Türk demokrasisinin hafızasıydı: Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar

Bayar 22 Ağustos 1986 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

Türk demokrasisinin hafızasıydı: Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar


Celal Bayar, kendisine darbe yapanlardan da ona idam cezası verenlerden de uzun yaşayacaktı. Tarih vicdanında ve halk nezdinde cuntacıların nasıl mahkûm olduğunu görecek kadar uzun bir hayat yaşayacaktı
 

Celal Bayar gecenin geç saatlerine kadar uyanık kaldı ve Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’dan gelişmeleri rapor aldı. Erdelhun’a göre büyütecek bir durum söz konusu değildi. Ordu içinde rahatsız küçük bir grubun hareketliliği söz konusuydu ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı meşgul edecek kadar mühim bir mesele değildi. Cumhurbaşkanı Bayar eski bir İttihatçıydı ve darbenin ne demek olduğunu yaşayan herkesten daha iyi biliyordu. Yine de Genelkurmay Başkanı Erdelhun’un verdiği brifinge güvenerek o gece yatağına çekilerek uyumaya karar verdi.

Saat 05.00 sularında Çankaya içte ve dışta “Köşk Harekatı” ile kuşatıldı. Celal Bayar’ın güvendiği isimlerden biri olan Cumhurbaşkanı Muhafız Alayı Komutanı Osman Köksal, Cumhurbaşkanı’na ihanet ederek General Burhanettin Uluç ile beraber Cumhurbaşkanı Bayar’ı teslim almaya geldi.

Celal Bayar yalnızca eski bir İttihatçı değil, aynı zamanda bir Teşkilat-ı Mahsusa üyesiydi. Kurtlukta düşeni yemenin kanun olduğunu çok iyi biliyordu.

Bu yüzden teslim olmaya hiç niyeti yoktu, silahını önce darbecilere direnmek için hazırladı.

27 Mayıs 1960 darbesi cereyan ettiğinde darbecilere karşı silahlı direniş teşebbüsünde bulunan tek kişi Cumhurbaşkanı Celal Bayar’dı; ama muvaffak olamadı.

Bu yüzden silahı kendi şakağına dayadı; ama araya giren askerler onu durdurdular.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar’dan tutuklanma öncesi istifa etmesi istendi, ama Celal Bayar kendisini sandıkla milli iradenin getirdiğini ancak sandıkla görevinden ayrılacağını sert bir biçimde darbecilere iletmesi üzerine tutuklandı. Tutuklanma süreci sonrası sabık Cumhurbaşkanı konumuna düşen Bayar, kendisine hakaret eden darbeci subayların kötü muamelesine dayanamadı. 25 Eylül gecesi intihar etmek için kemerini bir kement haline getirerek boynuna geçirdi, ama nöbetçi erin durumu fark etmesi üzerine Bayar, İttihat ve Terakki büyüklerinin geleneği haline gelmiş intiharda yine muvaffak olamadı.

Türk demokrasisi açısından utanç verici bir hatıra olarak belleklerde yer edinen Yassıada davalarında yargılandıktan sonra Bayar için artık yolun sonuna gelinmiş gibi görünüyordu;

Sanık Celal Bayar Türk Ceza Kanunun 146 taksim birinci maddesi uyarınca ölüm cezasına çarptırılmasına oy birliği ile karar verilmiştir.


Hâkim kararını açıkladığında hemen arkasında bulunan Adnan Menderes gözlerini kapatarak içinden ah geçirirken Celal Bayar hiç tepki göstermemiş, kararı büyük bir olgunlukla karşılamıştı. Mahkeme Cumhurbaşkanı Celal Bayar için verdiği idam kararını ilerlemiş yaşını gerekçe göstererek ömür boyu hapis cezasına çevirdi. Oysa Celal Bayar, kendisine darbe yapanlardan da ona idam cezası verenlerden de uzun yaşayacaktı.

 

Tarih vicdanında ve halk nezdinde cuntacıların nasıl mahkûm olduğunu görecek kadar uzun bir hayat yaşayacaktı.

Bayar 22 Ağustos 1986 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

İkinci Abdülhamid, Enver Paşa, Atatürk, İnönü, Menderes başta olmak üzere Türk demokrasisi için kırılma noktaları olarak kabul edilen en kritik dönemlere yalnızca şahitlik etmedi, bu dönemlerin en önemli faillerinden birisi oldu.

