Türk şirketlerinin cazibesi düşüyor
Bankacılık sektöründeki ilk yabancı yatırım
Unicredit’in YKB’deki hisselerini satmak için Koç Holding ile masaya oturması, Türk şirketlerinde yaşanan değer kaybının sürdüğüne işaret ediyor. Uzmanlara göre, ekonomide düze çıkmak için "yeni hikaye" şart.
Son dönemde Türkiye’den çıkan yabancı şirketler kervanına İtalyan Unicredit’in de katılacağına dair haberler, Türkiye ekonomisine ilişkin kaygıların finans sektörüne de sıçrayabileceği yorumlarına neden oldu.
Koç Holding ve Unicredit'ten yapılan açıklamalarda Yapı Kredi Bankası (YKB) hisselerinin devri için görüşmelerin sürdüğü açıklandı. DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, Türkiye’de şirket karlılıklarındaki düşüş uluslararası sermayenin Türk şirketlerine ilgisini ciddi oranda azaltmış durumda.
Bankacılık sektöründeki ilk yabancı yatırım
Unicredit’in Yapı Kredi’deki ortaklığı Türk bankacılık sektörüne yapılan ilk yabancı yatırım olarak biliniyor. 1944 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk özel bankası olarak kurulan YKB, 1980'de Çukurova Holding bünyesine girmiş, 2005 yılında ise 1,2 milyar Euro bedelle Koç-Unicredit ortaklığına satılmıştı. Banka, şu anda 3,7 milyar dolarlık piyasa değeri ile Türkiye’nin en büyük üçüncü bankası konumunda.
Unicredit'in Milano'daki merkez binası
"Türkiye’de karlar tatmin edici değil"
DW Türkçe’ye konuşan adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir banka yöneticisine göre, Unicredit’in Türkiye’den çıkma kararı almasının hem kendi finansal durumu hem de Türkiye ekonomisi ile ilgili tarafları bulunuyor. Pek çok Avrupalı banka gibi Unicredit'in de son dönemde yeniden yapılanma yoluna gittiğini dile getiren yönetici, "Avrupa’daki mevcut durgunluk ve hele İtalyan ekonomisindeki kötü gidiş, yurtdışı operasyonlarını küçültme kararına neden olmuş olabilir" diyor. Öte yandan son dönemde Türk bankacılık sektöründeki kar performansının bankaları zorlar hale geldiğine işaret eden yönetici, Türk bankacılık sektöründe yaklaşık 450 milyar TL civarındaki toplam ödenmiş sermayenin yalnızca yüzde 10-11’inin kara dönüştüğünü ifade ederek, şunları söylüyor:
"Bu kar oranı tatmin edici olmaktan çıktı. Ayrıca sorunlu kredi oranları giderek artıyor. Bu da banka yönetimlerini endişelendiriyor. Öte yandan Türkiye’de bankalar bir süredir temettü dağıtmıyor. Yaratılan kar sürekli sermayeye ekleniyor ve banka sahipleri için karsız ve verimsiz bir ortam oluşuyor. Ama yalnızca Unicredit örneğinden hareketle, 'Yabancılar için Türk bankacılık sistemi artık cazip değil' demek haksız bir değerlendirme olur. Bunun konjonktürel bir durum olduğunu düşünüyorum."
Bankacılıkta yabancı payı yüzde 50 civarında
Türkiye bankacılık sektöründeki yabancı payı yüzde 50’yi bulmuş durumda. HSBC, BBVA, ENBD, ICBC, QNB ve ING'nin aralarında olduğu uluslararası dev şirketler, Türkiye’de bankacılık faaliyetlerine devam ediyor. Ancak son yıllarda Avrupa merkezli bankalardan çok, Körfez ülkelerinin ve Çin'in etkisi giderek daha çok göze çarpıyor. Tekstilbank’ın çoğunluk hisselerini dört yıl önce GSD Holding'den satın alan Industrial and Commercial Bank of China (ICBC), 2016 yılında NBG Finansbank’ı satın alarak Türkiye’ye giriş yapan Katarlı QNB (Qatar National Bank), Türkiye'de sıfırdan lisans alarak kurulan Lübnan merkezli Odebank ve son olarak Denizbank’ın tamamını satın alan Dubai merkezli Emirates NBD bu konuda öne çıkan örnekler.
