Turist - The Tourist - Johnny Depp ve Angelina Jolie

Bu filmi mühim bulmamıza yol açan başka faktörler de mevcut.

Turist - The Tourist - Johnny Depp ve Angelina Jolie




Turist - The Tourist - Johnny Depp ve Angelina Jolie

Kış sezonunun merakla beklenen filmi, başrollerde iki müthiş yıldızı, Johnny Depp ve Angelina Jolie'yi kariyerlerinde ilk kez biraraya getirmesi açısından enteresan herşeyden önce. Dahası bu filmi mühim bulmamıza yol açan başka faktörler de mevcut.

Gelin bu sefer değişiklik yapıp filmi bölümlere ayırarak analiz edelim. Aslında bu benim için de daha iyi olacak. Zira senaryosu, türlü entrika barındıran, sürprizler içeren bir yapıda. Hem açık vermemek, hem de diyeceğimizi rahat demek için böylesi daha uygun olabilir.

YÖNETMEN: 37'lik Alman filme fırtına gibi başlıyor. Ne jenerik, ne "şu sunar, şunun katkılarıyla" numaraları. Florian Henckel von Donnersmarck; sinemasının da ismi kadar görkemli olacağının işaretlerini daha önce vermişti aslında. İlk uzun metrajı 2006 tarihli Das Leben der Anderen ile tüm eleştirmenleri kendine aşık etmekle kalmadı, en iyi yabancı film dalında ülkesine Oscar kazandırdı. Sinemayı ne kadar ciddiye aldığını anlatmak için bir örnek vereyim: Tüm genç sinemacılara favori yönetmenleri sorulduğunda malum-klişe listeler uzayıp gider. Genç Almana sorulduğundaysa von Donnersmarck listesinin başına Robert Zemeckis'i alıyor. Zemeckis'in Orson Welles-vari uzun plan-sekanslarından minik bir bölümü bu filmde de bulacaksınız. von Donnersmarck, herhangi bir aksiyon sırasında kimin nerede ne yaptığını, ne yöne baktığını kaybetmeden sonuna kadar gidebilmeyi gösterdiği gibi, kamerasını kimi zaman öyle farklı yerlere koyuyor ki, seyirci, baş karakterin öznel kamerasına dönüşüveriyor. Neyse, devam edelim. İlginçtir, bu filmde de "başkalarını özel tertibatla dinleyen adamlar" var. Dinledikleri de Jolie''nin karakteri Elise..



SENARYO: Sır değil, The Tourist 2005 yapımı "Anthony Zimmer" in yeniden çevrimi. Aslında yeniden çevrim demek hata olur. Fransız sinemacı Jerome Salle'nin senaryosunun serbest bir uyarlaması diyelim. Tanıtımlarda okumuşsunuzdur. Kalbi kırık bir ABDli (Depp), kafasını dağıtmak için Avrupa seyahatine çıkar, kendini Venedik''te bulur. Burada gizemli bir kadınla (Jolie) karşılaşır. Bu sırada İngiliz gizli servisi, İtalyan polisi aracılığıyla çok tehlikeli bir hırsızı yakalamanın gayretindedir. Olaylar gelişir. Frank hayatının aşkını bulduğunu sanırken silahların konuştuğu, kovalamacaların eksik olmadığı bir maceraya sürüklenir. Yönetmen von Donnersmarck'ın da yer aldığı senaryo ekibi, türlü numaralarla seyirciyi maceranın bir parçası yapar. Entrika, hayli değer biçilen finalle son bulduğunda taşlar yerine oturmaya başlar. Hani "vaat ettiğini yerine getiren her film iyidir" diyoruz ya; işte tam o noktadayız. Yani başarılı bir senaryo bu. Vaat edilenlerin hiç değilse önemli bir kısmını bulacaksınız. Entrika, akıl oyunları, aksiyon, gırla.. Eksik olansa romantizm ki ona birazdan değineceğiz.

