Trabzon: Tek sesli mi, çok sesli mi?
En önemli gündem ‘iş’
Trabzon: Tek sesli mi, çok sesli mi?
Esra Yalçınalp / Mahmut Hamsici
BBC Türkçe, Trabzon
Trabzonspor bayrakları, Trabzonspor grafitileri, Trabzonspor reklamları, Trabzonspor logolu dükkanlar, Trabzonspor müzesi, Trabzonspor formaları, dört yanda satılan bordo mavili formalar ve hediyelik eşyalar...
Trabzon’da başınızı nereye çevirseniz Trabzonspor ve bordo mavi renkler var.
Geçen sezonda, dünya çapında ilgi çeken tekno müzik partili şampiyonluk kutlamaları burada da hâlâ herkesin dilinde.
“Trabzonspor Kulübü, Trabzon'un ürettiği, dünyaya armağan ettiği bir markadır. Bu marka Trabzonluluk kimliğini de bir şekilde temsil etmektedir” diyor, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin (KTÜ) yeşillikler içindeki kampüsünde görüştüğümüz KTÜ öğretim görevlisi Veysel Usta.
YouTube paylaşımının sonu
En önemli gündem ‘iş’
Kent Meydanı’na bakan tarihi Gazeteciler Cemiyeti binasında konuştuğumuz gazeteci İpek Cansel Şahin ise Trabzonspor’un kent için önemini anlattıktan sonra ekliyor:
“Şu anda gündemde Trabzonspor var ama Trabzon sadece futbolla yatıp futbolla kalkan bir şehir değil. Trabzon sadece Trabzonspor değil. Şehrin bir gerçeği var ki ekonomisi. Daha fazla fabrika açılsın, insanlara iş imkânı sağlansın.”
Şehirde kiminle konuşsak en temel gündemlerinin bu olduğunu söylüyor.
Şehrin en köklü mahallelerinden Faroz’un (Yalı) muhtarı Hamdi Karaçomak da bize Trabzon’un gündemini anlatırken aynı konuya dikkat çekiyor:
“İnsanların şu andaki tek beklentisi iş. İnsanlar geleceğini nasıl garantiye alabilir? Bizim bölgemiz biraz sarptır. Sıkıntılı bir bölgede yaşadığımız, iş olanağımız az olduğu için Trabzon hatta Karadeniz bu konuda daha sıkıntılı bölgelerden biri. İş imkânı olmadığından Trabzon’dan göç veriyoruz” diyor.
Merkezdeki bir kafede 18 ila 21 yaş arasındaki bir grup gençle görüşüyoruz.
Onlar açısından da “iş” konusu çok önemli ve şimdiden Trabzon’dan ayrılmaya karar vermiş durumdalar.
Hepsi de Trabzon’u çok sevdiklerini ama iş ve eğitim olanaklarının kısıtlılığı nedeniyle mecburen gideceklerini söylüyor.
Göç almak ve vermek Trabzon’un yapısını nasıl şekillendirdi?
Trabzon yıllardır hem göç alan hem de göç veren bir şehir.
Bu da kentin siyasi ve kültürel yapısının nasıl biçimlendiği açısından önemli görülüyor.
Tarihçi Veysel Usta, Karadeniz’in uluslararası ticarete açılmasıyla 1850’lerden itibaren Trabzon limanının çok önemli bir hale geldiğini, buradan indirilen malların Doğu Bayazıt üzerinden İran içlerine doğru gönderildiğini, bu süreçte kentte hem Batılı şirketlerin temsilciliklerinin hem de yabancı ülke konsolosluklarının açıldığını söylüyor.
Bu dönemi, “Avrupa’nın Trabzon’a, Trabzon’un da Avrupa’ya açıldığı” bir dönem olarak tanımlayan Usta, bu yıllarda kentte önemli bir kültürel yükseliş yaşandığını ancak iki yılı Rus işgaliyle geçecek olan 1. Dünya Savaşı ile bu durumun kesintiye uğradığını belirtiyor.