Dayısı kabuklarını kırmasını sağladı

Tam ismiyle Mahmut Celal Bayar 1883 yılında Bursa’da göçmen bir ailenin çocuğu olarak Umurbey Köyü’nde dünyaya geldi. Çocuk yaştan beri okumaya büyük bir ilgisi bulunan Celal Bayar çocuk denilecek bir yaşta evden kaçarak İstanbul’da bulunan teyzesinin yanına geldi. Amacı, Mekteb-i Sultani’de okumaktı. Fakat teyzesinin maddi durumu küçük yeğenini burada okutabilecek durumda değildi. Bu sebeple Bayar evine geri gönderildi; ama babası oğlunun bu azmi karşısında ona kızmamış ve oğlunun okuyabilmesi için elinden geleni yapmıştı.

Azimli bir genç olarak kendini yetiştirmek için elinden geleni yapan Bayar’ın hayatını derinden etkileyecek olay, dayısı Mustafa Şevket Bey’in evlerine misafir olmasıydı. Mustafa Şevket Bey, Sultan Abdülhamid’e karşı yapılan başarısız darbe girişimi Çırağan Baskını’nda Ali Suavi ile beraber yer almıştı. Bu darbede amaç Beşinci Murad’ı Çırağan Sarayı’ndan kaçırarak Sultan Abdülhamid’in yerine tahta oturtmaktı; ama Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın darbenin başı olan Ali Suavi’yi öldürmesi teşebbüsün başarısız olmasına sebep olmuştu. Mustafa Şevket Bey, kendisinin de arananlar arasında olduğunu öğrenmesi sonrası Irak’a kaçmış uzun süre burada bulunup kadılık yapmıştı.

Mustafa Şevket Bey aradan bir süre geçince İstanbul’a geçmiş; ama mevcut durumu güvenli bulmayarak kız kardeşinin yanına Bursa’ya gelmişti. Celal Bayar bu ziyaret vesilesiyle dayısı Mustafa Şevket Bey’den yer altı siyasetini öğrenmiş ve Sultan Abdülhamid muhaliflerini tanımıştı. Ayrıca Mustafa Şevket Bey, kız kardeşinin evinden ayrılırken tüm gizli yayınlarını ve dergilerini yeğeni Celal Bayar’a bırakmıştı. Bayar bu olaydan sonra Abdülhamid’e muhalif söylemlere ilgi duymuş ve yıllar sonra Sultanı deviren İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde önemli görevler üstlenmiştir.

Sonrasında eğitimini ilerletmek için Bursa yolunu tutan genç talebe Celal Bayar, Ziraat Bankası’nın yaptığı sınavı kazanarak bankacılık sektörüne atılmıştı. Bu ilerleyen yıllarda Bayar’ın hayatını derinden etkileyecek kararlardan biriydi.

Milli Mücadele’nin ‘Galip Hocası’ydı

Celal Bayar, İttihat ve Terakki iktidarında Ege Bölgesi’nin önemli bir ismi konumuna gelmişti. İzmir bölgesi İttihat ve Terakki Cemiyeti mesul kâtibi görevini yürütüyordu ki bu makam validen daha fazla yetki ile donatılmıştı. Balkan Savaşları sonrası Edirne mücadelesi ve Hareket Ordusu’nda da önemli görevler üstlenen Bayar, bölgenin hem saygı duyduğu biriydi hem de bölge siyasetini çok iyi biliyordu. İzmir’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin mesul kâtibi olarak görev yaptığı yıllarda genç bir talebe olan Adnan Menderes lise arkadaşlarıyla beraber Celal Bayar’ı ziyaret etti ve o ziyaretten Adnan Menderes’in idamına kadar ikili hep dost olarak kaldı.

 

Celal Bayar’ın en önemli hizmetlerinden birisi de Millî Mücadele sürecindeki faaliyetleridir. Galip Hoca takma ismiyle kılıktan kılığa girerek mücadele eden Celal Bayar, bölgedeki “Efe siyaseti”ni çok iyi biliyordu. Bu faaliyetler ona önce Mebusan Meclisi’nin kapılarını açmış, sonrasında Mustafa Kemal’in dikkatini çekmişti. 

Mustafa Kemal’in daveti ile Ankara’ya geçti

Mebusan Meclisi’nde bulunduğu süreçte aktif bir direniş gösteren Bayar, Mustafa Kemal’in daveti ile Ankara’ya geçmişti. Burada Saruhan vekili olarak göreve başlayan Bayar, geçiş sürecinde İstanbul’da Millî Mücadele aleyhine çıkartılan fetvalara karşı Anadolu ulemasının Millî Mücadele lehine fetva çıkartmasını organize ederek Ankara’da sivrilmişti.

