Türkiye Afgan Göçmen Sorununu Tartışıyor

Muhalefet Afganistan’ın yarattığı göç hareketini nasıl yorumluyor?

Türkiye Afgan Göçmen Sorununu Tartışıyor




Türkiye Afgan Göçmen Sorununu Tartışıyor

Afganistan’ın Taleban’ın kontroluna geçmesi sonrasında yaşanan göç hareketliliği nedeniyle Türkiye göçmen sorununu siyasi ve insan hakları boyutuyla tartışma tartışmaya devam ediyor.

Muhalefet cephesi, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyeliler’e açık kapı politikası uygulamasının ardından şimdiki süreçte Afganlar’a da ev sahipliği yapılacağı yönünde mesajlar vermesine tepkili. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, muhalefet partileri eleştirilerine karşı çıkarken en son Türkiye’de 300 bin Afgan bulunduğu yönünde bilgi verdi. Göçmen haklarıyla ilgili değerlendirme ise “Türkiye’nin mutlaka evrensel insan haklarını gözeterek Afganlar’a kapıları açarken Batı ülkeleriyle bunun yükünü paylaşması” gerektiği yönünde. İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi İGAM Başkanı Metin Çorabatır, insan hakları çerçevesinde Türkiye’nin ve Batı’nın Taleban yönetiminden kaçan Afganlar’ı kabul etmesi gerektiğini söylüyor.

Muhalefet Afganistan’ın yarattığı göç hareketini nasıl yorumluyor?

Muhalefet, Suriyeliler’in ardından Afganlar’a kapıların açılmasıyla Türkiye’nin nüfus ve kültürel yapısının değişmesinden, toplumsal ve ekonomik açılardan sıkıntılar oluşacağından endişe duyuyor. Muhalefet, Türkiye’de mevcut sığınmacı sayısını arttıracak göçmen dalgasını “beka sorunu” olarak yorumluyor ve Erdoğan’ın ABD’yle ve Avrupa’yla göçmen pazarlığı yürüttüğünü belirtiyor.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin göç dalgasında taşeron ülke yapıldığı” görüşünde. Bu politikaya Türkiye’nin geleceğini riske attığı için kesinlikle karşı çıkacakları yönündeki mesajlarını sıkça yineleyen Kılıçdaroğlu, en son “Kendi ülkemizde huzur içinde yaşamak istiyoruz. 2 bin 500 kilometrelik yolu katedip, kendi ülkesinden Türkiye'ye gelen bir düzeni, bir anlayışı, bir göçü, bir sığınmacı olayını kabul etmiyoruz. Eğer çok istiyorsa tamamını sarayına alsın. Saray nasıl olsa çok geniş. Bahçesi de geniş. Sığınmacıların tamamını oraya alsın. Çıkabilecek sorunlar konusunda endişeliyiz. Çıkabilecek olaylar konusunda endişeliyiz. Umarım bu endişemizi, ülkeyi yöneten siyasi otorite inşallah anlar. Ülkemizde terörün olmamalı, Türkiye'nin terörden büyük acılar çektiğini ve bundan arınması gerekiyor” açıklaması yaptı.

Türkiye’nin Mülteci Çıkmazı 

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, Türkiye’nin, cumhuriyetin kuruluşunda bugünkü nüfus yapısına ilişkin toplumsal sözleşme yaptığını söyleyerek, Erdoğan’ın bilinçli şekilde Türkiye’nin nüfus yapısını değiştirme amacında olduğu görüşünde. Akşener, “1920 ile 1924 arasındaki toplumsal sözleşmeyle Türk milleti tesis oldu. Bu Misak-ı Milli sınırları içinde kimin yaşadığı yazıldı, çizildi, belli. Şimdi ne oldu? 5 milyon Suriyeli deniliyor, dünyanın her tarafından gelen insanlarla birlikte 10 milyon göçmen ya da sığınmacı var ülkemizde. Soru şu: Bu nüfus dengesini değiştirmek için bu yetkiyi kimden aldın kardeşim? O sözleşmeyi yıkmak için kimden o izni aldın? Buradaki sorumlu Sayın Erdoğan'dır. Çünkü açarsan kapıları, o millet olma sözleşmesini nüfusu değiştirmek üzere yırtarsan beka sorunudur. Sayın Erdoğan sana soruyorum; ABD Başkanı Joe Biden ile ne konuştun? Afganlılar üzerinden ne yapıyorsun? Almanya’yla, Avrupa Birliği’yle Suriyeliler üzerinden ne konuşuyorsun? Egemenliğini niye paylaşıyorsun?” açıklamasında bulundu.

Son olarak bugün CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun gündeminde de Afgan göçmen dalgası vardı. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak da, “Kontrolsuz göç ve sığınmacı sorunu, ne yazık ki Türkiye’nin en önemli beka sorunu olmuştur. Hatay’ın hemen yanı başında, İdlib’de dünyanın dört bir yanından gelmiş yüzbinlerce savaşçı, patlamaya hazır bomba gibi bekliyor. İran, Afganistan’dan akıp gelen göçmenleri sadece seyrediyor. Bu göçmenler içinde radikal bir takım unsurlar var mı, yok mu? Erdoğan dahil, bunu kimse bilmiyor. Avrupa ise ne yazık ki bu meselelere, ‘Parayı veririm, Türkiye’yi göçmen gettosu yaparım’ anlayışıyla bakmaktadır. Bu ahlaksız teklifleri Erdoğan kabul etse de bizim kabul etmemiz, rıza göstermemiz mümkün değildir. Karşımızdaki bu beka sorununa, devlet aklıyla, ciddi bir stratejiyle, yoğun bir diplomasiyle tepki vermek zorundayız” dedi.