Kurtuluş Savaşı sonrasındaki Mübadele anlaşmasıyla Trabzonlu Rumların kentten ayrılmasının ardından, ortaya çıkan boşluğu Türk ticaret burjuvazisinin doldurmaya çalıştığını, ancak Cumhuriyet’in ilk yıllarında kırsal kesimden gelen göçler artarken bu burjuva tabakanın ise İstanbul’a göç etme eğilimine girdiğini aktarıyor.
Bunun da kent kültüründe değişime neden olduğunu belirtiyor.
Trabzon’un kendi kırsalından göç alma, İstanbul gibi şehirlere ise göç verme hali yıllarca sürmüş ve bugün de sürüyor.
Trabzon Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Aynur Köse, Türkiye’de 1950’lerde başlayan kentlere büyük göç dalgasının devamı olarak Trabzon’un özellikle 1980’lerde bir göç hareketiyle karşılaştığını, kentin ekonomik koşulları iyi ve eğitimli kesiminin büyükşehirlere giderken, kırsaldan Trabzon’a göçün arttığını ve bunun sonucu olarak tıpkı İstanbul’da olduğu gibi kentin bazı özelliklerini kaybettiğini anlatıyor.
Köse bunun kenti siyasi yapısına da etkisi olduğu görüşünde:
“Şu an Trabzon, milliyetçi muhafazakâr eğilimlerin yüksek olduğu bir şehir olarak değerlendiriliyor. Bu göç süreci ve bunun sonunda Trabzon demografisinde ortaya çıkan değişiklikler buradaki siyasi eğilimlerin de bu skalada yerleşmesini beraberinde getiriyor.”
Köse, kentin denizle bağını kopartan Karadeniz sahil yolu projesi ile kentteki artan muhafazakârlık arasında bir bağ olduğunu söylüyor.
Trabzon, son dönemde Arap ülkelerinden yoğun turist alıyor. Bugün şehirde dört bir yanda Arapça tabelalarla karşılaşmak mümkün. Bazı yabancılar şehirde konut da satın alıyor.
Köse, bu durumla ilgili olarak, “Burası milliyetçilik anlamında yüksek bir şehir ama ekonomik olarak da aynı zamanda bir can suyuna ihtiyaç duyması, o anlamda gelenleri daha kolay kucaklamasını getiriyor” yorumunu yapıyor.
Son 21 yıldır AKP’nin kalesi görünümünde
Son 21 yıllık döneme baktığımızda kentte AKP’nin güçlü olduğu görülüyor.
AKP Trabzon’da; 2002 genel seçimlerinde yüzde 43,93, 2007’de yüzde 56,76, 2011’de yüzde 58,65, 7 Haziran 2015’te yüzde 55,29, 1 Kasım 2015’te 66,53, 2018’de ise yüzde 56 oy almış.
Bütün bu seçimlerde CHP’nin oyu ise yüzde 13’ler ile yüzde 18’ler arasındaki bir bantta kalmış.
Yerel seçimlerde ise daha farklı bir manzara oluşmuş.
2004 yerel seçimlerinde CHP’nin adayı Mehmet Volkan Canalioğlu, yüzde 35,98’lik oy oranıyla başkan seçilmiş. Canalioğlu 2009’da yüzde 40,8 oy alsa da AKP’nin adayından yaklaşık yüzde yedi puan daha az oy almış. 2014’te ise Canalioğlu ile AKP’nin adayı arasındaki fark yaklaşık yüzde 35 olmuş.
İmamoğlu’nun etkisi olur mu?
Bugünkü kabinede Süleyman Soylu, Mustafa Varank, Mehmet Muş ve Adil Karaismailoğlu gibi Trabzon kökenli bakanlar bulunuyor.
Yalnız bu seçimde muhalefet cephesinde de Trabzonlu önemli bir isim var: Ekrem İmamoğlu.
Kentte 4 Nisan’da gerçekleştirilen 'Millet Buluşmaları' mitinginde İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu sahnedeydi.
