Türkiye ile BAE arasında 9 alanda doğrudan yatırımları içeren anlaşmalar imzalandı
Türkiye-BAE ilişkilerinde normalleşme
Türkiye ile BAE arasında 9 alanda doğrudan yatırımları içeren anlaşmalar imzalandı
Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) fiili lideri Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, resmi temaslarda bulunmak üzere Ankara'ya gitti. Al Nahyan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü. Görüşme sonrası Türkiye ile BAE arasında, 9 alanda Türkiye'ye doğrudan yatırımları içeren anlaşmalar imzalandı.
Yatırım anlaşmaları enerji, petrokimya, teknoloji, ulaşım, altyapı, sağlık, finansal hizmetler, gıda ve tarım alanlarını kapsıyor.
Abu Dabi Kalkınma Holdingi (ADQ) Yönetim Kurulu Başkanı Mohamed Hasan Al Suwaidi, Türkiye ile BAE arasında yapılan anlaşmalar kapsamında 10 milyar dolarlık bir fonun tahsis edildiğini açıkladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile BAE Merkez Bankası arasında da iş birliğine yönelik mutabakat zaptı imzalandı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Aralık ayında BAE'nin başkenti Abu Dabi'ye bir ziyaret gerçekleştireceğini açıkladı.
Çavuşoğlu, bugün iki ülke arasında çok verimli bir görüşme gerçekleştirildiğini söyledi.
Türkiye-BAE ilişkilerinde normalleşme
Yakın zamana kadar uluslararası arenada ve birçok bölgesel sorunda birbirlerini "düşmanca" davranmakla suçlayacak kadar ilişkileri bozuk olan Türkiye ve BAE, son aylarda ivme kazanan normalleşme çabalarını somutlaştırdılar.
Türkiye ile BAE arasındaki normalleşme çabaları 2020 sonundan bu yana devam eden bir süreç. Birçok gözlemciye göre, bu sürecin başlangıç noktası ABD'de başkanlık seçimlerini Demokrat aday Joe Biden'ın kazanması ve Washington'un yeniden aktif bir dış politikaya yönelmesi.
Aralarında Türkiye, BAE, Katar, Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır gibi birçok ülke Biden'ın işbaşına gelmesinin ardından dış politikalarında önemli değişimlere gitmeyi tercih ettiler.
Bu bağlamda BAE ve Suudi Arabistan'ın, Türkiye'nin en önemli bölgesel müttefiklerinden Katar'a 2017'den beri uyguladıkları ambargoyu sonlandırmaları bu ülkelerin Ankara ile olan sancılı ilişkilerinin de tamir edilmesi için fırsat yarattı. Ankara da benzer bir düşünceyle 2021 başından itibaren BAE, Mısır ve İsrail ile ilişkilerini restore etmek için çabalarını sürdürüyor.
Ağustos ayında temaslarda Türkiye-BAE ilişkilerinin normalleşmesi sürecinde ekonomik ilişkilere öncelik verilmesi kararlaştırılmış ve bu resmi açıklamalara yansımıştı.
Zorlu bir süreçten geçen Türk ekonomisi için özellikle Körfez'den gelecek sıcak para ve yatırıma önem veren Ankara'nın, Abu Dabi ile bu konularda bir uzlaşma arayacağı öngörülüyor.
Türkiye ve BAE arasında son resmi ziyaretler dışişleri bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ve Şeyh Abdullah bin Zayed el Nahyan'ın 2016 senesinde yaptıkları karşılıklı geziler sırasında gerçekleşmişti.
2013-2021 arası sancılı dönem
İki ülke arasındaki bu hızlı normalleşme sürecini önemli ve farklı kılan unsur, Türkiye ve BAE'nin 2013'ten bu yana ilişkilerinde hiç görülmedik düzeyde gerilimin yaşanmış olması ve tarafların birbirlerini en ağır şekilde suçlamış olmaları.
İki ülke arasındaki ilişkileri koparan süreç, Mısır'da Temmuz 2013'te yaşanan askeri darbe sonucunda ülkenin seçimle işbaşına gelmiş olan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin iktidardan uzaklaştırılması oldu. Arap Baharı'nın en yoğun hissedildiği Mısır'da Müslüman Kardeşler üyesi Mursi'nin iktidara gelmesi, demokratik taleplerin kendilerini de vuracağından kaygılanan Suudi Arabistan ve BAE'nin harekete geçmesine ve kabinede Savunma Bakanı olarak yer alan Abdülfettah es-Sisi'nin darbesine destek vermeye itti.
O dönemde başbakan koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır darbesine en sert ve kesintisiz tepki veren lider olurken, Sisi'nin yanı sıra ona destek veren Körfez ülkeleri ve darbeye sessiz kalan Batı'yı hedefine koymuştu.