"Unicredit'in satışı milat olabilir"
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı’ya göre, Unicredit’in Türkiye’den çıkmak için görüşmelere başlamasını Türk bankacılık sistemi açısından bir "milat" olarak görmek mümkün. Günçavdı, "2002 sonrasında yaratılan başarı hikayesinin en sağlam yansımalarından biri, Unicredit’in Türkiye ve ekonomisine güvenerek piyasaya giriş yapmasıydı. O dönemde bu gelişme, bankacılık sektörümüz açısından bir gurur vesilesiydi. Bugün Unicredit’in Türkiye’den çıkması söz konusu ama medyada bu konunun doğru dürüst işlendiğini bile göremiyoruz" diye konuşuyor.
"Yeni hikaye gerekiyor"
Yakın gelecekte özellikle batı sermayesine ait banka hisselerinde yeni satışlar gelebileceğini dile getiren Prof. Günçavdı, "Tabii bu değişim yalnızca Türkiye’nin eksikleri ile ilgili değil. Türkiye’nin hikayesinin bitmiş olması, Avrupa bankalarının küçülme sıkıntısı ile birleşince sonuç bu oluyor" diyor. Yalnızca bankacılık sektöründe değil, reel kesimde de Türkiye’den çıkan yabancı firmaların sayısında bir artış olduğunu söyleyen Günçavdı, "Türkiye’nin artık yabancının ilgi ve güvenle izleyeceği yeni bir hikaye ortaya koyması gerekiyor. Ancak uygulamalara bakınca, ekonomi yönetiminin bunu henüz tam anlamadığını görüyoruz" diye konuşuyor.
Türkiye’den çıkışlar dikkat çekiyor
Geçen yıl Hollandalı dev liman işletmecisi APM Terminals Türkiye pazarından çekildiğini açıklarken, 2019’un ilk günlerinde ise Avustralyalı giyim markası Forever New Türkiye operasyonlarına son verdiğini duyurmuştu. Eylül ayında İspanyol liman işletme şirketi Perez y Cia Sociedad Limitada Ege Gübre Limanı içindeki terminalini satarak Türkiye'den çıkmıştı. Aynı ay, Güney Koreli enerji şirketi Hanwha da beş yıl önce girdiği Türkiye pazarından çıkma kararı almıştı. Son olarak geçen hafta, Migros’ta payı bulunan Kenan Investments ve Moonlight Capital da hisse satışı yapmak için Citigroup’la anlaştığını açıklamıştı.
Birleşme ve satın almalarda çarpıcı düşüş
Son bir yılda, Türk şirketlerine olan yabancı ilgisi de kayda değer şekilde azalmış durumda. Deloitte tarafından açıklanan "2018 Yılı Birleşme ve Satın Alma Raporu"na göre, piyasalarda yaşanan dalgalanmalara rağmen Türkiye’de 2018 yılında 256 adet birleşme ve satın alma işlemi gerçekleşirken, işlem hacmi 12 milyar dolar olmuştu.
2019 yılının ilk çeyrek döneminde ise Türkiye’de 25’i yabancı ve 44’ü yerli olmak üzere 69 satın alma ve birleşme işlemi gerçekleşti. Bunlardan değeri açıklanan 24 işlemde 668,5 milyon dolarlık hacim oluşurken, değeri açıklanmayan işlemlerle birlikte ise toplam hacmin 1 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam, geçen yıl aynı döneme göre, yüzde 63,6’lık bir düşüş olduğunu gösteriyor.
"Türk şirketler, Mısır ile aynı lige düştü"
Türkiye’de şirket birleşme ve satın almaları konusunda danışmanlık hizmeti veren uluslararası bir kurumun direktörü, adının kullanılmaması şartıyla DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, geçen yıl 12 milyar dolar olarak gerçekleşen şirket satın alma miktarının 2019 sonunda 3-4 milyar doları zar zor yakalayacağını söylüyor.
Türkiye’deki şirketlerin son yıllarda gerek ekonomik gerek siyaset ve dış politika alanlarındaki sıkıntılar nedeni ile değer kaybı yaşadığını işaret eden direktör, "Açıkçası bundan 3-4 yıl önce şirketlerimiz Güney Kore şirketleri ile aynı ligde değerleme görürken, şimdi şirketlerimiz Mısır firmaları ile aynı ligde değerleme alıyor. Bu durum da ister istemez birleşme ve satın almaların azalmasına neden oluyor" şeklinde konuşuyor.
Aram Ekin Duran
Deutsche Welle Türkçe