DEPP VE JOLIE: Yapım notlarından öğreniyoruz ki, Hollywood'un iki sükseli yıldızı, sadece ilk kez başrolü paylaşmıyor, çekim setinde de ilk kez tanışıyorlar. Von Donnersmarck için ilk Hollywood deneyiminde ne zorlu bir sınav bu! Yıldız personaları bir yana, Jolie ve Depp'in kimyasının tutup tutmayacağı da merak konusuydu. Benim görüşüm; ı-ıh tutmamış. Doğrusu, Jolie'nin hayli sınırlı bir yeteneği olduğunu düşünüyorum. Henüz ilk sahnede, daha önce bir düzine kadar filmde gördüğümüz fettan Jolie gülümseyişini koyveriyor. Ardından salına salına bitmek bilmeyen yürüyüşler. (Von Donnersmarck, bu alımlı yürüyüşe tav olup plan-sekansları uzatmış olabilir mi?) Jolie için çok kolay bir rol olmuş bu. Fettan, gizemli, çapkın bakışlı. Ne var ki yılların (henüz 35 yaşında!) ve onca çocuğun götürdükleri yüzünden okunmuyor da değil. Yoğun makyaja rağmen Jolie>nin özellikle yanak kısmındaki çökmeleri-sarkmaları fark edebilirsiniz. 47 yaşındaki Johnny Depp'le aynı yaşta görünmeleri sorun yaratmamış olmalı!. Depp.. Bu adamı sadece Karayip Korsanları ile tanıyıp baştacı edenleri gördükçe, ifrit olmamak mümkün değil!. Kariyerini "yakışıklı aksiyon yıldızı" yaftasına yapıştırıp çok daha önceleri milyonları götürebilecekken "Makas Eller" de ve daha sonra bir çok kez yaptığı gibi film icabı "tipini kaydırmaktan" gocunmadı. Oyunculuğunu, çoğu zaman ağır makyajın altından göstermeyi başardı. Bu filmde de zor rol, onun aslında. Ürkek, saf, yabancı diyarlarda şuursuz bir Amerikalı turist gibi dolaşmayı başarmış. Özellikle Jolie ile ilk kez karşılaştıkları, trende karşılıklı oynadıkları sahnelerde Depp>in yüzüne iyi bakın. Karakterine bürünürken kullandığı mimikleri daha önce hiç bir filmde kullanmamış olabilir. İkisi arasındaki kimya eksi puan, film de en çok yarayı buradan alacaktır sanırım. Romantizm boyutu tutturulamayınca, finale doğru kendinizi yönetmenin yapmaya çalıştığı şeyden de uzaklaşırken bulabilirsiniz. Elise, bildiğiniz Angelina Jolie, neyse o; Frank'teyse daha önce hiç görmediğiniz bir Johnny Depp var. Jolie ve Depp'in birbirlerinden etkilenmesini anlayabiliriz de bu kadar fettan bakışlı tehlikeli bir kadının (nedense güzel diyemiyorum farkettiniz mi), bu kadar safiyane, herhangi bir karizmadan uzak bir adamdan neden hoşlandığını anlamakta zorlanacaksınız..



DİĞERLERİ: Yan kadro müthiş. İngiliz aktör Paul Bettany, Jennifer Connolly ile evli olmanın dışında başka başarılara da sahip. Bir kere iyi bir oyuncu olduğunu her defasında daha fazla hissettiriyor. Arada "Legion" gibi yanlış filmlerde yer almasa, kariyeri daha parlak bir noktaya gidebilir. Burada, yıllardır kovaladığı gizemli hırsızın peşindeki ajan rolünde onu bir kez daha hayranlıkla izleyeceksiniz. Daha çok prens, şövalye gibi rollerden tanıdığımız Rufus Sewell ise bu kez sizi çok şaşırtacak. Kötü adam kontenjanındaysa 73 yaşındaki Steven Berkoff resmen parlıyor. Rambo 2a bir Rus helikopterinden füze atmaya yelteniyordu hatırlarsınız. Jolie nin boğazına bıçak dayadığında gözlerine dikkat edin. Bir zamanların James Bond u Timothy Dalton'dansa yıllar çok şey götürmüş.

FİNAL: Geldik en çetrefilli bölüme. Sürprizleri bozmamak adına ketum davranalım. Filmin finalinin beni şaşırttığını ve beğendiğimi söylemeliyim. Böyle bir film, iyi bir finalsiz olmazdı zaten. von Donnersmarck, en sevdiği oyuncağını kimseyle paylaşmak istemeyen bir çocuk gibi. Sizi, finali tahmin edebilecek tüm ipuçlarından mahrum bırakıyor. Buna "zorlama" da diyebilirsiniz, takdir sizin. Ancak filmin başarı puanını artıran bir sonla filmin noktalandığını belirtmek, boynumuzun borcu. Yazımızın finalini de bu bölümde yapalım öyleyse. The Tourist, iki büyük yıldızı aynı filmde görmek isteyenleri, Venedik'i sevenleri, hafif komedi soslu bir macera filmi izlemek isteyenleri mutlu edecektir. Ama sadece, gelecekte çok daha büyük olacak bir yönetmenle -henüz ikinci metrajıyla tanışmak için bile gidip seyredilebilir. Oliver Hirschbiegel, Marc Foster bir yana, Hollywood'a transfer olan Almanlar arasında çok farklı bir yerde Von Donnersmarck: bir turist gibi sinema dünyanıza dalıp bir daha hiç çıkmamaya da kararlı.

beyazaperde.com