Toplumsal dayanışma adaletle güçlenir
Mehmet Gün'den yargı ve adalet analizi!
Toplumsal dayanışma adaletle güçlenir
MEHMET GÜN YAZDI
Özgür doğan insanlar, topluluk halinde yaşamak, bu nedenle arzularını sınırlandırarak diğerleriyle uzlaşmak zorundadırlar. Uzlaşma, karşısındakini bir şey vermeye, yapmaya veya yapmaktan kaçınmaya ikna etmek için kendi rızasıyla yükümlülük üstlenmektir. Rıza, kişinin kendi isteğiyle haklarını ve özgürlüğünü sınırlandırmasıdır.
Toplumların huzuru, gücü ve zenginliği, bireylerin uzlaşarak dayanışmasına bağlıdır. Uzlaşarak dayanışan toplumlar kaynaklarını daha iyi değerlendirerek daha iyi ve çok üretirler ve zenginleşirler. Uzlaşan insan sayısı arttıkça üretim daha da artar, refah yükselir ve toplumlar güçlenir.
Dayanışmanın şartı uzlaşma, uzlaşmanın şartı kişilerin rızalarıyla anlaşmasıdır. Aşiret ve kabile gibi küçük topluluklar bireylerini dayanışmaya zorlayabilir. Fakat bu, despotluğa, mutsuzluğa, dağılmaya ve kendi kendini yok etmeye kadar gidebilir. Varlığını sürdürebilenler ise küçük kalmaya mahkumdur.
Toplumsal uzlaşma ve dayanışmayı sağlayan en ileri yapılanma devlettir. En öne geçen devletler ise kişisel özgürlüklere en ileri düzeyde saygı gösteren, herkesin hakkını özgürce kullanmasını, tasarruf etmesini ve savunmasını sağlayan, bireyleri zorla değil rıza ile uzlaştırarak toplumsal dayanışmayı sağlayan hukuk devleti ve demokrasilerdir.
Ulusların gücü, uyuşmazlıkları giderme, hakları etkin olarak yerine getirme ve dayanışmayı yeniden tesis ederek güçlendirme yeteneklerine bağlıdır. Dolayısıyla temel işlevi hakkı teslim etmek ve uyuşmazlıkları çözmek olan “yargı”, devletin güvenlik, sağlık ve eğitim hizmetinden bile önemli olan temel işlevidir. “Adalet mülkün temelidir” özlü sözü de yargı hizmetinin toplumun ülkesi ve devletiyle varlığını sürdürmesinin temeli olduğunu anlatır.
Adalet, “önceden üzerinde uzlaşarak anlaşılan kurallar tarafsız ve etkin olarak uygulandığında oluşan, kendi hakkının da yerine getirildiğine dair inanç ve onun getirdiği güzel his”tir. Toplumsal dayanışma, adalet inancı varsa güçlenir, yoksa giderek zayıflar. Bazı ülkelerin daha üstün ekonomik ve askeri güce sahip, hatta insanlarının daha uzun boylu ve sağlıklı olmasının sebebi, daha iyi adalet sayesinde uzlaşmanın ve dayanışmanın daha güçlü olması sebebiyledir.
İki kişilik bir dükkân da olsa, hissedar, sermayedar, girişimci, yönetici, mavi yakalı işçi, tedarikçi, finansçı binlerce kişiyi bir araya getiren halka açık şirket de olsa, aralarındaki ilişkiler koyun sayma ve bölüşme kadar basit ya da uzaya giden füze yapmak kadar karmaşık da olsa, adalet inancı toplumda uzlaşma ve dayanışmanın temelidir. Bu inancı toplumda yerleştirmek ve güçlendirmek ise devletin “yargı” işlevinin görevidir.
Mahkemelerindeki davaların beş-on yıl sürdüğü ülkeler, uzaya çıkıp geri dönecek güç ve hassaslıkta füze yapamazlar. Mahkemeleri basit bir hissedar davası için için altı-yedi ay sonraya gün veren ülkeler, binlerce kişinin gücünü birleştiren, bırakın diğer ülkelerdeki fırsatları değerlendirmeyi kendi ülkesindeki fırsatları yakalayabilen şirketleri dahi ortaya çıkaramazlar.
Türkiye, İstanbul-İzmir Otoyolu, Osmangazi Köprüsü gibi milyarlarca dolarlık büyük yatırımları yapmaya yeter kaynakları varken yapamayıp işi yabancılara veriyor. Çünkü yargı, böyle projelerin karmaşık anlaşmalarını etkin uygulamak için yetkin ve yeterli değil. Tahkimde bir senede biten davalar mahkemelerde yıllarca sürünüyor. Görevini yapamayan yetersiz yargıçlara, savcılara ve avukatlara ve hatta adeta hâkim postuna oturtulan bilirkişilere hesap sorulamıyor.
Üstelik yargının kendi içinde nizam intizamın bozulduğu görüntüsü de var. TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın davasında Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin son kararı, devletin en temel yargılama işlevinin ve toplumsal uzlaşma ve dayanışmanın aksadığını gösteriyor.
Yeni yılda, yargıya bir not verilmesini anlamsız ve imkânsız kılan bütün sorunların düzelme yoluna girmesini diliyorum.
MEHMET GÜN / 9 EYLÜL