Toprak: “Türkiye’de hâlâ yargıçlar olduğu umudunu yaşatmak gerek”
İSTANBUL’DA HER 5 KİŞİDEN BİRİSİ İSTANBUL HAVAALANINDA MI ÇALIŞIYOR?
Toprak: “Türkiye’de hâlâ yargıçlar olduğu umudunu yaşatmak gerek”
CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, “Yargıdaki siyaset gölgesinin yoğunlaştığı bir ortamda iki yüksek yargı kurumunun bu kararları, hak-hukuk-adalet arayışlarının bir şekilde karşılık bulmaya başladığını, Türkiye’de ‘hâlâ yargıçlar olduğunu’ göstermesi açısından küçük de olsa bir umudu yaşatmak gerektiğini gösterdi” dedi.
Toprak, “İktidarın hukuksuzlukları ve TBMM’yi yok sayıp kendisini kanun koyucu yerine koyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararnameleri, teker teker yargıdan dönmeye başladı. Yüksek yargının bu kararları, tek adam yönetiminin hukuk ve yasa tanımazlığı karşısında yargısal denetimin ve hukuk devletinin hayati önemini bir kez daha gösterdi” ifadelerini kullandı.
Toprak şöyle devam etti: “AYM ve Danıştay’dan gelen bu kararlar giderek bağımsız yargıya ve hukuk devletine güvenin ağır hasar aldığı bir süreçte, iktidarın yasa tanımazlığına, hukuku, anayasa ve yasaları hiçe saymasına, TBMM’nin yasama yetkisinin ve kanun koyucu görevinin tek kişi tarafından elinden alınması çabalarına set çekmiş oldu.”
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayımladı.
Toprak’ın konuya ilişkin değerlendirmeleri özetle şöyle:
İSTANBUL’DA HER 5 KİŞİDEN BİRİSİ İSTANBUL HAVAALANINDA MI ÇALIŞIYOR?
Dezenformasyon ve yalan haber gerekçesiyle sosyal medya yasakları getirmeye hazırlanan iktidarın Ulaştırma Bakanı, yaptığı paylaşımla birbirinden asılsız yalanları sıralıyor, İGA’da 972 bin kişilik istihdam sağlandığını söylüyor. TÜİK verilerine göre İstanbul’da toplam ücretli çalışan sayısı 5,5 milyon! İstanbul’da her 5 kişiden birisi İstanbul Havaalanında mı çalışıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’nin 21’inci kuruluş yıldönümünde tüm ekranlardan milletin gözlerine bakarak Türkiye’nin demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda iktidarları döneminde her zamankinden çok daha iyi bir noktaya geldiğini AB’nin de ilerisine geçtiğini söyledi.
Buna benzer pek çok yalanla dolu konuşmasında, sağlıktan adalete, eğitimden teknolojiye varana kadar Türkiye’yi bambaşka noktalara taşıdıklarını öne sürdü. Adalet Bakanlığında ve yargı kurumlarında ortaya çıkan olaylar bile ne kadar büyük bir yalan rüzgârının estirileceğini işaret ediyor.
FUHUŞ ŞEBEKESİNİN LİDERİ EMNİYET AMİRİ ÇIKTI!
Kısa süre önce bir polisin kurye olarak aracında taşıdığı kokainin uyuşturucu baronu bir savcı tarafından organize edildiği ortaya çıktı. Uyuşturucu örgütünün lideri savcı, kuryeleri polis. Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) olay ayyuka çıkınca geçen hafta savcıyı meslekten çıkarttı.
Yine geçen hafta Ankara’da ortaya çıkartılan yabancı kadın ticareti ve fuhuş şebekesinin lideri Ankara Hassas Bölgeler Koruma Müdürlüğünde görevli emniyet amiri çıktı.
Demir-Çelik sektöründe onlarca fabrikaya çöken ilk aşamada naylon faturalarla devletin 25 milyar dolandırıldığı anlaşılan Demir Yumruk operasyonunda ise organize suç örgütü liderlerinin davalarını çözen, icra-haciz dosyalarını kapatan, davalarla ilgili dosya bilgilerini önceden veren hakimin örgüte adliye katkısı sağladığı ortaya çıktı.
Kara Para aklayıcısı Sezgin Baran Korkmaz’ın serveti üzerindeki blokeyi bir günlüğüne kaldırıp, servetini yurt dışına transfer etmesine ve ardından da Türkiye’den kaçmasına olanak sağlayan savcı ve hakim ise terfi ettirildi. Birisi Adalet bakanlığına diğer yüksek yargıya tayin edildi.