Türkiye’ye Giden Afgan Mültecilerin Tehlikeli Yolculuğu

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi İGAM Başkanı Metin Çorabatır ise, artık Afganistan’dan Kabil’in Taleban kontroluna geçmesiyle birlikte çatışma ve ekonomik gerekçeli olmaktan öte insan hakları gerekçeli bir göç başladığını söylüyor. Çorabatır’a göre, Türkiye’nin ve Batı’nın Afganistan’daki yeni rejim koşullarından kaçan insanları yeni önlemlerle değerlendirmesi gerekiyor. Çorabatır, sorularımızı şöyle yanıtladı:

Türkiye Afgan Göçmen Sorununu Tartışıyor

Afganistan’dan kaçış çabası içinde nasıl bir göç dalgası bekleniyor?

Metin Çorabatır: “Zaten son aylarda Afganistan’dan dışarı göç oluyordu fakat olaylar çok hızlı gelişiyor. Kimse Kabil’in bu kadar hızlı düşeceğini tahmin etmiyordu. Tahmin edilemez bir hızla gelişti. Şu anda insanlar hangi hızla kaçıyorlar onu bilemiyoruz. Biraz daha beklememiz lazım. Ama çok insan kaçacak. Bu arada şuna dikkat etmek lazım. Afganistan’dan bugüne kadar kaçan insanlar çatışma ortamından kaçan insanlardı. Yani mülteci olma sebebi farklıydı. Bundan sonra zulümden ve hükümetin insan hakları ihlallerinden dolayı kaçılacak. Bu da farklı tedbirlere bize yönlendirecek.”

Türkiye’deki Afgan nüfusu kaçtır ve geçtiğimiz dönemde uçaklarla geri gönderilenler hakkındaki bilgi nedir?

Metin Çorabatır: “Şimdi İçişleri Bakanlığı’nın rakamlarına göre Türkiye’de bir-iki ay öncesine kadar yerleşmiş yabancı statüsünde, kimisi Türkler’le evli, beş bini öğrenci statüsünde iken Türkiye’ye sığınma isteminde bulunan ve Afganlar’ın sayısı 120 bin kadardı. Bunun dışında daha geniş, 200-300 bin kadar düzensiz göçmen statüsünde, belgesiz Afgan vardı. Geri göndermeler konusunda da çok düzenli bilgiler olmuyor ama en son İçişleri Bakanlığı’nın yapmış olduğu bir açıklamada Ocak ayından bu yana 30 bin Afgan’ın ülkelerine geri gönderildiği söyleniyordu. Şimdi bu ortamda birçok Avrupa Birliği ülkesi, kendi topraklarında olan ancak sığınma başvurusu reddedilmiş Afganlar’ın geri gönderilmesini durdurdu. Türk hükümetinden de bu geri göndermeleri durdurduğuna dair bir açıklama bekliyoruz.”

Türkiye bu Afgan göç akımı karşısında neler yapmalı?

Metin Çorabatır: “Türkiye bu göçü durdurmak için daha öncesinden iki yıl öncesinden başladığı bir çaba içinde. Suriye sınırına yaptığı gibi bir duvar örüyor. Hendekler kazıyor onları tahkim ediyor. Son zamanlarda basında çıkan göç haberleri üzerine çok sayıda özel birlikleri de sınırlarına konuşlandırdı. Sınırı koruma tedbirleri devam ediyor. Ama burada Türkiye’nin dikkat etmesi gereken şeylerden biri de Afganistan’dan gelen mültecilerin, eğer İran’da yeteri kadar koruma altına alınamıyorsa, Türkiye’nin içine alınması bir yandan da Avrupa Birliği ve diğer ülkelerle konuşarak bu işin paylaşımı için diplomatik müzakereler yapması.”

Afgan göçmenlere Türkiye'nin ev sahipliği yapması yönünde yabancı hükümetlerce yapılan açıklamaları nasıl yorumluyorsunuz?

Metin Çorabatır: “O doğru değil tabii ki. Şu anda Birleşmiş Milletler, öncelikle komşu ülkeler olarak İran, Tacikistan, Özbekistan gibi ülkelere bu mültecileri tutması için baskı yapıyor. Tek başına paylaşım sözkonusu olamaz bu haksızlık. Türkiye, zaten üç buçuk milyondan fazla Suriyeli’ye uzun süredir ev sahipliği yapıyor. Ama zaten kaçakçılar aracılıyla Afganlar’ın Avrupa’ya göçü de hızlandı. Batı Balkanlar’a gidenler 20 bine çıktı son birkaç ay içinde. Dolayısıyla zaten oralara bir gidiş var. Ama Türkiye kapılarını koruma, insani amaçlı açarsa, açtığı oranda da haklı olarak uluslararası toplumdan hem maddi yardımın artırılmasını talep edecektir. Hem de yerleştirme yoluyla bu insanların bir kısmını ABD, Kanada, Avustralya gibi ülkelere veyahut da Avrupa ülkelerine bölüştürmek gerekecektir.”

Türkiye'nin sınırları kapatması gibi öneriler için ne düşünüyorsunuz?

Metin Çorabatır: “Sınırları kapatıyor zaten şu anda. Fakat zor bir sınır bazı bölgelere sınır örebiliyorsunuz ama bazen coğrafi olarak bunu yapmak zor. Bir de uluslararası hukuk ve uluslararası mülteci koruma açısından her yeri kapatsanız da hakikaten zulümden savaştan kaçan insanlara bir ülkeye girmesi için kapıyı açmanız lazım. Türkiye’nin, Avrupa Birliği’yle Birleşmiş Milletler ile konuşarak bu kapıyı da aralık tutması gerekiyor.”

VOA