Kent Meydanı’ndaki miting kalabalık ve coşkuluydu.
CHP’nin ve genel olarak muhalefetin Trabzon’da halihazırda yabana atılamayacak bir kitlesi olması nedeniyle sadece kabalığa bakarak yeni bir durumun yaşandığını söylemek iddialı bir tespit olabilir.
Bununla birlikte birçok kişi, İmamoğlu’nun Trabzon’daki kampanyaya belli bir ivme katacağı görüşünde.
Ayrıca hem İYİ Parti hem de CHP, Trabzon sokaklarında epey görünür konumdalar.
Faroz Muhtarı Karaçoman, hemşehriciliğin oylarda etkisinin olabileceği kanısında:
“Ben şahsen hemşehricilik yapmıyorum; bilgili, vizyon sahibi insana bakıyorum. Ama Karadeniz insanı yapar mı? Yapar. Karadeniz'in geneli milliyetçi bir kesimdir. İsim zikretmek gerekirse… İmamoğlu ve Soylu? Hangisi ağır basar? Bu tarafın vaatleri ne olacaktır. Diğer tarafta yapılanlar ne olmuştur?”
Gazeteci İpek Cansel Şahin, “Severiz milliyetçi olmayı, kendi insanımıza oy vermeyi severiz” diyor.
Hem kabinede birçok Trabzonlu bakanın olmasından gurur duyduklarını hem de İmamoğlu’nun kentte bir etkisinin olabileceğini söylüyor.
Trabzon oto sanayiciler sitesinde görüştüğümüz esnaf Mehmet Selim ise hemşehriciliğin eskisi kadar güçlü olmadığı kanısında:
“İmamoğlu sadece ara sıra buraya gelip yolcu olarak geçen bir insan. Eskisi gibi memleketçiliktir, hemşeriliktir artık pirim yapmıyor. Örneğin insanlar parti olarak AK Parti’ye oy verirken belediye başkanını sevmediği için ona çok kolaylıkla oy vermeyebiliyor.”
‘Kararsızlar var’
Muhtar Karaçoman, Trabzon’da belli oranda bir kararsız seçmen grubu olduğu yönündeki gözlemini paylaşıyor.
Bu seçimde en belirleyicilerden birinin gençler olacağını söyleyip ekliyor:
“Gençlerimiz her şeyi görüyor değil mi? Artık internet var. Benim kızım bile lise talebesi, benimle aşık atıyor. Eskiden sağ, sol veya milliyetçi kesim, sosyal demokrat kesim, aileden bir gelenekti. Şimdi aileden gelenek yok. Ben böyle isem benim çocuğum öyle olmuyor. Yani artık bence yeni nesil eskiye göre daha akıllı."
‘Z kuşağı kazanacak’
Kafede görüştüğümüz gençler de sanıldığının aksine Z kuşağının apolitik olmadığını, bilinçli olduklarını söylüyor.
Aleyna Taşkan parmağını sallayıp, “Z kuşağı bu seçimde kazanacak” diyor.
Gençlerin sorunları iş dışında eğitim alanında yoğunlaşıyor.
Üniversite öğrencisi Belgin Sağlam, uzaktan eğitim nedeniyle aldıkları eğitimin niteliğinde büyük düşüş yaşadıklarını anlatıyor.
Üniversiteye hazırlanan Beril Özçilingir, KPSS sınavını geçenlerin mülakatlarda elenmesine dikkat çekiyor.
Aleyna; eğitim, ekonomi ve adalet alanında düzeltmeler yapılmasını istiyor.
Gençler ayrıca Trabzon sahilinin daha da doldurulduğunu ve denizle ilişkilerinin iyice koptuğundan şikâyet ediyor.
Trabzon’da Muharrem İnce’ye oy vereceğini söyleyen gençlerle de karşılaşıyoruz.
