Trump'ın Ortadoğu barış planı sadece kendine ve Netanyahu'ya yarıyor
Filistinlilere çok sıkı kısıtlamalar altında muhtemelen bir tür özerklik verilecek.
İsrail başbakanının hayallerini gerçekleştirse bile bu anlaşma, şiddet ve daha fazla istikrarsızlığa neden olacak bir reçeteden başka bir şey değil
Ahmed Aboudouh Danışman Editör @Abodou7
Donald Trump'ın Ortadoğu "barış" planının sonuçlarını anlamak istiyorsanız, silahlı birinin evinize girdiğini ve oturma odanıza, yatak odanıza, mutfağınızın ve tuvaletinizin bir kısmına el koyduğunu; size ve ailenize de sıkışmanız için küçük bir oda bıraktığını hayal etmelisiniz.
Muhtemelen mahkemeye gider ve evinizin size iade edilmesini talep edersiniz. Mahkeme davanızı incelerken evinizin yeni işgalcisi, size ve ailenize kalan alana da yavaş yavaş el uzatır. Artık onun izni olmadan mutfakta yemek pişiremiyorsunuz. Onun kullanmayacağından emin değilseniz banyoyu kullanamıyorsunuz ve elbette TV izlemeyi veya bahçede çocuklarınızla biraz zaman geçirmeyi de tamamen unutmanız gerekiyor.
Daha sonra yolun sonundaki büyük villada yaşayan zengin, güçlü komşunuz bu krizi çözmek için araya giriyor. Verdiği karar şu: "Peki, neden biraz para alıp evin kaybettiğiniz tüm kısımlarını unutmuyor ve yeni ziyaretçiyle huzur içinde yaşamıyorsunuz?”
İsrail hükümeti katılmasa da İsrail-Filistin durumuna dair görüşüm bu. Trump da muhtemelen Tel Aviv'deki müttefiklerini destekleyecek gibi görünüyor. İsrail medyasındaki sızıntılara göre, Trump'ın "Yüzyılın Anlaşması" diye bahsettiği ABD planıyla İsrail'in Kudüs'te tam kontrol sağlaması ve Birleşmiş Milletler'in (BM) yasa dışı kabul ettiği tüm yerleşimlerin kalıcılaştırılması bekleniyor. Anlaşma, işgal altındaki Filistin topraklarının üçte birini koparacak ve Filistin'in sınırlar üzerindeki kontrolünü sona erdirecek. Ama en önemlisi de Filistinlilere çok sıkı kısıtlamalar altında muhtemelen bir tür özerklik verilecek.
Bu, zengin ve güçlü komşunun, asıl ev sahibine sunduğu teklifle hemen hemen aynı. Bu plan, "barışla" ilgili herhangi bir şey sağlayabilir mi?
Bana göre bu (planın sonucundan bağımsız olarak) 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan sonra İsrail'in en büyük zaferi; olan oldu. İsrail anlaşmayı, ister Batı Şeria'da ister Ürdün Vadisi'nde olsun, topraklarını genişletmek için kullanacak. Bu da "barışı" böyle bir planın elde edebileceği belki de son şey haline getiriyor. En az 4 devletin tepeden tırnağa kaosa battığı ve mutlak bir kargaşayla boğuştuğu bölgede bu planı dayatmaya çalışmak daha fazla aşırılık, şiddet ve savaştan başka bir şey getirmeyecek. Bu planda bir Filistin devletine yer olması düşük ihtimal, yani Kudüs tamamen İsrail'in kontrolü altında olacak.
Ancak bu yeni düzenleme, İsrail'in güvenliğini tehlikeye atabilir. Hamas Lideri İsmail Haniye, Trump'ın planını "başarısızlığa mahkum" ve Filistin'e yönelik yeni bir komplo" diye nitelendirdi. Şiddete açıkça atıfta bulunarak planın, Filistinlileri İsrail'le"mücadelelerinde yeni bir aşamaya" itebileceğini söyledi. Bölgeyle ilgili daha geniş çaplı değerlendirmeler de var. 2016'daki kötü şöhretli açıklamasında IŞİD'in eski lideri Ebubekir Bağdadi'nin, örgütün nihai hedefinin Filistin meselesini de içerdiğini vurguladığını unutmayalım."Yahudiler Filistin'i unuttuğumuzu ve bizi bundan uzaklaştırdıklarını sandı" demişti. "Filistin'i bir an bile unutmadık... Cihatçı birliklerin öncüleri, sizin uzak sandığınız ama bizim yakın olduğunu bildiğimiz gün gelince sizi kuşatacak. Her gün daha da yaklaşıyoruz."