Tek adam yönetimi ve AK parti iktidarı döneminde devletin her alanına yayılan çürümüşlük Ulaştırma ve Altyapı Bakanının sosyal medya paylaşımlarında da alt alta sıralanan yalanlarla başka bir boyuta ulaşıyor.
Bakan Adil Karaismailoğlu’nun resmi sosyal medya hesabından paylaştığı grafikte yer alan rakamlara göre;
29 Ekim 2018’de açılan İstanbul Havaalanında 3,5 yılda 23,7 milyar Euro’luk milli gelir yaratılmış, 51,3 milyar Euro’luk da üretim gerçekleştirilmiş. Aslında milli gelir zaten üretim demek ancak 3,5 yılda 51,3 milyar euroluk (923 milyar TL) üretim yapılabilmesi için İGA’da onlarca fabrikanın çalışıyor olması gerek. Oysa burası havaalanı herhangi bir fabrika yok!
17 MİLYAR EUROLUK ÜRETİM NASIL GERÇEKLEŞMİŞ?
Buna göre açıldığından bu yana İGA yılda 17 milyar euro üretim gerçekleştirilmiş. Türkiye’de yılda 17 milyar euroluk (306 milyar TL) üretim yapan, Türkiye bütçesinin dörtte birini tek başına karşılayan bir tesis olabilir mi? Üstelik 2020 ve 2021’de COVID 19 nedeniyle seyahatlerin kısıtlandığı, uçak seferlerinin durdurulduğu, hatta İGA işletmecilerine bu yüzden 2024’yılına kadar yılda 1,1 milyar euro tutarındaki kira ödemelerini 25 yıl öteleyerek 2045’e erteleme imkânı getirildiği düşünüldüğünde yılda 17 milyar euroluk üretim nasıl gerçekleşmiş? Türkiye’nin en köklü en büyük holdingleri bile bir yılda böyle bir üretim gelirine, ciroya sahip değil.
Tabloya göre açıldığından bu yana devletin cebinden bir lira bile çıkmadan İGA’nın Türkiye ekonomisine katkısı 3,5 yılda 80,7 milyar euro (1 trilyon 452 milyar TL) olmuş. Ancak Bakan, bu tabloyu açıkladığı basın toplantısında ise bu rakamın gerçekte 117 milyar euro olduğunu (2 trilyon 106 milyar TL) ifade etti. Bir anda artan yaklaşık 37 milyar euro farkın nereden geldiği bilinmiyor. Ayrıca toplam kira gelirinin 26 milyar euro olduğu belirtilmesine karşılık daha şimdiden 2024’e kadar olan kira ödemeleri üstte de belirttiğim gibi 25 yıl ertelendi.
BÖYLE BİR GELİR ORTADA YOK AMA KAZANÇ HANESİNE 26 MİLYAR EURO YAZILMIŞ.
Yine tablodaki rakamlara göre İGA’nın istihdama katkısı 972 bin kişi. Neredeyse 1 milyon istihdam söz konusu. Türkiye’nin en önde gelen sanayi, ticaret gruplarının hiç birisinde böyle bir istihdam yok! TÜİK’in son açıkladığı resmi işsizlik ve istihdam rakamlarına göre toplam istihdam edilenlerin sayısı yaklaşık 30 milyon. İstanbul’daki toplam istihdam ise 5,5 milyon kişi. Bakanın açıkladığı 972 bin kişilik istihdam, Türkiye’de çalışan her 30 kişiden, İstanbul’da ise her 5 kişiden birisinin İstanbul Havaalanında çalışıyor olması demek.
HEYBEDEN ÇIKARTILACAK DAHA BÜYÜK YALANLAR VAR
Bakan Karaismailoğlu’nun resmi sosyal medya hesabı adeta baştan sona bir yalan ve dezenformasyon bülteni. Hepsinin başında devletin tek kuruş harcamadığı özellikle vurgulanan Niğde akıllı otoyolu da dahil tüm paralıhazine garantili-dövize endeksli projelerle ilgili yalanlar alt alta sıralanıyor. Sadece İGA’da bu kadar çok asılsız rakam ve yalan paylaşılıyorsa, yakında asıl heybeden çıkartılacak daha büyük yalanlar var demektir.
İktidarın hukuksuzlukları ve TBMM’yi yok sayıp, kendisini kanun koyucu yerine koyan CB Erdoğan’ın kararnameleri, teker teker yargıdan dönmeye başladı. Yüksek yargının bu kararları tek adam yönetiminin hukuk ve yasa tanımazlığı karşısında yargısal denetimin ve hukuk devletinin hayati önemini bir kez daha gösterdi.