Konuştuğumuz bir genç, bunun nedenini Kılıçdaroğlu’nu beğenmemesine ve İnce’nin HDP konusundaki tavrına bağlıyor.
‘Neden AKP’ye oy veriyorum?’
Mehmet Selim de bu seçimlerde HDP’nin konumunun Trabzon’daki birçok seçmeni etkileyeceği kanısında:
“HDP'nin terörle arasına ciddi bir mesafe koymaması kaynaklı olarak ve bugün adını koyamadıkları bir ittifakın içinde oldukları için bu bir sorun. Bu tehlikeli, flu bir alan ve bundan dolayı kimse riske girmeyecektir.”
Yıllardır olduğu gibi oyunu AKP’ye vereceğini söyleyen Selim, bu desteğinin gerekçesini iktidar partisinin, “yıllarca yönetme iradesi elinden alınmış bir kesime umut vermesiyle” açıklıyor.
Sağ muhafazakâr çizgideki bir aileden geldiğini, dedesinin Demokrat Parti destekçisi olduğunu söyleyen Selim, insanların 1950’de Demokrat Parti’yi iktidara getirdiğini ama bu iradelerinin sonra ellerinden alındığını söylüyor.
27 Mayıs döneminde dedesinin, köy evinde, olan bitenden haberdar olmak için her akşam radyosundan BBC Türkçe’yi dinlediğini, radyo çeksin diye anteniyle çok uğraştığını anlatıyor.
Aynı durumun aynı evde 12 Eylül döneminde de yaşandığını ve bunu kendisinin de deneyimlediğini anlatıyor.
“Amerikan zencilerine ve Kızılderililere” benzettiği bu kesimin 28 Şubat döneminde de aynı durumu yaşadığını ve “travmaları olduğunu” savunan Selim, “AKP’nin bugün bu kesimin birikmiş gazını temsil ettiğini, karşı cenahın ise kendi değerleriyle sürekli kavga ettiğini” söylüyor.
Bu kesimin umudunu temsil etmesi nedeniyle AKP’ye destek verdiğini söyleyen Selim ekliyor:
“Karşı cenahın da umudunu elinden almamak lazım. Yani onlar kazanamazsa bile bir şekilde sistemin içine dahil edilmelidirler. Umutsuz insan, tehlikeli insandır. Demokrasi meselesi… İşte o olgunluk bize geç gelen bir şey. Zamana ihtiyacımız var. Bizim ciddi şekilde beraber yaşamak için de zamana ihtiyacımız var. Belki 50 yıl sürecek ama yorulacağız, birbirimizle didişmekten yorulacağız.”
‘Trabzon çok sesli bir kent’
Bugün Trabzon’da AKP hala güçlü görünüyor.
Ancak bu seçimde Millet İttifakı çok daha etkili bir kampanya yürütüyor izlenimi veriyor.
Sonuç ne olursa olsun, dışarıdan göründüğünün aksine Trabzon’da farklı sesler olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Veysel Usta, Trabzon’un hep çok sesli bir yer olageldiğini, 1950’lerde Demokrat Parti’nin çok güçlü olduğu kentin özellikle 1960’larda açılan Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin de etkisiyle hem merkez sağ hem de merkez solun etkili olduğu bir döneme girdiğini söylüyor.
Usta Trabzon’un tarihine dayanarak bugün için de çok seslilik tespitinde bulunuyor:
“Trabzon her zaman çok sesli olmayı becermiş. Bugün de çok seslidir. Dışarıya seslerin kimisinin daha yüksek volümlü, kimisinin daha düşük volümlü çıkması, çok sesliliğin olmadığı anlamına gelmez. Bu çoksesliliğin temelinde de Trabzon'un kentleşmesi, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısıyla yirminci yüzyılın ilk çeyreği arasındaki kentleşme çabası vardır. Ciddi bir kültürel kimlik oluşmuş, o kimliğin içerisindeki siyasi damarlar hiçbir zaman kesintiye uğramadan varlığını sürdüregelmiştir.”
BBC TÜRKÇE