Trump, ABD Anayasa Mahkemesi’ne neden çok kızgın?

MAHKEMEDEKİ MUHAFAZAKÂR AĞIRLIK

Trump, ABD Anayasa Mahkemesi’ne neden çok kızgın?


Trump, ABD Anayasa Mahkemesi’ne neden çok kızgın?

SEDAT ERGİN YAZDI...

ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen çarşamba günü Kongre baskınını tetikleyen miting konuşmasında hedef alarak esip gürlediği yalnızca “Çakma haber medyası” diye söz ettiği basın değildi.

Keza, “Big tech” diye hitap ettiği Twitter, Google, Microsoft gibi bilgi teknolojileri alanındaki dev şirketler, “Radikal solcular” diye kızdığı Demokratlar ya da en başta yardımcısı Mike Pence olmak üzere “Güçsüz Cumhuriyetçiler” diye aşağıladığı, cesur bulmadığı partisinin bazı kesimleri de değildi...

Trump’ın kızgınlığını hiç sakınmadan ifade ettiği bir kurum daha vardı: ABD Yüksek Mahkemesi (Supreme Court)... Yani bizdeki karşılığı ile Anayasa Mahkemesi...

Bakın, Yüksek Mahkeme’den de memnun değilim. Benim aleyhime karar vermek hoşlarına gidiyor” diye konuştu Trump.

Ardından ekledi: Üçünü ben seçtim. Onlar için, özellikle de biri için çok sıkı kavga ettim...

Trump’ın ülkenin en yüksek yargı kurumundan duyduğu mutsuzluğunun nedeni çok açık. Mahkeme’ye aday gösterip seçtirdiği yargıçların cübbelerini giydikten sonra kendisiyle ilgili bir dosya önlerine geldiğinde aleyhine karar vermelerini bir türlü anlayamıyor. İhanete uğramış birinin ruh hali içinde.

MAHKEMEDEKİ MUHAFAZAKÂR AĞIRLIK

Trump döneminde atanan Brett Kavanaugh’un adaylığı geçmişiyle ilgili ortaya atılan bazı iddialar nedeniyle çok şiddetli itirazlarla karşılaşmış, kendisi 2018 yılında son derece sancılı ve yıpratıcı geçen bir onay sürecinden sonra Senato’da 48’e 50 gibi az bir oy farkıyla onay alabilmişti.

Başkan Clinton’ın seçtiği Ruth Bader Ginsburg geçen 18 Eylül tarihinde ölünce, Başkan Trump başkanlık seçimine iki aydan da kısa bir zaman kalmış olmasına rağmen boşalan üyeliği süratle kendisine yakın bir yargıçla doldurmak için tereddüt göstermedi. Trump, genç bir kadın yargıç Amy Coney Barrett’i aday gösterdi. Bu görevlendirmenin seçim sonrasına bırakılması gerektiği yolundaki itirazlara hiç kulak asmadı. Barrett, Senato’daki onay işleminin ardından 3 Kasım başkanlık seçiminden bir hafta kadar önce 26 Ekim tarihinde ant içerek görevine başladı.

Aslında Trump, -pandemi nedeniyle bazı eyaletlerde oylama yöntemlerine değişiklikler getirildiği için- usulsüzlük yapıldığı yolundaki iddialarını seçimden çok önce dillendirmeye başlamıştı. Nitekim Ginsburg’un yerine ivedilikle atama yapmasını 24 Eylül tarihinde gerekçelendirirken “Bu iş muhtemelen Yüksek Mahkeme’de sonuçlanacak. O nedenle dokuz üyenin de olması önemli” diye konuşmuştu.

MAHKEMEDEN BİR VE İKİ PARAGRAFLIK RET KARARLARI

Trump ve ekibi, seçimi Demokrat aday Joe Biden’ın kazanması üzerine özellikle bazı kritik eyaletlerdeki sonuçlara karşı kuvvetli bir itiraz kampanyası yürüttü. Ancak, gerek birinci derece mahkemelerde, gerek temyiz mahkemelerinde yapılan başvurular büyük ölçüde sonuçsuz kaldı.

Ve dosyalar sonunda Washington D.C.’deki Yüksek Mahkeme’ye gitti. Trump ekibinin iki başvurusu seçimin sonucuna etkisi bakımından kritik önem taşıyordu. Mahkeme, önce 8 Aralık tarihinde Demokratların kazandığı Pennsylvania eyaletindeki sonuçla ilgili başvuruyu görüştü. Oybirliğiyle alınan kararda tek cümlelik bir açıklamayla “Yargıç (Samuel) Alito’ya iletilen ve onun tarafından Mahkeme’ye getirilen ihtiyati tedbir başvurusu reddedilmiştir” denilerek olumsuz yanıt verildi.