İki ülke arasındaki fırtınalı dönem, iddialı ve son derece dinamik bir dış politikayı savunan Prens Muhammed'in Veliaht Prens olarak göreve başlamasının ardından daha da sertleşti. İran'ın yayılan etkisi ve Müslüman Kardeşler'e olan karşıtlığıyla bilinen Muhammed bin Zayed Al Nahyan, BAE'nin bölgesel sorunlarda askeri ve siyasi olarak etkisini artırdı ve Yemen, Somali, Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz'de önemli roller oynamaya başladı. Bu süreç, Türkiye ve BAE'nin sadece ikili alanda değil bölgesel çatışma alanlarında da karşı karşıya gelmesine neden oldu.
Türkiye, BAE'yi 2016 darbesinde rol oynamakla suçlamıştı
Türkiye ile BAE arasında 2016 senesinde karşılıklı ziyaretlerle bir diyalog kapısı açıldı ancak Temmuz 2016 darbe girişiminde Abu Dabi'nin rol oynadığı ve darbecileri desteklediğine ilişkin iddialar ilişkilerin yeniden soğumasına neden oldu.
Türk medyasında BAE ve Muhammed bin Zayed Al Nahyan hakkında son derece ağır suçlamalar yer alırken, BAE'nin de bazı Türk muhalif medya organlarını desteklediği iddia edildi. Ankara'da BAE liderliğinin Türkiye'ye karşı karalama kampanyası yürüttüğü de sıklıkla dile getirildi.
BAE'nin darbe girişimindeki rolü ile ilgili en somut girişim 2020 Ağustos'unda yapıldı. Muhammed bin Zayed Al Nahyan'ın önde gelen danışmanlarından Muhammed Dahlan hakkında 15 Temmuz darbe girişimini finanse etmek, anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etmek gibi çok ciddi suçlamalardan dolayı Uluslararası Polis Teşkilatı'ndan (Interpol) "kırmızı bülten" talebinde bulunuldu.
Bu dönemde bölgesel çatışma alanlarındaki karşıtlık da tepe noktasına çıktı. Bu süreçte özellikle Libya'da karşıt grupları destekleyen Türkiye ve BAE, zaman zaman askeri olarak da karşı karşıya geldiler. Türk birliklerinin kontrolündeki Vatiyye Hava Üssü'ne 2020'de düzenlenen hava saldırısının BAE tarafından organize edilerek uygulandığı Türk basınında sıkça yer almıştı. Ankara'daki resmi kaynaklar, saldırıyla ilgili açıkça konuşmamakla birlikte BAE'yi işaret etmişlerdi.
BAE'nin bu süreçte Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilişkilerini geliştirmesi ve bölgesel güçlerle birlikte askeri tatbikatlar gerçekleştirmesi Ankara'da rahatsızlık yaratan bir başka unsur olmuştu.
Normalleşmenin perde arkası
Türkiye ile BAE arasında yaşanan bu hızlı normalleşme sürecinin ardında, tarafların birbirlerine verdikleri zararın giderek arttığını görmeleri ve yeni oluşan bölgesel ve uluslararası koşullara göre pozisyon alma gereksinimi yattığı değerlendiriliyor.
BAE'nin ekonomik gücü Körfez ile beraber değerlendirildiğinde Türkiye açısından artık daha fazla gözden çıkarılamayacak bir unsur olarak görülürken, Abu Dabi de Trump sonrası dönemde İran'ın yeniden uluslararası topluma kabul edilmesi, nükleer müzakerelere dönme sinyalinin gelmesi ile bölgede Türkiye kartını oynama isteğine sahip görülüyor.
Bunlara ek olarak, Libya'da durumun göreceli olarak sakinleşmesi, BAE ile Türkiye'nin daha fazla ön planda oyun bozucu olarak görünmek istememeleri de durumu pozitife çeviren bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Bu sürecin dikkat çeken bir başka gelişmesi ise suç örgütü lideri Sedat Peker'in BAE'de barınması ve YouTube üzerinden yayımladığı başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu hedef alan videolarla gündeme gelmesi oldu.
En son videosunu 6 Haziran'da yayımlayan Peker, 20 Haziran'da yaptığı bir açıklamayla "yüksek güvenlik riski nedeniyle" BAE yetkililerince uyarıldığını ve bu nedenle videolarına ara vereceğini duyurmuştu. Bu süreçte, Türkiye ve BAE istihbaratlarının görüşme halinde oldukları Türk basınında iddia edilmiş ve iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinde, Peker'in kısıtlanmasının pazarlık noktalarından biri olduğu öne sürülmüştü. O tarihten sonra Peker'in zaman zaman Twitter mesajları dışında bir yayında bulunmaması dikkat çekti.
BBC TÜRKÇE