İstiklal Mahkemelerinin kurulmasını teklif edenlerdendi

Celal Bayar, Ankara’ya geçtikten sonra önemli görevler üstlenmişti. Özellikle Meclis kürsüsündeki hatipliği ve verdiği önergelerle meclisin en önemli isimlerinden birine dönüşmüştü. 

Evvela İzmir işgalinin tüm yurtta protesto edilmesi için meclise verdiği önerge ile gündeme gelmişti. Bunun dışında da birçok önergede ismi bulunan Bayar, İstiklal Mahkemeleri’nin kurulması aşamasında da bulunmuştu. Bayar; Tevfik Rüştü Bey ve Refik Şevket Bey ile beraber siyasi hayatımızda çok önemli bir yerde bulunan İstiklal Mahkemeleri’nin kurulması için önerge verecekti. Bayar bu önergeyi yıllar sonra şöyle açıklayacaktı; 

Biz üç kişi bu işi kuvvetle halledilir fikrindeydik. Ben, Tevfik Rüştü ve Refik Rüştü İnce bu düşüncedeydik. Bu bir ihtilaldir. O halde kuvvet şart... İstiklal Mahkemeleri için Fransız İhtilalinden ilham aldık. Biz üç kişi takriri imzaladık ve meclise verdik. İstiklal Mahkemelerinin kuruluş sebebi Millî Mücadele’nin gayesini temin etmekti. TBMM nasıl bir gaye ile kurulmuş ise İstiklal Mahkemeleri de onu korumak için kuruldu.


Komünist olmakla itham edildi

Devrim sonrası Sovyetlerle iyi ilişkiler kurmak isteyen Ankara hükümeti komünist harekete Halk İştiraküyun Hareketi ile müsaade göstermişti. Mustafa Kemal bu hareket içine bizzat kendi yakın arkadaşlarını girip bulunmaları için teşvik ediyordu, fakat kısa süre sonra komünist hareket Enver Paşa için çalışan Yeşil Ordu isimli gizli grubun karargahına dönüşmüştü. Bu yüzden burada bulunan ve görev alanlara çok iyi gözle bakılmamıştı. Mustafa Kemal bir konuşmasında Celal Bayar’ın yüzüne bakarak “Celal gibi arkadaşlarımızla (komünist parti) kurmamız lazım” demesi Celal Bayar’ı komünistlik iddialarıyla karşı karşıya bırakmıştı. Durumu yakından bilen Mustafa Kemal ise iddialara itibar etmemişti.

İş Bankası’nı Celal Bayar kurdu

 

Hindistan Müslümanları Kurtuluş Savaşı sürecinde Mustafa Kemal’e yüklü miktarda yardım parası göndermişti; ancak ticaretle pek ilgisi bulunmayan Mustafa Kemal daha sonraları bu parayı nasıl değerlendireceğini bilememişti. Uşakizade Muammer Bey, bu paranın değerlendirilmesi için Mustafa Kemal’e ihracat işine girmesini tavsiye etmişti, Paşa, Muammer Bey’e bu durumu bir iktisatçı olan Celal Bayar ile görüşmesini tavsiye etti.
Uşakizade, Bayar ile görüştüğünde Bayar bambaşka bir öneride bulundu. Bayar’a göre memleketteki en önemli sıkıntı bankaların kredi vermemesiydi, bu yüzden milli ve yerli bir bankanın kurulması daha hayırlı olacağını beyan etti. Bu öneriyi duyan Mustafa Kemal, Celal Bayar’ı davet ederek bu öneriyi bir kez de kendisinden dinledi. İkna olan Mustafa Kemal Paşa bu bankanın kurulması görevini de Celal Bayar’a verdi. Bayar bu gelişmeler üzerine milletvekilliğinden istifa ederek İş Bankası’nı kurmuştu. Kısa sürede banka büyük başarılar elde etti ve Celal Bayar Mustafa Kemal’in ekonomideki prensi haline geldi.

Celal Bayar 1937’de Başbakanlığa getiriliyor

Mustafa Kemal ile İsmet İnönü arasında artan gerilimler devlet mekanizmasını zora sokuyordu. Mustafa Kemal kişisel olarak ilgilendiği Tarih Tezi gibi konularda İsmet Paşa’nın gevşek davranmasına çok öfkeleniyor, İsmet İnönü ise Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in hükümet işlerine karışmasından son derece rahatsızlık duyuyordu. Örneğin; bir gece vakti Mustafa Kemal’in Milli Eğitim Bakanı Esat Bey’i görevden alıp yerine Reşit Galip’in getirilmesini emreden telgrafına İsmet İnönü çok sert cevap verebiliyordu;

Gece yarısı gaflet uykusundan uyandırılarak kabinesinde değişiklik yapılmak istendiği haberini alan bir Başvekilin, bu hususta ileri süreceği mütalaadan nasıl bir fikir selameti beklenebilir.