Yüksek Mahkeme’nin ikinci kritik kararı 11 Aralık günü geldi. Mahkeme, bu kez Teksas eyaletinin Michigan, Georgia, Pennsylvania ve Wisconsin eyaletlerindeki seçimlerin iptali için yaptığı başvuruyu görüştü. Bu başvuru Teksas eyaletinin Cumhuriyetçi Başsavcısı tarafından yapılmıştı ve ayrıca 18 eyalet başsavcısı 106 Cumhuriyetçi Kongre üyesi tarafından destekleniyordu.

Yüksek Mahkeme’nin vereceği karar, Trump’ın Delegeler Kurulu’nun 14 Aralık’ta yapacağı ve Joe Biden’ı seçmesi kesin olan toplantısı öncesindeki son umuduydu. Beklediği karar çıkmayınca Trump’ın tepkisi Yüksek Mahkeme’yi “dirayet göstermemek” ve “cesur olmamakla” eleştirdiği (No wisdom, no courage) bir tweet mesajı atmak oldu.

TRUMP’TAN MAHKEMEYE ‘SOSYAL ÇEVRE’ SUÇLAMASI

Ve iş sonunda 6 Ocak felaketinden hemen önceki mitingde Başkan Trump’ın öfkeli taraftarlarının önünde Yüksek Mahkeme’yi suçlamasına kadar vardı. Trump’ın özellikle kızdığı üye, aday gösterdiğinde büyük itirazlarla karşılaşan Brett Kavanaugh oldu. Kendisini kastederek şöyle konuştu:

En sadık senatörler gelip adaylığına itiraz ettiler, ‘Bizi çok zora sokuyor, bundan vazgeçelim’ dediler. En az yarısı böyle dedi. Ben ‘Hayır, bu ona haksızlık olur, hiçbir yanlışı yok. Bunların hepsi uydurulmuş hikâyeler’ dedim. Ve onaydan geçirdik.

Peki sonra ne oldu dersiniz” diye kinayeli bir şekilde soruyor ardından Trump ve seçtiği üyeleri kastederek şöyle konuşuyor: “Umurlarında bile olmadı. Hepimize zarar vermek, ülkeye zarar vermek için sınırlarını zorladılar...”

Trump, daha sonra kendisinin Yüksek Mahkeme’deki yargıçları kontrol ettiğini ileri süren bir gazete haberine getiriyor sözü: “Ben kontrol ediyormuşum. Onlar kuklaymış... (Eski) Adalet Bakanı Bill Barr da bu şekilde etkilendi. Benim şahsi avukatım gibi görülmek istemedi. Yüksek Mahkeme’ye gelince... Devamlı benim aleyhime karar veriyorlar. Neden biliyor musunuz? İşin aslı şu ki, mahkemeye üye olmalarından sonra hiçbiriyle konuşmadım. Ama habere bakarsanız onlar benim kuklalarım. Bundan (yakıştırmadan) nefret ediyorlar, çünkü sosyal çevrede iyi durmuyor, bunun içinden çıkabilmenin yolu da Trump aleyhinde karar vermek oluyor... Ve bu şekilde hareket ediyorlar. Evet, ben de onları tebrik ediyorum...”

YÜKSEK MAHKEME’NİN GÜCÜ

Trump’ın bu sözleri, kaybettiği seçim sonucunu tersyüz edebilmek için Yüksek Mahkeme’nin üyelerinden kendisine sadakatle davranmalarını beklediğini ve bunu göremeyince ne kadar büyük bir hayal kırıklığı ve kızgınlık yaşadığını gösteriyor.

Bütün bu hadiseden çıkartmamız gereken en önemli sonuçlardan biri, ABD’de yüksek yargının Başkan’ın bütün taleplerine, yaptığı baskıya rağmen bağımsız ve tarafsız bir şekilde karar alabilme yeteneğini sergileyebilmiş olmasıdır.

Verilen kararlar, bu yönüyle ABD’de hukukun üstünlüğünü ve fren ve dengeleme sisteminin işleyişinde Yüksek Mahkeme’nin ne kadar hayati bir rol oynadığını gösteren tarihi bir dönüm noktası olmuştur.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/trump-abd-anayasa-mahkemesine-neden-cok-kizgin-41712190

SEDAT ERGİN / HÜRRİYET