Tüm risklere rağmen bu anlaşma, yalnızca İsrail için değil, Binyamin Netanyahu ve Trump de için önemli. Yaklaşan seçim için ateşli taraftarlarının desteğini sağlamlaştırmak isteyen ABD başkanı, bu planı bir zafer gibi göstermek isteyecek. Planın açıklanması da bu şekilde pazarlanacak. Netanyahu, kendisinin reddettiği ama salı günü mahkemeye sunulan üç cezai yolsuzluk suçlamasıyla karşı karşıya. Buna ek olarak, Netanyahu'nun da belirsiz bir seçim kampanyası var. "Yüzyılın Anlaşması" dikkatleri dağıtması açısından hoş bir olay.
Bu, İran için de özel bir an. Tahran'la yapılan nükleer anlaşmadan çekildikten sonra "maksimum baskı" politikası izleyen Trump, eşi görülmemiş, felç edici ekonomik yaptırımlar uygulamıştı. Washington, İran'ın Ortadoğu'daki etkisini bitirmeyi hedeflese de bu yeni plan, İran'ın bölgedeki taşeronlarını yalnızca daha fazla öfkelendirecek.
Ancak İsrail, olası bir güvenlik ikilemiyle karşı karşıya kalan tek devlet olmayacak. Çoğu Arap komşusunun istediği en son şey, yurt içinde yükselecek olası bir tepki. Ürdün Kralı II. Abdullah bundan özellikle korkuyor. Trump'ın 2017'de göreve başlamasından bu yana Ürdünlülerin Arap-İsrail çatışmasıyle ilgili en hassas meselelerine yönelik tarihsel tutumunu değiştirmesi için baskı görüyor. Buna Ürdün'de geçici olarak yaşayan 700 binden fazla Filistinliye vatandaşlık verme baskısı da dahil. Dahası ABD, Ürdün'ün yeni şartlar altındaki Kudüs'ün kutsal Müslüman bölgelerinin koruyuculuğunu üstlenmesini ve planı meşrulaştırmasını istiyor.
Bu arada, ortak İran tehdidi ve ABD'nin teşvikiyle kısa zaman önce İsrail'le bağlarını pekiştirmeye yönelik bazı geçici adımlar atan Körfez devletlerinin, en azından şimdilik bazı girişimler yapmaktan başka şansı olmayacak. Dün Suudi Dışişleri Bakanı, "İsrail pasaportu sahiplerinin şimdilik krallığı ziyaret edemeyeceklerini" ilan eden ilk kişi oldu.
Bu durumda Trump'ın, yeniden seçilmek için İsrail'in ve işgal ettiği toprakların, birçok Arap devletinin ve bütün bölgenin istikrarını riske atmaya hazır olduğu çok açık. Ayrıca IŞİD ve diğer aşırılık yanlısı Sünni grupları canlandırabileceği ya da Şii milisleri etkileyebileceğini pek de düşünmüyor gibi görünüyor. Trump, Netanyahu'nun "Yüzyılın Anlaşması" hayalini gerçek kılarak arkadaşının siyasi kariyerine başbakan olarak devam etmesine yardım etmeyi umuyor.
Bu esnada Filistinli yetkililerin de kendi sorunları var. Filistin liderliği giderek yaşlanıyor ve herhangi bir alternatif anlaşmada çok ilerleme kaydedemedi. Trump'ın planını açıkça reddetme hakkına sahipler ama köşeye sıkışmış ve kötürümleşmiş görünüyorlar.
Trump, kendisini anlaşmayı en iyi yapabilecek kişi olarak görüyor ve modern dünya tarihindeki en karmaşık "barış" anlaşmasını, bir iş anlaşması gibi ele alıyor. Fakat Trump'ın önerdiği barış değil. Savaş, kan ve daha fazla istikrarsızlık yaratacak bir reçete; daha azı değil.
Aboudouh'nun tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Trump'ın Ortadoğu barış planı sadece kendine ve Netanyahu'ya yarıyor, bölgenin geri kalanı zarar görecek
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler sehitlerolmez.com ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.