Geçtiğimiz hafta AYM ve Danıştay’dan çıkan bazı kararlar CB Erdoğan’ın kararname çıkartarak, keyfi düzenlemeler yapması, TBMM’nin yasama yetkisini gasp ederek, milletin iradesini yok sayması önünde bir hukuk denetiminin ve hukuk devletinin hâlâ varlığını sürdürdüğünü göstermesi açısından umut verici.
AYM, YİNE İPTAL KARARI VERDİ
Merkez Bankası’na yasayla verilen ‘fiyat istikrarını sağlama’ görevine karşılık, geçen yıl Fiyat İstikrarı Komitesi kurarak başına da hazine ve Maliye Bakanını atayan CB Erdoğan’ın bu kararnamesi AYM tarafından ‘anayasaya aykırılık ve kanunla düzenlenmesi gereken konularda CB kararı çıkartılamayacağı’ gerekçesiyle tümden iptal edildi. TBMM’nin yasama yetkisini, kanun yapma gücünü elinden alarak tamamıyla keyfi yönetim anlayışıyla hareket eden iktidara ‘sen kanun yapamazsın, böyle bir yetkin yok’ diyen AYM, yine CB Kararıyla kurulan Sanayileşme İcra Komitesi için de iptal kararı verdi.
Sanayileşme İcra Komitesi kurulmasına ilişkin CB kararında komitenin görev ve yetkileri arasında; “ülke için kritik öneme sahip şirketlerin ortaklık yapılarında, yurt içi üretimin sürekliliği ve ulusal güvenliği riske atabilecek değişikliklere ilişkin yapılacak işlemler konusunda karar alma ve ortaklık yapısına müdahale” maddesi de yer alıyordu. Stratejik şirketlerin hisse ve ortaklık yapılarına müdahaleyi, gerekirse el koymayı öngören bu CB kararı da yine anayasanın 123. Maddesine aykırı bulundu ve ‘kanunla düzenlenmesi gereken bir konuda CB kararı çıkartılamayacağı’ belirtilerek iptal edildi.
HAVAALANLARINA ULAŞIM VE SERVİS HİZMETİNİ GENELGE İLE BELEDİYELERDEN ALDILAR
Yüksek yargıda iktidarı hukuk devletine saygılı olmaya ve yasalara uymaya zorunlu tutan bir karar da Danıştay’dan geldi. Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) olmak üzere CHP’li belediyeleri iş yapamaz hale getirmek, kaynaklarına ve yetkilerine el koymak yönünde adımlar atan iktidar, yasayla büyükşehir belediyelerine verilen kent içi ulaşım, havaalanlarına ulaşım ve servis hizmetini 2020’de Ulaştırma Bakanlığı’nın çıkarttığı bir genelge ile belediyelerden aldı.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 2020 yılında 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu'nun “Yer hizmetleri” başlıklı 44. maddesine dayanarak yayınladığı bir genelgede, havalimanlarına yönelik taşımacılık hizmeti için ihale açma yetkisini belediyelerden, kamudan alarak havalimanını işleten özel şirketlere verdi.
Özellikle İstanbul’da İstanbul ve Sabiha Gökçen havaalanlarına ulaşım hizmetini İBB’den alan bu genelgeyle İBB çok ciddi bir gelir kaynağından mahrum edilirken aynı zamanda ranta dönüştürülen havaalanı ulaşım hizmetleriyle iktidar müteahhitlerine devasa bir kaynak yaratıldı. Danıştay 8'inci Dairesi bu genelgeye karşı açılan davada; “Kanunlar Belediyelere verilen yetkiyi ortadan kaldıracak şekilde yorumlanamaz” diyerek, itirazı haklı buldu ve bakanlık genelgesinin yürütmesini durdurdu.
TÜRKİYE’DE HÂLÂ YARGIÇLAR OLDUĞU UMUDUNU YAŞATMAK GEREK
AYM ve Danıştay’dan gelen bu kararlar giderek bağımsız yargıya ve hukuk devletine güvenin ağır hasar aldığı bir süreçte, iktidarın yasa tanımazlığına, hukuku, anayasa ve yasaları hiçe saymasına, TBMM’nin yasama yetkisinin ve kanun koyucu görevinin tek kişi tarafından elinden alınması çabalarına set çekmiş oldu.
Yargıdaki siyaset gölgesinin yoğunlaştığı bir ortamda iki yüksek yargı kurumunun bu kararları, hak-hukuk-adalet arayışlarının bir şekilde karşılık bulmaya başladığını, Türkiye’de ‘hâlâ yargıçlar olduğunu’ göstermesi açısından küçük de olsa bir umudu yaşatmak gerektiğini gösterdi.