Türkiye ABD'ye misilleme mi arıyor
Ankara’dan yine herhangi bir karşı yaptırım veya önlem fikri gelmedi.
Türkiye ABD'ye misilleme mi arıyor
Ankara’dan yine herhangi bir karşı yaptırım veya önlem fikri gelmedi. Oysa bir olayı hatırlamanın tam zamanıdır...
Trump yönetiminin giderayak S-400’lerle ilgili olarak Türkiye hakkında aldığı yaptırım kararlarına Ankara şu ana kadar kınama üstüne kınama mesajlarıyla karşılık verdi.
Erdoğan’ın tepkisi merak ediliyordu. Dün şöyle konuştu:
“Çok net ifade ediyorum, 2017’den bu yana CAATSA konusunda hiçbir ülkeye Türkiye’den başka bu yaptırım, yani bu CAATSA uygulanmamıştır. İlk defa bir NATO üyesi olarak ülkemize uygulanmaktadır. Bu nasıl bir ittifaktır? Bu nasıl bir müttefikliktir? Bu karar ülkemizin egemenlik haklarına yönelik aleni bir saldırıdır.”
Adamlar Türkiye’yi “hasım” ilân etmişken, hâlâ “müttefiklikten” söz edebilmek, nasıl bir anlayıştır?!
Ya, kararın “Ülkemizin egemenlik haklarına aleni saldırı” olduğunu belirtmek?..
Elbette ki, egemenlik haklarımıza saldırı. Ama ilk kez mi yaşanıyor?
O yaptırım kararlarını açıklayan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, sadece Fener Rum Patriği ile görüşmek için İstanbul’a geldiğinde ve ona “Ekümenik” dediğinde yaşanan da tam olarak hem egemenlik haklarımıza hem Türkiye’nin tapusu Lozan’a saldırı değil miydi?
Pompeo’nun ziyaretindeki bu saldırısı nasıl geçiştirildi? Pompeo’nun “topal ördek” olduğu yani yaptığının herhangi bir kıymet-i harbiyesinin bulunmadığı mesajları verilerek.
Peki, yaptırım kararından sonra ne oldu? Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu o “topal ördeği” aradı. Var mı bunun bir izahı?
ÇUVAL DOSTLUK NİŞANESİ MİYDİ
Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin tepkisine geçelim; “ABD’nin dostluk anlayışı, hasımlığa dümen kırmıştır” dedi.
“Dostluktan hasımlığa” mı? Bu “dümen kırma”, ilk kez yaptırımlarla mı oldu?
Örneğin, 4 Temmuz 2003’te Süleymaniye’de askerimizin başına geçirilen çuval neydi?
Cevabını, Bahçeli versin. Olaydan 2 gün sonra özetle şunları söyledi:
“Kuzey Irak’ta bulunan Amerikan işgâl kuvvetlerinin 11 subayımızı gözaltına alması, her şeyden evvel çirkin ve küstahça bir girişimdir. Şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Bu tavır, hiçbir biçimde dost ve müttefik bir ülkenin tavrı değildir. Milliyetçi Hareket olarak, bu olay karşısında sorumsuz ve duyarsız davranan Amerikan yönetimi gibi, AKP hükümetini de şiddetle ve nefretle kınıyoruz. İlk sözümüz Amerikan askeri güçlerine ve yönetiminedir: Tavrınız hiçbir şekilde kabul edilemez, hafife alınamaz ve geçiştirilemez. İkinci eleştirimiz ve uyarımız AKP yönetimi ve iktidarınadır: Amerikan yönetimi karşısında eğilip büzülmeyi, AB’nin siyasi taşeronu olmayı benimseyen AKP zihniyeti, Türkiye’mizin onuru ve çıkarları söz konusu olunca kılını bile kıpırdatmamaktadır. Türkiye’yi daha fazla sıkıntıya sokmamak için AKP Hükümeti, Amerikan yönetimini bir an önce ve şiddetle kınamalı, Amerikan yönetimine ve Irak işgâl yönetimine karşı uygulayacağı önlemleri açıklamalıdır.”
BARIŞ PINARI ANLAŞMASI YÜRÜRLÜKTE Mİ
Bahçeli daha 2003’te ABD yönetimine karşı önlem alınmasını istemişti. Ancak değil önlem almak, nota bile verilmedi.
Verilmeyince de hasımlıkların arkası çorap söküğü gibi geldi. Hangi birisini sayalım: TSK’ya Balyoz’lar, kumpaslar; terör örgütüne TIR’larca silah, eğitim…
Son hasımlığın ardından da birçok kesim İncirlik ve Kürecik’in kapatılmasını önerirken, Ankara’dan yine herhangi bir karşı yaptırım veya önlem fikri gelmedi.
Oysa bir olayı, 2 yıl önce -Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütünü ortadan kaldırmak için- başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’nı hatırlamanın tam zamanıdır.
Trump, Erdoğan’a önce o rezil mektubu, ardından Yardımcısı Pence ve Pompeo’yu gönderdi.
Bir anlaşmaya varıldı. Ankara bu anlaşma için,“Harekâta ara verildi” derken, ABD tarafı “Ateşkes sağlandı” açıklamasını yaptı.
Anlaşmaya göre ABD, 120 saat içinde terör örgütünün Türkiye’nin sınırlarından çekilmesini sağlayacak, verdiği silahları toplayıp tahkimatlarını kullanılmaz hale getirecekti…
Ve dahi Türkiye’ye uygulanan ekonomik yaptırımlar geri çekilirken, yeni yaptırımlar uygulanmayacaktı…
Sonuç?
Terör örgütü hâlâ orada… ABD’nin bunu “devletleştirme” ve bölgeyi Barzani ile birleştirme çabaları tam gaz sürüyor…
Biden yönetiminin de aynı politikayı izleyeceği bugünden belli…
O halde Trump’la yapılan o anlaşmanın çöpe atılıp, Barış Pınarı Harekâtı’na kaldığı yerden devam edilmesi gerekmiyor mu?
Müyesser Yıldız
Odatv.com