakılmışlarsa da bin bir ızdırabı yaşamak zorunda bırakılırlar ve döndüklerinde de mal varlıkları kalmayan fakir insanlar durumuna düşerler.
Bu gün aynı köylerde yaşayan ve sürgün olayını çocukken yaşamış olan yaşlılar mevcuttur. Ne var ki olayları anlatmaktan ve yazılmasına katkıda bulunmaktan adeta çekinmektedirler. Kendilerine sebebi sorulduğunda verdikleri cevaplar birbirine benzemektedir ve özetle şöyledir: "Sizler şanslı ve rahat nesillersiniz. Yüce Tanrımız bizim çektiklerimizi hiç kimseye yaşatmasın. Jandarma dipçiği nedir bilmeyenlerin bizi anlaması oldukça zordur. Lütfen mazur görün..."
Bu gerçekleri öğrendikten sonra Çerkes Halkının parametrelerini değiştirerek kendisini gerçeklerin ışığında yeniden konumlandıracağına tüm varlığımla inanıyor, dilimizle, kültürümüzle, kimliğimizle eşit yurttaşlar olarak yaşayacağımız ileri demokrasiye sahip, insan haklarına saygılı, yurttaşlarının refah içinde yaşadığı bir Türkiye'nin hayalinini kuruyorum.
Çok şey mi istiyorum ?