Bu ve benzeri hadiselerden sonra İsmet Paşa istifasını vermiş ve Mustafa Kemal Başbakanlığa Celal Bayar’ı getirmişti. Mustafa Kemal, Celal Bayar’a çok güveniyordu ve ölümüne kadar Bayar’ı Başbakan olarak görevlendirmişti. Bayar’a ve onun ekonomi politikalarına olan güvenini Mustafa Kemal Paşa şöyle açıklıyordu;

...Büyük bir memnuniyetle görüyorum ki, iktisadın başında bulunan arkadaşım Celal Bey, mühim surette bu istikameti görüyor ve muvaffak oluyor. Bu istikametteki muvaffakiyeti, Türk milleti anladığı zamandır, en büyük zafer tecelli edecektir.

 

İsmet İnönü görevden alınırken yerine getirilen Celal Bayar için şu sözleri söyleyecekti; 

Celal Bayar’ı getireceğim dedi. Pek münasip olacağını söyledim. Gerçek şu ki samimi kanaatimi söylüyordum.


İsmet İnönü’ye Cumhurbaşkanlığı yolunu Celal Bayar açtı

Celal Bayar, Başbakanlığa geldiğinde en büyük arzusu liberal düşüncelere dayanan ekonomi modelini hayata geçirmekti; ama Hatay sorunu ve Mustafa Kemal’in hastalığı onun bu planları hayata geçirmesini imkânsız kıldı. En büyük koruyucusu Mustafa Kemal Paşa’nın ölümü sonrası “Cumhurbaşkanı kim olacak” tartışmaları başladı. Adaylar arasında İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy ve kendisi öne çıkıyordu. Celal Bayar beklenmeyecek bir şekilde aday olmayarak İsmet İnönü’ye Cumhurbaşkanlığı yolunu açtı.

İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Celal Bayar’ın bu jestini karşılıksız bırakmamış ve ona Başbakanlık görevini vermişti. Üstelik İsmet İnönü Celal Bayar’a Cumhurbaşkanı olarak tarafsız kalacağını ve hükümet işlerine karışmayacağı sözünü vermişti. Fakat İsmet İnönü sözünü tutmayacak ve Celal Bayar bu duruma Başbakan olarak ancak 3 ay kadar sabredecekti. Bayar istifasını verdikten sonra mecliste birçok kararda muhalif duruş sergileyecek bir milletvekili olarak hareket edecekti.

 

Cumhurbaşkanlığına giden yol

Demokrat Parti, CHP içinden koparak yeni parti sürecine giden Fuat Köprülü, Refik Koraltan, Adnan Menderes ve Celal Bayar tarafından kuruldu. 1946 yılında yapılan genel seçimlerde muhalefet partisi olarak meclise girdi. Seçime ise çalınan mazbatalar ve seçim hileleri damga vurdu. 

4 yıllık muhalefet deneyiminden sonra 1950 seçimlerinde Demokrat Parti büyük bir zaferle iktidara geldi. Zafer sonrası Adanan Menderes; Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanı olması için çaba göstermiş, Bayar da bu jeste karşılık olarak Menderes’i Başvekilliğe atamıştı. Bu ikili yaklaşık on yıl ülkeyi bu şekilde yönetecekti, ta ki radyodan düşük rütbeli bir subay olan Alparslan Türkeş’in sesinden şu bildiri duyulana dek;

...Bu harekete silahlı kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemli altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yatırarak idareyi hangi tarafa mensup olursa olsun seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır.

 

Celal Bayar (ortada), İsmet İnönü (soldan ikinci), Refik Koraltan (Bayar'ın solunda) ve Andan Menderes (Bayar'ın sağında) ile birlikte / Fotoğraf: Başbakanlık
 

1986 yılında vefat etti

1960 yılında idam cezasına çarptırılan Celal Bayar yaşı gerekçe gösterilerek idam edilmedi; ama kendisi hakkında idam kararı veren pek çok darbeciden daha uzun yaşadı.

Darbe sonrası siyasi hayata veda edip anılarını yazdı. Millî Mücadele faaliyetlerini içeren bu anılar “Ben de Yazdım” ismiyle 8 cilt olarak yayınlanmıştır.

22 Ağustos 1986 yılında 103 yaşında Celal Bayar hayata veda etmiştir.

Mehmed Mazlum Çelik @mehmedmazlumcel 

The Independentturkish